Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kılıçdaroğlu isterse 2 gün başbakan olabilir

  • 2. horlayan ben değil sarı saçlarım

    1.50 oran olmaz kesinlikle meltem banko
    sürpriz kupona yazılmaz trinidad tobago
    bu kadar sesi çıkaramaz müzisyen hayko
    horlayan ben değil sarı saçlarım

  • 3. meltem banko

    (bkz: haydaaaa)

    meltem burayı okuyorsun bari faydam olsun, link

  • 4. uçağın kanadında aniden beliren kedi

    aksiyon kahramanlarına taş çıkartan kedidir.

    https://www.youtube.com/watch?v=j_8mdh20qtq

    edit: thug life'i gelmistir.

  • 5. akp-mhp koalisyonuna isim önerileri

    (bkz: üç bilal)

  • 6. antalyasporlu yöneticilerin ramazanda içki içmesi

    kendi oruc tuttugu icin herkesin de oruc tutmak zorunda oldugunu dusunen anadolu comarlarina dert olmustur.

  • 7. küçükken ne olmak isterdiniz şimdi ne oldunuz

    küçükken her sorduklarında avukat olmak istiyorum dedim her seferinde yalancı mı olmak istiyorsun cevabını aldım. şimdi emlakçı oldum. harbiden asıl niyetim yalancı olmakmış demek ki.

  • 8. fairplay kelimesine türkçe isim önerileri

    (bkz: hayvan gibi şey yapmayın)

  • 9. sokağa terk edilen köpeğin km'lerce koşması

    insanlık ayıbıdır.
    aslında başlık "sokağa terk edilen köpeğin sahinin peşinden patileri kanayana kadar km'lerce koşması" olacaktı.

    edit : çok duyarlı hayvanseverler videoları izlemesin lütfen.

    gün geçmiyor ki insan denilen yaratığın çirkin yüzünü göremeyelim. içinde her türlü pisliği ve vahşeti taşıyan, vicdandan yoksun, duygusuz mahluklardan biri dün akşam sahibi olduğu bu güzel köpeği sokağa atmış. köpek sahinin peşinden yaklaşık 3 km boyunca patileri kanayana kadar koşmuş. allaha şükür yolda bizim çocuklar sokaktaki canlar ekibinden birilerine denk gelmiş de hemen müdahale edilmiş. hayvancağızın hali perişan, hem fiziken hem ruhen yaralı yavrucak, şu bakışlar her şeyi özetliyor.

    videolar
    1
    2
    3
    4

    aklım hafsalam almıyor, sen bu canı nasıl sokağa terk edebiliyorsun? gece vicdanın rahat nasıl uyuyabildin? çocuğunu böyle sokağa terk edebilir misin?

    dün gece bu görüntüleri izlediğimde ağladım, bu güzel hayvanın sevgisini hak etmeyen vicdansızlara etmediğim küfür kalmadı. bu ilk değil ancak inşallah son olur, sahiplendiğiniz hayvanları yarı yolda bırakmayın, bakmaya gücünüz kalmadığı noktada güvendiğiniz birilerine sahiplendirin. konuşamasalar bile bu hayvanlarında duyguları olduğunu unutmayın, hatta sizden çok daha duygulular ve sizi karşılıksız seviyorlar!

    ne kadar kötü varsa bir o kadar da umutları yeşerten iyi insanlarda var *sokakta kalan hayvanlara yardımcı olan gönüllüler sayesinde bu canlardan haberimiz oluyor, haberimizin olmadığı işkence gören, sokağa atılan, cinsel istismara uğrayan daha ne kadar can vardır düşünmek istemiyorum.

    (bkz: satın alma sahiplen)
    (bkz: hayvana işkence kabahat değil suç sayılsın)
    (bkz: sokak hayvanları bizim vicdanımızdır)

    bizim çocuklar sokaktaki canlar ekibine gönüllü olmak ya da maddi, manevi destek olmak isteyenler için grubun facebook ve instagram adresleri, ayrıca her pazar saat 12:00 de via port b kapisinda bulusup arazi çocuklarını beslemeye gidiyorlar.

    yavrunun adı bolt koyulmuş, inşallah seni asla terk etmeyecek ömürlük ailene tez zamanda kavuşursun.

  • 10. sol frame'deki 3.başlığı meltem banko'ya uyarlamak

    harf sınırına takılmadan babalar gibi yazdığım yeni sözlük eğlencesi. hayırlı olsun. siftah benden;

    (bkz: uçağın kanadında aniden beliren meltem banko)

  • 11. 22 haziran 2015 kılıçdaroğlu'nun bahçeli'ye ayarı

    • çok güzel verilmiş ayardır.
    • bu siyah şey de güzelmiş ayrıca.
    • bütün siyasetçilerin amk.

  • 12. sümeyye erdoğan'ın hala bekar olması

    (bkz: kral kızını kime vereceğini belirlemek için ülkedeki tüm müteahhitleri toplar)

  • 13. 22 haziran 2015 piknikli aksaray eylemi

    ahahahahha. atletli genç on numara ya.
    şehir tiyatroları gibi ekip

  • 15. süper lig'in ideal 18 takımı

    (bkz: cavcav sikmesin sonra panpa)

  • 16. büyük un imparatorluğu

    m.ö. 900'lerde bugünkü iç anadolu sınırlarında kurulmuş imparatorluktur. imparatorluk gözleme, bazlama, börek, mantı, baklava, yufka alanında gelişmiş, en geniş sınırlarına yüksek tansiyon yüzünden hiçbir zaman ulaşamamıştır.

  • 17. megeltegem bagankogo

    bir guguk kuşu türü...
    hukuku guguk kuşuna çevirmesiyle bilinir.

  • 18. meltem isimli yarış atı

    2. ve 4. ayakta bankodur. beyler tüyom sağlam evi arabayı tarlayı satıp basın meltem banko.

  • 19. bamkem milko

    anlamı: adliyeye düşen ilk dava dosyası

  • 20. atınç nukan'ın mükemmel fiziği

    (bkz: havalar da ılıdı)

  • 21. 9fbe9e92d241ec34967cac50b2a85781

    gta vice city'de dava açma hilesi.

  • 22. sabire meltem banko

    yine yememiş içmemiş, hemen mahkemeye koşup sansüre kaldığı yerden devam etmiş, bol horlamalı, sarı saçlarından kendi sorumlu ablamız. mahkeme yerine doktora gidip bi görünseydin be apla. en azından horlama problemini çözerdin. horlamalı videoların youtube'da yüzbinlerce kez tıklanıyor, dene bakalım onları da sansürletebilecek misin? mahkemelerde görülmesi gereken milyon tane dava varken , sabire hanımın isteğiyle cumartesi tatil gününde bile anında sansür yapan hakim amcaya da buradan sevgiler. kendi sildiğin başlığa göz atıyorsundur eminim. adamsın, kralsın, adaletin yılmaz bekçisisin.

    sabire'yi dinliyorum gözlerim kapalı.
    periscope'u açık unutup uyumuş.
    uyuyor inleterek ortalığı horul horul.
    davulcu geçiyor sokaktan, güm güm.
    horlama artıyor uyanmak ne mümkün!
    sabire'yi dinliyorum gözlerim kapalı.

    bonus:

    senin adın sabire,
    sildirirsin habire.
    ver bize de bir kere;
    o muhteşem danışmanlığını...

    edit: dörtlüğü ekledim. adetullahtandır.

  • 23. kadının karizmasını dağıtan şeyler

    (bkz: periscope)

  • 24. dümdüz siyah tişört giyen erkek

    dümdüz siyah tişört giymeyi seven erkektir.

    (bkz: saçma genellemeler)

  • 25. üşüyorum diyen kıza kargoyla mont yollamak

    tam bir manyak işi. sene 2009, yaş 19, dante gibi ortasındayım ergenliğin. sevdiğim kız ankara'da. msn'den napıyorsun yazınca "üşüyorum" diye cevap verdi. ertesi gün kargoyla en sevdiğim adidas montu yolladım. aklım sıra jest yapıcam. 2 hafta sonra saçma sapan bir nedenden dolayı engelledi msn'den. olan benim adidas monta oldu.

    edit: adidas

  • 26. rıza sarraf'ı ilk kez dün gördüm kendisini tanımam

    (bkz: hep eft yapardı çünkü)

  • 27. milliyetçilik

    türkiye cumhuriyeti devletinin kurucu resmi ideolojisidir, belkemiğidir. devletin "ülkesi ve milleti" ile kurduğu ilişkinin formatını belirleyendir, "milletine" yüklediği temel vazifedir, hatta milletine biçtiği varoluş formasyonudur. devletin damarlarında akan sıvıdır milliyetçilik.

    son zamanlarda gitgide artan bir serzeniş, bir itham, bir yakınma, bir sitem yükseliyor: "maarri propaganda yapıyor, beyninizi yıkıyor, cahil gençleri kandırıyor, çok cahil ve salak olduğunuz için kanıyorsunuz hemen, kendi aklınızla düşünmüyorsunuz, maarri gibilerin peşinden gidiyosunuz, ama biz zeki ve kendi aklıyla düşünebilen kültürlü pırıl pırıl insanlar olduğumuz için yemeyiz bu propagandayı."

    propaganda he mi? lider kültü he mi? beyin yıkama he mi?

    gelin sizinle mevzuatta bir yolculuğa çıkalım.

    anayasa başlangıç metninden: http://www.mevzuat.gov.tr/…lsearch=&mevzuatiliski=0

    "türk vatanı ve milletinin ebedi varlığını ve yüce türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasa, türkiye cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda...

    ...hiçbir faaliyetin türk milli menfaatlerinin, türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği...

    ...topluca türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu..."

    anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 2. maddesi: "türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."

    milli eğitim kanunu madde 2: http://mevzuat.meb.gov.tr/…anun_0/temelkanun_0.html
    "türk milli eğitiminin genel amacı,türk milletinin bütün fertlerini,

    1. atatürk inkılap ve ilkelerine ve anayasada ifadesini bulan atatürk milliyetçiliğine bağlı; türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan türkiye cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek..."

    madde 10: "eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde atatürk inkılap ve ilkeleri ve anayasada ifadesini bulmuş olan atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir."

    madde 11 (çok güzel bir madde): "güçlü ve istikrarlı, hür ve demokratik bir toplum düzeninin gerçekleşmesi ve devamı için yurttaşların sahip olmaları gereken demokrasi bilincinin, yurt yönetimine ait bilgi, anlayış ve davranışlarla sorumluluk duygusunun ve manevi değerlere saygının, her türlü eğitim çalışmalarında öğrencilere kazandırılıp geliştirilmesine çalışılır; ancak, eğitim kurumlarında anayasada ifadesini bulan atatürk milliyetçiliğine aykırı siyasi ve ideolojik telkinler yapılmasına ve bu nitelikteki günlük siyasi olay ve tartışmalara karışılmasına hiçbir şekilde meydan verilmez."

    yükseköğretim kanunu madde 4: http://www.yok.gov.tr/…klikbirimi/2547-sayili-kanun

    "yükseköğretimin amacı:

    a) öğrencilerini;

    (1) atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda atatürk milliyetçiliğine bağlı,

    (2) türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,

    (3) toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu,

    (4) türkiye cumhuriyeti devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren..."

    madde 5: "yükseköğretim, aşağıdaki "ana ilkeler" doğrultusunda planlanır, programlanır ve düzenlenir:

    a) öğrencilere, atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda atatürk milliyetçiliğine bağlı hizmet bilincinin kazandırılması sağlanır."

    b) milli kültürümüz, örf ve adetlerimize bağlı, kendimize has şekil ve özellikleri ile evrensel kültür içinde korunarak geliştirilir ve öğrencilere, milli birlik ve beraberliği kuvvetlendirici ruh ve irade gücü kazandırılır."

    evet. nerde kalmıştık? propaganda mı demiştik en son?

    şeye benziyor haliniz. matrix'te doğup büyüyen, içinde yaşadığı dünyanın gerçekliğinden bir an bile şüphe etmeyen birinin, kendisine bir fanusun içinde yaşadığını anlatmaya çalışanlara, "propaganda yapıyorsunuz, beynimi yıkamaya çalışıyorsunuz, ben yemem" demesine benziyor.

    oğlum, kızım, evladım. sizin beyninizi iğfal ettiler. evet evet, sizin aklınızı, zihninizi, idrakinizi, fikrinizi, zikrinizi on yıllar boyunca iğfal ettiler. okula başladığınız ilk gün, elinize tutuşturulan o okuma fişleri var ya, işte o okuma fişleriyle başladılar. "ali topu at", "ışık ılık süt iç" fişleri vardı ya hani, o fişlerin arasında bulunan, "atatürk yurdumuzu düşmanlardan kurtardı." "türk öğün çalış güven" "ne mutlu türküm diyene" fişlerini hecelemeye, yazmaya çalışırken sizin beyninizi hadım etmeye başladılar. devlet sizin beyninizi avuçlarına alıp her gün, her sabah ince ince nakış gibi işledi, hamur gibi yoğurdu. her sabah andımızı okuttular size, her sabah "türküm, doğruyum, çalışkanım. ilkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir. ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. ey büyük atatürk! açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. varlığım türk varlığına armağan olsun. ne mutlu türküm diyene !" böyle iğrenç bir metni, baştan sona sefil bir milliyetçiliğin, pespaye bir faşizmin buram buram koktuğu bir metni okuttular size. varlığınızla ne yapacağınıza karar verme hakkını bile size bırakmadılar, sizden daha büyük, soyut bir şeylerin varlığına armağan ettiler sizi, size hiç sormadan hem de.

    her pazartesi sabahı, her cuma akşamı "kahraman ırkıma bir gül!" diye bir şiir okuttular size. her yıl milli bayramlarda, 10 kasımlarda size baştan sona ırkçı rezilliklerle, lider tapıncıyla, devlet kutsamasıyla, bayrak fetişizmiyle dolu şiirler okuttular, o şiirleri okurken duygulanmanız, gururlanmanız gerektiğini bellettiler size.

    baştan sona yalanla, çarpıtmayla, hamasetle, gururla, kibirle, ne kadar iğrenç duygu varsa onunla doldurdukları bir tarihi anlattılar size, insani duygulara değil, milliyetçi duygulara sahip olmanızı istediler. yetmedi, din derslerinde de size türk milletinin yüceliğini, atatürkün muhteşemliğini anlatmaya doyamadılar. yetmedi, milli güvenlik dersi verdirdiler. yetmedi, eşşek kadar adam olup üniversiteye gittiniz, orada da sizin peşinizi bırakmadılar, hangi bölümde okursanız okuyun size atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersi almayı zorunlu kıldılar, apaçık bir propaganda dersini 20 yaşınıza geldiği halde size dayatmaktan hiç gocunmadılar. (hiç unutmam, daha ilk derslerden birinde, dersi veren süper kemalist hocamız, "çocuklar bu bir tarih dersi değil, bir ideoloji dersi" demişti. sağolsun, samimiyetine hayran kalmıştım.)

    size bunları yapan bir devlete hizmet etmeyi vazife edinen bir medyayla çepeçevre kuşatıldı etrafınız. on yıllar boyunca, dünyadaki en iğrenç, en yalancı, en sefil, en alçak medya propagandalarından birine maruz kaldınız.

    bu devlet size milliyetçi olmayı en birinci vazife, en yüksek ülkü olarak öğretti, sahip olabileceğiniz tek ideoloji, tek varoluş formasyonu olarak belletti. bir türkün nasıl olması, nasıl düşünmesi gerektiğini en ince ayrıntısına kadar bellettiler size, kafanıza yıllar boyunca vura vura soktular. kafatasınızı açıp, yıllar boyunca her gün ama her gün ideoloji bombardımanı yaptılar. ülkenin iç ve dış politikası hakkında, en temel meselelerden en ince detaylara kadar nasıl düşünmeniz, nasıl davranmanız gerektiğini pompaladılar size, milletçe bir örnek refleks tepkilerinizin ne olması gerektiğini bellettiler. bak ne diyor adam: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28754307.asp

    bir bakan, bir akp yalakası için, "bu görüşler bir türk vatandaşına yakışmamıştır" diyor. yani bir türk vatandaşının ermeni mevzusu hakkında ne düşünüp ne düşünemeyeceğini, neyin yakışıp neyin yakışmayacağını söyleme hakkını, cüretini kendinde görebiliyor. (hitap ettiği kişinin ermeni olması da, olayı daha da ironik, daha da trajik hale getiriyor, o ayrı)

    o kadar mükemmel, o kadar başarılı propaganda yaptılar ki size; okyanusun içine doğup büyüyen balıklar gibi, hiçbir zaman suyu hissetmediniz. şimdi benim yazdıklarımı görünce, "propaganda" diyebiliyorsunuz. bunun ne kadar muhteşem, ne kadar göz yaşartıcı bir şey olduğunu keşke anlatabilsem size.

    "propaganda" diyorsunuz, "liderin peşinden gitmek"ten filan bahsediyorsunuz, "kendi aklınla düşünebilme cesaretinden" bahsediyorsunuz, cehaletten filan bahsediyorsunuz. ve bunları söylerken, devletten değil, benden bahsediyorsunuz. minik bir yavru olarak avuçlarına doğduğunuz, avuçlarında büyüdüğünüz devletten değil, on yıllar boyunca her gün ama her gün her saat her saniye her an her yerde propagandasına maruz kaldığınız devleti değil, ilkokul birden üniversite son sınıfa kadar size milliyetçilik propagandası yapan devleti değil, milyonlarca insanı bir fanusa hapsetmeyi en birinci vazifesi addeden devleti değil, sözlükte yazdıklarıyla birkaç yüz kişiye ulaşabilen maarri'yi hedef belliyorsunuz. hiçbir şekilde kaçamadığınız ve avuçlarında büyüdüğünüz, okullarında yetiştiğiniz, her gün medyasından beslendiğiniz devleti değil; istediğiniz zaman engelleyebileceğiniz, görmezden gelebileceğiniz maarri'yi takıyorsunuz kafanıza. propaganda denince aklınıza devlet değil, maarri geliyor. "kendi aklınla düşünebilme" erdeminden bahsediyorsunuz bir de, "sapere aude" diyorsunuz kant gibi. bunun ne kadar muazzam, ne kadar inanılmaz bir şey olduğunu idrak edebilseydiniz, bana sarılıp ağlardınız.

    kendi aklınızla düşünebilmeyi gerçekten dert ediniyor olsaydınız, her şeyden çok devlet batardı gözünüze. kendi fikirlerinizi kendi iradenizle, mümkün olduğu kadar başkalarının etkisi altında kalmadan oluşturmak gibi bir hassasiyetiniz var olsaydı gerçekten, her şeyden önce, her şeyden çok devleti dert edinirdiniz. propagandadan, beyin yıkamadan, lider fetişizminden rahatsız olsaydınız gerçekten, her şeyden çok devletten nefret ederdiniz, hem de öylesine nefret ederdiniz ki, başka bir şeyden nefret etmeye fırsat bulamazdınız, başka bir şeyi kafanıza takmaya vakit bulamazdınız.

    zerre kadar düşünce haysiyetiniz olsaydı, sırf şu yukarda gösterdiğim tablo yüzünden milliyetçiliği sorgulardınız. "ulan bu devlet niye sapık gibi bana bunu dayatıyor" diye merak ederdiniz, sırf size bu kadar zorla dayatıldığı için milliyetçiliği sorgulamaya başlardınız. birilerinin propagandasına maruz kalmayı gerçekten dert ediniyor olsaydınız, sırf bu yüzden devletten ve milliyetçilikten nefret ederdiniz, "ulan madem sen bana bunu bu kadar hırsla ve zorla dayatıyorsun, kaçamayacağım bir şekilde beni ufacık bir çocukken başlayıp büyüyene kadar böyle bir propagandaya maruz bırakıyorsun, sırf sen dayattığın için reddediyorum bunu" derdiniz. size minicik bir çocukken zorla bağırtılan şeylerden, sırf zorla yaptırıldığı için nefret ederdiniz. ama sizin en çok fikir haysiyetinizi hadım ettiler.

    "anlayabilseydiniz, ağlayabilirdiniz" diyordu reis bey. aklıma geldi öylesine.

  • 28. alternatif mememetali hikayeleri

    çocuk kıza demiş ben bakire kız isterim ama kızlarla sevişirim kız demiş ne kadar ekşici bir piç.

  • 29. 23 yaşındaki taş gibi rus kızı

  • 30. kazada suratı tamamen yok olan kadın

    sevgili arkadaşlar;

    bu videoyu açarsanız bir daha ömrünüz boyunca 'açmayın' denilen hiçbir videoyu açmazsınız.

    benden bu kadar. karar sizin. açın ya da açmayın demiyorum.

    bu tip videolara, özellikle de liveleak videolarına her defasında 'bu mu yani?' demiş biri olarak bu gece yalnızca herkese iyi geceler diyorum.

    22 haziran 2015 için de internetin sonuna geldik.

    ***

    video fake değilse ölmeme ihtimali bulunmayan kadın.

  • 31. hdp'nin solculara atacağı tarihi kazık

    mhp'nin vatan severler attığı kazıktan sonra bok atma şenlikleri başladı.

  • 32. kapitalizmi eleştiren en iyi film

    charlie chaplin'in modern zamanlar filmidir.

  • 33. marmara üniversitesi

    yahu ben de bu kafayı anlamıyorum. olm adam çalışmış kazanmış ve hakkını istiyor, herkes işini yapsa kimse şikayet etmez zaten.

    bu kafayla siz siktirip gidin asıl. şikayetçi olduğunu eleştirmeyeceksen buradan siktir git.

    -senin sikik mantığınla bakacağım olaya: öğrenci işleri telefonuna bakmıyorsa şikayet edeceğim. çünkü sike sike bakacak. ha bakmayacaksa çok para kazansın istediği gibi yaşasın. bizimle uğraşmak zorunda değil çünkü. biraz daha çalışsın kpss'ye, defolsun nerede bakmayacaksa bakmasın telefonuna. özel sektörde bakmasın bakalım adamın götünden kan alıyorlar mı almıyorlar mı?

    -hocası adam gibi eğitim vermiyorsa şikayet edeceğim. çünkü sike sike verecek. adam gibi hoca olsun gitsin koç'ta boğaziçi'nde çalışsın.

    not: marmaralı değilim.

  • 34. karaköy sahilinin talan edilmesi

    şu anki duruma göre helal olsun dedirtmiştir. ulan nerede insanların oturacağı bir yer var hoop çay bahçesi adı altında, pislik heriflerin sanki bedava veriyormuşçasına trip attığı saçma sapan yerler kuruluyor. bırakın insanlar kendi alıp gelsin çayını, ulan her şey mi para olur ülkede. çay bahçeleri, meyhaneler, balıkçılar da bir zahmet siktirsin gitsin deniz kıyısında en güzel yerlerin sefasını biraz da insanlar sürsün.

    galataport avm'yi bilmem ben, eğer yapılırsa ya da yapılacak olursa elbette ki köstek olmak isterim ama şu anki hâliyle, eski hâlinden daha iyi.

  • 35. izmirli kızların güzel olmasının sebebi

    akdeniz iklimi'nin yaşandığı yerleri bilmeyen cahilleri gün yüzüne çıkartmış olan başlıktır.

    akdeniz ikliminin yaşandığı bölgeler

  • 36. ben galatasaray'ın evladıyım ve kalmak istiyorum

    kendisi galatasaray'ın veled-i zina'sıdır.

  • 37. 22 haziran 2015 tekelci cem abi rezaleti

    (bkz: derdini sikeyim butonu) yanımda olmasına rağmen bu olaya etkisi bulunmamıştır. feci şekilde rahatsız oldum. çok uzatmadan giriyorum olaya.

    bugün tekelci cem abi'nin abidinpaşa şubesinden alışveriş yapmak üzere abidinpaşa'daki evimden çıktım. niyetim şarap, domates salçası, makarna (spaghetti) ve bir paket uzun pall mall kırmızı almaktı. cem abi her sabah 5.50'de dükkanı açar, tekelci olmakla beraber mahallenin ileri gelen bakkallarından biridir aynı zamanda. ben de alkol alabilmek için saat 6'yı bekliyordum haliyle. her ne kadar nutella almak için para biriktirsem de, bol salçalı ve bizim yağ'lı makarna yapabilmek uğruna bu birikimi harcamayı düşünüyordum. hem, salçalı ekmek de yiyebilirdim sonuçta. ama asıl derdim şaraptı. ucuza beyaz şarap almak ve onu evde bulunan bim gazozu ile karıştırarak çardoz eylemek niyetindeydim. uzun zamandır tek kelime yazamamış bünyem çardoz istiyor, dozunu alıp yola koyulmaya niyetleniyordu.

    pardösü ile mont arasında sıkışıp kişilik bunalımı yaşayan paltomu giymiştim. bu paltoyu

    a) iş görüşmelerinde
    b) bakkala giderken
    c) akşam eve atılan hatunu sabah otobüs durağına bırakırken giyerim. özellikle "c)" bendinde belirtilen halde bu paltoyu giymem bir nevi ritüeldir. cem abi bu durumu bilir ve beni bu paltoyla gördüğü her defasında (doğal olarak evden markete çıktığım tüm zamanlarda) "nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun gardaşım?!" diye sorar en piç sırıtışıyla. cem abi az piç değildir yani. yavşak... neyse. ben başka bir şey diyordum. ev diyordum...

    sabah 6.10 dolaylarında rocky road to cem abi şarkısını söylerek, dükkana vardım. cem abi daha cipsleri dışarı çıkarmamıştı, içeri girmenin anlamı yoktu, dışarıda bekledim. cipsleri dondurma dolabının yanına koyduktan sonra, "günaydın gardaşım, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" dedi. içinde bulunduğumuz zamanı da diyaloğa katması, cem abi'nin yıllardır edindiği ticari geleneğin bir yansımasıydı. "hiç yeaa evden geliyom nolsun..." diyerek içeri girdim. dükkan babamın malıymış gibi (cem abi babam değildi) istediklerimi alıp cem abi'nin tahtı sayılan kasaya geçtim. öncü salça yoktu, akfaya talim etmekte karar kıldım. dükkanda nutella bulunmaması sebebiyle tüm birikimlerimi salçaya ve margarine vermiş olmak beni düşündüğüm kadar rahatsız etmedi. çubuk ve burgu olarak belirlenmiş engin makarna seçeneklerinden çubuk makarna'yı tercih edip seçimlerimin varoluşum üzerindeki yansımalarını inceliyordum. asla burgu makarnaya çatalla girip başarısız olan çocuklardan olmayacaktım. istesem de olamazdım zaten, yaşım otuza gelmiş, zekerimin dibindeki kıllar ağarmaya başlamıştı. benden artık çocuk olmazdı.

    cem abi aldığım ürünlerin genç şirketinin yıllık cirosuna yapacağı katkıyı görüp gülümserken, "abi bi de ucuzundan beyaz şarap versene?" dedim. aldığım cevap şaşırtıcıydı,

    "beyaz şarap yok." oysa arkada bir adet leona görüyordum. ucuz değildi, ama oradaydı. cem abi o şarabın varlığından bile bahsetmemiş, beni fakir olduğum için aşağılamıştı. ticari bir firmanın müşterisine böyle önyargılarla yaklaşmasının ona pazar hakimiyeti kaybettireceğini uygun bir üslupla açıklamaya çalıştım. cem abi ağzımı yüzümü sikti attı afedersin. berber zor aldı elinden. aldıklarımın parasını verip eve doğru yola çıktım.

    cem abi'ye yaptığım bu ziyaret bana 13 tl'ye patlamıştı. epey de yumruk patlamıştı. dudağım da biraz patlamış olabilirdi. niye olmasın? cem abi vurdu mu indiren mahalle esnafı kimliği ile reklam çalışmalarını yürütmekteydi en nihayetinde. müşteriye de bu kimliği yansıtmak marketingin temel kuralları arasındaydı, kuşkusuz.

    eve geldiğimde şarapsızlığın ve aldığım seri darbelerin yarattığı ilk şokun üzerine ikincisi gecikmedi, sigara yoktu. cem abiye totalde 13 tl ödemiştim. bunun;

    1,5 tl-makarna
    1,5 tl- margarin
    3,5 tl- salça
    ve 6,5 tl- sigara formunda bir dağılımı olmalıydı. fakat, sigaram yoktu. hemen müşteri temsilcisine (kendisi cem abi olur) telefon açmaya karar verdim. ancak sonra hatırladım ki, cem abi'nin numarası bende yoktu. zaten aramanın bir faydası da yoktu çünkü cem abinin bir telefonu yoktu. karanlık bir abimizdir kendileri, saygılar. ben de eksik olan sigaramı almak veya paramın iadesini talep etmek amacıyla tekelci cem abi'nin abidinpaşa şubesine tekrar gittim. kapıdan girdiğimde cem abi özür diledi. bu tutumu içimi rahatlatmıştı. oysa cem abinin suratımı dağıtması gerekiyordu. bunun için ayrı bir atarlanacaktım ama sonra bunun istediğim şey olduğunu hatırlayıp vazgeçtim. yumrukların karar verme yeteneğim üzerine olan etkileri sürmekteydi. cem abi ile oturup muhabbet ettik. ona bana pahalı şaraptan bahsetmemesine çok kırıldığımı, gerginliğin biraz da onun suçu olduğunu söyledim. cem abi "hasbinallah" çekti. gerilmiştim, ama belli etmedim. cem abi arka rafa uzandı. haydar beklentisi ile otururken leona şişesini indirdiğini fark ettim. şişenin kapüşonu açılmıştı. bana bu yüzden satmadığını fark edip, mahçup oldum. cem abi, "hela bozuk, iki gündür buna işiyorum ben" dedi. ağaçları düşündüm. tavuklu quartz saatleri ve güzel bir temmuz gecesi aldığım o ilk öpücüğü düşündüm. alkolü bırakmam gerektiğini ve okulu bitirmeyi düşündüm. o lanet şişeyi düşünmemek için düşünebileceğim her şeyi düşündüm. 15 dakika sonra cem abi'nin "artık bi siktirolup gitsen diyorum?" diyen gözleriyle karşılaştım. gitmeliydim. ama buraya bir iş için gelmiştim. "cem abi, benim sigarayı vermemişsin , parasını vermiştim." dedim. cem abi gülümsedi, korkuyordum. "neydi gardaşım senin cuğara?" demesiyle cesaretim yerine geldi. "uzun pall mall kırmızı abi" dedim. "ondan yok, hadi bundan al helalleşek..." diyerek elime uzun marlboro'yu tutuşturdu. malbuşa bakakalmıştım. parasını verip aldığım sigara yerine bana kafasına göre sigara veren cem abi'ye ise çok kırılmıştım. itiraz etmeyi düşünmekle beraber daha önce gördüğüm muameleden dolayı cem abi ile sağlıklı bir iletişim kuramayacağıma karar verip ayrıldım. eve gelir gelmez de durumu buradan paylaşayım, suserları bilgilendireyim dedim.

    tekelci cem abi abidinpaşa şubesi'nden bir daha alışveriş yapmamanızı tavsiye ederim.

    peşinen edit: hakkımı arıyorum kardeşim!

  • 38. albaydan milli güvenlik dersi almış efsanevi nesil

    bizim dersimize giren havacı binbaşıydı. çok karizmatik, çok beyefendi bir insandı. çocukluk hayalim pilot olmaktı zaten ama olamadım. mavi üniformasının içinde kendimi hayal ederdim o derslerde.

    neticede pilot olamasam da askerliği hava piyade olarak yaptım. komutanım yine bir pilot binbaşıydı, çok saygılı biriydi, askerliğim boyunca her türlü kolaylığı sağladı. hala görüşürüz arkadaş olarak. kendisi benim yabancı diline katkılarım vesilesiyle de thy'ye geçiş yaptı şimdi parayı makineyle sayıyor.

  • 39. numan kurtulmuş

    reza zarrab'a ödül veren ama daha dün akp'ye "harun gibi geldiler, karun gibi oldular" diyen kişidir kendisi. unutan varsa hatırlasın!

  • 40. n ile g arasında olup alfabede yer almayan harf

    (bkz: nazal n)

  • 41. 22 haziran 2015 yunanistan'ın iflas etmesi

    yunanlar da gelsin lan ülkeye. suriyelilerin düşürdüğü seviyeyi dengelerler. çoh iyi olur çoh da güzel olur.

  • 42. kaçaksaray önünde piknikli eylem yapmak

    orantılı zekaya muhteşem bir örnektir.

    http://webtv.radikal.com.tr/…de-piknikli-eylem.aspx

    helal olsun çocuklara. madem orası halkın sarayı, istersem gider piknik yaparım, istersem içini gezer tozarım (limitler dahilinde) kimse de bana karışamaz. ama sen en doğal hakkını kullanmaya çalışan çocukları yaka paça göz altına almaya çalışıyorsan sadece zavallısın demektir.

    yıkılacaksın erdoğan, korkunun ecele faydası yok!

    edit: videonun girişindeki atletli abinin polise karşı hala rol kesmesi, polisin önünde karpuzlu topla oynamaya çalışmaları muazzam ya. bugün polis canlarını yakmış olabilir ama dirençleri ve soğuk kanlılıkları ile polisleri mala bağlatmışlar, acınacak duruma sokmuşlar. bunun zevkini yaşayıp mutlu olsunlar.

    edit 2: bu video daha güzel bir çekime sahip ve daha detaylı; https://m.youtube.com/watch?v=sfqks-d_wfc

  • 43. en az sorun çıkaran otomobil

    arkadaşın otomobilidir, tadından yenmez.

  • 44. kedi

    olm rahatsiz misiniz lan?

    http://i.imgur.com/z3fffcj.gifv

  • 45. 22 haziran 2015 aras kargo rezaleti

    gençler toplanın hele bugünün rezaleti de benden geliyor.

    öyle kargomu nasıl 2 günde getiremediler rezaleti falan da değil üstelik he, şahsıma hakaretler falan, değişik bi rezalet dinleyin:

    abi şimdi x bir internet sitesinden 30 kiloluk kedi maması siparişi verdim. verdiğim siparişin 30 kiloluk bir kutuyu içerdiğini unutmamanız önemli. bu efendilerle gönderdiler.

    dediler ki cuma günü elinizde olur. ben de cuma günü evde oturdum, abileri bekliyorum. malum 30 kiloluk paket gelecek, evde bulamazlarsa beni şubeye gönderirler, arabam yok bişeyim yok nasıl gidip taşıyacam 30 kiloluk paketi.

    neyse saat 3-4 falan oldu, bir mesaj geldi. "aras kargo - sizi evde bulamadığımızdan ötürü kargonuz kabataş şubemize döndü, gelip teslim alabilirsiniz"

    okuyunca kan beynime sıçradı tabi nasıl olur diye. hemen aradım kabataş şube'yi. bi kadınla konuştum, dedi ki kurye sizi evde bulamamış. dedim yanında mı kurye? dedi yanımda.

    aldım telefona, dedim abi nasıl ulaşamadın bana evdeyim sabahtan beri. "valla hacı zili çaldım telefonla aradım yoksun" dedi. dedim hangi zili çaldın? anlaşıldı ki yanlış zile basıp durmuş. bu bir.

    iki, dedim hangi numarayı aradın? elindeki kağıda bakıp numaramı söyledi. dedim bak bakalım bi de telefon kaydına burada yazan numarayı mı aramışsın. baktı farketti ki son 2 rakamı yanlış girmiş.

    dedim ki, şimdi abi, hem yanlış zili çalıyorsun, hem yanlış telefonu arıyorsun, 30 kiloluk kargoyu niye ben gelip alıyorum bunu bana söyler misin? bu benim kabahatim mi?

    böyle dediğim anda herif çirkinleşmeye başladı. "birader(evet birader dedi) günde kaç tane senin gibi adamla uğraşıyoruz, yoktun işte evde ulaşamadık gelip alacaksın bu kadar basit" hala yoksun evde diyor herif. lan dedim nasıl yokum, evdeyim. doğru telefonu çevirebilmiş olsan kapıyı açıp alacağım kargoyu.

    hayır yemin ediyorum bana dese ki, "abi özür dilerim insanlık hali yanlışlıklar olmuş" gidip alırım kargoyu ama yani hem suçlu hem güçlü bi de beni azarlıyo "günde kaç tane benim gibi herifle uğraşıyormuş"

    neyse kadına ver dedim telefonu, abinin ismini öğrendim, şikayet edicem genel merkeze dedim. et et deyip kapadı telefonu suratıma. asdasdas adamlara yani demek ki o kadar bir yaptırım uygulanmıyor ki müşteri şikayet gibi kavramlar siklerinde değil yani.

    yine de aradım çağrı merkezini. cuma günü iki tane, pazartesi günü(bugün) 3 tane şikayet bıraktım. dedim ki o kargo bana teslim edilsin yani. tamam efendim kesin teslim edilecek, geri dönüş yapılcak efendimlerle geçen konuşmalardan sonra, biraz önce kabataş şubesindeki kafası rahat abla arayıp dedi ki, "yarın da gelip almazsan kargonu iade edicez, istiyorsan gelip alacaksın" asdasds. vay arkadaş gel de delirme.

    delirdim. çıldırdım. haklıyken haksız duruma düşmemek için miras kavgasındaki küfürbaz haydo gibi telefonu kapayıp dağa taşa küfürler haykırıyorum. adamlardaki yüzsüzlüğe bak, bir de gelip beni tehdit ediyorlar.

    çağrı merkezi hiçbir yere hiçbir şey iletmiyor. genel müdürlükler telefonunu açmıyor. kabataş şubesi alenen artık benle taşşak geçmeye başlamış durumda.

    ve aras kargo lan bunlar. kurumsal falan bir şirket. o kadar mı denetimsiz, rahat bu çalışanlar yav. o kadar mı kıymetsiz bu adamların gözünde müşteri. aradım mama veren şirketi siparişi iptal ettim, aras kargo kabataş şubesini de aradım ablaya dedim ki istemiyorum kargoyu, naparsanız yapın. "keyfin bilir" dedi güzel ablam tatlı ablam kafası rahat müşteriyi iplemez ablam kapattı yine suratıma.

    mama satan siteyi aradım demiştim ya, işte onlar da sağolsunlar yardımcı oldular başka bir kargoyla aynı mamadan yolladılar bana, daha doğrusu yarın yollayacaklar. bir iki gün daha mamasız kalcak benim kediler. ha yurtiçi kargoyla neler yaşarız gerçekten müthiş bir bilinmezlik ama şunu biliyorum ki bundan sonra aras kargo'nun ismini duyduğum anda tüylerim diken diken olacak, ağzımın ucuna küfürler dizilecek.

    allah bilir almaya gitsem de dövmeye çalışırlardı lan beni. yemin ediyorum yaparlardı. genel merkezi arayınca da "tamam efendim kolunuzu mu kırdılar hiç merak etmeyin biz hastanelere ileticez" derlerdi. ben de hiç merak etmezdim.

    benim sinirlerimi altüst etmenizi geçtim de aç bıraktığınız kedilerimin ahı çıkar inşallah bütün kabataş şubenizden de çağrı merkezinizden de...

    edit: benden önce bi tekelci cem abinin rezaleti olmuş. af buyurun bugünün ilk rezaleti benden değilmiş. tekelci cem abinin ahları bölünmesin, aras kargo kabataş şubeyle paylaştırılsın. teşekkürler.

    edit 2: oo bi de garanti bankası rezaleti varmış. o kadar rezil bir ülke ki anasını satayım her gün bin tane rezalet oluyor. hayır işin üzücü tarafı, şirketler içerisinde çağrı merkezleriyle, yetkililerle çözülebiliyor olsa kimse de gelip buraya yazmaz. insanın hakkını araması için ekşiye yazacak noktaya gelmesi çok trajikomik gerçekten.

  • 46. masayı donat'ın ingilizcesi

    (bkz: massai do not)

  • 47. türkiye'den siktir olup gitmek

    bir bucuk ay oldu, alismam sanirim bir hafta surdu. her sey tokat gibi carpiyor allah belasini versin oyle memleketin neyini ozleyeyim be? o alisma surem olan bi hafta da allahin arap memleketinde avrupali gibi karsidan karsiya gecildigini anlamam, iste yonumu ogrenmem, araba kullanmaktan vazgecmem falan. (ay kaldirimin kenarina gelince duruyolar. biz her firsatta belirtiyoruz, avrupaliyiz arap degiliz ya, onu ozellikle hatirlatmak istedim. aranizda yaya gecidinde duran var mi? birini domates gibi ezivericem diye cok korkuyorum. ay bi de o cok burun kivirdigimiz araplarda devlet dairesi dedigin saat gibi isliyor tikir tikir. oturma izni, saglik testi ve kimlik islemlerini 1 saat icinde hallettim. en son vukuatli nufus kaydi alicam diye nufusa gidip bir bucuk saatte bi sayfa kagit alip cikmam geldi aklima.)

    neyse ilk hafta sirkette tek turk oldugum icin, herkesin beni sevmesiyle, kucak acmasiyla, biz de turkiye'ye gitmek istiyoruuuzz bize tatil programi yap nidalariyla gecti. aralarinda gercekten bi hafta icinde istanbul'a gidecekler vardi, onlara hemen notlar cikardim. icine kapalicarsi'dan alisveris yapma, istiklal'de ara sokaklara fazla girme falan da yazdim. iste o arada cok ozledim memleketimi. turist arkadaslarimin nasil kaziklandigini, kizlara neler ettiklerini falan gercekten cok ozledim. ben yazarken daha once istanbul'a gelip gidenlerden bi tanesi "havaalanindan taksime 100 150 dolar tutuyor taksi, cok uzak yol 2 2,5 saat otoban" dedi. bi bos bulunup 'yooo?' dedim ama sonra da nasil aciklayacagimi da bilemedim. cunku burda taksici dolandirmasi diye bisey yok, bizde var demek istemiyorum cunku biz avrupaliyiz, biz beyaziz, bunlar arap. ulan burda taksici taksimetreyi acmazsa bedava gidiyorsunuz, burasi normalde bu kadar tutar diyemiyor hakki yok. neyse atlattik.

    ben simdi hayatimda ilk defa eve geliyorum, aksam yalnizim. olcak is diil. ozlemiyim diye hemen rutinimi oturtmak icin kollari sivadim, ilk isim turk televizyonlarinin uygulamalarini falan indirmek oldu. cunku alisigim eve gelicem tv acik olcak ses olcak falan. ne izliyorum diye bi dusundum. hic bisey izlemiyomusum. bakiyomusum oyle bos bos ve butun vaktim geciyormus oyle, cunku eve 9 bucukta gelince kilini kipirdatacak halin olmuyormus. neyse bi cnbce dursun dizi mizi olur, bi de survivor'a bakarim dedim. bu survivor'i sen izlemiyosun ben izlemiyorum kim izliyo? izliyoruz iste. o aksam survivor izledim azcik yemek yaparken. 5 dakika survivor 35 dakika alamanci markalari reklami izleyince onu da bi daha izlemedim. bu tarz benim'de all star mi ne olcakmis hemen sildim tv8 uygulamasini. ozlerim mozlerim maazallah.

    simdi aksam normal eve geliyorum (10 dakikada, cok trafik varsa 15 dakikada, istanbul'daki gibi 4 saatte degil, aksamlari arabamda oturmayi cok ozluyorum), normal insan gibi enerjim oluyor. yemek yapiyorum, komsularla bi iki kadeh ickimi iciyorum, bazen spora gidiyorum, bazen plaja gidiyorum, dizi izliyorum saat anca 10 falan oluyor. dergi okumaya basladim yeniden, ilk defa bolca bolca vaktim var yahu biseyler yapmaya. politika pek yok burada onun boslugunu cok hissettim, burdan oraya tam yetisemiyorum. yerel gazeteleri okuyayim desen pek heyecanli degil yani iste seyh cikiyor, evsizlik kalmayacak diyor (evsiz dedigi de kirada yasayanlar bu arada, mulk sahibi olmayan vatandas olmasini kabul edemiyor pasam), veliaht seyh yapay zeka ve roboticse abanicaz acil hemen diyor, sirk kosmaktir falan demiyor hic. lololo yapamiyosun. yapmamiz lazim bizim bu islerden para kazanmamiz lazim hayde bre koclarim ben neyse parasi vercem diyor. lolo yapicak sosyal medyada arabi kotuleyecek bisey bulamayinca bi iki haftanin sonunda gazete okumayi birkatim.

    arabin ta.aani yiyelim ya biz.

  • 48. devlet bahçeli'yle kız istemeye gitmek

    eğer ki yakınınızda bulunan, kız istemeye gidecek en uygun kişi devlet beyse bunalımlardan bunalım, intiharlardan intihar beğenmenizi gerektirecektir.

    - devlet abi merhaba. biliyosun fatma'yla uzun zamandır birlikteyiz. artık fatma'nın babası da bekliyor. şu kızı istesek mi?
    + eğer kız ve kızın ailesi bizimle %100 aynı fikirdeyse isteriz.
    - nasıl?
    + çikolatan çiçeğin hazır mı?
    - hazır abi en kalitelisinden aldım fıstıklı çikolata.
    + fıstıklı olmaz ben sevmiyorum.
    - fatma çok seviy...
    + fatma beni ilgilendirmez fıstıklı olursa gelmem istemeye. ben fındıklı seviyorum.
    - tamam abi fındıklı olsun :/
    + o kravat ne yeşil yeşil?
    - fatma'nın elbisesi yeşil olcak ona uyumlu olsun diye böyle.
    + ı ıh yeşil olmaz. kırmızı olacak ben öyle istiyorum yoksa gelmem.
    - tamam o da kırmızı olsun. hadi gidelim nolur :(
    + kaçta gidicez?
    - saat 7'de bekliyorlar bizi.
    + ben 7'de gitmem. 8.14'de gitcem ben.
    - abi o kadar geç kalmayalım bak. hem 8.14 ne ya?
    + 8x(1+4)= 40 çünkü. anladın mı? 8.14'de giderim yoksa başka birini bul kızı isteyecek. ben kız tarafında beklerim.
    - tamam abi o da kabul 8.14'de gidelim :(

    (kız ve ailesinden bin tane özür dileyerek 8.14'de kız evine varılır)

    * hoşgeldiniiiiz. buyrun şöyle sol taraftan.
    + ben sol tarafa geçmem. sağdaki odada oturcaz.
    - abi gözünü seveyim sağdaki oda yatak odası.
    + yok ben gidiyorum o zaman. sağ tarafta oturcaz.

    (mecburen yatak odasında yatağın üstünde oturulur)

    - hadi konuya girsene abi.
    + isterseniz kızın babasıyla siz konuya girin ben dinlerim!
    - abi bağırma bak adam bize bakıyor.

    (kahveler gelir)

    + ben bu kahveyi içmem. onu içicem ben.
    - tamam abi al bu kahveyi iç, yeter ki şu konuya gir.
    + sen bana rüşvet mi veriyosun kahveyi? içmiyorum onu da içmiyorum.

    (uzun sessizlikler)

    * eee devlet bey? çocuklar için birleştik sanırım bu akşam dimi?
    + ben birleşmedim. bizim oğlanla sizin kız zaten gizliden gizliye görüşüyorlardı. ee hadi ortam oluştu açıktan görüşsünler artık. yanlarına sizi de alsınlar. ben burada çayımı içerim!
    * aman devlet bey ne diyorsunuz? öhm öhm ee oğlumuz ne iş yapar?
    + işsizi işsazı işsazsız! ha bunu da beğenmezseniz ben yarın sabah erkenden komşunun kızını istemeye giderim bu çocuğa!
    - abi neler diyosun? adam dövecek bizi :(
    + vallahi siz dayak yiyebilirsiniz ben dayak yiyenle aynı torbaya girmem!
    * çıkın gidin evimden!

    (evden hüzün içinde çıkılır)

    - abi neden böyle yaptın seviyordum ben fatma'yı. birbirini seven gençler karşısında durulur mu hiç? biraz mutluluk için, gençlerin geleceği için bir abilik yapılmaz mı? birleşmek, birleştirmek neydi? emekti hani abi.
    + ben eve gidiyorum banane!
    - hiç mi gülmeyeceğiz? hiç mi mutlu ve huzurlu bir gün geçirmeyeceğiz ulan? :((

  • 49. 30 yaşında ailesiyle birlikte gezen kız

    manyak mısınız lan siz?

    ailesini seviyordur amk... ailesiyle geziyor diye, sevgilisiyle, arkadaşlarıyla da gezmiyor diye bir sonuca nasıl vardınız?

    ailesiyle gezmeye utanan errrkekleri, ailelerini kaybettiklerinde kafalarıyla cam çerçeve kırarken görmemiz muhtemeldir ayrıca. ananızdan babanızdan utanan, onlarla sokakta bir gün geçirmekten sakınan yerlerinizi sikeyim!

  • 50. kürtlerden herşeyi çalıp elektriğe laf etmek

    1 - itiraftır

    2- türklere yamanmamış olsaydınız şuan araplardan bir farkınız kalmazdı. şimdi ya ışid kesiyordu götünüzü yada iran! şuan türk sınırları içinde olduğunuz için rahatsınız.

    3- türkçe bilmeyen köylerin var, orada atom mu parçalıyorsunuz? ensestin töre cinayetinin dibine vuruyorsunuz, 30 çocuk yapıp devlet bize bakmir diyorsunuz.

    4- nerde otopark mafyası, torbacı, yan kesici, at hırsızı tipli adam varsa kürt kökenli. aynı ilin kürdü ile türkünün ne kadar farklı olduğunu görmüyor musun?

    5- 40 senedir sizin bokunuzla uğraşıyoruz, sizin şeyh saidiniz yüzünden kobane dediğiniz bok yuvası türk topraklarında değil.

    6- ya allah'ını seversen kur kürdistan'ını da siktir git, sen de kurtul biz de!

    7- akp'yi 12 sene desteklediniz amk, şimdi çözüm süreci dediğiniz bok tıkanınca ülkenin kurtarıcı biziz dediniz, çalarlarken soyarlarken, ülkenin anası sikilirken nerdeydiniz?

    ps: sen ırkçılık yaparken benden sevgi kelebeği olmamı bekleme.