angutyus7
profili

  • tek gecelik ilişki yaşamış kadın ile evlenir misin

    bir barmen olarak net söyleyebilirim ki işi, gücü, ekonomik özgürlüğü olan rahatına ve özgürlüğüne düşkün tek gecelik ilişki yaşamamış kadın bulamazsınız
    hem bunu kafaya takıyorsanz ki...
    bu tür kadınların sizin ile ne tek gecelik ne de ir ömürlük hiçbir şey olmaz inanın bana yolunuz hiç kesişmez gariban ananıza söyleyin köyden kız bulsun diyeceğim de o işte geçti instagram'da şuydu buydu neyse.. aman bana ne ya..

  • 2002 öncesi isviçre gibiydik algısı

    fakirdik biz..(ironi yapmıyorum..ilkokul mezunu baba ve okuma yazması olmayan annesi olan bir kapıcı çocuğum)
    et ve balık kurumundan et alır..
    her pazar olmasa da ara sıra sucuklu yumurta ile kahvaltı yapar..
    sümerbanktan giyinir.
    ara sıra gençlik parkına gider.. her düğünde bi çeyrek takardık.
    uzun samsun içer, tekel birası, ankara viskisi amele işiydi di ama vardı.
    annem patates' soğanı çuvalla alır.. konserve kurar' biber' patlıcan kururdu.
    çiğer, kelle, paça gibi artık etler sudan ucuzdu..
    köye giderdik..
    katık, çökelek, basma peynir..
    kahvaltıda en az beş çeşit peynir olurdu.
    rahmetli dedem bir köyde bir topal eşeği ile 5 adsn' 5 gelin ' 20 üzerinde toruna..etinin sütünü' tereyağını eksik etmeden baktı..
    rahmetli babamın emekli ikramiyesi ile türközünde bir daire almıştık..
    17 yaşımda son mohinkan, rombo, muhsin beyi falan sinemada izlemiştim.
    muz pahalıydı ama hayal değildi.
    uğur mumcu, mehmet ali brant, aziz nesin yardırıyordu.
    onurlu gururlu ' karikatürist ' sanatcı' şaiir' ozan' gazeteci' televizyoncularımız vardı.
    halkına sahip çıkan..
    daha binlerce sayarım..
    isviçre bok yesin..
    ilk isveçe gitmiştim. adamlar yarım salatalık, tane ile elma, domates alırken şaşırmıştım..
    ilk kız arkadaşım isveç li carina sundberg 17 yaşında ilk defa kavun yediğinde ki yüzünde ki mutluluk halen aklımda..
    herşey doğru değildi elbet..
    anneme sormuştum..
    "biz neden fakiriz?
    "yok evlat biz fakir değiliz sadece paramız yok..
    demişti..
    arsız, hırsız, dalkavuk, kansız her zaman bu ülke tarihinde vardı..
    ama..
    bu kadar arsız, yüzsüz, kancık ve en acısı bu kadar cüretli olmamıştı..

  • nusret gökçe

    elin japonu, çinlisi, tibetlisi, almanı yaşlandıkça bir bilge bir ermiş oluyor...
    bizim siyasetçi, futbolcu, şarkıcı hatta kasap bile yaşlandıkça iyice şempazeye evriliyor aq..

  • cahil insandan nasihat dinlemek

    babam kanser.
    sadece örnek olması için anlatıyorum.
    doğru ya da yanlış. doktorun, profesörün bilgi ve kalitesini tartışmak benim harcım değil.
    adam bu işin uzmanı! adam ya da kadın ömrünü bu hastalığa adamış. meslek olarak seçmiş.
    ilkokul mezunu halam akıl veriyor. nasihat veriyor bu illet hakkında. bunun gibi onlarcası.
    "boş verin kemoterapi'yi, yalan dolan!" dedi la adamın biri.
    mevzu eğitim falan değil. bende ortaokul mezunu bir adamım.
    bir insan her şeyi bilemez!
    her şey hakkında bir anısı, bilgisi olamaz! bir insan bir gün içerisinde hem yemekteki maydanoz, uzay bilimi, küresel ısınma, müge anlı'da ki olay, tarih, din, futbol, çocuk gelişimi ve doktorluk hakkında konuşacak kadar bilgi , birikim, tecrübesi olamaz.
    ben bu ülkeden inanın adaletsizlik, hayat şartları, gündem vs. yüzünden nefret etmedim!
    ben bu ülke insanın her bir boka akıl vermesinden, fikir yürütmesinden nefret ettim.
    hayatı boyunca kasabasından askerlik harici çıkmamış adamın, füze çakıldı diye, elon musk'a laf soktuğunu, nasihat verdiğini gördü bu göz.
    adamlar yüzlerce yıl önce yaşamış leonardo da vinci'ye nasihat veriyorlar youtubede.
    ömrü alanya da geçmiş ama yüzme dahi bilmeyen teyzenin rus, polonya, çek turistleri aşağıladığını duydu bu kulaklar.
    kendi öz annem;
    millete çocuk yetiştirmeyi anlatıyor. "yav anne bu konuda en son nasihat verecek insansın.. al bak bana. al işte yetiştirdiğin adam ortada"
    nasihat falan değil bu arsızlık, yüzsüzlük!
    hastalık bu! kişilik bölünmesi! belki başka bir adı vardır. bilmiyorum!
    sinir hapları ile ayakta duran tipler senin ruh sağlığın hakkında nasihat veriyor lan!
    cehalet ile cahillik çok ayrı kulvarlar.
    çok okuyan, çok gezen çok cahil gördüm ben.
    bu coğrafyada kimsenin kimseye akıl, nasihat verecek lüksü yok! bana göre.
    kimsede o çap yok! bu ülkenin en büyük sorunu karısı, kızı, çocuğu, kocası, sevgilisi vs.... çevresinde kim varsa kendi gibi düşünmesini kendi gibi yaşamasını istiyor. kendi mutsuz boktan hayatına ortak etmek için uğraşıyor.
    adam almanya'ya, amerika başkanına falan nasihat veriyor lan bu ülkede!!!..
    bunun adına da nasihat diyorlar.
    "he yavv heee!" demiyorum artık ben!.. diyemiyorum.
    "bi siktir git aq" demekle geçiyor günler.

  • abd'de kullanılan ortak çamaşır makineleri

    hatun düşürmek için harika yerlerdir. gürültülü gece kulübü ya da sap dolu bir bardan daha çok şansınız vardır.
    aynısı müzeler için de geçerli.

  • türk rock tarihinin en iyi şarkısı

    akrebin gözleri bu şarkıyı rainbow ya da ray jam söyleseydi yemin ile dünya sallanırdı.

    https://www.youtube.com/watch?v=gt1k6yraysy

  • istiklal caddesi

    dün gece oradaydım. her geçen gün nasıl boka saplanır, nasıl daha rezil kepaze oluruz canlı bir örneği.
    led ışıklı sokak lambaları koymuşlar son olarak. alacalı, bulacalı. mermerden bank yapmışlar meydana. sıcak da oturursanız götünüz yansın, yağmurda oturmayın, soğukta bulaşmayın diye.
    polisler vardı bir sürü. yaka paça bir tarafta, göbekli kısa boylu. bir newyork, londra ne bileyim italya, helsinki de polisler vardır. kendileri ile gurur duyan. "bak kardeşim ben bu şehrin güvenliğini sağlıyorum!" diye gubarmış hindi gibi gezinen. bizim polisler ne bileyim.. apaçi gibi toplanmış karı kız kesiyor. yaka, paça bir tarafta. gözgöze gelmeye korkuyorsun.
    iki metre de bir kebapçı, dönerci, çiğ köfteci, nargileci dolmuş.kahire den bir farkı yok. eski sokak şarkıcıları da yok!. keman çalan bir abla vardı o da gelmiyor artık.
    mekanlar boş. sadece sokaktan turist avlayan adına clup denilen bir votka-bull'a yüzlerce lira kesen apaçi mekanlar kalmış.
    dilenci kaynıyor sokaklar. felaket ötesi bir ses kirliği var. bir çok kaliteli mekan kapanmış, taşınmış. bir ay da nasıl bu kadar dibe vurdu?
    galata kulesinin altında ki merdivenlerde bir sürü insan kendi kafasına göre eğlenirdi birkaç ay öncesine kadar. gitar, darbuka, akordiyon ve klarnet hiçbir zaman bu kadar uyumlu değildi. her yaştan, her kesimden insan hiçbir ayrım gözetmeden o merdivenlere oturur şarkılar söylerdi. şerit çekmişler. eline bir bira alsan polis on saniye de damlıyor. bombaların patladığı bir cadde de bir sürü sivil var.sadece insanlar eğlenmesin diye!
    mayın tarlası gibi galata.. üç tane sokak köpeği ve oranın mudavimi üç tane alkolik dede kalmış. banklara oturduğunuz da siviller hemen kesmeye başlıyor. ürküyorsunuz.
    bir toplum bir halk nasıl bu kadar vicdansız olabilir böyle bir şehire?
    bu kadar milliyetçi, bu kadar vatan sever ve bu kadar allah'tan korktuğunu idda eden bir halk? nasıl tecavüz edebilir bu güzelim coğrafya'ya?
    istiklal caddesi bunun canlı kanıtı.
    her zaman toma bekliyor girişte. korku kokuyor istiklal, herkes bir şeylerden korkuyor.
    zevksiz, ucube oluyor her geçen gün!
    hiçbir şey zoruma gitmedi de. o galata kulesinin altı her gece şenlik alayına dönerdi. kürtça, türkçe, ingilizce, fransızca şarkılar söylenirdi. ayrımcılığın, ırkcılığın, kötülüğün bittiği bir bölgeydi orası. her yaştan her kesimden, fakiri, zengini, apaçisi, enteli kol kola şarkılar söylerdi.
    dün gece alkolik dede bağırdı. "amına koyayım böyle dünyanın" arkadaşı geldi koluna yapıştı. "sen işersen, millet sıçar. burası bizim. sürerler bizi buradan, gidecek yerimiz yok!"
    işeyen, sıçan da yoktu oysa. sürmüşler herkesi!