sadece bu hastanede fahrettin efendinin açıkladığı kadar hasta var gibi.
bestern10 profili
-
17 kasım 2020 hastanelerde sedyede sıra beklenmesi
-
tv'de nagehan alçı'yı görmek istemiyoruz
10 yıldan fazla süredir tv izlemeyen biri olarak "sol framede nagehan alçı'yı görmek istemiyorum" diyorum.
nagehan alçı -> 1
fatih tezcan -> 2
i. melih -> 3
bu gereksizleri sözlüğe taşımayın. -
16 mart 2020 kyk karantina ortamı
şu bahçeye 15 tane masa 60 tane sandalye atmak o kadar zor mu yahu? millet karton kağıtların üstüne oturmuş iki büklüm yemek yemeye çalışıyor. suriyelilere 40 milyar harcadıysanız şuraya masa sandalye koyun bari.
-
berat albayrak'ın kanal istanbul'da arazi alması
ekrem başkan satın almadığı için gündem olmayacak başlıktır. şayet imamoğlu'nun babası ile birlikte kanal istanbul güzergahında arazi satın aldığı ortaya çıkmış olsaydı 1 hafta boyunca 50 başlık halinde sol frameden düşmezdi.
-
1 temmuz 2019 elektrik zammı
özellikle 1 temmuzdan itibaren geçerli olan zamdır.
30 hazirandan itibaren geçerli olsaydı çalışanların maaşlarına gelecek olan zamda belirleyici olan yılın ilk 6 ayına ait enflasyon az da olsa yükselecekti. emekçinin aleyhine olan ne varsa kılı kırk yararcasına hesaplayıp öyle uyguluyorlar.
ne diyelim: (bkz: yarasın çomarıma) -
berat albayrak'ın iftiracılara yaptığı kapak
dün ilkokuldan mezun oldu yazmış damat berat. hangi okul acaba? bizim buradaki ilkokullar geçen hafta kapandıydı.
mesaj kutusu patlama editi: günübirlik bulgaristan'a gittim geldim mesaj yağmış, hepsini okuyamadım henüz.
özel okullar nisan ayında 1hafta tatil verdikleri için 1hafta geç kapanıyormuş.
mevzubahis okul da piyasadaki özel okullardan farklı olarak kapısında polis bekleyen ve gbt yapmadan içeriye almayan, yıllık ücreti geçen sene 90 bin tl olduğu söylenen kısacası buymuş: https://www.nunokullari.com/…s/nun-ilkokulu-kampusu -
bim'in sahte kıyma sattığı iddiası
5 yıl önce hayata gözlerini yuman yorkie cinsi yaşlı köpeğimin, özellikle son 1 yılında ağzında diş kalmadığı için kuru mama yemesi mümkün olmuyordu. bu nedenle kibrit kutusu büyüklüğünde kıymayı kaynatır, sonrada içine kuru mama katarak bir çeşit ıslak mama elde eder, yemesini sağlardım.
son 4 yıldır birlikte yaşadığım maltese cinsi köpeğime de arada bir aynı şekilde mama hazırlayıp veriyordum. ben bim'den bugüne kadar kıyma almadım ancak a101'den yarım kilosu 15 tl olan kıymadan alıp aynı şekilde hazırladım. mama kabını elimde gören köpeğim yere koyduktan sonra heyecanla atılsa da kokladığı gibi 3 adım geri geri giderek bana baktı. "ye kızım mamiş, sen çok seviyorsun" dedikten sonra tekrar mama kabına gidip kokladı ve bir yudum almadan ayaklarımın dibine gelip bana kafasını kaldırdı.
1 saat geçtikten sonra yemeyeceğine kanaat getirip kalan kıymanın bir kısmıyla onun çok sevdiği tarzda tereyağında hafif kavurup üzerine yumurta kırıp hazırladım ama yine yemedi.
kuru mama ile karıştırılmış olanı, kıymalı yumurtayı ve kalan çiğ kıymayı sokak hayvanları yesin diye çöp konteynerinin yanına bıraktım. köpeğim aç kalmasın diye gidip tuğra marketten gözümün önünde çekilen kıymadan aldım ve tekrar hazırlayıp köpeğimin önüne koyduğumda koklayıp hemen hepsini yedi.
bizim için gözlerimiz ne ise köpekler için de burunları odur. her akşamüstü işten eve döndüğümde beni sevinçten delirerek karşılayan köpeğim, gelen kişinin ben olduğunu gördüğü halde her seferinde emin olmak için mutlaka bir defa koklar. çünkü burunları onları asla yanıltmaz.
sonuç olarak köpeğim a101 kıymasını hiçbir şekilde yemedi. bir şey onu yemekten alıkoydu. o nedenle artık 500 gr ambalajlı kıyma almak yerine 300 gr görerek açık kıyma alyorum. köpek olmasam da ikisinin arasında renk, koku ve kıvam olarak çok fark olduğunu algılayabiliyorum.
tanım: köpeğimden edindiğim izlenimlere göre sahte olma olasılığı araştırılması gereken iddiadır. -
ali erbaş'ın kadir mısıroğlu ziyareti
diyanet işleri başkanlığının özellikle 10 kasım günü "keşke yunan galip gelseydi" diyen birini ziyaret ederek vatanına ne kadar çok bağlı olduğunu göstermiştir.
-
arabayı ödünç isteyen kişiyi savuşturma yolları
arabayı kimseye vermeme konusunda kesin kararınız olduğunu öyle dümdük suratına söylemektir.
yaşadığım bir olayı anlatayım, okuduktan sonra arabanızı isteyen birine hala verip vermeme konusunda takdiri size bırakıyorum.
arabamda çekiş düşüklüğü yaşadığım için sanayide her zaman bakımını yaptırdığım ustama götürdüm. motoru inceledikten sonra subap ayarı yapılması gerektiğini, o gün elinde yetişmesi gerektiği işler nedeniyle aracımı sabah getirmemi söyledi.
ertesi sabah mesaiye gideceğimi (çalıştığım yer 20 km uzaklıktaki kapıkule gümrük kapısı) arabayı ancak iş çıkışı 8 de getirebiliceğimi söyleyince, usta bana "bırak o zaman araç bu akşam dükkanda kalsın, yarın iş çıkışı gelene kadar hazır olur öyle alırsın" dedi. aracı o akşamüstü sanayiye bıraktım.
ertesi gün öğleden sonra ustayı arayıp arabanın durumunu sorduğumda ufak bir kaza olduğunu, mesai bitimine kalmadan gelmem gerektiğini söyledi. işten erken çıkıp sanayiye gittiğimde benim aracın ön kısmının ağır hasarlı olduğunu gördüm.
ustanın yanında çalışan 16 yaşındaki oğlu gece içip saat 3'te benim arabayı alıp trafiğe çıkıyor ve kırmızı ışıkta beklemekte olan bir araca arkadan sağlam vuruyor. vurduğu aracın sahibi de uzaktan tanıdığım biri.
ustaya sordum ne olacak şimdi diye. dedi ki "büyük oğlanı 1 ay sonra evlendiriyorum, masrafım çok, senin arabanı yavaş yavaş yaptırırım, maddi durumum iyi olsaydı hemen yaptırırdım ama bana bir kaç ay zaman ver." diğer araç ne olacak diye sorduğumda "onu da kazayı yapan benim piç düşünsün" dedi.
diğer aracın sahibine gittiğimde onun da aracının arka tarafının koltuklara kadar gömülü olduğunu gördüm. beni görünce sevindi "ben de seni arıyordum" dedi. kendisine vuran aracın bana ait olduğunu kazadan sonra anladığını, beni beklediğini, o yüzden avukatına dava açtırmadığını, tek derdinin bir an önce zararının karşılanarak arabasının tamir edilmesini istediğini söyledi. kaza tutanağını tutan polislere göre de benim araçla vuran çocuk 8 de 8 suçluymuş ve alkollüymüş.
bu konuşmayı ustaya telefon edip anlattığımda, oğlunu evlatlıktan reddettiğini, dükkandan kovduğunu, sadece benim arabanın tamiri konusunda yardımcı olabileceğini, hurdacılardan benim parçaları araştırıp çıkma olarak takabileceğini söyledi.
oradan avukat olan enişteme giderek olayları anlattım. bana ruhsat sahibi olduğum için birinci derece suçlunun ben olduğumu, karşı tarafın avukatının davayı kazandıktan sonra zararının tazmini için ister benden, ister kaza yapan çocuktan talep etme hakkı olduğunu, görünen duruma göre kaza yapan çocuğun mal varlığı ve düzenli bir geliri olmaması nedeniyle zararın benim tarafımdan ödenmesinin isteneceğini, ben bütün ödemeyi yaptıktan sonra kaza yapan çocuğa rücu davası açacağımı, eğer bir gün malı mülkü yada düzenli bir geliri olursa ödediğim parayı ondan talep edeceğimi söyledi.
sonuçta karşı taraf dava açtı ve mahkemeye ben de davalı olarak çıktım. durumu aynen anlattım. hakim bana aracı kazadan önce bıraktığıma dair belge olup olmdığını sordu. ben de yok dedim. sonraki duruşmaya dükkan sahibini çağırdı. ona aracı akşamüstü sen mi teslim aldın dedi. usta teslim almadığını, kaza günü aracı hiç görmediğini, benim barda oğluyla içtiğimi, bar çıkışı oğluna aracın anahtarlarını vererek "al arabayı sabah dükkana götür baban tamir etsin" diyerek kendim verdiğimi falan söyledi. o gün ilk defa duruşmaya gelen oğlu da aynı şeyleri söyledi. hakim bana aracı dediğim gibi akşamüstü dükkana bıraktığıma dair dükkanın yakınındaki işyerlerinden şahit bulursam dinletmek için sonraki duruşmaya getirebileceğimi söyleyip davayı ileri tarihe erteledi.
aracı teslim ettiğim gün bize çay getiren çaycıdan tut, yan dükkanlardaki tanıdık o kadar esnafın şahitlik yapmaları teklifime bir tanesinin bile olumlu yanıt vermemesi beni çok üzdü. sonuçta davayı kaybettim.
dava sürecinde arbamı dörtte bir fiyatına kaportacıya sattım. aldığım parayı da karşı tarafın masrafları için ödedim. yani kısacası arada benim araba kaynadı gitti.
avukatım olan eniştem "dua et bir insana vurup öldürmemiş, eğer ailesine çalışarak bakmakta olan birine çarparak öldürseydi o zaman çok daha ağır bedeller öderdin" dedi.
başka bir olayda da tanıdığım biri, en yakın arkadaşına gelin arabası olarak kullanılması için aracını vermişti. düğün alayı giderken aracın önüne bir çocuk atlıyor, amacı içine para konan zarf almak ve kaza oluyor. çocuğu hemen hastaneye yetiştiriyorlar ama ertesi gün çocuk ölüyor. bu aracın sahibi de yargılandı. ayrıca ölen çocuğun ailesi batmanlı olduğu için bazı aracılık yapan kişiler şikayetin geri alınması için kan parası talep ettiler ve biraz da tehdit ettiler. kazayı yapan sürücünün maddi imkanları yeterli olmadığı için kan parasını da araç sahibi olan tanıdığım ödemek durumunda kaldı.
birisi sizden aracınızı istediği zaman, ne yapacağınızı şimdi bir daha düşünün.
edit: imla ve ekleme -
1 yıl evli kalıp ömür boyu nafaka ödemek
konuyla ilgilii kendi yaşadıklarımı aktarıyorum:
ikinci evliliğimi yapmıştım ve eşimin de ikinci evliliğiydi. aradan 1 ay sonra bana karşı davranışları değişti. baştan beri gözümün tutmadığı, oynak bir kadın arkadaşının başka şehire* iş başvurusu yapacağını aynı gün akşamüstü döneceklerini belirtip onunla gitmek istediğini söyledi. ben tabi kabul etmedim. bu kadın arkadaşı bizzat gelip akşamüstü olmadan döneceklerine dair söz verdi. ben de izin verdim. ancak akşamüstü olunca çeşitli bahanelerle geri dönme işinin uzayacağını falan söyledi ve o akşam gelmedi. ertesi akşam döndü ve hiç açıklama yapmadan gitti yatak odasına yattı.
ertesi gün konuşmak istediğimi söyledim ama tartışma çıkarıp polisi aradı. gelen polise durumu açıkladım. adam kapı eşiğinde karıma bakıp: "19 yıllık polis memuruyum ve çok değişik illerde görev yaptım. kocanızın bahsettiklerinin yüzde birine bile cinayetler işlendiğini gördüm. bence yaptıklarınızı bir daha düşünüp değerlendirin" dedi.
ben yine insan gibi konuşup bu yaşananlarda benim ne gibi sorumluluğum olduğunu öğrenmeye çalıştım. bu iyi niyetim meyvesini verdi ve bana olan biteni anlattı.
başka şehirde* yaşayan ilk eşi benimle evlendiğini duyunca bunu sürekli telefonla aramaya, benden boşanıp onunla evlenmesi için yalvar maya başlıyor. konuşmaları gece ben uyuduktan sonra başlayıp sabaha kadar sürüyor. ilk eşi "boşan benimle gel evlen sana 1 ev 1 araba vereceğim" diyor.
sonunda bana bunları anlattı ve ben kendisine iyi düşünmesini, yapacağı seçime saygı duyacağımı söyledim. kendisi bana sms yoluyla eski eşine dönmek istediğini, onun imkanlarının ve yaşadığı şehrin kendisine daha uygun olduğunu yazdı. ben de medeni bir şekilde aradan çekileceğimi belirttim.
ancak bir engelle karşılaştık. evlilik 1 yılını doldurmadan anlaşmalı boşanma mümkün olmuyormuş. avukat olan eniştem, tek çözüm yolu olarak eşimin aile mahkemesinde beni ilk eşiyle aldattığını itiraf etmesi ve bu yola boşanabileceğimizi , aldatmanın tck ya göre suç olmamakla birlikte boşanma sebebi olduğunu söyledi. ilk eşine (ev+araba) acilen dönmek isteyen karım bu öneriyi kabul etti. sabah hepbirlikte buluşup aile mahkemesine müracaat etmeyi kararlaştırdık.
o gece karım "son gece istersen birşeyler yapabiliriz henüz boşanmadık" dese de ben salonda yatmayı tercih ettim.
sabah uyandığımda pantolonun bembeyaz cebini dışarda görünce birşeylerin ters gittiğini anladım. yatak odasına baktığımda, cebimdeki paralarla birlikte nikahlı eşiminde uçup gittiğini anladım.
kendisini defalarca aradım açmadı. mesaj attım ve sonunda o da mesajıma cevap yazdı: cebimden paraları aldığını, çünkü bir avukata danışma ihtiyacı hissettiğini, danıştığı avukatında kendisine beni aldattığını kabul etmemesini, yoksa aldattığı ilk eşiyle birlikte bana yüklü miktarda tazminat ödemek zorunda kalacaklarını yazdı. ilk eşine gitmek için yolda olduğunu, 8 ay sonra sonra dönüp anlaşmalı boşanacağını, başka yolunun olmadığını yazdı.
ilk eşiyle turistik yerlerde fotolar çekilip facebook ta bile paylaştı. ilişki durumunu 'evli' den 'ilişkisi var' a çevirdi. ortak arkadaşlar sayesinde bunların da görüntülerini alıp boşanma davası açıldı. her ikimizin cep telefonuna el konulup, mesajlaşmalar bilirkişi trafından incelenip rapor halinde mahkemeye sunuldu. vodafone dan mesajlaşmalar yapılrken telefonların konum bilgileri istendi.
benim şahitlerim yukarıda yazdıklarımı doğrular ifadeler verdi. onun şahidi hakime kadının sıkıştırmasıyla, istanbul a iş görüşmesi diye gittiklerini, 1 gece orada kaldıklarını ertesi gün döndüklerini söyledi. geceyi nerede geçirdiklerini sorunca muğlak cevaplar verdi.
bu davalar sürerken bunun ilk eşi bununla evlenmekten vazgeçmiş. bana geldi ve "sei seviyorum, boşanmayalım" falan dedi. ben kabul etmeyince o da karşı boşanma davası açtı. 50,000 maddi, 50,000 manevi ve 1000 tl de yoksulluk nafakası talep etti.
karar duruşmasında her zaman kadın tarafını tutmasıyla ün salmış hakime hanım eşimin maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerini evlilik birliğinin temelden sarsılmasında ağır kusurlu olması nedeniyle reddetti ve boşanmamıza karar verdi.
herkes burada mutlu son beklerken 1,5 yıl sonra temyizden kısmi bozma kararı geldi. boşanmış olduğum eşim çalışmadığı için yoksulluğa düşeceğinden 400 tl yoksulluk nafasının ödenmesi gerektiğine hükmetmiş.
yerel hakime hanım buna uymayarak kusurlu olan kadın tarafı, kesin hüküm açıklandıktan sonra aylık 200 tl ödenmesi gerekir diyerek dosyayı yeniden temyize yolladı.
eski eşimin uyanık avukatı sanki yargıtay 400 tl yoksulluk nafakası bağlamış gibi göstererek icra mahkemesine beni verip 8000 ana para + masraflar 10,000 tl diyerek maaşa haciz koyuyor.
karşı mahkeme açıp böyle bir mahkeme kararı yoktur deyip haklı çıkana kadar 3 ay boyunca maaşın 1/4 ünü iç ettiler. geri almak için dava bile açamıyorsun çünkü ne maaşı ne de malı var.
6 ay kadar sonra yargıtay 200 tl nafakayı onadı. avukat hemen maaşıma aylık 223 tl nafaka kesintisi koydu. bu parayı yaklaşık 4 yıl ödedim. sonradan öğrendim ki ilk eşiyle evlenmiş. sadece bir dilekçe ile icra müdürlüğüne müracaat edip kesintinin durdurujlmasını ve mal müdürlüğüne bildirim yapılmasını belirttim. anında e devletten bakıp evlendiğine dair yazının çıktığını icra dosyama koyup kesintiyi durdurdular.
bütün bunlardan şunu öğrendim ki sürekli işi olmayan biriyle kesinlikle evlenmeyin. adliyeler kesinlikle artık gözüme kumarhane gibi gözüküyor. o kadar şahitler, deliller, yazışmalare, bilirkişi raporları falan hepsi hikaye. en başta taraflara zar attırılsın. büyük atan kazansın. böyle yapılmış olsaydı eğer, beni göz göre göre aldatan eşime karşı belki kazanma şansım olurdu.
edit: imla