sizden genç kadınların eşlerine salça olmayın yazmışlar.
siz kimsiniz, sizin eşleriniz kim? hangi dağın tepesindesiniz de neyiniz çalınacak kadar değerli?
ben söyleyeyim sizin kim olduğunuzu.
siz çok genç, çok evli, çok mutlu, çok başarılı, toplumun en yüksek mertebesinde bulunan ama bunca seçilmişliğe(!) rağmen mutluluğu birilerinin müdahalesine bağlı olan içerisinde hiçbir şey olmayanlarsınız.
size göre otuz yaşındakiler orospu. evlenmeyen herkes orospu. otuz yaş yaşlı. o zaman yaşlı orospu. evlenmemek bir başarısızlık, alınamayan statü. evlenmeyen insanlar başkasının eşine muhtaç olacak kadar mağdur, seçilmemiş, beğenilmemiş. başkalarını ayartacak kadar düşkün.
kadın denilen cins eskiyen bir şey, yolun yarısına bile gelmeyen insanlar sizin için değersizleşmiş bir öcü. yaş almak vitrinde arkalara düşmek, çünkü kadın olmak vitrinde olmak. kadın olmak medeni hal ile ahlak kazanmak. kadın demek beden, yaş, şekil, evlilik, çocuk.
karakter, vicdan, ruh, akıl, zeka, ilişki, sevgi, insan anlamını hiç bilmediğiniz şeyler. o yüzden hep önyargılar, hep kibir, hep şekil şükül. ne kendinizden haberiniz var ne gerçek yaşamın dinamiklerinden.
kadın insandır. otuz da herkesin ölmez de sağ kalırsa varacağı yaştır. insana aradığı sadakatı, ilişkiyi, sevgiyi, ahlakı herhangi bir yaş, statü veya kişi veremez. ne varsa sizde varsa var. yoksa işte böyle ağzınıza vurur olmayanlar.
yalnizligin muthis saltanati5 profili
-
30 yaşında hiç evlenmemiş kadına tavsiyeler
-
hiç sevgilisi olmamış kız
bu kadını övmek ya da korumak için başka kadınlara sövülüyor. sanki bunun tersi önüne gelene sakso çeken kadınmış gibi. ha bana kalsa herkesin tuttuğu da çektiği de kendine, bu ne kimseyi ilgilendirir ne de birini basit yapar. ama ben iyiyim demek için bir başkasını gömmeye ihtiyaç duyuluyor ne yazık ki. herkes diğerine sövgüsüyle yüceliyor. kendi olarak, tercih ettikleriyle var olup böyle de değerli olduğu aklına gelmiyor. öbürü tu kaka ben iyiyim. sen kötü ol ki ben iyi görüneyim. peh.
-
şehit kanıyla sulanmış topraklarda noel kutlamak
"torunu tam da düşmanın yaptırmak istediklerini yapıyor"
nasıl rüyalar görülüyor ya. nasıl kolpa mizansenler kuruyorsunuz kafanızda. arkadaşım kimsenin bizim medeniyetin en dibindeki hayatlarımızla ilgili planları yok. elin oğlu refah düzeyinde arşa çıkmış gelip de sana alkol içirmenin planlarıyla mı uğraşacak. dertlerimiz de bizim gibi vizyonsuz ve fakir. -
müslüm (film)
ben her güzel şeyde, her iyi şeyde bu iflah olmaz türk insanının kavgasını görmekten bıktım. eğlenmeyi bilmemesinden, takdir etmeyi yük sınmasından, değişime öcü muamelesi yapmasından, bir şeyin iyi yanlarına değil de oradan nasıl bir ayrıştırıcı unsur çıkar diye yırtınmasından. yıldım.
ademoğlu müslüm gürses'in hayranı olduğunu söylüyor ve başlıyor 'eey siz ikiyüzlüler, önceden şöyleydiniz şimdi sevmeyin, dinlemezdiniz şimdi izlemeyin, popüler oldu da ondan da samimiyetsizsiniz de'. inanılmaz ya. ya da bu ülke için inanılır. bir müzik adamı, bir gönül adamı, şarkılarını duyurmak için bağıran bir sanatçı. ve sen bu insanın seveni artıyor diye, önce anlaşıldığından daha fazla anlaşılıyor diye, sesi daha çok kişiyle buluşuyor diye kıyameti koparıyorsun.
kardeş vallahi billahi sen iyi nedir bilmiyorsun, sen insan nedir kafa yormuyorsun, sen çoğalmayı hep tehdit görüyorsun. sen her şeyi hep aynı, hep ezber, hep sabit istiyorsun. baba gibi bi adama hayran olduğunu iddia ediyorsun ama onun sahip olduğu meziyetlerin çeyreğine, değil sahip olmak sen daha onu bile anlamıyorsun. diyorsun ya izlemeyin, bizi boşver sen izle önce. izle de gör bak bakalım sevdiğin adam kim, sen kimsin.
filmle ilgili birkaç şey söylemek gerekirse.
--- spoiler ---
film memleketim kokuyor, saygı kokuyor, özen kokuyor, insan olmanın erdemi kokuyor.
hayatta kötü olmak için bahanemiz çokken, tüm haklı bahanelerine rağmen insan olmaya çabalayan birini izledim. hayatı iyisi kötüsüyle kabul etmiş, kötüsüne denk gelse de iyisini es geçmemiş bir güzel adamı. ömürlük aşık olmayı mesela. yaşamadan ölmemiş, hayat ne kadar onun yakasından tuttuysa o kadar yakasından tutmuş adamı. peşinde derviş olmayı seçtiği müziği milyonlara duyurmak gibi mesela. hatalarıyla doğrularıyla, iyi ki mükemmel değil, günahıyla sevabıyla insanoğlu insanı.
ağladım. garibanlığın çaresizliğine ağladım. ailesiyle mutlu anlarını kafasında canlandırırken, tek bir andan(şarkı yarışması sonrası motosiklet üzerindeki gülüşmeler) fazlasını barındıramayan o yoksulluğa, yoksunluğa. şükrettim iyi insanların varlığına, her bir acı tanesine rağmen bu dünyadan geçmelerine, biraz olsun yaşadığım toprakla aramda bağ bırakanlara.
çekimler, geçmiş zaman detayları, vermek istediği duyguyu aktarışı on numaraydı. her detay düşünülmüş, inanılmaz özen gösterilmiş, babaya duyulan saygı her sahnede belliydi. oyunculuklar (özellikle şahin kendirci ve timuçin esen) çok iyiydi. timuçin esen işinin hakkını öyle bir vermiş, dersine öyle iyi çalışmış ki. şarkıları öyle şahane yorumlamış ki. böyle bi rolün altından kalkmak zaten hayli zorken bi de bu performansa sesini eklemek. hayran kaldım, doyamadım. düzenlemeler uçmuştu zaten, burhan bayar etkisi elbette. özetle çok güzeldi. hem kalbimizi hem varlığımızı bir kez daha hatırladık.
canı gönülden dilerim ki çok izlensin, bir saygı duruşu gibi zamanın sonsuzluğunda hep bi yerlerde kalsın.
''kaçtığın için mi geldin yoksa kovaladığın için mi?''
--- spoiler --- -
seçim sonucunu silah sıkarak kutlamak
iyi niyetli, kalbi güzel insanların anlamadığı nokta şu ki bu insanlar için bizlerin içinde olduğu bi 'biz' kavramı yok. onlar bizi ülkesinin insanı olarak görmüyor. onlar için biz yenilmesi gereken rakip, yok edilmesi gereken düşman falanız. bu bir ele geçirme mücadelesi. şimdi bizi haini olmakla suçladıkları ama kendilerinin biz siz diye böldükleri ülkelerinin yine sadece onlara ait kalmasını kutluyorlar.