brayn4
profili

  • ekşi itiraf

    hayatımdan sonbaharları çıkarsak kesin normal bir insan olurdum ama her ne olduysa bu dengesiz sonbaharlarda oldu işte...bu kez yeterince yaş almanın verdiği bilinçli bir olgunlukla sakin ve hazırlıklı bir giriş yapmak istedim eylül ayına, çok da ümitliydim kendisinden. ve zaten mantık olarak normal senelerin sonbaharları dehşet bir kaosa dönüşüyorsa, halihazırda dehşet bir senenin sonbaharı normal bir mevsim olmalıydı içler dışlar çarpımından. bu kez bırak fırtınaları esintilere bile kapalıyım, her ne yaşanırsa koruyacağım ataletimi çok kararlıyım. süper hissediyorum uzun zamandır ve dengemin şaşması için sert şeyler olması gerek. tamam olurdu bunlar eskiden belki ama artık olmayacaktır, çünkü geçmişte enerjim o frekanstaydı ve çekiyordum hadiseleri kendime, ben manyak olmasam öyle olaylar da bulmazdı beni büyük ihtimalle...

    bunlar geçiyordu aklımdan ağustosun son günlerinde ve sık sık geçen seneden flashbackler canlanıyordu zihnimde. tam bu zamanlar her şey çok iyi giderken ve ben çok mutluyken aniden içimden bir ses yükselmeye başlamıştı:

    -winter is coming winter is coming... dııt dııt winter is coming!

    arkadaşım diyorum, henüz arada sonbahar var hem her şey yolunda hayatında, şimdi durduk yere ne biçim bir uyarı tonu bu, üstelik üşüyorum hatta titriyorum da yaz sıcağında, what is your purpose amk neyin peşindesin, sal bi beni...

    neyse efenim herhalde sevgisizliktendir üşümem, geçer zamanla biraz sevilirsem diye bir bir patlatırken düşünce balonlarımı, yine bir eylülde filizlenmeye başladı cephe savaşlarına barikat ağaçların intikamla sulanmış tohumları... hem özel hayatımda, hem ailemde hem de iş yerinde çeşitli aksiyonlar patlak verdi, ocak sonuna kadar da devam etti. 15 kilo verdim, yataklara düştüm günlerce belki haftalarca yemek yemeden ateşler içinde çalışmak zorunda kaldım, yöneticimi işten attırdım, çok insanla görüşmeyi kestim ve birkaç insanı pataklayıp harcamak durumunda kaldım. en yakın dostum, belki de tek dostum pat diye öldü, dünya bir kez daha renk değiştirdi ve tepetaklak oldu...savaş bittiğinde galiptim belki, çokça da ganimet kazanmıştım kimilerine göre, ancak defalarca kötülüğün öznesi olmuştum yine. mecburiyetleri bahane edip kafamı çevirdim başka yöne...

    geçmiş geçmişte kalmıştı tabii ama o da nesi, yine bir eylül kasırga ve tufanla başladı, cidden lol artık amk. düşünüyorum bazen ben mi abartıyorum diye, sonra onda birini anlattığımda birisine ruh hastasıymışım gibi bakıyorlar gözlerime, susuyorum mecburen ben de. hayır benim için sorun değil aksiyon, belaya atlar giderim karakterim böyle; ama istiyordum ki neredeyse mükemmel genlerim dünyaya saçılsın, gerekirse tüm doğurgan dünya kadınları bu gerçeği farketsin ve çocuk yapsın benden. sonra dünya mükemmelleşsin 100 senede cennet olsun falan. ama olmuyor işte, mevlam cephede istiyor sanırım beni. zaten şu dünyada kalpten sevdiğim çok az insandan biri, canımın içi abim şöyle demişti bana; bu dünya kötü bir yer doğası böyle, sen düzeltemezsin rahat bırak kendini diye. ah güzel abim sadece senin sözünü dinlesek yeter ama olmuyor işte...

    velhasıl henüz 24 saatin dolmamışken deli deli esmeye başladın gene sonbahar, merak ve heyecanla bekliyorum göstereceklerini. ister al beni bulutlara çıkar, ister içimden geç acılar içinde öldür, her ne varsa kaderde başımın üstüne, hoş gelsin sefa gelsin...

    sabah da 7 de kalkacağım fakat çay demledim ve çalışmam da gerek. yazımı burada noktalarken içimden geçenleri tarihe not düşmek için bana bu fırsatı veren sözlük arkadaşımıza teşekkürlerimi sunar, herkese bu güzel heybeliada gecesinden hüzünlü sonbaharlar dilerim.

  • tek oturuşta 12 bira içtim yalanı

    eğer fazla içmek övünülecek bir durum olsaydı ben de yazardım, daha gençken günlerce hatta belki haftalarca uyku harici durmadan neler içtiğimi, kimse inanmazdı, okunulup unutulurdu. bu durumu şu anda beni tanıyan insanlar bilirler ama hiç hoş karşılamazlar, zaten olması gereken de budur, çok içmek ergenlikten kurtulan hiçbir insan için övünç kaynağı değildir. mamafih konu sadece bira içmekse değineyim, henüz lisedeyken oturduğumuz semtte benim yaşlarımda bir çocuk vardı, günde ortalama 20 bira kadar içerdi. bu çocuk öldü, neredeyse sadece bira içerek kendini öldüren sayılı insanlar arasında olabilir. bunun dışında üniversite yurdunda bir çocuk vardı, adı emirdi, mütemadiyen içmesiyle tanınırdı. biz sabah derse giderken o efes ektrasını açardı, akşam biz döndüğümüzde en az 10 birayı çoktan devirmiş olurdu, geceye kadar da içerdi. yurdun o binasında kaldığım müddetçe bunun olmadığı bir gün bile hatırlamıyorum.

    benim de çok -alkol- tükettiğimiz gecelerde 8-10 tane bira içmişliğim olurdu, diğer içtiklerimizi saymayayım. peki bunun bir faydası oldu mu? hayır.

    bira da için, türlü alkolü de -veya ne zıkkım içecekseniz- içmeyin demiyorum hobi olarak yine için, ancak her insanın bir kapasitesi vardır, bunun üzerine çıkıp kendini rezil etmek niyedir? neticede en doğrusu içebileceğin ve seni rahatsız etmeyecek miktarı bilip buna göre içmek, efendi gibi kalkıp işine gücüne bakmaktır. yani yalan değildir evet, ancak ne bunu içmek marifettir, ne de içememek ayıptır.

    sosyal mesaj: alkol ve her türlü kafa yapıcı madde, vücudu ve beyini kötü etkiler, orta ve uzun vadede hiçbir faydası yoktur.

  • dinden uzak bir erkekle evlenmek

    bir sebepten gerçekleştirmeyeceğim eylem:

    -erkeğim.

  • ölmek istememek ama yaşamaktan da zevk almamak

    türkiye'de hayatın özetidir.