-takım telsizi: lewis kerbleri kullanma, sensörlerde sorun var.
-hamilton: valteri benden daha fazla kerb kullanıyor ama...
böylece ağlama pardon f1 2020 sezonunu da, vettel’in spini ile birlikte, resmi olarak açmış olduk*
infelix legatus7 profili
-
2020 avusturya gp
-
1 ocak 2020 viyana filarmoni orkestrası konseri
trt2 youtube kanalı üzerinden canlı takip edilebilecek konser.
genellikle maç için link istenen sözlükte, bu konser için de link istendiğini gördüm ya, ölsem de gam yemem * -
turgut özal'ın ülkeye soktuğu şeyler
çok şey vardır elbet ama tevellüt kurtarmıyor. okuduklarım arasında ise biri zaten diğer her şeyi özetliyor. rezil bir oportünizm algısının mottosu olan o talihsiz söz bence en tepede:
(bkz: anayasayı bir kez delmekten bişey çıkmaz)
istisnai haller ve "başarısız devlet *" olan ülkeler dışında, bireyler belli bir (bazıları iki) ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olarak yaşarlar. vatandaşlık bağı ise 18yy'da dahi teorileştirilmiş bir toplumsal sözleşme ya da toplum sözleşmesi* ile birlikte herkesi bağlayıcılık içerir. bu bağlayıcılığın varlığı ise şüphesiz kamusal denetime bağlı. devlet kontrolüne demedim, kamuyu kasten kullandım çünkü bu, sade bir bireyden devlet başkanına, çiftçiden bakana, bir okuldan, bir şirkete kadar her gerçek ve tüzel kişiye de sorumluluk yükler. hem bu sözleşmeye uyma hem de uymayanları ya da aykırı davrananları uyarma, demokratik yollarla hesap sorma refleksi gösterme sorumluluğunu yükler. bu sayede fert olma özelliği kaybedilmeden ortak bir ülkü çerçevesinde toplumsal normlarla birlikte yaşamak eylemi gerçekleştirilir toplum olarak.
ancak siz hükumeti sevk ve idare eden bir başbakan titri ile çıkıp böyle bir cümle kurarsanız, üstelik bu cümleniz ilkin, ulusal egemenliğin vücut bulduğu tbmm'nin onayını ve varlığını hiçe sayarak hava sahasını abd'ye açmak için yapılırsa; sonraları da yıldırım hızındaki özelleştirmeler için yapılırsa; yalnız bir seferlik bir şey değil, kalıcı bir etkiye dönüşen bir dalgalanma başlatmış ve yaratmış olursunuz. sonra sizi gören vatandaş da bakar ve der ki "koskoca başvekil dahi takmıyor yasayı, ben niye kale alayım ?".
sonrası malumunuz.
çok uzağa gitmeyelim, daha yakın 2-3 yıllık tarihimizde bile sayısız kanuna ve anayasaya aykırı durumlar ve ihlaller görmedik mi ?
-seçimlerde mühürsüz zarfların sayılabilmesi,
-vergi ödemeyen ve hatta bazı kaçıran kimselere yönelik torba yasalarla afların, varlık barışlarının havada uçuşması,
-aslında hiçbir yasal hakkı olmamasına rağmen belli arazilere çökenlere, mevcut taşınmazına ek kat-yer-depo vb. yapanlara imar barışı ve aflarının getirilmesi,
-sayıştay denetimlerinin etkisizleştirilmesi,
-parlamenter sistemdeyken, başkanlığa geçilmeden, yasalara değil khklara bağlı olarak hükumet edilmesi,
-tbmm başkanı'yken büyükşehir'e adaylık kampanyası yürütülebilmesi (gerçi toplumsal baskı sonucu o beyefendi istifa etmek durumunda kaldı ama bu madde ile ilgili bir haberdeki şu ifadeye dikkat edininiz lütfen, normalleştirme ne durumda diye:
"akp’de, yıldırım’ın istifasına gerek olmadığını savunanlar açıkça "anayasa’da böyle bir yasak var ancak yaptırımı yok" diyor. akp içinde genel kanı, "yaptırımı olmayan bir yasağa uymanın çok da şart olmadığı" yönünde"
maalesef bay özal, bir şey değil, çok şey çıktı. siyasal oportünizm algınız ve anlayışınız siyasal islam'a miras kaldı ve sonuç demokrasimiz-hukuk ve adalet sistemimiz için ortada. işte yukarıda da post-modern varisin algısı. -
2019 rusya gp
benzetmek gibi olmasın ama ferrari'nin parti içi hizipleşmeden kurtulamayan chp gibi olduğu, mercedes'in ise mutlak tek adam (ham) mantığındaki akp gibi devam ettiği yarış.
williams'lar da ldp falan... -
10 eylül 2019 apple etkinliği
tam olarak;
-revolutionary, amazing, magnificent, bigger, longer, better vs. kelimeleri döngüsü,
- sürekli alkışlayan ve fiyufff, yihuuu, huuhaaa, yeeapp nidaları çıkaran mal bir bindirilmiş kıta,
- birkaç da sosyal sorumluluk kapsamında engelli kimseler için samimiyetten uzak, duyar kasan videolar,
şeklinde geçen etkinlik.
malum partinin mitinglerindeki güruhun ekserisine çomar diyoruz da, bu etkinlikteki bindirilmiş kıta da çok farklı değil. -
yazarların küçük ama etkili tasarruf yöntemleri
daha önce itibardan tasarruf olmaz diye buyuran baş yöneticimizin dahi artık işi allah'a havale ettiği ve teknik olarak kahvedeki yetkisi/unvanı olmayan dayının da söyleyebileceği etkideki avuntu cümlelere başvurduğu bir ortamda, yapılması gereken eylemler bütünü (buradan koyduk mu !!!!! diyen %52'ye selamlarımı iletirim, kulaklarınız çınlasın).
### öncelikle, artık klişeleşmiş ve olmazsa olmaz sac ayağını aradan çıkartalım;
-açken market alışverişi yapmayın,
-dışardaki buluşmalara yarı tok gidin,
-birşey satın almadan önce ihtiyaç mı lüks mü iç sorgulamanızı yapın
### şimdi marjinal kazanımlara geçelim
(ön not: bazı maddelerin ilk maliyetleri fazla gelebilir ama kısa-orta vadede amorti edecektirler; ve amerikayı yeniden keşfetmiyoruz şüphesiz. dikkat çekme diyelim, moda tabirle farkındalık yaratımı)
1) kafanızın düzgün bir şekli var ise hiç düşünmeden şundan alın. yıllardır berberlerin kullandığı alman malı traş makinesi. dayanıklılığı gayet iyi. tabi şu an herşeyde olduğu gibi fiyatı uçmuş güncelde ama (2016'da 125 tl'ye almıştım) kesinlikle parasına değecektir. böylece hem berbere git, sıra bekle, gereksiz siyaset-spor muhabbeti çek, eve gel vakit kaybı ve hijyen kaygısı gibi çoğu şeyi de bertaraf edersiniz... bu arada piyasada çok çakması var dikkat (ben ilgili linki verdim ama başka orijinal satan yer varsa oradan da alabilirsiniz; reklam demeyin küfrederim).
2) tüm ampullerinizi led'e çevirin; nedeni basit. hatta avrupa birliği halojen ampulleri yasaklama niyetinde şu sıralar.
3) cebinizde bozuk para tutmayın, basit ve hacimli bir kumbara alın, tüm bozuklukları oraya atın ve bunlara dokunmayın. bu bozuklar cepte durdukça dur bir cips alayım dur bi bira çakayım falan derken refleksif bir harcama oluşuyor.
4) banyonuzu avmlerdeki gibi dizayn edin; yani bataryanız fotoselli ya da en kötü aç-kapa barlı olsun (diş fırçalarken ya da traş olurken o sırada hayvan gibi akan suyu ay boyunca düşünürseniz dehşet verici bir israf ve fatura kabarması söz konusu) klozetinizde de kısa-uzun sifon tuşları ya da çekme kolu buna göre uyumlu olsun. hem tasarruf hem de su olarak sosyal sorumluluk *
5) tüm elektronik ürünlerinizin bağlı olduğu prizler anahtarlı ve akım korumalı olsun. üç ay önce 3.600 tl olan macbook air şimdi 5.500 tl, iphone x 5.700 tl iken 7.700 tl macbook prolar 5.500-6.000 tl'den başlıyorken 8.000 ve üstü seviyelere fırladı; f/p xiaomi mi6 bile 1.850 tl'den 2.500 tl'lere falan fırladığı bir ortamda artık aldığımız-elimizdeki elektronik ürünlerimiz aşırı kıymetlendi ve yenisi ile değiştirmek imkanımız oldukça daraldı.
elektroniklere iyi bakın, artık onlar kıymetlimiss...
evde yokken anahtarları kapatın.
6) harcama takip programı edinin. android için hesap cüzdanı uygulamasını tavsiye ederim. usanmadan, bıkmadan tüm harcamalarınızı programa girin, böylece ay sonunda tüm harcamalarınızı topluca ve grafikli şekilde sıkıca takip edip, müdahale edeceğiniz şeyi net görmenizi sağlar. ben mesela bir ayda abur cubura ödediğim parayı görünce şok geçirdim, o an öderken küçük gözüküyor ama kümüle olarak ciddi seviyelerde olabiliyor.
7) sigarayı -demesi kolay ama- bırakın. alkol içinse evde üretimle tüketiminizi azaltamayacağınız için, üretim yerine nadiren içen sosyal içici seviyesine gerileyin, hatta mümkünse tamamen bırakın. hala sosyal içici / arkadaş ortamı içicisiyim (o da kafadan 3 bomonti filtresiz ya da yemekli ise beyaz şarap) ama bırakmaya çalışıyorum. bu arada içmiyorum diye beni dışlarlar, bana yobaz derler, elalem neder falan diye kaygı duymayın. şekilciliğin, yobazlığın ve mahalle baskısının dincisine de laik olanına da aldırış etmeyin.
8) bisikleti ve yürüyüşü hayatınıza en üst seviyede dahil edin. 2 km uzaklıktaki yere araba ile giden tipleri anlamıyorum gerçekten de, sonra neden götüm değirmen tekeri gibi ? e ablacım sen de hareket ediver biraz. zaten çoğumuz bütün gün masabaşında göt büyütüyoruz çay/çiş molaları, öğlen yemeği hariç hareket yok neredeyse... kamu spotu gibi olacak ama bisiklet ve yürüyüş hayatıma girdiğiden beri 9 kiloya yakın zayıfladım ve zindeliğim arttı (eskiye kıyasla), ideal kiloma 6-7 kilo uzaktayım ama bunun için artık yemek rejimimi değiştirmem lazım, neyse konudan sapmayalım.
9) eğer asgarisini değil, tümünü ödeyebilecekseniz, harcamalarınızın mümkün mertebe tamamına yakınını nakit yerine kredi kartı ile yapın. böylece hem bankalara faiz ödemeden kendinizi 1 ay ücretsiz fonlamış olursunuz, hem de her işleminiz kayıt altına alınır takibini sağlarsınız. ayrıca puan gibi yan avantajlardan da yararlanırsız. ek olarak, fiş kesmeyen, vergi kaçıran esnafı da zoraki kayıt altına aldırmış olursunuz (sizin maaşınızdan daha elinize geçmeden çatırt diye vergi kesiliyorken, nakit ödemede fiş kesmediği için vergiden kaçan kişinin de önüne geçilir böylece). faturalarınızı otomatik talimata verirseniz yıllık aidat almazlar.
10) indirimleri kovalayın, bültenlere abone olun. adam gidiyor imax filme 40 tl verdim diye sövüyor, ben ise aynı filmi 8 tl'ye izliyorum. kaldı ki sinemaya da ancak ve ancak beklenen, belli yapımlar için gidiyorum. artık kağıt fiyatları yüzünden fiyatlar coştu maalesef ama kitaplarda da yayınevlerinin indirimlerini kovalayın muhakkak. ilk çıktığında okumak zorunda değilsiniz bu arada kitapları, bekleyin indirimde alın.
11) yazılı basını bıraktım. çoğu çöp ve saksocu, iktidar yalaması zaten. olmayan şeyleri takip etmek için neden para verelim ki ? siz de bırakın. ayrıca basılı gazetelerin artık çağdışılığı aşikar. yahu iki gün öncenin haberini okumak için neden bugün para vereyim ki ? cepten saniyesinde erişim malum. yerli dijital içerik olarak bbc türkçe, dw türkçe, twitter akışından takip ettiğim kimseler yeterli. arada sözcü, tv olarak krt, radyo olarak rs fm tatminkar. bunlara da el atmazlarsa tabii...
12) şimdi bu maddede biraz söveceğim, gavurun dediği gibi no offense !!! fanatikliği bırakın. neymiş, kolumu kessen kanım sarı kırmızı akar; ölümüne kartal; sarı laciverde kurban olayım falan fıstık, hass*ktirin ! bunlar çok komik kalıyor be yav. gün sonunda aldığınız forma için, izlediğiniz maç için, stat girişi için ödediğiniz para, aboneliğiniz vs. tarık çamdal'a, ozan tufan'a, m. pektemek'e ve garajlarındaki spor arabalara ve de beyefendilerin gece eğlencelerine gidiyor. bu gibileri, milyon euro'luk sözleşmelerini ve berbat futbollarını siz fonluyorsunuz, sonra ilk söven de yine sizlersiniz. tamam hırsızın hiç mi suçu yok sorusu haklı ama dediğimi çaktınız. sakin olun, başka liglere, sporlara uzanın, sadece seyirci kalın. mesela reklam olmasın isim vermeyelim, bir üyelik sayesinde ayda 20 tl'den az ücrete s sport, nba tv, eurosport 1-2 izleyebiliyorsunuz bir dijital platformdan. geçtiğimiz 2 hafta içinde hem dünya üzerindeki bence en iyi futbol ligi olan premier ligdeki spurs-man u. maçı gibi müthiş bir seyir zevkini yaşadım, yetmedi 10 yıl sonra ilk defa f1 izleyen biri olarak harika olaylara sahne olan efsane bir monza gp izledim (vettel senin ben yapacağın işe....), üstüne devam eden us open'da nadal, federer ve djokovic'i takip ediyorum (bilhassa kendi efsanesine son rötuşlarını yapan sanatçı federer'in son demlerine şahit olmak; edit: adam elendi, şom ağızlılık bu olsa gerek), aynı zamanda ara ara ispanya bisiklet turuna falan göz atıyorum. sportif seyir zevki, kalite, alınan tatmin ve ödenen ücret resmen fiyat ve performans kriterinin zirvesi. fanatikliği bırakın demiş miydim ?
13) fuck moda ! klasiklerden ve sade(minimalist) ürünlerden az ama öz seçmeniz yeterli. lcw, de facto ve h&m gibi markaları küçümsemeyi de bırakın. x maaş alıp halen lcw'den giyiniyor olmak !!! gibi bir mantık ne kadar da rezildir. ilgili markaların arada gayet de güzel kreasyonları olabiliyor. üst noktadan örnek verecek olursak steve jobs, bill gates, mark zuckerberg'e baktığınızda hep aynı sadeliği ve basitliği görüyorsunuz, bu saygın bir tercih. gucci, valentino vs. giymeye mecbur değilsiniz günlük hayatta (tek istisna iş ortamınız gerektirdiği şekil şartları olabilir).
14) kahveyi bırakın. ben gerçi reflü/ekşime sebebiyle bırakma durumuna geldim ama 30 gram toza her gün en az bir kez 10-15 tl falan vermek pek de rasyonel bir harcama değil. bu kadar kahve sevdalısı iseniz makine ve kapsül alıp kendiniz uğraşın evde.
15) direkt tasarruf için değil ama kendi mikro ekonominizin idaresi, ufuk açıcılığı ve vizyon katması adına daron acemoğlu, atilla yeşilada, mustafa sönmez, erinç yeldan, mahfi eğilmez gibi hocaları takip ediniz muhakkak.
bu önerilerin bir tık üstü artık "dur sifonu çekme ben de zıçıcam şimdi" ya da "git camiden su getir" falan seviyesinde ölücülük ve bitkisel hayata giriş 101 seviyesinde olur artık, sonumuz hayrolsun... -
meme'ye türkçe isim önerileri
var zaten (bkz: mem), orijinine de çok yakın.
(m)izahi (e)lektronik (m)alzeme diye de açılım yapabiliriz.
--- konu kilit ---