arkadaşlar nereye yazacağımı bilemediğim için buraya yazayım dedim.
bu seçimde de diğer seçimler gibi inanılmaz bazı şeyler oldu; herkesin gözü önünde oldu ve herkes olan biteni görmesine rağmen hipnotize olmuş gibi her şeyi "yedi."
1) seçim nasıl başladı? rte'nin çok yüksek oy aldığı bir yerleri açtılar.
2) sonra ne oldu? bir yerler açıldıkça, rte hızla düşmeye, kk hızla yükselmeye başladı. bu düşüş ve yükseliş o kadar tutarlı devam ediyordu ki, genel gidişatın sona kadar böyle olacağının da habercisiydi. hatta bir ara kk öne bile geçti. o noktaya kadar chp sistemi de ıslak imza sayılarını veriyordu.
3) ne olduysa o noktada oldu. yüzdeler durdu. yarım saatte % 0.1 bile oynamamaya başladı. bu safhada, sandıkların henüz %40-50'sinin sayıldığını söylüyorlardı. henüz chp'nin çok baskın olduğu illerin sonuçlarının girilmediğini de öğrenmiştik. muhalefet için büyük bir umut vardı.
4) sonra, her ne olduysa oldu, birden bire sandıkların %90 ve üzerinin açıldığını söylediler. yine o anlarda "aaa daha yurt dışı oylar var" demeye başladılar. balkon konuşması yapıldı.
işte tam 4'ün olduğu esnada, gecenin neredeyse 11-12'sinde, henüz sayımı bitmemiş sandıklardan arkadaşlarım fotoğraflar paylaşıyordu. hatta whatsapp'dan "sen de gidip sandığına baktın mı?" diyenler oldu. okul önlerinde otobüsler bekliyordu. ve bu yerler, istanbul kadıköy - caddebostan gibi, ataşehir gibi, chp'nin en yoğun olduğu bölgelerdi.
sonrası, sonrası yok... ne ara tüm sandıklar toplandı, ne ara chp oyları girildi, neden chp baskın olmayan yerlerle bile chp öne geçmişken chp baskın yerlerin oyları girilmeden sandıkların tamamına yakınının açıldığı söylendi? neden o noktada imamoğlu ve yavaş bir daha çıkıp açıklama yapmadı? bir önceki açıklamaları "kazanacağız" dı?...
gözümün önünde bir şeyler oldu. gözlerime inanamadım. 2 saat yüzdeler öylece durduruldu, ve sonra balkon konuşması yapıldı. insanlar daha okullardaydı, daha kırkıncı sayımı yapılan sandıklar vardı. chp'nin sayıları da bir noktadan sonra verilmemeye başlandı. insanlar "chp'nin sisteminden aldığımız bilgiye göre de sonuçlar şöyle" diye anlatırken, oradan hiç haber gelmemeye başladı.
ben ne yaşadığımı biliyorum. hayal görmedim değil mi? bunu fark eden bir tek ben miyim allah aşkına???
cryptesthetic3 profili
-
mansur ya da ekrem kazanabilir miydi
-
sedat peker
biden ile görüşüldü,
peker'in abd tarafından yakalandığı ve kontrol altına alındığı netleşti, (bu nedenle başbaşa görüşüldü, dışişleri bile odada yokken)
damat görüldü, veyis video gelir diye korkmadan tv'ye çıktı, hadi çıktı, utanç bitti, iç karışıklıklar devreye sokuldu. ss de tekrar konuşmaya başlayacak. süreç tersine döndü.
karşılığında da bazı tavizler verildi.
artık sp yok ve olmayacak. bence. -
10
şu an gerçekten inanılmaz bir şoktayım.
83 kuşağı ve çok derin bir tarkan hayranı olduğumu belirterek başlayayım.
albümü dinledim;
şu hayatta eskilerin güzelliklerine dair, hayata dair sevdiğim, geriye kalan ender şeylerden biriydi tarkan. gençliğimdi. bozulmadan kalan'dı.
cuppa'daki o "nakarat" saçmalığını ve müzikalitesinin boktanlığını ben de beğenmemiş ve hayret etmiştim. fakat 10 albümünü dinleyince kesinlikle şok oldum.
hiç bir şarkıda nakarat yok.
hiç bir vurucu nota, bir ahenk, bir kompozisyon yok.
doğru düzgün hiç bir yaylı ya da canlı saz yok. masa başı dımtıs üzeri vokaller. berbat bir düzenleme. a'dan z'ye tüm şarkılar böyle.
satıralarda hiç bir hece ölçüsü, tam ya da zengin kafiye yok. kelimeler çekiştirile çekiştirile söylenmiş hep.
kompozisyonlar hani;
au eeeu a a a aa ee uuu ee a a a
gibi filan oldugunda guzeldir ya notalarda,
tüm şarkılar
sjduej disjler isee kfifie aggsysyd kf sisiheee suaaa
şeklinde notalarda. anlatabildim mi bilemiyorum burayı... uyum yok.
tarkan'ın sesi pes'lerde güzeldir. tiz'lerde ise coşkulu nakaratlar çıkar. tüm albümü tizlerde dolaşarak, hani tam değim yerindeyse yumşaak yumşak, bıkkın ve olgun, okumak için okumuş gibi söylemiş. nerde o eski kelimeleri vurgulu söyleyen, rockvari, işveli, alımlı, kimi yerde metalize, çekici tarkan sesi?... hiç bir şarkıda yok...
resmen sezen aksu'nun son yillarda çıkardığı kompozisyonsuz ve olmuş olsun diye yapılmış menapoz dönemi şarkıları gibi.
ruh yok ruh... duygu yok. oryantal ezgiler yok. kemanlar yok. elektro ya da gitar yok. birsürü söz kalabalığı. beste ve kompozisyonlar kötü olduğu için üç beş sloganik vurucu söz de kaybolmuş gitmiş.
bana dün deseydiniz ki, 7 sene sonra tarkan'ın çıkardığı albümü 1 gün önce edinmek için 1000 tl verir miydin, inanın verirdim. şarkıların ilk birer dakikalarına zor dayandım. eee bu boktan, nası ya bu da boktan, aaa dur bakayım, e bu da boktan diyerek bir baktım albüm sonu gelmiş...
çelik'in, emre altuğ'un, hatta murat dalkılıç'ın b2-b3-b4 şarkıları gibi "laf olsunluk" şarkılar hep. asla ama asla yıllarca filan uğraşılmamış. bariz bir şekilde birkaç ayda stüdyoda birkaç kişi masa başında yapılmış bir albüm bu. üç beş söz toplayıp rastgele birşeyler seçim yerleştirip dımtıs'ı da verip üzerine antin kuntin okumuş.
ben bir tek şarkısını bile ikinciye aynı şekilde okuyabileceğini sanmıyorum çünkü nota ve kompozisyon yok. hiçç hem de.
şu an satın almaktan dahi vaz geçtim ve buna inanamıyorum.
biliyor musunuz, artık tarkan'ı da suçlayamıyorum. tarkan da değişti. sanki gerçek tarkan gitmiş ve botoks'lu dublörü gelmiş gibi, kabus gibi, ama ne yazık ki değil.
adam yıllar öncesinde hevesle, ruh'la, emekle, ihtirasla yapıyordu albümleri. sevdimmm, çokk sevdimmmm derken hissediyordu, sesi öyyle vurgulu öyyle kalın'dı. döön dööönnn bebeğimmm derken, gözlerimizdeki yaşlar çıkacakları saniyeyi bile bilirdi, inanılmaz bir şekli, bir rengi, bir komposizyonu vardı bestelerin. ağğ zınnn da sa kı zıı şişii riiip şişiriiip derken, o ses tonu ve vurgusuyla karşı tarafla dalga geçerdi. seninnle sonnn ge ce mizzz buu, bu sonnn sevişşmemizzz bel ki deeee derken, kadın erkek herkesin tüğlerini diken diken ederdi. bi biz nereye şarkısı vardır ki, takılllmışım sözlerine, benn mec bu rumm gözzlerineee derken mest olurduk o rock ses rengine.
şimdi o aşkları geride bıraktı. o duyguları geride bıraktı. yıllar onu da yordu, belli. hedefleri ihtirasları kalmadı, çok belli... özenmemiş albüme, şarkı seçimleri böyle olamaz, şaka gibi... geçen albümlerdeki "dilli düdük" ya da "sevdanın son vuruşu" bile bunlardan katbekat daha iyiydi. tarkan'ın duygu anlamında zirvesi şımarık albümüdür. müzikalite zirvesi ise karma albümü. hatırlarsınız kuzu kuzu'nun yaylılarının nasıl girdiğini...
ya bu albüm? bir a1 şarkısı mı var? sizi temin ederim, cuppa bu albümün a1'iydi ve çıkartıldı. çünkü cuppa bile tüm bu albümden daha iyiydi.
zaman da değişti, yine suçlayamayız. artık sanıyorum kimse can şengün ya da nurkan renda gibi gitaristleri çağırıp şarkıya nakaratlar, riff'ler üretmek için zaman harcamıyor, sazlar, yaylılar çağırıp ayrı kayıtlar yapılmıyor. tarkan giriyor, 1 saatte birkaç tekrarla okuyup çıkıyor, arkadan da ozan çolakoğlu ya da her kimse birkaç uygulamayla sunni bir düzenleme yapıp dinletiyor, tamam mı abi, tamam oluyor. geç...
müzik'den zerre kadar anlıyor ve tarkan'ın eski hallerini iyi biliyorsanız, birazcık analiz yeteneğiniz ve kulağınız varsa, emin olun yazılan diğer yorumlar tamamen yanlış. ne 90'lar geri gelmiş, ne de bunca şarkı arasından tekrar tekrar dinlenecek, kulaklık takılacak, duygusal anlar yaşatacak, gözleri doldurup ağlatacak ya da gece kulüplerinde elinde içkiyle kendinden geçirip hoplatıp zıplatacak tek bir şarkı var.
tarkan'ın zevkinin bu olduğuna da, bize 7 sene sonra bunu reva gördüğüne de inanamıyorum.
hep espirisi yapılırdı ya "tarkan bitti aaabi" diye. ben şahsen 34 yaşıma girerken, hayatımdaki nadide değerlerden biri olan tarkan'a da veda ettiğimi anladım.
gerçekten çok üzdün tarkan. keşke hiç yapmayıp, o şarkılarla kalsaydın aklımızda. tsm albümündeki cansız elektronik playback müziğin üzerine okuyup herşeyi mahvetmenden sonra, son hevesimizi de bu albümle kırdın.
herşey bundan ibaret dostlar. başka kim ne diyorsa yalan söyler...
edit : oha ya, üç dört saat içinde posta kutum bana hak veren onlarca mesajla dolmuş. herkes albümün bu denli başarısız olmasına gerçekten ne kadar da gönülden üzülmüş. herkes eski anılarını, eski şarkılardaki güzellikleri özlediğini filan yazmış. arkadaşlar özelden mesaj atacağınıza buraya yazın ki yerine ulaşsın. biz bu tip bir kalitesizliği kabul ettikçe, tarkan standardını düşürecek.
bir arkadaşın da çok güzel belirttiği, albüm baştan sonra "kelime sıkıştırma" dolu. bu daha önce hiç bir albümünde yoktu tarkan'ın. söyleni söyleniverilen kelimeler. her tempoda bir hece yok yani. müzikler ve sözler uyumsuz gidiyor. ayrıca kesinnlikle duygu yok. slow şarkısı bile duygusuz. armoni yok, melodi yok. dudu albümünde de, ara albümlerde de ilk dinleyişte en fazla "garip" gelir sonra sevdirirdi şarkılar. bu albümde garip gelmiyor, dinlemek zulüm geliyor. ayyyh deyip kapatmak istiyor tahammül edemiyorsunuz. arada fark var.
"ben senin ben senin, ben senin ben senin, ben senin ben senin" nedir abi yaa... buna gerçekten kapatmadan dayanabilen var mı? leş...
ahhhh be tarkan yaaa.. herkese şarkılar yazan, şarkılar veren, iyi şarkı nasıl olur iyi bilen sen, bunu nasıl yaptın anlamıyorum... emir'e yaptığın albüm bile bundan iyiydi.
edit 2 : aklıma ne geldi biliyor musunuz, mfö'nün bir şarkısı vardı hani, "daii daii yauu, nurundaa nurundaaa iyaiyaa. dada bis teestee baha, daaas diis doooss suuu de suu de suuu" diye. inanın şu sözsüz şarkı anlamlı söz olmadan da bir şarkının güzel olabileceğinin kanıtıdır ve şu albümdeki tüm şarkılardan açık ara daha iyidir. melodi, armoni, kompozisyon var şarkıda. bunlar bu albümde olmayan şeyler.
7 sene boyunca bu albümü mü yapmış şimdi? sizce 7 sene uğraşılmış bir albüme benziyor mu? 7 koca sene... elbette hayır. 1 aylık bir albüm bu. peki, benim merak ettiğim şey şu. tarkan bunca sene boş vakitlerinde ne yaptı? ye, iç, yat, kalk, gez mi? bana sadece bunu açıklasın. bunca sene, 365x7 gün, bu albüm mü çıktı? pes...
edit 3 : cengiz kurtoğlu'nun oğlu aydın kurtoğlu'nun bile albümü bundan çok daha güzel.
hatta açın, simge'den yankı şarkısını dinleyin, tarkan'ın kirlettiği kulaklarınızın pası silinsin. son yıllarda çıkan birkaç nadir şarkıdan biri. tarkan da dinlesin. açsın, kompozisyon, müzikalite, ahenk, nasıl olur anlasın. ben seee ni ben seeeni, ben seeeni be... tövbe ya...