tüm sular, çöpler birbirine karıştı, insanlar o suyun içinde durdular ve televizyonda 1 kez bile nasıl dezenfekte edilmeli anlatmadılar. gerçekten sürekli ve yalnızca felaket görüntülerini göstermekle olay kapanıp gidecek dimi? amk böyle ülkenin afedersin.
yağmur yağarken temiz de, senin şehrinin her şeyi her yeri pis. milyonlarca insanın mağdur olduğu bir olaya dair bakteri-virüs artık ne bulaşırsa bu insanları kaderine mi terk ediyorsunuz? ben mi çok evhamlıyım?
23 yıldır istanbul'u yönetiyorsunuz, "allah" yaptı yalanına sığınanlar umarım bu dünyada cehennemi yaşarlar. halka yalan söyleyip sorumluluklarınızdan kaçamazsınız! bu şehirde böyle bir olay yaşanmayabilirdi, eğer sizler 1 kez meslek odalarının sözünü dinleseydiniz ve rantınızı biraz kıssaydınız...
politeknik'in yaptığı açıklamaya lütfen 2dk bakın, bu insanlar mimar-mühendis-şehir planlamacısı olan insanlar yani işinin ehli insanlar. ve yaşadıklarımızı tam da hakettiğimizi çünkü mal gibi yaşadığımızı söylüyorlar, her şey gözümüzün önünde oluyor ve biz bunlara engel olamadık.
bize reva görülen bu onursuz yaşam. her yerin betonlaşması, üst üste yığılan milyonlar, plansız ranta yönelik şehirleşme-gettolaşma-, kirlilik, pislik, bakımsızlık, sağlıksız yapılar, dere yataklarına bile göz dikilmesi, kalitesiz işçilik, cahillik, 5 yıl sonrasını bile hesaplayamama vs vs... bize bunu reva görenlere biz sürekli vergi ödüyoruz. ev alıyorsun belediyeye her yıl sırf o mülke sahipsin diye vergi veriyorsun, o sana karşılığında ne veriyor? afet. sel. iğrençlik.
dünyada bizim ülkemizin aldığı kadar vergiyi alan pek devlet yok. biz her aldığımız üründe birçok vergi ödüyoruz, en temel elektrik-su-doğalgaz gibi ihtiyaçlarımız için bile deli gibi para veriyoruz. karşılığında ne alıyoruz? iyi bir eğitim mi, sağlık mı, konaklama mı, güzel bir mahalle-sokak mı, altyapı mı, bir şekilde ölmeden eve varabilmek mi-güven mi, rantsız bir proje mi? bize verdiklerinizle bizim size ödediklerimiz arasında uçurum var, o zaman bize vermediklerinizin hesabını sormak için bize bunları reva görenlerden sorumluları cezalandırmalıyız. ama bunun kolayı var; "afet", "allah yaptı". bu 2 kelimeyle tüm sorumluluklarından sıyrılabiliyorlar. böyle bir şey olabilir mi?
dünyanın sayılı güzelliklerinden birine sahibiz, istanbul'a. keşke bizansta kalsaydı, keşke hiç burası bizim olmasaydı. inanın istanbul batılıların himayesindeyken inanılmaz güzel ve hoş bir şehir olurdu... kocaman bi pırlantadan neler yapabilirdik, biz kırıp parçalamayı hiç etmeyi seçtik. çok üzgünüm, böyle bir ülkede yaşadığım için...
hayata tutunmak4 profili
-
27 temmuz 2017 istanbul yağmuru
-
sıla abalay
bak bak cahil köpeklere bak, suç örgütü üyesi olunca öldürülmesi normalmiş. fetö den yargılanan polislerden 1 tanesi bile niye öldürülmüyor?? darbeye kalkıştılar amk insanların bedenlerine kol gibi mermileri pilotlarıyla sapladılar görmediniz mi?? hem de halkın parasıyla alınan malzemelerle halkı öldürdüler hacılar!
sizin bu cahilliklerinizi gidermemiz için nereye para yatırmamız gerekiyor acaba ya? küfür etmek istemedikçe zorla küfür ediyorum çok acayip. cahil olan kim varsa her olayda hep aynısını yaşıyoruz, aşırı sıkıldım. cahiller 2 dakikada hukuku yok sayıyorlar.
"üst düzey yönetici öldürüldü" diyen hürriyet gazetesi silopi'de çocuklar uykusunda öldürülürken bunu nasıl haber yaptı, neye inanıyorsanız lütfen bi bakın; burda silopi’de polis panzeri eve çarptı: 2 çocuk hayatını kaybetti
panzer eve çarpar mı amk? aklama dili işte budur. 6 ve 7 yaşında 2 çocuk yataklarında uyurken ezilerek öldüler, duydunuz mu?? silopi nasıl olsa amk kesin biişi vardır diyenleri duyar gibiyim, sizlere ağız dolusu küfür ettim. ya çok açık bi olayda bile devlet hiçbir sorumluluk üstlenmiyor, hiçbir bedel ödemiyor, yalan söyleyip geçiyor. bu kadar basit... sizler bu kadar aptal olduğunuz için bu kadar basit.
sizleri devlet öyle aptallaştırdı ki, her önüne geleni rahatlıkla öldürdükçe bunu normalleştirdikçe sizler de gelip bu saçmalığı burada savunur oldunuz. bu rahatlığınız nerden kuzum? spartacüsü bile hiç duymadınız mı? köleler bile hak ve hukuk istedi, siz 2017 yılında nasıl bu kadar hukuktan vazgeçtiniz?
lan it, örgüt üyesi ise, yargılarsın ceza verirsin. bunun da cezası 7-10 yıl. bunun nesini anlamadınız?? öldürmüşler, daha hakikati anlamadan gencecik bir insan ölmüşken nasıl "oldu, bitti" dersin'ya?
uludere katliamı ya da roboski katliamı da denebilir, hatırladınız mı? ben, kendi kulağımla bu katliamdan sonra avukat olan arkadaşlarımdan neler duydum... 'öldürülebilirler, kaçakçılık yapıyorlar' dediler. aç bak piç kaçakçılığın cezası neymiş, 15 yaşında vücudunun paramparça olması mıymış cahil köpek diye bağırdım. hukuk okuyanlara bile insan haklarına dair, ceza hukukuna dair, genel kamu hukukuna dair 1 tane şey öğretmeyen hocalara da kafam girsin, insan olamayanları avukat yaptılar.
her olayda aynı terane. hukukun yok sayılması...
ya bi durun bakalım, yargısız infaz mı olmuş ne olmuş? yahu her ay emniyetten binlerce polis 'örgüt üyesi' olduğu için işten atılıyor, tutuklanıyor fetöden?? binlerce polis fetö denen terör örgütünün üyesiymiş yavşaklar, ya bu kıza yargısız infaz yapılmışsa bunu fetöcü polisler yapmışsa?? ergenekon-balyoz vs bunları kim yaptı? ne zamandan beri polisin hiçbir delil göstermeden birini öldürmesine 1 dakikada inanır oldunuz? kime, neden güveniyorsunuz ya neden?? hem de böylesine günlerden geçerken nasıl 1 kez dahi sorgulamazsınız??
halkın hakikati öğrenme hakkı var. bu yüzden, sıla abalay nasıl öldürüldü şeffaf bir şekilde devletin açıklamasını isterim.
ayrıca; (bkz: dilek doğan) nasıl öldürüldü?? annesinin yanında, sırf ayakkabıyla eve girmeyin dediği için öldürülmedi mi? videolarını izlemediniz mi? sizler insan mısınız?
eğer olay büyümese, bizler sahip çıkmasak o öldürülme anı videoları ortaya çıkmayacaktı ve herkese hürriyet gazetesi "bir terörist operasyon sırasında öldürüldü" diyecekti. her gün her şeyi yaşıyoruz, hala nasıl bu kadar aptal olabilirsiniz aklım almıyor. -
sıla abalay'ın öldürülmesi
18 yaşındaki sıla abalay'a "en üst düzey" diyen aklınız süpermiş. marxizm leninzme dair 18 yaşına kadar kuş kadar şey okuyan insana üst düzey denildiğine göre, devlet baya zor durumda demektir.
-
çocukken hayal edilen meslek vs bugünkü meslek
avukat olmaktı. oldum. herkes de değişik sebeplerle öyle düşündü, o yüzden lisede alan seçerken tm seçeceğim belliydi, keza aksatmadan okudum ruhsat da aldım.
ama ne yalan söyliyim, hayalimdeki avukatlıkla alakası yok olayların. ben gerçekten bazı noktalarda hakikate ulaşacağımızı ve hukukun üstün geldiği yerleri mahkemelerin kabul edeceğini sanıyordum. ama meğer alakası yokmuş. gerçekten göklerden gelen bir karar var ve politik-siyasi tüm dosyalarda 15 temmuzdan bu yana tamamen kaybediyoruz ya da tutukluluk halleri devam ediyor.
çocukken tee babamın babası -dedem- 12 tane torunu olmasına rağmen bir tek bana 'sen avukat olacaksın' demişti, yani herkes benim ne okuyacağıma zaten çocukken karar vermişti. kız çocuğu olmama rağmen aşırı hak arama düşkünü ve hz.ömerin adaletini aratmayan adalet arayışlarım vardı.
uğur dündarın ben çocukken bi programı vardı, her yıl yapardı muhakkak ciğerimizi sikerdi. çocuk esirgeme kurumu gizli kameralı yayını aaabii. hatırlarsınız. ilk allahı reddedişim çocukken bu programı izledikten sonra oldu. günlerce ağladım, annemler bilirler. tek derdim, çocukların günahı yoksa seçimi yoksa neden anne babaları erkenden ölmüş ve onlara bu hayatı yaşatıyorlar? hepsi dayak yiyiyor, beslenemiyor, ilgiye ve sevgiye açlar...
çocukken insanın dünyası da küçük oluyor. sokaktaki ve ailemdeki tüm tanıdığım çocukların anne ve babası vardı. doğal olarak uğur dündar'ın gösterdiği dünyaya çok uzaktım, tanıdığım herkesin ailesi varken bu çocukların nasıl olmaz allah nasıl bunu yapar diye o'na o kadar çok kızdım ki, annemler de ikna edemedi beni. evrime dair, insanlığa dair henüz hiçbir şeyi bilmeden önce zaten allah'ın adaletini ve varlığını reddetmiştim, neyse ki sonra hata yapmadığımı okudukça anladım.
eşitlik ve adalet çocukluktan beri derdimdi, neden böyle oldu annem babam ne yaptı da aklım başımdan gitti bilmiyorum.
ha bide şey var, çocukken ne zaman ailem müzik açsa denizler ile alakalı da olan grup yorum kaseti takarlardı. şarkışlanın olduğu albüm, marşlarımız albümü 97'de çıkmış, 9 yaşındayım ve albüm hafızamda hala.
"n'olayıdım n'olayıdım oy
okur yazar olayıdım
deniz (yusuf) mahkemeye düşmüş
avukatı ben olaydım"
sırf bu nakarat yüzünden 9 yaşımdayken deniz gezmişlerin avukatı bile olmadan asıldıklarını sanıyordum. öyle değme yokluklar yaşandı sandım, eminim bugün bir şekilde mücadelenin içinde bir yerlerde olan insanların da hissiyatı böyledir.
bugün, çocukken şarkısı türküsü marşıyla ailemle ne düşündüysem onu yapıyorum. siyasi avukatlık yapıyorum, ücretsiz solcu gençlerin ve mücadele edenlerin avukatlığını yapıyorum. köpek gibi zaman harcıyorum, pişman değilim. ailem de bu tarz bi avukatlık yapmamı savunuyor, o yönden de sorun yaşamıyorum. sadece arada sırada mücadeleyle alakasız mesleklerde olan arkadaşlarımı görünce bazen "acaba" diyorum... acaba mimar falan olsaydım daha mı iyi olurdu... bilemiyorum.