almanya fransızcadan alınmış büyük ihtimalle. o yüzden germanya değil almanya diyoruz. fransızcasının okunuşu "almany" gibi tınlıyor.
izlanda da yine fransızca'da "izland" diye okunuyor. türkçe'de fransız orijinli kelimeler(orijin gibi mesela adasd) çok fazla. ingilizcenin esamesi okunmaz yanında. matematikten fiziğe, coğrafyadan felsefeye fransızca kelimelerle dolu dilimizde, ülkelerin okunuşlarında da fransızcadan esinlenilmiş olması çok şaşırtıcı olmaz.
ivory coast da bütün dillerde tek tek "ivory" ve "coast"un tercümelerinden oluşuyordur heralde. niye ayvorikostanya diye çevirmemişler sorusunu duymamış kabul ediyorum asdasda.
matchgrip6 profili
-
iceland izlanda iken finland'ın finlanda olmaması
-
adblock
yapanın taşşağına sağlık dediğim uygulamadır. kimsenin footer'larda ya da köşe kolonlarda falan çıkan reklamlarla bir sorunu yok.
ama tek fonsiyonu video stream etmek olan bir sitede, istediğim videoyu izlemeden önce "zorunlu" olarak siksok bi reklam izlemem gerekiyor ve adblock sayesinde bu engelleniyorsa, tekrar ediyorum:
yapanın taşşağına sağlık dediğim uygulamadır. -
cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insan
orta doğu ülkesinde yaşıyorsa sike sike oturan insandır
-
türkiye üçe bölünecek
başıma bir şey gelmeyecekse bir iki kelam etmek istiyorum. öncelikle bu "tartışılamaz" toprak bütünlüğünü çok içselleştirememiş olduğumu itiraf edeyim. yani bu çağda patriotizmi bu kadar yukarı koymak çok mantıklı değil gibi. kim nerede nasıl yaşamak istiyorsa o şekilde yaşasın. hayatım boyunca asla gitmeyeceğime emin olduğum bir lokasyondaki yaşam/yönetim biçimi hakkında ahkam kesmek bana abesle iştigal gibi geliyor. türkiye’nin %90’ına asla gitmeyeceğim o yüzden oraları hiç umursamıyorum demeye çalışmıyorum – ki umursamıyorum- sadece beni ilgilendirmeyen bir işe tabiri caizse burnumu sokmak bana mantıksız geliyor. sadece patriotizm orijinli bir hissiyatın bir insana atıyorum diyarbakır üzerinde ahkam kesme hakkı vermediğini düşünüyorum.
yahut karabük halkı yarın çıkıp da biz budist bir krallığa dönüşmek istiyoruz deyip, monarşiye geçerse, allah kahretsin artık safranbolu evlerini görebilmek için vize almam gerekecek diye söylenmem. çünkü karabük hakkında böylesi bir kararı tabi ki de karabük’te yaşayan insanlar verecektir, ben mi vereceğim? benzer şekilde türkiye’nin büyük çoğunluğu akp ile yönetilmek istiyorsa bu onların kararıdır ve onların temsil ettiği/ait olduğu her türlü değerden, varsa ortak paydadan, ortak inanıştan, üzerinde yaşadığın topraktan soyutlanmak değil beni rahatsız etmek, benim tercih edeceğim bir şey olur. biz gerçek türkiye’yiz deyip bölünürlerse "türk" isminden oldum diye de üzülmem, siz türkiye olarak kalın biz atıyorum yeni osmanlı’yız artık derlerse yine aynı şekilde "türk" ismiyle yola devam edeceğim için de üzülmem.
isimler, kültürler, diller vs bilimin limiti sonsuza giderken giderek önemsizleşen şeyler. benim umursadığım şey medenice yaşamak, insan gibi yaşamak ve zaten göz açıp kapayıncaya kadar öleceğimiz ve sonra da başka hiçbir boyutta var olmayacağımız gerçeği varken, bunu hayvanat bahçesindeki bir hayvan misali sürdürmemek.
ben ileride kız çocuk babası olmaktan korkmamak, sokakta öpüşebilmek, yaya geçitlerinden karşıya geçebilmek istiyorum. varsın vatan millet sakarya sizin olsun. -
gözüne yanlışlıkla arkadaşının menisi kaçan erkek
(bkz: kardeş)
(bkz: sileriz)
(bkz: sıkıntı yapma) -
22 haziran 2015 aras kargo rezaleti
gençler toplanın hele bugünün rezaleti de benden geliyor.
öyle kargomu nasıl 2 günde getiremediler rezaleti falan da değil üstelik he, şahsıma hakaretler falan, değişik bi rezalet dinleyin:
abi şimdi x bir internet sitesinden 30 kiloluk kedi maması siparişi verdim. verdiğim siparişin 30 kiloluk bir kutuyu içerdiğini unutmamanız önemli. bu efendilerle gönderdiler.
dediler ki cuma günü elinizde olur. ben de cuma günü evde oturdum, abileri bekliyorum. malum 30 kiloluk paket gelecek, evde bulamazlarsa beni şubeye gönderirler, arabam yok bişeyim yok nasıl gidip taşıyacam 30 kiloluk paketi.
neyse saat 3-4 falan oldu, bir mesaj geldi. "aras kargo - sizi evde bulamadığımızdan ötürü kargonuz kabataş şubemize döndü, gelip teslim alabilirsiniz"
okuyunca kan beynime sıçradı tabi nasıl olur diye. hemen aradım kabataş şube'yi. bi kadınla konuştum, dedi ki kurye sizi evde bulamamış. dedim yanında mı kurye? dedi yanımda.
aldım telefona, dedim abi nasıl ulaşamadın bana evdeyim sabahtan beri. "valla hacı zili çaldım telefonla aradım yoksun" dedi. dedim hangi zili çaldın? anlaşıldı ki yanlış zile basıp durmuş. bu bir.
iki, dedim hangi numarayı aradın? elindeki kağıda bakıp numaramı söyledi. dedim bak bakalım bi de telefon kaydına burada yazan numarayı mı aramışsın. baktı farketti ki son 2 rakamı yanlış girmiş.
dedim ki, şimdi abi, hem yanlış zili çalıyorsun, hem yanlış telefonu arıyorsun, 30 kiloluk kargoyu niye ben gelip alıyorum bunu bana söyler misin? bu benim kabahatim mi?
böyle dediğim anda herif çirkinleşmeye başladı. "birader(evet birader dedi) günde kaç tane senin gibi adamla uğraşıyoruz, yoktun işte evde ulaşamadık gelip alacaksın bu kadar basit" hala yoksun evde diyor herif. lan dedim nasıl yokum, evdeyim. doğru telefonu çevirebilmiş olsan kapıyı açıp alacağım kargoyu.
hayır yemin ediyorum bana dese ki, "abi özür dilerim insanlık hali yanlışlıklar olmuş" gidip alırım kargoyu ama yani hem suçlu hem güçlü bi de beni azarlıyo "günde kaç tane benim gibi herifle uğraşıyormuş"
neyse kadına ver dedim telefonu, abinin ismini öğrendim, şikayet edicem genel merkeze dedim. et et deyip kapadı telefonu suratıma. asdasdas adamlara yani demek ki o kadar bir yaptırım uygulanmıyor ki müşteri şikayet gibi kavramlar siklerinde değil yani.
yine de aradım çağrı merkezini. cuma günü iki tane, pazartesi günü(bugün) 3 tane şikayet bıraktım. dedim ki o kargo bana teslim edilsin yani. tamam efendim kesin teslim edilecek, geri dönüş yapılcak efendimlerle geçen konuşmalardan sonra, biraz önce kabataş şubesindeki kafası rahat abla arayıp dedi ki, "yarın da gelip almazsan kargonu iade edicez, istiyorsan gelip alacaksın" asdasds. vay arkadaş gel de delirme.
delirdim. çıldırdım. haklıyken haksız duruma düşmemek için miras kavgasındaki küfürbaz haydo gibi telefonu kapayıp dağa taşa küfürler haykırıyorum. adamlardaki yüzsüzlüğe bak, bir de gelip beni tehdit ediyorlar.
çağrı merkezi hiçbir yere hiçbir şey iletmiyor. genel müdürlükler telefonunu açmıyor. kabataş şubesi alenen artık benle taşşak geçmeye başlamış durumda.
ve aras kargo lan bunlar. kurumsal falan bir şirket. o kadar mı denetimsiz, rahat bu çalışanlar yav. o kadar mı kıymetsiz bu adamların gözünde müşteri. aradım mama veren şirketi siparişi iptal ettim, aras kargo kabataş şubesini de aradım ablaya dedim ki istemiyorum kargoyu, naparsanız yapın. "keyfin bilir" dedi güzel ablam tatlı ablam kafası rahat müşteriyi iplemez ablam kapattı yine suratıma.
mama satan siteyi aradım demiştim ya, işte onlar da sağolsunlar yardımcı oldular başka bir kargoyla aynı mamadan yolladılar bana, daha doğrusu yarın yollayacaklar. bir iki gün daha mamasız kalcak benim kediler. ha yurtiçi kargoyla neler yaşarız gerçekten müthiş bir bilinmezlik ama şunu biliyorum ki bundan sonra aras kargo'nun ismini duyduğum anda tüylerim diken diken olacak, ağzımın ucuna küfürler dizilecek.
allah bilir almaya gitsem de dövmeye çalışırlardı lan beni. yemin ediyorum yaparlardı. genel merkezi arayınca da "tamam efendim kolunuzu mu kırdılar hiç merak etmeyin biz hastanelere ileticez" derlerdi. ben de hiç merak etmezdim.
benim sinirlerimi altüst etmenizi geçtim de aç bıraktığınız kedilerimin ahı çıkar inşallah bütün kabataş şubenizden de çağrı merkezinizden de...
edit: benden önce bi tekelci cem abinin rezaleti olmuş. af buyurun bugünün ilk rezaleti benden değilmiş. tekelci cem abinin ahları bölünmesin, aras kargo kabataş şubeyle paylaştırılsın. teşekkürler.
edit 2: oo bi de garanti bankası rezaleti varmış. o kadar rezil bir ülke ki anasını satayım her gün bin tane rezalet oluyor. hayır işin üzücü tarafı, şirketler içerisinde çağrı merkezleriyle, yetkililerle çözülebiliyor olsa kimse de gelip buraya yazmaz. insanın hakkını araması için ekşiye yazacak noktaya gelmesi çok trajikomik gerçekten.