duck buddy1
profili

  • süs köpeği özgüveni

    çocukluğumdan beri hayvan beslerim (eskiden köpek, şimdilerde ise kedi) ama ben şu süs köpeklerindeki aşırı özgüven ve agresiflik olayını çözemedim yıllardır. sanki bu olay biraz, sahibine bak köpeğini al durumu gibi ya, neyse.

    çocukken, halam yaz aylarında yazlığa ufak kaniş köpeğini de getirirdi. evin demir kapısından bahçeye adımını atmasının hemen ardından, evin bulunduğu coğrafyayı sahiplenir; evde yaşayan insanlar, komşular ve etraftaki diğer hayvanlara gider yapmaya başlardı. ama öyle böyle gider değil.. boy-kilo farkından bağımsız bir gider. köylülere, köylülerin büyükbaş hayvanlarına, o büyükbaş hayvanları koruyan sivas kangallara. hatta bırak hepsini, bir keresinde kendi sahibine gider yapmış ve halamı ısırmıştı.

    bazı köpek sahipleri, köpekleri tehlikeli/agresif olmasına rağmen, onların tehlikeli/agresif olmadığını düşünür. buna körü körüne inanmış, şartlı koşullanmışlardır sanki. ben buna çocukken karabaş sendromu derdim. zira bir zaman sonra köpek, sahibinin üzerinde öyle bir dominantlık kurar ki, ne yaparsa yapsın, sahibi onun yaptığı her agresif hareketi şirinlik, oyun olarak görmeye başlar. bakın dikkat edin, etrafta çok vardır bu tarz köpek sahiplerinden.

    - ısırmasın ?
    + aaa yok! hayatta ısırmaz benim oğlum.
    - e dişlerini gösteriyo ?
    + yok yok. insanları öyle selamlar o.

    yalanlarını yiyim hala ya! selamlamaymış. yani çok afedersin her sike havlayan, bulduğu her fırsatta kovalamadık canlı bırakmayan köpeğin selamlama şekli bu öyle mi ? halam da karabaş sendromuna yakalanmıştı senin anlayacağın. o köpek deniz kıyısına indiği zaman, sahildeki bütün çocuklar evine kaçardı resmen. hayır bildiğin ısırma amacıyla kovalardı. denize kaçardık, denize de girerdi puşt. ha bi yerden sonra su boyunu geçer sike sike geri dönerdi de, çocukken bünyede yarattığı o ısırılma korkusu yeter de artardı bile.

    günlerden bir gün, bizimkisi yine tersinden kalkmıştı. gözümün önünde cereyan etti olay, net hatırlıyorum. sabahları köylüler büyükbaş hayvanlarını tatil beldesinin tepeliklerine, ormanlık alanlarına götürürdü otlatmak için. bizim artist kapıdan çıktı, yukarıda bahsettiğim sivas kangal'a gider yapmaya başladı yine. o güne kadar o köpek onu hiç sallamadı, hatta çoğu zaman uzaklaştı ondan. sivas kangallar köpek familyasının ağır abileridir. eğer karşılarındaki rakibi alt edeceklerini anlarlarsa, onlara ''oğlum bak git!'' tadında yaklaşır ve öncelikle kavgadan uzak durmaya çalışırlar, sabırlılardır. ama sabrı tükenmişti.

    detaylara girmiyim, bizimkisi inleye inleye bahçeden içeri girdi. işte o günden sonra o aşırı özgüven dolu, alayına gider yapan köpek gitti, yaşı bir dede sükunetiyle etrafında olan bitenleri izleyen bir köpek geldi. çalıştığım yerin sahibinin kızında da var bir tane bu tarz bi köpek. adını bilmiyorum da, fabrika'nın bekçi köpeklerinden bir tanesinin cinsinin rottweiler olduğunu biliyorum ve her geldiğinde özellikle ona gidip atarlanıyor. lan bırak fabrikayı, yazılığı falan. sokakta tanık olduklarım da böyle. sürekli bir havlama, sürekli bir isyan. yani cidden merak ediyorum psikolojilerini bu hayvanların.

    hayır bi de köpeklerin idrak kabiliyeti vardır benim bildiğim. lan görmüyor musun ? havladığın, gider yaptığın hayvan 60-70 kilo civarında, sırf kastan oluşan, köpek değil alenen canavar. havan kime ? arkadaş ben böyle bişey görmedim. çük kadar boyuyla inletiyor ortalığı. lan bir de sürekli, durmaksızın havlamıyorlar mı, harbiden deliricek gibi oluyor insan.