son 4 saat içinde yaklaşık 7 farklı toptancıdan duyduğum cümle dizisi.
-abi maalesef satışları durdurduk
+ peşin alalım.
-ertesi gün ne olacağı belli olmadığı için yerine yenisini koyamam abi. 1-2 gün müsaade et.
baret the white7 profili
-
satışları durdurduk
-
kyk borçlarının silinmesi
yıllarca bedelli askerlik üzeriden click bait haber yapan gazetelerin yeni gözdesi. kyk borçları silinmesin. faizleri silsinler yeter başka bir şey istemiyorum.
-
sakın evlenmeyin oğlum
okunmayacağını bildiğim halde evli olan birisi olarak bir şeyler karalama ihtiyacı hissettim.
evlilik teslimiyet demektir. teslim olabilen evlenmeli. teslim olmayanlar (fedakarlık yapamayanlar, özgür olmaktan hoşlananlar) evlenmemeli. maalesef evliliğin ilk senesi - özellikle ilk 4 ay- er ya da dişi kişisi için oldukça zorlayıcı geçmekte.
olaya bir erkek tarafından anlatacak olursam (kendi açımdan)
üniversite hayatı herkes için aşağı yukarı aynı şekilde geçiştir. sik taşağına denk istediği zaman uyanmış, çorabını istediği yerde çıkarmış, sigarayı ne zaman ve nerede isterse o anda içmiş bir insandan, bir anda "kalk hadi annemlere gideceğiz", "40 kere söyledim kıyafetlerini kirli sepetine at", "içme artık şunu neden içiyorsun ? hani evlenince bırakcağım diyordun" şeklindeki artık dış uyarana maruz kalmaya başlayınca insan fark ediyor ki büyük bir hata yapmış. arkadaş ortamlarında (eğer hanımı annesine bıraktıysa ve onsuz bir şekilde bekar arkadaşlarla takılma fırsatı bulduysa) sakın evlenmeyin oğlum şeklinde nasihat vermesi olağan gibi görünüyor.
fakat yukarıda da söylediğim gibi evlilik teslimiyet işi. evlendikten sonra artık evlisiniz ve bu evlilik denen meretin sevgililikle uzaktan yakından bir alakası yok!! bunu bilip buna göre yaşamalı. bu geçiş dönemi ( iki kişinin bir birini tanımaya başlaması ve ya bir takım fedakarlıklar konusunda bir birlerine yardımcı olmalarıyla kısır döngü bir nebze olsun rahatlayabiliyor) yaklaşık 12-14 ay kadar sürebiliyor. eğer bu süreçte artık evlisiniz "eve girdiğimde yemek hazır olmalı abi", "ben arkadaşlarımla özgür bir şekilde takılmak istiyorum karım evde oturup benim gelmeme yakın istediğim bir şey varsa onu yapsın", " gömleklerim ütülenmemiş olursa neden evlendim abi?" şeklinde düşünceniz varsa artık o devir kalmadı.
er kişisi, babasına annesi tarafından gösterilen hürmet ve ilgiyi bulmak için üniversitede tanıştığı ya da ofis ortamında yan masasında tanıştığı damla, çisem, yağmur gibi kadınları tercih ederek bu şansını kaybetmiştir. ilk 2-3 ay cicim ayları bittikten sonra, damla kişisinin artık ben yemek yapmak istemiyorum. kadın erkek eşit olması gerekiyor. bu çamaşırlarını buradan kaldır v.s şeklindeki kadının artık anaçlıktan bireyliğe doğru yol aldığı son 20 yıl kadınlarından aranılan evlilik bulunamayacaktır. çisem yerine hatice veya emine'ye doğru yönelmeleri gerekiyor.
şimdiye kadar karaladıklarım şeyler, er kişisinin evlilikten beklediği ve evliliğin ona ne sunduğuyla alakalı bir şeylerdi. fakat evlilik daha farklıdır. düşünülenin aksine (kadınların muayyen dönemleri hariç) eğlenceli olabiliyor.( ilk 14 aylık süreci es geçmiyorum. bu dönemlerin sıkıntıları daim. karşılıklı otorite kurmaya ve insiyatif adımlarının karşılıklı yapılıp yapılmadığının teste edilmesiyle geçiyor. )
evlilik ne istiyor peki ? güzel ve ya seksi bir kadın katiyen istemiyor. olsa tadından yenmez ama maalesef en son şarttır bence kadının güzel olması. sırf "karım güzel ben evli kalmalıyım" diye düşünen bir kimse yoktur. bence yegane mesele anlaşmakta. herhalde aq anlaşmakta ne sikik sikik konuşuyorsun dediğinizi duyar gibiyim. anlaşmak demek gülmek konuşmak değil, daha çok bir olay ya da durum karşısında olaylara aynı pencereden bakabilmek bence. kendimle ilgili bir örn: twilight filmi vampirli bir film diye sinemaya gitmiştim. sonra bu ne aq deyip yarısında çıktım* aradan biraz zaman geçti ve 2. filmi sinemaya girdiğinde hayatımdaki kız çok güzeldi ilki hadi ikincisine gidelim diye teklif ettiğinde "filmin klasik bir aşk hikayesinden farklı olmadığını ve aynı filmden yüzlercesini etrafta bulbileceğimizi söyledim. anlaşamadık. ayrıldık. şimdiki sevgilim (eşimle) sohbet esnasında twilight için "sıradan bir aşk hikayesinden farklı değildi" şeklindeki yorumuyla olaya aynı açıdan bakabildiğimize sevindim. halen aynı şekilde bakıyoruz. genelde filmlerdeki sevdiğimiz karakterler aynı kişiler oluyor vesselam.
bu gevezelik su anlama geliyor, yolda gördüğümüz topallayan bir adam gördüğümüzde "pis fakir" tepkisinden çok ne kadar yazık yahu şeklinde düşündüğümüzü söylüyoruz. gel zaman git zaman artık bir olay ya da bir durum karşısında konuşmadan da bir bakışmayla olaya tepkimizi koyabiliyoruz. bu gibi durumlarda evlilik güzel olabiliyor.
fedakarlık çizgileri esnek olmalı evlendiğiniz kişinin. ben yapmam hep sen yap dediği takdirde bir şeyler daha zor olabiliyor. bu da bu tepkiyi verdiren nedenlerden.
geçmiş zamanları sevgililik , evlilik ve ebeveyn olma gibi durumları gözden geçirdiğimde bekar arkadaşlarla geçirdiğim vakitleri her ne kadar da özlesem, bazen çok ağır kaoslar şeklinde durumu atlatıyor da olsak, genele vurup kâr-zarar durumunu gözden geçirdiğimde hiç kimseye sakın evlenmeyin oğlum dememişimdir.
bedava seks, hazır yemek, hazır yıkanan çamaşırlar, çocuk yaparız iyi olur, ayağa gelen çay, evin temizlenmesi v.s şeklindeki ihtiyaçları karşılamak için evlenmeyi düşünüyorsanız sakın evlenmeyin oğlum !!!.
seks için orospuya, yemek ve çay için restauranta, çamaşırlar için kuru temizlemeciye, çocuk için yeğenlerle, temiz ev için ise temizlikçi çağırın. daha mutlu olursunuz.
evliliğe ne kadar verirseniz o kadar zevk alıyorsunuz. babalık da aynı şekilde. ne kadar çok verirseniz o kadar çok zevk almaya başlıyorsunuz. -
engelliler gününde engellilerle dalga geçen kız
10 sn eğlenebilmek (!) için hayatını mahvetmiş kızdır.
1-2 güne kalmaz ismi cismi ifşa olur. ardından ekşide, twitterde vb sosyal mecralarda konuşulur ve 3 gün sonra unutulur. aradan yıllar geçse de artık kalır o internette sildiremez. sonra bir sevgilisi olur, çocuğu olur yazar googla ismini ve karşısına çıkar kirli defterler.
yapılan doğru değil hiç bir şekilde. fakat bu boku yiyorsunuz madem neden kameraya çekiyorsunuz ? madem çektiniz ne diye sosyal medyada paylaşıyorsunuz.
(bkz: yeni nesildeki tirtligin sebepleri) -
para karşılığı seks yapan üniversiteli kız
meriçleri ilgilendirmeyen meseledir.
valla benim gibi düz adamları ilgilendirebilir. nasıl ilgilendirir ?
kızlara gidip de sana 500 tl vereyim benimle seks yap dersen yapmaz. çünkü orospu gibi hisseder kendini. fakat bu kızları alıp arabayla gezdirsen, şık bir restaurantta yemek ısmarlayıp, ardından da geceyi güzel bir barda sonladığın takdirde (çiçek böcek v.s gibi ekstraya giren yan ürünleri de sayarsak) 400-500 tl gibi bir para harcadığın takdirde o kız senle pekala seks yapar. ve sanır ki para karşılığında seks yapmamış olur.
kadınları elde etmek için mücadele etmeli ya da en azından mücadele edermiş gibi görünmek gerek. bu şekilde yaptığınız takdirde para karşılığında seks yapmış gibi görünmezsiniz.
gelen mesajlar üzerine edit : "sex" olarak yazımlar "seks" olarak düzeltildi. ilk başta "sex" olarak yazmamdaki gaye daha aşağılık bir durum olduğunu kendimce vurgulamak içindi. düzeltildi. saygılar -
2017 ekonomik krizi
hükümetin yanlış politikaları neticesinde ortaya çıkan durumdur. bu seneyle değerlendirmek yanlış olacaktır. 10-15 senelik vizyonsuz bir büyüme arzusuyla yanıp tutuşan türkiye için planlanan tek şey evi nereye nasıl şekilde yapılacağı planlandığı için sonuç kaçınılmazdır.
nedir bu yanlışlar? dilimiz döndüğünce yazmaya çalışalım.
-10 yıl önce devlet bir karar aldı dedi ki her ilde üniversite olacak. güzel bir adım. reklamları yapıldı bas bas. bunlardan bir tanesi de mimarlık okuyan zeynep. lafa değil icraata baktı zeynep. son olarak ne durumda bilinmez. zeynep gibi binlercesi var okuyan okumaya çalışan halen. şimdi hükümetin yanlış politikası nerede peki ne var bunda okusun işte. zeynep, ahmet, ali, ayşe. bu insanlar 2010-2016 yılları arasında üniversiteye gitti. artık onlar işsiz değil öğrenciydiler. işsizlik oranı düştü. konuşuldu gençler artık işsiz değil. ahmet mezun oldu üniversiteden. ee koskoca mimar olmuş artık selam verir mi işçiye emekçiye. gitti şantiyenin bir tanesine şantiye şefi oldu. ahmet gibi binlercesi var. daha sonraki senelerde ali geldi. iş var mı diye sordu. ihtiyacı olan işi ahmetler grubu aldığı için ali işsiz kaldı. ama ali gururlu. onca sene okudu dirsek çürüttü. ille de mimar olmak istiyor. çünkü başka türlü hayattan beklentisini karşılayamayacağını düşünüyor. ali iş bekliyor kariyer.net ten iş başvurularına abanıyor. ali gibi her sene 10'larca kişi birikiyor arka taraftan. sıfırdan işe girişecek yaşı 24 olmuş. işi öğrenene kadar enerjisi olmayacak. egosuyla savaşması gerekecek.
fakat nasıl olmalıydı ? ali liseyi bitirdikten sonra herhangi bir işte uzmanlaşması gerekirdi. meslek eğitim okullarına gitmeliydi. zanaat ustalık öğrenmeliydi ki 25 yaşında ali mesleğinin erbabı olmalıydı. belki 25 yaşına geldiğinde ahmet'le aynı şantiyede birisi usta diğeri mimar olarak çalışabilirdi. 2 gençten birisi işsiz değil 2'si de iş sahibi olacaktı.
ben girdiğim üniversite bölümüne 120 kişilik kontenjanda 100. olarak 40000. kişi olarak girebildim. kendi bölümümde 3-4 sene sonra kontenjanlar 250 kişiye kadar çıktı. öğrendik ki 180 bin 'e kadar düşmüş sıralama. bu aynı stratejinin sonuçlarıyla alakalı. 2012 de üniversiteye giren bir birey 2017 de mezun olacaksa eğer aradaki 5 yıllık dönemde işsiz değil öğrenci olarak kayıtlara geçer. bu nedenle her geçen yıl daha da artacaktır genç işsizler. yeni yeni meyvesini vermeye başladı yapılan yanlışlar. daha da artacaktır.
ali gibileri ele alalım şimdi. devlet 1. sınıftan liseye kadar ortalama 11-12 yıl okuttu. daha sonra üniversitede 4-5 yıl okuttu. toplamda 16-17 yıl ali'ye bir yatırım yaptı. burs verdi kalacak yer verdi yemeğini verdi yol parasını verdi. çok fazla maddi yatırım demek bu. ali ne yaptı peki ? işletme okudu kendi işletecek bir yeri olmamasına rağmen yaş da gelip geçiyor bir yerlerden tutunmak gerekir diye düşünüp dükkan, cafe, bar, gibi bir yerde işe girdi. garsonluk yapıyor. bu garsonluğu ben de yaptım öyle çok ekonomi bilmeye gerek olmayan meslek. adisyondaki değerleri topluyorsun alta yazıyorsun. bu meslek için üniversite okumaya gerek var mıydı peki ? devletin boşa giden parası. ali gibi binlercesi var. tarih okumuş polis olan, mühendislik okumuş ama pazarcılık yapan. meslekleri küçümsediğim için değil sadece üniversite okumaya gerek olmadığını vurgulamak için yazıyorum.
her biri için yapılan yatırım göz önüne bulundurulduğunda dünyanın parası yapıyor. belki de ali için harcadığı paranın yarısını devlet teşvik olarak ali gibilere verseydi ali bir iş sahibi olacaktı cafe, bar, restaurant, aile çay bahçesi gibi işletme açabilecek oradan kazandığı parayla da devlete vergi verebilecekti. çok dallandırdım budaklandırdım kusura bakmayın. toparlamak gerekirse eğer 5 yıl işsizlik rakamları az çıksın diye uğraşı veren devlet harcadığı paraları çok daha akıllı bir şekilde harcasaydı eğer bu durumlara gelmezdik.
not: ismi ali olanlardan özür dilerim -
mustafa kemal atatürk aileme saygı göstermedi
uçan adam sabri çıkmıştı o zamanlar. herkes onu konuşuyordu. cem yılmaz'a da soruldu bu yada laf oraya geldi hatırlamıyorum. link bulursam eklerim. ki çok önemli değil.
-bir insan uçtuğunu iddia edip programa katılıyorsa eğer, o adamdan uçmasını beklersiniz. bu sabri de uçtu gibi bir yorum yaptı.
nilhan osmanoğlu denen şahsiyet osmanlı soyundan geldiğini öne süren birisi. bu durumda mustafa kemal ile ilgili soruların her defasında sansasyon yaratmasını beklemek olağan bir şey. illaki yunanı savunacak ingilizi savunacak ada benimdir diyecektir. ama gidip de bu şahsiyetin her söylemi önem arz ediyormuş ve otoriteymiş, dikkate alınacak bir şeymiş gibi burada paylaşmanın pek fazla kayda değer tarafı yoktur.
olması gerektiği gibi açıklama yapmış şahsiyetin zırvalamasıdır.
(bkz: stop making stupid people famous)
edit : cem yılmaz yorumu link