Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. antakya'da bulunan ilginç mozaik

    sonunda hakiki atalarımıza ait bir şeyler buluyoruz. sikmişim neo-ottomanları benim atalarım aha bunlar.

    ek. sakın bana o tarihlerde anadolu'ya daha gelmemiştik bıdı bıdısıyla gelmeyin.

  • 2. nusaybin'in dümdüz edilmesi

    adamlar nusaybin'de binanın içine 1 ton bomba koymuş, keşif için binanın içine asker girince havaya patlatıyorlar, şehit olanlardan patlamasının etkisiyle insan vücuduna benzer parçası kalmıyor ve bunu yapan adamlara karşı insan haklarını çiğneyemezsin deniyor.

    (bkz: siker misin sabaha mı bırakırsın)

    içinde 20 tane pkk'lının bulunduğu binaya tankla top atışı yapınca insan hakları, keşif için binanın içine giren askeri-polisi patlatınca özgürlük için öyle mi?

  • 3. tatil için antalya kaş'ı tercih etmek

    kaş mı? dünyanın en iğrenç yeri.

    bir kere 5 yıldızlı otel yok. gitmek istesen duptıs duptıs yapan kulüp yok. denizi iğrenç sırtı kabuklu deniz kaplumbağalarıyla dolu ve bunlar erkeklerin pipilerini kadınların nipıllarını ıssıran gerçek birer canavar. restoranlardan bahsetmiyorum bile, çünkü ne mekdanız ne de burger king var.

    tüm tatilcilerimizi bodrum, çeşme, kemer falan gibi nezih tatil yörelerine davet ediyorum. kaş'ı, olduğu gibi iğrenç bir halde bırakın lütfen.

    teşekkürler.

  • 4. lord eddard stark uçurulsun kampanyası

    bu rahatsız edici trollün uçurulması için başlatılmasını istediğim kampanyadır.

    tanımayanlar için sıçmıklarından bir demet:
    erkeğin kadın tarafından tahrik edilmeme hakkı
    ben solcu ateistim diyene hayır dincisin demek
    cuma namazına gitmenin yasak olduğu yıllar
    kılıçdaroğlu'nun beyin yakan mega projesi
    başörtülü kadınların sürekli hakarete uğramaları
    türkiye'deki muhaliflerin düşük iq'suna katlanmak
    abi bizi öldürecekler mi (bkz: ibi bizi ildirciklir mi) en çok buna güldüm
    kemal kılıçdaroğlu'nun başörtüsünü yasaklatması
    berkin elvan hakkındaki entry'si (bkz: #57495731)

    örnekler çoğaltılabilir ama vaktim yok. şimdiye kadar uçurulmamış olması bile şaşırtıcı.

    özgürlükçüler için edit: neyin özgürlüğünden bahsediyorsun? özgürlük verince ne olduğunu gördük. ortalık 1984'e dönmüş, tv'yi açıyorum bu kafa, gazeteyi açıyorum bu kafa, devlet dairesinde bu kafa, üniversitede bu kafa, nefes alabildiğimiz bir ekşi var burada da her gün onlarca kişinin laf anlatmaya çalıştığı bu sıçmıklı kafayı görmek istemiyorum, ben özgürlük istiyorum asıl.

    edit 2:
    1. uçurulup uçurulmaması önemli değil. ben amacıma ulaştım, konuya dikkat çektim ve farkındalık yarattım. ne kadar çok insan bu kişiyi mallara eklerse, ne kadar çok insan bu kişinin açtığı başlıklara itibar etmeyi, yukarı taşımayı bırakırsa, ne kadar çok insan bu kişinin entry'lerini şikayet ederse benim için kardır.
    2. antitez üretemiyormuşuz da ondan böyle yapıyormuşuz. sen açtığın başlıkların altına girilen entry'leri okumuyorsun herhalde, yediğin ayarın haddi hesabı yok. tezlerin de tez olsa hani. baştan aşağı dezenformasyon, cehalet, kurgu, propoganda, tahrik, iftira. en ufak zeka pırıltısı yok.
    3. görmek istemiyorsam engelle diyenler: işte asıl o zaman deve kuşu gibi kafamı kuma gömmüş olurum. benim görmemem çözüm mü? sahip olduğumuz şeyleri sahiplenmediğimiz için başımıza geldi bunlar. bırakınız konuşsunlar, bıraknız yapsınlar, onların da hakkı diye diye bu hale geldik. sen hafife aldığın için bunlar yönetiyort seni. ondan sonra da karşımıza geçip gerine gerine yasama bizde, yürütme bizde, yargı bizde dediler. medyanın önemini anladılar, medyayı ele geçirdiler. sosyal medyanın önemini anladılar, şimdi sıra sosyal medyada. bunu göremiyor musunuz gerçekten? adamın entry'lerindeki detaylara ve atv'den fırlamış kurgulara bakar mısınız mesaisi işi gücü olan sizin bizim gibi bir insanın elinden çıkmışa benziyorlar mı?
    siz böyle tatlı tatlı konuşuyorsunuz da bunlar moderatör olsa en hafif muhalif entry'niz için uçurmaz mıydı sizi? 13 yıldır tanıyamadınız mı? gezi'de başınıza gelenleri ne çabuk unuttunuz?

  • 5. erkeğin kadın tarafından tahrik edilmeme hakkı

    erdek körfezine bile hallenen dincileri göstermiştir. ördek olmasın?

    başlık başa kaldı diye mesaj atanlar var. başlığı açan çoğu kişinin mallar listesinde olan vasat troll lord eddard stark a ait. o yüzden görünmüyor olabilir.

    başlığın ilk hali de bu şekildeydi (bkz: erdeğin kadın tarafından tahrik edilmeme hakkı)

  • 6. evrim doğruysa bugün maymunlar neden insan olmuyor

    maalesef hala inatla sorulan bir türlü cevabından tatmin olunamayan soru. elbette bunun en büyük sebeplerinden biri evrim denen doğa yasası ile bu doğa yasasının çalışma mekanizmasını çözmeye çalışan evrim teorisinin aynı olmadığını bir türlü kabul etmemelerindendir. bunun yanı sıra insan türünün zaten hali hazırda 260 türden oluşan maymunlar üst sınıfına ait olduğunu bilmemelerindendir. tane tane size neden şimdiki gorillerin, şempanzelerin ve diğer türlerin insan olamayacağını anlatalım.

    öncelikle evrim neden doğa yasasıdır. kim ilan etti. 1953 yılında dna modellemesi geliştirildi. dna 1953 yılına kadar ayrıntılı olarak bilinemeyecekti. ve nihayetinde 1992-1996 yıllarında ilk genetik harita çıkarılacaktı. 1996 yılı sadece genetik haritanın çıkarıldığı yıl değildi. gen haritalarında ortaya çıkan sonuç insanın hayal gücünü zorlayacak nitelikteydi.

    küf mantarından, yosunlara, meyve sineğinden, halkalı solucana, timsahtan fillere ve farelerden insanlara kadar bütün yaşam formları bir şekilde aynı dna kodlarını barındırmaktaydı.

    yani evrimi bize kanıtlayan şey "dna" dır. evrim yok demek dna ve genetik bilimini hiçe saymaktır. peki genetik bilimi genom haritası karşılaştırmasında ne çıkardı. türümüzün gen uyumluluk yüzdeleri.
    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/gene/646021

    homo neanderthalensis (neandertal insanı): %98-99, pan troglodytes (şempanze): %86-98 , pan paniscus (bonobo): %88-96 , canis familiaris (köpek): %86-90 ,bos taurus (sığır): %75-87 , mus musculus (ev faresi): %70-85 , rattus norvegicus (sıçan): %72-87 , gallus gallus (tavuk): %57-68 ,danio rerio (zebra balığı): %74-78 , arabidopsis thaliana (turpgiller'den): %50-65 ,oryza sativa (pirinç): %45-62 , drosophila melanogaster (meyve sineği): %37-45 , anopheles gambiae (sivrisinek): %36-44 , magnaporthe grisea (pirinç mantarı): %32-36 , neurospora crassa (ekmek mantarı): %31-35 , narcissus sp. (nergis): %25-35 , chlamydomonas reinhardtii (su yosunu, alg): %25-35 , caenorhabditis elegans (yuvarlak solucan): %24-28 , saccharomyces cerevisiae (ekmek mayası): %21-24, kluyveromyces lactis (kluyveromyces mayası): %21-24 , eremothecium gossypii (mantar): %18-22 , schizosaccharomyces pombe (fisyon mayası): %14-18 , plasmodium falciparum (plazmodyum): %1-5

    bu yüzdeler tek başına şu anlama gelir. bütün türler yüzdesel oranlarla değişecek şekilde birbiriyle akrabadır. yani aynı gen havuzundan çıkmıştır. yani aynı atalardan gelmiştir.

    gelelim. ortak ata mevzusuna. maymunlar üst sınıfında yer alan türümüz şempanze ile aynı ortak atalara - bakın altını çiziyorum ataya değil atalara- sahiptir. ama farklıyız. elbette farklı türleriz. türleşme nedir. türleşme deneyi var mı?

    türleşme ise (eşeyli canlılar için) bir canlı türüne ait iki popülasyonun birbirinden üreme bakımından tamamen yalıtılmışsa gerçekleşen olaydır. türleşme deneyine geçelim. deneyimizi gerçekleştiren kıymetli bilimcimiz diane dodd, (dodd, d.m.b. 1989. “reproductive isolation as a consequence of adaptive divergence in drosophila pseudoobscura”. evolution 43 (6). s. 1308–1311.)

    drosophila pseudoobscura türü meyve sineklerini maltozlu ve glikozlu besin bulunan iki ortama ayırmış, uzun döllerin sonrası tekrar bir araya getirdiğinde maltoz sindirmeye ve glikoz sindirmeye adapte olmuş sineklerin birbirleriyle daha az çiftleşebildiklerini, yani üreme yalıtımının oluştuğunu gözlemlemiştir.

    bu gözünüzün önünde tanık olduğunuz yapay seleksiyonlu bir evrimdir.

    insan türünün türleşme basamakları nedir. üst sınıfımız primatların 65-55 milyon yıl arasında paleosen dönemde ortaya çıktığı , hominidae ailesi veya büyük insansı maymunlar, 15-20 milyon yıl önce miyosen dönemde hylobatidae (gibongiller) ailesinden ayrıldığı tespit edilmiştir. yaklaşık 14 milyon yıl önce ponginae veya orangutanlar hominidae ailesinden ayrılmıştır. goril ve şempanze ata formlarının da homo cinsine giden soy hattından 5-6 milyon yıl önce ayrılmış, homo cinsi (yani insan türleri), bundan 2.3 ile 2.4 milyon yıl önce afrika'da hominini ve australopithecine türlerinin son ortak atasından evrilmiştir.

    görüldüğü üzere 55 milyon yıllık bir süreç. hep örneklediğim gibi. sen kurttan fino yapalı 50.000 yıl oldu. 55 milyon yılın neler yapabileceğini zihninde canlandır.

    tek biz mi evrildik yani?

    hayır. bizimle birlikte tam 12 insan türü daha evrimleşti (bkz: 59270324) ama toba faciası gibi büyük kitlesel yok oluşlardan önce iki tür çıktı. homo neandartel ve homo sapiens. neden homo neandertali söylüyorum. çünkü biz asya ve avrupada yaşayanlar homo sapiens değilliz.

    genetik bilimi bu bölgede yaşayan bizlerin gen havuzunda homo neandartel geni buldu. yani biz iki türün kırmasıyız. homo sapiensler afrikadan gelenler.

    ama bir tek biz zekiyiz. aslında onlar da zeki. sadece zeka kapasitemiz farklı. bunu daha iyi anlatmak için en yakın akrabamız olan şempanze türleriyle ortak davranışlara bakalım.

    evrimsel olarak en yakın akraba türümüz olan adi şempanzelerin (pan panispicus) tehdit altında önde yetişkin erkek ve kadınlar, arkada gençler olmak üzere güvenlik hattı oluşturdukları gözlenmiştir. bolluk dönemlerinde makaklarla dahi çocuklarının oyunlar oynadığı, yaprak içinde av eti ikram ettiği gözlenen şempanzelerin, kuraklık dönemlerinde hırçınlaştıkları belirtilmiştir. bu dönemlerde avcılık yeteneği sergilerler ve kurdukları tuzaklarla büyük ve vahşi hayvanlar yakalayabilirler. hatta makakları dahi avlayabilirler. ancak en zor kurak günlerinde bile avlarını “yakın dostları” ile paylaştıkları bilinmektedir.

    https://www.youtube.com/…&v=-80ifjmnxa8&app=desktop

    üstteki videoda bir yavru şempanzenin ilk adımlarını atarken annesinin yardımcı olmasını izleyebilirsiniz.

    dişi şempanzeler yavrularını yanlarından çok az ayırırlar, sekiz yaşına kadar büyütürler ve yaşadıkları gruba kazandırırlar.

    peki neden onlar şu anda insan olmuyor. çünkü insan biziz. evrim denen doğa yasası çatallıdır çizgi değil. ve tabiki homojen değildir.

    bir adi şempanzenin insan olması demek türleşmesi demektir. yani siz neden aslan kedi'ye dönüşmüyor diye soruyorsunuz. çünkü o aslan ve o kedi. yabani kedi aslanla evrim çizgisini milyonlarca yıl önce ayırdı.

    biz de şempanzelerle.

    özetle biz maymundan gelmiyoruz. biz bir maymun türüyüz.

    peki biz olmasaydık başka bir cins maymun insan olur muydu? hayır. insan olan biziz. soru yanlış. doğru soru şu: başka bir cins maymunun bize yakın evrim geçirmesi mümkün mü?

    bu soruya türümüzün evrimini bonobo üzerinden anlatarak gidelim.
    çok enteresan bir tür bonobo. kahkaha atabiliyor. birbirleriyle sesle iletişim kurabiliyor. ve en önemlisi taşı sivriltip alet yapıyor ve bununla sert meyveleri soyuyor. hatta kayıtlara geçmiş bir vukuatları bile var, maymun kendisine verilen taşı sivriltip yanına gelen bilim adamına sürtüyor. bak saldırmıyor uyarıyor. http://www.dailymail.co.uk/…ke-human-ancestors.html

    bonobo'lar iki ayakları üzerinde dik olarak yürüyebiliyorlar.

    haydi şimdi biraz ileri gidelim. insan dediğimiz maymun türünü yok edelim ne dersiniz zamanda yolculuğa hoş geldiniz

    insan türü savaş haline geçiyor. füzyon, fisyon her tür teknolojiyle birbirine saldırıyor. dünya savaşı patlak veriyor. ve insan türünün nesli tükeniyor.

    muhteşem bir radyoaktif dünya. gökyüzü göktaşı düşmüşcesine kararmış. bu dünyadaki dengeyi de bozuyor. ağaçlar ölüyor. ağaçlardan beslenen otoburlar azalıyor, etoburlar da azalıyor. azalan ormanlık alanda bonobo maymunu. tırmanacak ağaç yok. sürekli iki ayağının üstünde durmak zorunda ki yerden gelecek tehlikeleri görsün. tabi boyunun uzun olması büyük avantaj. bir yırtıcı yaklaşıyor. boyu diğerlerine göre uzun bonobo bunun daha erken fark ediyor ve daha evvel kaçmaya başlıyor, en geç fark eden ve boyu kısa olan bonobo yem oluyor.

    boyu uzun bonobo diğer bonoboyla çiftleşiyor. yavrulardan biri diğerlerine oranla bizim uzun bonoboya çekiyor ve uzun boylu oluyor. sonra yine yırtıcı. boyu kısa olan bonobo'ların sürüye oranla sayıları azaldıkça uzun olanlar uzun olanlarla çiftleştikçe boyları uzun olanların sürüdeki sayısı sürekli artıyor.

    peki beslenme? birlikten kuvvet doğar. bonobo'lar zaten sosyal. kemikleri sivriltip ufak hayvanları öldürüyorlar. hadi filmi 3.000 yıl ileri saralım... bakın bizim bonobo sürüsü orada.

    o da ne zaten yapabildikleri sivri bıçakların ucuna ağaç takmışlar. anam mızrak yapmışlar ve toplu halde avlanıyorlar. az olan besin zinciri birbirlerine muhtaçlığı getirmiş. ama atmosfer iyileşiyor. dünya kendini iyileştiriyor. o bu arada bonobo'larımızın boyu iyice uzamış. kısa boylular tamamen tükenmiş. daha mı az tüyleri var onların. evet. daha az. daha az tüyü olanlar vücut sıcaklıklarını daha rahat düşürebildikleri için sera gazı etkisinde olan dünyada daha avantajlı olmuşlar. fazla tüylüler ölmüş. az tüylüler ise birbiriyle çiftleşmiş.

    vay.. yüzleri hariç baya bize benzemişler. hadi daha da hızlanalım. bu sefer daha iyi bir atlama yapalım. aradan 500.000 yıl geçsin..

    o da ne? bizim bonobolar bildiğin tarım yapıyor. anammmm.. kendi yiyeceklerini bilem üretmişler. köy mü o? zaten alet yapabiliyorlardı. normal.. bir de köpekleri yanlarına almışlar... oooo.. mirasımıza sahip çıkıyorlar.. ok mu o? anam ok yapmışlar. 500.000 yılda mızraktan oka geçiş. yaşam koşulları işte. sen nelere kadirsin..

    doğa anca kendine gelmiş. silkinmiş... bir dakika bonobolar zaten iletişim kurabiliyordu ama bu sefer farklı sesler çıkarmaya da başlamışlar, işaret diline benzer bir dil var sanki. iletişim kanalları genişlemiş. bu düpedüz konuşma.. hadi süper atlama yapalım tam 5 milyon yıl sonra...
    inanamıyorum.. binalar yapmışlar.. araba.. motoru bulmuşlar... toplu halde bir yere giriyor genç bonobolar.. sanırım burası bir okul..

    hadi yaklaşalım..

    bakın bir bonobo ayağa kalkıyor sanırım bir şey söyleyecek..

    - ben makat maymunundan gelmiş olamam yaeeeeeee...

    iş bu yazı bu konu hakkında dağınık yazılarımı meraklılarına tek çatı altında sunmak için yazılmıştır.

  • 7. göğüslerine bakılmış gibi yapan kadınlar

    elimde olmayan nedenlerden dolayi hemen her milletten kadinla bir arada vakit gecirme durumunda oluyorum, iclerinde bir tek turk kadinlarinda bu trip var.

    diger hicbir kadin birileri onun goguslerine bakmis gibi birden insanlarin gozlerinin icine baka baka hepiniz beni taciz ediyorsunuz amk edasiyla ustunu goguslerini kapatmak icin yukari dogru cekistirip durmuyor. bir tek bizim kadinlarimizda denk geliyorum hep.

    ulan bakmadik, bakan da yok, ne ayaksin insani strese sokuyorsun abuk subuk triplerinle de diyemiyorsun o anda, ortamda oldugun surece kadindan baska herseye bakiyorsun ister istemez bir daha kadinin tarafina bakamiyorsun.

    baska memleketlerin kadinlari gogusleri o veya bu nedenden dolayi kiyafetin disina bile ciksa siradan bir tavirla iceri alip kimseye tacizci muamelesi yapmadan gayet dogal idame ettiriyorlar sureci oysa.

    herkese tacizci, sapik muamelesi ile kendisini de surekli taciz edilen nadide korunasi bir varlik gibi algilamak nereye kadar...

  • 8. liv tyler

    (bkz: liv tyler)- (bkz: arwen)
    (bkz: cate blanchett)- (bkz: galadriel)

  • 9. bakire olmayan hatunla evlenmek

    "genişlik gerektirir" diyebilmek için öküzün önde gideni bayrak sallayanı olmak gerekir..

  • 10. toprak uğrunda ölen varsa vatan yoksa tarladır

    milliyetçilik cehaletle doğru orantılı.
    evet böyle iddia ediyorum.
    sadece bir cahil
    toprağı, taşı, atı, boku kutsallaştırabilir.
    sadece bir cahil ölen çocuğunun ardından
    "vatan sağolsun,
    bir oğlum daha var feda olsun."
    vb sapık, sadist fikirlere sahip olabilir.

    ben o toprağa hergün sıçıyorum.
    ister vatan deyin
    ister tarla.

    evet ben vatansızım sizi anlamıyorum.
    siz mesaj atmadan ben itiraf ediyorum.

  • 11. survivor 2016

    atakan: eğer ezgi'yi yazarsan bayrak açmış olursun bana

    semih: istediğimi yazarım kardeşim!

    atakan: semih arıza çıkıyor

    semih şu diyalogta şampiyonluğunu ilan etmiştir.

    konu kilit!

  • 12. hüsnü çoban

  • 13. izmir itfaiyesi'nde çalışan kadın erler

    bunları görüp de evde yangın çıkarmasalar bari.

    (bkz: eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek)

  • 14. cem yılmaz'ın cenazede gülmesi

    muhtemelen milletin taktığı kaynak gözlüklerine gülmüştür.

    ben de gülüyorum dostlar kimse kızmasın.

    cenazeye 42 inç tv boyunda güneş gözlüğüyle gidip artistlik yapan değil de gülen mi kabahatli oluyor?

  • 15. beşiktaş

    akhisar-beşiktaş maçına cüneyt çakır, trabzon-fener maçına bülent yıldırım atanmış. bu demek oluyor ki artık son kozlarını oynuyorlar, son çırpınışlar...

    hakem atamasından sorumlu kişi aziz yıldırım'ı yanına çağırıp eline kalem kağıt verse, ''şu iki maçın atamasını sen yap'' dese inanın şu iki ismi yazar. hatta ''bu isimler biraz ağır oldu, benim yazdığım anlaşılır dur bari birini değiştireyim'' der. buna rağmen hakkını arayan beşiktaş taraftarıyla ''ağlamayın, eziktaş'' diye dalga geçiyor bazı kahpenin artıkları. kırk yılın başı bir canları yandı ivan bebek diye ağlaya ağlaya geziyorlar, bir aydır gözyaşları kurumadı. 2004 yılında samsun maçıyla başlayan süreci bunlar yaşasa neler yaparlar inanın kestiremiyorum. bilmiyorlar arkadaş bilmiyorlar, daha önce canları hiç doğru düzgün yanmadı, ayak oyunlarıyla şampiyonlukları hiç ellerinden alınmadı, emekleri gasp edilmedi.

    ulan biraz empati be! düşünün birkaç zaman sonra bir maçınıza ivan bebek atanırsa nasıl tepki verirsiniz? olgunlukla mı karşılarsınız, isyan etmez misiniz, hakkınızı aramaz mısınız! inşallah bu gerçek olursa, isyan eden fenerlilere büyük bir zevkle ''ezik-ağlak'' diyeceğim.

    gerçekten beşiktaş'ın hakkı kimsenin yanına kar kalmıyor. ister buna ilahi adalet dersiniz isterseniz de karma dersiniz. beşiktaş battığında ''menemenciler, komidin'' diyenlerin şimdi halini görün, feda ile alay edenler bugün bilezik satıyorlar. gelen geçen tokatlıyor, galatasaray adının ağırlığı olmasa küme düşerlerdi o derece rezalet durumdalar. avrupa'dan da dehlediler ama zerre acıyorsam namerdim. bin beter olsunlar. beşiktaş'ı para uğruna yarı yolda bırakan futbolcular saçmasapan takımlarda üç kuruşa oynuyorlar. herkes ektiğini biçecek arkadaş!

    biz de yüzümüzün akı alnımızın teriyle sahada işimizi yapmaya devam edeceğiz evelallah. maddi manevi biraz daha toparlanalım; ayak oyunu neymiş, dolap çevirmek neymiş hepsinin hesabını soracağız. haramilerin saltanatını yıkacağız!

  • 16. 22 nisan 2016 yeni akit'in tuvalet kağıdı haberi

    bu dincilerin işleri güçleri göt ile amk. ya erkek çocuklara hallenirler ya da tahareti dert edinirler. nereden geliyor bu kıç sevdası anlamıyorum ki.

  • 17. ben solcu ateistim diyene hayır dincisin demek

    history

    when walt disney was in the process of creating mickey mouse, he suggested the name of his new character to be mortimer mouse. however, his wife, lillian disney, felt the name sounded too pompous, and suggested mickey, instead. years later, when developing a new short, the name mortimer was put to use for a new character, an antagonistic rival of mickey's for minnie's affections. mortimer only appeared in the cartoon "mickey's rival" and was never seen in animation again until 2000, when his popularity skyrocketed and landed him roles in several mickey mouse related material.

    since then, in most of his appearances, mortimer's voice has been provided by maurice lamarche, which is said to be an exaggerated impression of comedian jon lovitz.

    characteristics

    design

    mortimer is essentially a taller version of mickey mouse, and seems a bit more human-like. unlike his rival, mortimer has whiskers, perhaps referencing how he has a ratlike persona. he has feet the size of goofy's. unlike most of the other mouse characters, however, you can see two large teeth close together, like a rat. he is usually wearing jeans and a shirt, but sometimes he also wears a hat.

    personality

    he is said to be minnie's ex-boyfriend and she possibly left him due to his nature. he is very arrogant and rude, the total opposite of his rival. while he claims he loves minnie very much, he shows to be incredibly selfish as seen in the cartoon "mickey's rival" where he leaves minnie to be attacked by a bull that he provoked. not only that, he attempts to flirt with any female character on screen which might also indicate the reason the relationship between him and minnie was abolished. also, mortimer can be rather sexist as seen in "mickey's rival returns" where he feels that minnie is only a prize to be won.

    ınterestingly, a different side of mortimer was showcased in the cartoon mickey's mix-up, where mickey accidentally sent a heartwarming fax to mortimer (which was actually meant for minnie) having mortimer believe mickey wanted to make amends, which he immediately agreed to. this shows that, perhaps, mortimer does hold a softer side, and wouldn't mind becoming friends with mickey if the latter also wanted to let bygones be bygones. however, this softer side was never revealed again, due to either mickey revealing the truth about the mix up, infuriating mortimer, or more likely because the entire thing was used as a comical gag.

    aside from his cocky and sexist attitude, mortimer proves to be, time and time again, rather intelligent and crafty. he's, on many occasions, managed to manipulate mickey into a scheme that'd end in the downfall of his relationship with minnie. for instance, in big house mickey, mortimer managed to fool the town's government into arresting mickey. ın mickey and the culture clash, he manipulated mickey into believing minnie desires a more sophisticated boyfriend, resulting in the mouse changing his persona to the point where minnie believes he's out of her league, leaving her in the hands of mortimer.

    (bkz: tecavüz edene kadar dinci ettikten sonra solcu)

    kimse solcu olana neden solcusun demiyor, olay din kisvesi altında her türlü boku yedikten sonra yakalanınca solculara suçu atmak için yapılan katakulli!
    edit: şaka maka ikidir bu herifin başlığına yazıp duruyorum. bu ben de engelliydi ne ara çıktı bilmem ama başlığın bunun olduğunu anladıktan sonra yapılacak en güzel şey ona aynı ciddiyet ile karşılık vermek

  • 18. askerde çay içilen demir bardak

    çok elit bir bardaktır. ailem ve aile dostu gibi şahsiyetler ziyaretime gelince bende çarşı iznine çıkmıştım. neyse aile dostumuz askerlik yaptığım yeri bildiği için ve zengin bir şahsiyet olduğu için bizi elit bir yere götürdü.

    fiyatların tebeşirle yazıldığı, tabak yerine tahtanın geldiği elit görünümlü bir yer. neyse dedim bir hamburger yiyek tek anladığım şey oydu. neyse getirdiler hamburgeri yanında da askerde kepçeyle çayı doldurup içtiğimiz demir bardak. bildiğin bizim bölükten aşırmış ibneler. lan dedim menünün yanında çay mı vardı derken içine baktım patates var. üstüne baharat felan atmışlar. demek böle fark yaratıp geçiriyorlar insana. askerliğini bedelli yapanlar da işte böle mekanlara gidip ne kadar elit bir yer diye içinden geçiriyordur.

  • 19. 23 nisan 2016 aşırı sevimli deniz kuvvetleri klibi

    30 küsür yaşında adamım, ayrıca deniz kuvvetleri personeliyim. klibi izlerken resmen hüngür hüngür ağladım. atatürk'ün bıraktığı mirasa ve şimdiki haline baktım baktım ağladım. zaten en son devreye giren barış manço da işin fatality'si oldu.

    anasını siktiniz caanım ülkenin orospu çocukları. iki tarafta da yatacak yeriniz yok.

  • 20. süs köpeği özgüveni

    çocukluğumdan beri hayvan beslerim (eskiden köpek, şimdilerde ise kedi) ama ben şu süs köpeklerindeki aşırı özgüven ve agresiflik olayını çözemedim yıllardır. sanki bu olay biraz, sahibine bak köpeğini al durumu gibi ya, neyse.

    çocukken, halam yaz aylarında yazlığa ufak kaniş köpeğini de getirirdi. evin demir kapısından bahçeye adımını atmasının hemen ardından, evin bulunduğu coğrafyayı sahiplenir; evde yaşayan insanlar, komşular ve etraftaki diğer hayvanlara gider yapmaya başlardı. ama öyle böyle gider değil.. boy-kilo farkından bağımsız bir gider. köylülere, köylülerin büyükbaş hayvanlarına, o büyükbaş hayvanları koruyan sivas kangallara. hatta bırak hepsini, bir keresinde kendi sahibine gider yapmış ve halamı ısırmıştı.

    bazı köpek sahipleri, köpekleri tehlikeli/agresif olmasına rağmen, onların tehlikeli/agresif olmadığını düşünür. buna körü körüne inanmış, şartlı koşullanmışlardır sanki. ben buna çocukken karabaş sendromu derdim. zira bir zaman sonra köpek, sahibinin üzerinde öyle bir dominantlık kurar ki, ne yaparsa yapsın, sahibi onun yaptığı her agresif hareketi şirinlik, oyun olarak görmeye başlar. bakın dikkat edin, etrafta çok vardır bu tarz köpek sahiplerinden.

    - ısırmasın ?
    + aaa yok! hayatta ısırmaz benim oğlum.
    - e dişlerini gösteriyo ?
    + yok yok. insanları öyle selamlar o.

    yalanlarını yiyim hala ya! selamlamaymış. yani çok afedersin her sike havlayan, bulduğu her fırsatta kovalamadık canlı bırakmayan köpeğin selamlama şekli bu öyle mi ? halam da karabaş sendromuna yakalanmıştı senin anlayacağın. o köpek deniz kıyısına indiği zaman, sahildeki bütün çocuklar evine kaçardı resmen. hayır bildiğin ısırma amacıyla kovalardı. denize kaçardık, denize de girerdi puşt. ha bi yerden sonra su boyunu geçer sike sike geri dönerdi de, çocukken bünyede yarattığı o ısırılma korkusu yeter de artardı bile.

    günlerden bir gün, bizimkisi yine tersinden kalkmıştı. gözümün önünde cereyan etti olay, net hatırlıyorum. sabahları köylüler büyükbaş hayvanlarını tatil beldesinin tepeliklerine, ormanlık alanlarına götürürdü otlatmak için. bizim artist kapıdan çıktı, yukarıda bahsettiğim sivas kangal'a gider yapmaya başladı yine. o güne kadar o köpek onu hiç sallamadı, hatta çoğu zaman uzaklaştı ondan. sivas kangallar köpek familyasının ağır abileridir. eğer karşılarındaki rakibi alt edeceklerini anlarlarsa, onlara ''oğlum bak git!'' tadında yaklaşır ve öncelikle kavgadan uzak durmaya çalışırlar, sabırlılardır. ama sabrı tükenmişti.

    detaylara girmiyim, bizimkisi inleye inleye bahçeden içeri girdi. işte o günden sonra o aşırı özgüven dolu, alayına gider yapan köpek gitti, yaşı bir dede sükunetiyle etrafında olan bitenleri izleyen bir köpek geldi. çalıştığım yerin sahibinin kızında da var bir tane bu tarz bi köpek. adını bilmiyorum da, fabrika'nın bekçi köpeklerinden bir tanesinin cinsinin rottweiler olduğunu biliyorum ve her geldiğinde özellikle ona gidip atarlanıyor. lan bırak fabrikayı, yazılığı falan. sokakta tanık olduklarım da böyle. sürekli bir havlama, sürekli bir isyan. yani cidden merak ediyorum psikolojilerini bu hayvanların.

    hayır bi de köpeklerin idrak kabiliyeti vardır benim bildiğim. lan görmüyor musun ? havladığın, gider yaptığın hayvan 60-70 kilo civarında, sırf kastan oluşan, köpek değil alenen canavar. havan kime ? arkadaş ben böyle bişey görmedim. çük kadar boyuyla inletiyor ortalığı. lan bir de sürekli, durmaksızın havlamıyorlar mı, harbiden deliricek gibi oluyor insan.

  • 21. turkcell hatlarımızı iptal ediyoruz kampanyası

    ön edit: yaklaşık on gün kadar önce aşağıdaki entriyi girdim gg gerekçesiyle silindi. düzeltip canlandırdım lakin üç gün geçmesine rağmen hala entry gözükmüyor. bilmediğim bir şey varsa haberdar edin lütfen. aynısını kopyalıyorum aşağıya.

    şimdi ben bu tür protestolara katılma şansını bir türlü yakalayamamaktan müzdaribim.

    misal;
    gezi olayları sırasında garanti bankasındaki hesaplarımızı kapatıyoruz diye bir kampanya başlatıldı, hesabım olmadığı için kapatamadım destek de olamamış oldum dolayısıyla.
    bağdat baharat'ın yüzsüzlüğü ile ilgili bir şeyler paylaşıldı, markette bağdat baharat ürünü bulamıyorum hiç. bulsam kasaya kadar gidip okuttuktan sonra aaa bu bağdat baharatmış deyip geri reyona bırakmaya gideceğim üşenmeden. dediğim gibi bulamıyorum.
    kızılkayalar'dan hamburger almayacağım diyorum, istanbul'dan çok uzak olduğum için yine destekleyemiyorum.
    buna benzer bir çok şey paylaşıldı burada. destek verememem, katılamıyor olmam hep ukte kaldı içimde.

    en son bu türkcell olayı patlak verdi, hattım türkcell değil. anneminki de değil. kardeşimi aradım, türkcell'se ona taşımasını söyleyecektim. onunki de türkcell değilmiş.
    ulan ağız tadıyla bir protesto bile edemiyoruz şunları derken telefonum acı acı çaldı. ( yok yok gırşehir yöresinden oynak bir hava benim telefon sesim)
    02167090012 arayan numara bu. 216 yı görünce yine hangi kredi kartım patlak verdi acaba diye korkarak alü diye açtım telefonu.

    kibar bir hanfendi biz falanca araştırma şirketiyiz ( hatırlayamadım şimdi) vaktiniz varsa sizinle anket yapmak istiyoruz dedi.
    sözlük yazarı olduğum için anketi çok seviyorum sizler gibi, hemen kabul ettim tabi.

    onbeş dakika sürecek dedi. konuşmayı da özlemişim madem kabul ettim. eğitim düzeyi kimlik bilgileri derken ilk etap bitti sorulara geçti.

    anketçi kız=ak
    ben=ben

    ak: daha önce hangi gsm operatörlerini kullandınız?

    ben: avea, türkcell, telsim, vodafone.

    ak: şu an hangi gsm hattını kullanıyorsunuz?
    ben: vodafone

    ak: ilerde birgün hattınızı taşımayı düşünüyor musunuz, evet hayır belki?

    ben: belki olabilir.

    ak: hattınızı avea'ya taşımayı düşünür müsünüz, evet hayır belki?

    ben: belki.

    ak: hattınızı türkcell'e taşımayı düşünür müsünüz evet hayır belki?

    ben: kesinlikle hayır.

    ak: müşteri memnuniyetini düşündüğünüzde 1 den 5 kadar operatörleri puanlar musunuz? 1 en düşük 5 en yüksek.
    avea?

    ben: 3

    ak: vodafone?

    ben: 3

    ak: türkcell?

    ben:0

    ak: beyfendi 1 ile 5 arasında bir puan vermeniz gerekiyor.

    ben: 0'dan 1 o zaman.

    ak: çekim kalitesi açısından operatörlere 1 ile 5 arasında puan verebilir misiniz. 1 çok kötü 5 çok iyi olcak şekilde,
    avea?

    ben: 3

    ak: vodafone?

    ben: 3

    ak: türkcell?

    ben: 0

    ak: beyfendi 1 ile 5 arasında bir puan vermeniz gerekiyor.

    ben:sıfırdan 1 o zaman.

    ak: güven duyma açısından öperatörleri 1 ile 5 puan arasında değerlendirebilir misiniz? 1 hiç güven duymuyorum 5 çok güveniyorum.
    avea?

    ben:2

    ak: vodafone?

    ben:3

    ak: türkcell?

    ben: 0

    ak: beyfendi 1 ile 5 arasında bir puan vermeniz gerekiyor.

    ben: sıfırdan 1 o zaman?

    buna benzer bir çok soru sordu. türkcell hepsinde sıfırdan 1 aldı tabi. bu ara her sıfırdan bir dedikten sonra onlar, hakkında taciz tecavüz iddası olan ensar vakfı'na sponsor olmaya devam ediyorlar diye ekliyorum.

    sizce gsm öperatörlerinin en büyük problemi nedir dedi.
    ben de aşırı pahalı bir de kalitesiz dedim. 4 gb internete dünyanın parasını istiyorlar, üstelik çok kalitesiz hizmet sunuyorlar dedim.

    sonra şöyle bir soru sordu, soru sayesinde anladım ki anketi türkcell yaptırıyor:
    son zamanlarda türkcell ile ilgili olumsuz bir haber duydunuz mu?

    ben: evet duydum, tecavüzcülere sponsor olmaya devam ediyorlar.

    vakit ayırdığım için teşekkür etti, verdiğim bilgileri operatörlerle paylaşmalarında bir sakınca olup olmadığını sordu. ben de paylaşın özellikle de türkcell'e paylaşın dedim.
    son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı dedi. dedim türkcell'i sevmiyoruz. ekledim dedi. hoşçakalın deyip kapattı.

    telefonu kapadıktan sonra nasıl ferahladım bilemezsiniz. sonunda olmuştu işte, ben de bir kampanyaya dahil olabilmiştim.

    eğer ordan aramasaydılar aklımdan trabzonlu bakkalın kampanyasına dahil olmak geçiyordu artık. düşünün ne kadar düştüysem.

    evet bir bakkaldaki tüm coca cola'ları alıp hepsini yere dökecektim.

    gg lik bir durum yok. türkcell sponsorluğa devam edeceğini açıkladı. tecavüz sanığı 500 küsür yıl ceza aldı. ( oldu bittiye getirilip vakıfın aklanmaya çalışıldığını görüyoruz tabi)

    memnun değilim türkcell'den kullanmak da istemiyorum. müşteri olarak bir ürün ile ilgili fikrimi söylemek de en doğal hakkım diye düşünüyorum.
    herkese türkcell'siz güzel günler diliyorum.

  • 22. üniversite öğrencisi iticiliği

    bu eleştiriyi yapana cahil, kompleksli felan denmiş. ne kadar kolay eleştirilme sebebini bulmak. "onlar okuyamadı, ondan beni eleştiriyor".

    hayır, elestiriliyor ve itici bulunuyorsun, çünkü pissin. sorumluluklarını reddetmeyi marifet biliyorsun.

    bir insan, sorumlulugu altında olan evin faturalarını kasten ödemeyişini güldürü unsuru olarak görüyorsa, yıkanmamış bulaşıklar nedeniyle kokan mutfağını kendine yedirebiliyorsa, içtiği beş liralık birayla çekindiği fotonun altına: "bu şehir bu gece bize emanet kardeşim" yazıyorsa, beraber olduğu kadının ardından, "baba karıya tam bu yatakta beş saat pompa yaptım" deyip, hergun menemen yiyişini öve öve bitiremiyorsa; babasının işçi haliyle kazandıp oğluna yolladığı 1000 lirayı düşünmeyip, "okul bi sene uzasın" kafasıyla sınava girmiyerek sabaha kadar batak atıyorsa, o herif iticidir güzel kardeşim.
    hele bunu; "üniversitede öğrenci hayatı böyle yaşanır" genel kabulüyle yadsıyorsa çok daha iticidir.

  • 23. gökdeniz karadeniz

    adam 36 yaşında, 9 yıldır rusya'da üst düzey top oynuyor, hala daha takımını sırtlıyor, bu sezon 22 maçta 7 golü var ve kulübü sözleşmesini 2018'e kadar uzattı, 38 yaşına kadar top oynayıp efsane olarak ülkemize gelse kimse ismini bilmeyecek, resmen kimse adamın haberini yapmıyor..

  • 24. 22 yaş üstü kızların %90'ının delik olması

    heh şimdi bunu bana sorun. ulan frida madem evrim var bu şerefsizler neden insan olmuyor. vallahi bir bunu açıklayamam.

  • 25. gelmiş geçmiş en iyi hırsız

    herkesin aklından geçeni yazıyorum;

    (bkz: rte)

    sinir 20 km, kacarim soruşturma açılırsa. kanzuk haber ver lan bilgilerimi isterlerse.

  • 26. konuşmayarak cool olduğunu sanan insan

    inan'ı tanımıyorum ama çok ayıp ediyor kendisi.
    kaçıranlar ve yeniden izlemek isteyenler için: http://fs5.directupload.net/…es/160422/fj9hievg.jpg

  • 27. ucuz yurt dışı tatili rehberi

    yurt dışında tatil yapmak isteyen ve "para da biriktiremedim bu sene" diyerek bu isteğinden cayanlar için hazırlanmış rehberdir.

    efendim müsade buyrunuz 2016 turizm krizi'ne su veren itfaiyenin hortumunu sikmek yerine yangına körükle giden biri olayım. işbu giri, yurt dışına çıkıp ucuza tatil yapmanın püf noktalarını anlatmaktadır.

    öncelikle yurt dışı kavramından başlayalım. her nedense yurt dışı tatili denince akla gelen 3-5 tane ülkenin bilindik şehirleri oluyor. bunlardan başlıcaları paris*, roma*, amsterdam*, barcelona*, ve viyana*. eğer hesapta "baba bu sene de roma'daydık yeaa" demek yoksa, bilin ki bunlar yurt dışında tatil yapılabilecek sadece bazı yerler. ve emin olun, hayvan gibi turist çektiği için otellerinden restoranlarına kadar tek amaçları size giydirmek olacak. bi' nevi bizim bodrum otelleri gibi.
    bu yüzden, rotamızı "avrupa'nın önde gelen şehirlerinde tatil" yerine, "ucuz ve eğlenceli tatil"e çeviriyoruz. tabi tutup da "new york'ta tatil" de demeyeceğim. yine avrupa. ama daha nezih yerler.

    pasaport
    bir tane edinin. artık lütfen edinin. 10 yıllık çıkartın. son çıkan yasaya göre 25 yaş altı öğrenciler defter bedelinden de muaf tutuluyor. değilseniz de 600 tl civarına 10 yıl boyunca size özgürlük sağlayabilecek bir araç.

    sadece tatil için de değil. diyelim linkedin gibi bir sitede yurt dışında konumlanmış bir şirkete başvuru yaptınız ve sizi görüşmeye çağırdılar. adama "ama benim basabortum yog ki" mi diyeceksiniz? demeyin. gidin bir tane alın.

    vize
    pasaportu olanların da gözünde en fazla büyüyen şey bu. biraz uğraştırıcı bir süreç, evet. ama artık turistik vize için konsolosluğa gitmenize gerek yok. vfs global isimli şirket çok daha hızlı ve zahmetsiz biçimde işlerinizi halletmekte. gidip şahsi başvuru yapıyorsunuz, onlar belgelerinizi işleme koyuyor, sonuçlanınca da size ulaşıyorlar.

    burada birçok kişinin gözünden kaçırdığı nokta schengen bölgesi denen kavram. yani almanya'ya gitmek için yunanistan'dan aldığınız vizeyi de kullanabilirsiniz. çünkü anlaşmaya göre bu devletlerden biri bir turistin topraklarına girmesinde sakınca görmüyorsa, kalanları da görmüyor demektir.

    yalnız burada dikkat edilmesi gereken nokta, vize aldığınız ülkeye mutlaka girmeniz gerekmekte. örneğin yunanistan vizesi alıp direkt almanya'ya gitmeye kalkarsanız "hayırdır bruder, sen vize aldığın yere niye gitmedin" diye sıkıştırabilirler. buna karşın ne yapmanız gerektiğini seyahat planı bölümünde detaylandıracağım.

    vizesizlik
    unutmayın ki tüm avrupa ülkeleri avrupa birliğine dahil değil ve schengen bölgesinde değil. şu linkten türk vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamalarını görebilirsiniz. avrupa'da arnavutluk, bosna hersek, ukrayna, gürcistan, karadağ gibi ülkelere vizesiz biçimde girebiliyoruz.

    gidilecek yer
    öncelikle kendinize bir bütçe belirleyin. ama "şu kadar param var" diye değil. "son kuruşuna kadar harcayabileceğim para" diye. şahsen ben yurt dışına çıktığım vakit götü yanmış kedi gibi o ülkeden bu ülkeye dolaşmayı sevmiyorum. gittiğim yerde 3-5 gün kalayım, sağını solunu göreyim, eğleneyim, poker oynayayım, biralarından tadayım falan istiyorum.
    bu yüzden örneğin kendime 1000tl gibi bir bütçe ayırdıysam, "önce fransa, sonra almanya, oradan ver elini hollanda" demek eziyet olur. gittiğim şehirlerde en pespaye yerlerde kalmak zorunda kalırım. gerek yok.

    bu arada 1000 tl abartı değil. evet evet, sadece 1000 tl harcayarak (nööy sadece mii?? demeyin ağzınıza kürekle vururum. 3-5 günlük yol-yemek-barınma dahil yurt dışı tatilinden bahsediyorum) örneğin prag'da gayet eğlenceli 3 gün geçirebilirsiniz.
    kalacağınız yerin kalitesi - kalacağınız gün sayısı - yapacağınız aktiviteler üçlüsünün toplam faydasını maksimize etmek için aşağı yukarı 2000 tl yeterli olacaktır (yol da dahil).

    genelde yurt dışı tatili denince akla ilk gelenler arasında olmayan çek cumhuriyeti, hırvatistan, belçika gibi ülkeler orta pahalılıkta olup, hiç akla gelmeyen estonya, letonya, karadağ, slovakya, slovenya gibi ülkeler gayet ucuzdur. "nereden bilicem lan hangi ülkenin hangi şehri ne kadar ucuz?" sorusuna yanıtınız burada. tabi "ohoo kiralar çok pahalıymış abi, ne gidicem" demeyeceğinizi varsayıyıorum. asıl önemli olan yemek ve alışveriş masrafları.

    tabi ne yiyip içeceğiniz de önemli. "ben börgırcıyım abi, dünyanın en güzel yemeğini vopıra değişmem" derseniz size macaristan, çek cumhuriyeti, polonya ve ukrayna gibi sovyet rusya zamanından kalma geleneklerle devam eden ülkeleri tavsiye ederim. yok eğer "oraya kadar gittim şöyle güzel ama ucuz akşam yemekleri isterim" derseniz de yuanistan, bulgaristan, romanya, estonya, letonya ve litvaya gibi orta avrupa kültüründeki ülkeleri tavsiye ederim.

    orta ve doğu avrupada alkol her halükarda çok ucuz.

    kalınacak yer
    burada da belirleyici kriter bütçeniz. size booking.com ve hotels.com sitelerini tavsiye ediyorum. buradan en uygun fiyatları bulduktan sonra da tripadvisor'dan yorumları okuyun. şehrin göbeğinde bir yere bakmayın. ama tutup 25km uzaktaki köyün bir oteline de bakmayın. şehir merkezine aşağı yukarı 1-2 km uzaklıkta gayet uygun üç yıldızlı oteller ve lüks pansiyonlar bulabilirsiniz.

    kalite/fiyat oranı en yüksek ülkeler orta avrupada bulunuyor. slovakya, slovenya, çek cumhuriyeti civarında otel ve pansiyonlar çok pahalı değil. gidip hiltonda da kalın demiyorum ama 3 ve 4 yıldızlı otellerin gecelik ücretleri antalya, bodrum, çeşme'deki birçok otelden çok daha az.

    seyahat planı
    en önemlisi. ne gün gidilecek, ne kadar kalınacak, ne zaman dönülecek? bu konuda skyscanner en iyi dostunuz. en ucuz ay diye bir seçenek var, hangi ayın hangi günü uçaklar en ucuz, onu gösteriyor. eğer tatil yapacağınız ülke vizeyi veren ülkeden farklıysa bunu göz önünde bulundurarak bir plan yapmalısınız. yunanistan vizesiyle almanya örneğine dönecek olursak, önce yunanistan uçağına, daha sonra almanya uçağına bakmanız gerekiyor. zira pasaport memuru hans işkillenebilir "bruder, napıyon ayıptır sorması" diyebilir. demesin.

    genelde pazartesi ve perşembe günleri ilginç biçimde uçak biletleri ucuz olur. ama ola ki bir gün sonrasına daha ucuz bilet yakaladınız, onu alın. bazen gözden kaçabiliyor ama bir günlük ekstra otel masrafı aradaki farktan daha az olabilir.

    ayrıca uçak aktarmalı mı, kaç saatte gidecek, bunlar da önemli. bilet 300tl ama 18 saat 42 dakika sonra almanya'da olacaksanız tatilinizin bir gününü havaalanında harcarsınız demek.

    alışveriş ve hediyelik eşya
    eş-dost-akraba yurt dışına çıkandan bir şeyler bekler. onlara ufak çakallıklar yapın. her şehrin bir kapalıçarşı benzeri mekanı vardır. üstelik turist kazıkçısı değiller. gidin oradan buzdolabı magneti, bardak falan alın. eğer içinizden gelmiyorsa "ayıp olmasın" diye hayvan evladı gibi 3 kiloluk biblo almayın. "yurt dışına çıktın getire getire bunu mu getirdin" diye ağız bükecek olan varsa da çevrenizi gözden geçirin.

    son notlar ve kapanış
    üşenmeyin ulan! gidin pasaportla vizeyle uğraşın. uğraşın ki şu krize az destek olun. yıllarca yurt dışından gelen turistlere kazığın alasını atan esnafa haddini bildirin. "ultra süper hiper her şey dahil öyle böyle değil off" kampanyası yapıp şampuandan ek para alan otellere muhtaç kalmayın. tatile dinlenmeye gittiğiniz yerde bilmemkim mafyanın bilmemnesinin çocuğu huzurunuzu kaçırmasın.
    gezin, görün.

    bunların dışında "ben şunu merak ediyorum" diyene yardımcı olurum.

    edit: "abartı" diye mesajlar geldi. buyrun size sıfırdan bir haftalık tatil planı (27 haziran - 4 temmuz):
    3 yıllık pasaport: 425tl
    shcengen vizesi: 300tl
    istanbul-bükreş gidiş dönüş uçak bileti: 265 tl
    bükreş'te şehir merkezine 0.1km uzaklıkta konaklama bedeli: 202 tl
    ortalama bir restoranda öğlen ve akşam yemekleri (bir hafta için): 400 tl
    günde 5 bira: 138 tl
    toplam: 1730tl
    pasaport ve vize hariç: 1005 tl

    türkiye'deki tatil beldeleri için şehir merkezine yakın bir yerde 7 günlük konaklama bedeli
    bodrum'da : ortalama 900 tl
    çeşme'de: ortalama 2000 tl
    antalya'da: 1000 tl

    kim abartıyor?

  • 28. boğaziçi itü odtü mezunu başvurabilir

    adamın şirketine alacağı, istihdam sağlayacağı, karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak aylık maaşını vereceği, sgk'ya primini, maliyeye vergisini ödeyeceği personelinin mezun olduğu/olacağı okulu seçmesine devletin engel olmasıdır.

    hükumetimizin bir çok icraati gibi bu da göstermelik olacak, fiiliyata geçmeyecektir. ama dostlar alışverişte görecek, tabela üniversitesi mezununa, bak seninle odtü, boğaziçi mezununu aynı kefeye koyduruyorum artık denilecektir.

    fiiliyatta ise, hiç bir şey değişmeyecek, adam 30-40 başvuru arasından seçim yapacağına 200-300 başvuru arasından seçim yapacaktır.

    devlet babamız keşke böyle saçma çözümler bulacağına, diğer okulları bu tercih edilen okulların seviyesine çıkarmak için çalışsa. iki günlük üniversitenin rektörü/senatosu gelip de odtü'yü kınayınca, boğaziçi'ne bahane verince şişşşttt çocuğum bi haddini bil dese. ondan sonra gençlerde neden özgüven patlaması var diye kafa patlatmaya devam.

    bu kanunu çıkaran devlet baba acaba işe alımlarında uygulayabilecek mi? mesele merkez bankasına erciyes üniversitesi mezunu bir iktisatçı, hazine müsteşarlığına hakkari üniversitesi mezunu bir ekonomist, dışişleri bakanlığına istanbul şehir üniversitesi mezunu bir uluslararası ilişkilerci*, savunma sanayii müsteşarlığına kars üniversitesi bir mühendis vs.

    okullar ve bölümler tamamen sallama olarak yazılmış olup amaç yermek kesinlikle değildir. keşke odtü, boğaziçi gibi, itü gibi 10'larca üniversitemiz olsa.

  • 29. 22 nisan 2016 kilis'e 3 roket mermisi atılması

    kilis'in savaşın ortasında olduğunun bilmem kaçıncı kanıtı olan olay.

    şu hale bak...

    kilis şu bildiğiniz türkiye'ye bağlı olan il kilis. suriye'deki grupların savaştığı bir suriye toprağı değil.

    ama istikrar var. köprüler açılıyor. yollar yapılıyor. bunlar yeter size.

  • 30. yaran facebook durum güncellemeleri

    evli gamer çiftimizin erkeğinden, ilk çocuklarının doğumundan sonra paylaşılan çekirdek aile fotoğrafıyla birlikte geliyor:

    - player 3 has entered the game. hoşgeldin oğlum.

  • 31. sevgiliyle akışkanlar mekaniği üzerine konuşmak

    sevgiliyle değil herhangi bir insan evladı ile de akışkanlar mekaniği konuşulmaz. akışkanlar mekaniği üzerine konuşulabilecek bir konu değildir. beraber navier-stokes denklemi çözersin o ayrı. genel olarak mekanik üzerine konuşulacak bir şey değildir, sende bilgi varsa belli başlı noktaları belki aktarırsın ama onu da zaten en basit seviyede o da biliyordur.

    demeye çalıştığım şey şu ki fenni, matematiksel, istatiktiksel bilgi zaten net ve gereken kesinliğe sahip olduğundan üzerine tartışamazsın. hadi elli yıl öncesine gitsek bilgi bu kadar ulaşılabilir olmasa belki o anlığına masadakilerin aklına gelen bir soru üzerine beyin fırtınası yapıp bir şeylere ulaşmaya çalışması olası ama şimdi mesela dur aşkım bakayım deyip googledan çat diye buluyorsun cevabı.
    e pek muhalefetli bir konu da yok bu alanlarda, genelde çağa uyan bir konsensus var olsa olsa veri eksikliğini giderene kadar merak ve muhabbet devam edebilir. oturup da görelilikle yer çekimininin uyumunu dert edeceksen de zaten bu da öyle pek yemek masasında dillendirilip çözülecek mevzu değil.
    iş bu yüzden sayısalcılar hep nerdliğe yalnızlığa itiliyor, adam gelip fuko şöyle dedi lacan böyle dedi ben de şunu şunu düşünüyorum diye gayet ilgi çekici ve üzerine muhabbet edilebilen başlıklar açıyor, senin elinde ne var bilmem kaçıncı dereceden diferansiyel denklemi nasıl çözerim bunu biliyosun gel de bununla sohbet aç.

  • 32. işkembe çorbasının 15 tl olması

    tüketim kültürünün son tokadı.

    kurban bayramında kesilen hayvanın almadığımız, bağırsaklarla birlikte toprağa gömülen kısmı değil mi işkembe? on kesiciden birinin kasaba satarım diye ayırdığı, diğer dokuzunun uğraşmadığı kısım..

    bugün bir porsiyon iskender ile bir tas işkembe çorbasının aynı para olmasına gerçekten anlam veremiyorum. 2000'li yıllarda mercimek çorbası 3 lirayken, 1 lira olan sakatat çorbası, ne ara 15 oldu?

    "ama işkembenin işçiliği zor" diyenleri duyar gibiyim. yav 15 sene önce de aynıydı. zaten zor dediğin, hortumla temizleyip kirece yatırıp, mahzende 6 saat kaynatmak.. işçiliği falan yok.

    konu sadece işkembe de değil, ciğer yiyorum 25 tl, tantuni yiyorum 15 tl. ne ara böyle oldu diye düşünüp duruyorum sonra.

  • 33. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    japon araştırmacılar, ideonella sakaiensis adında, en az 400 yılda yok olan pet şişe diye bildiğimiz plastikleri sadece 6 haftada yiyen bakteri türü buldular.

    bir senede ürettiğimiz 45 milyon petin sadece yarısının geri dönüşüme uğradığını ve diğer yarısının okyanuslarda toplandığını düşünürsek gelecek için güzel bir haber almış durumdayız.

    ayrıntı için: #60071699

  • 34. 26 temmuz 2016 muse istanbul konseri

    bükreş e gidiş dönüş yapıp diamond circleda izlemek daha ucuz.

    bunlara 672 lira kaptıracağıma antalyadan aktarmalı 370 lira
    bükreş diamond circle 250 lira. hostel da ayarlanır.

    adamlar sayesinde bükreşi de görmüş olurum.

  • 35. 22 nisan 2016 tunceli patlaması

    tunceli-elazığ karayolunda meydana gelen ve 3 askerin şehit olduğu patlama.

    link

    bölgeden kötü haberler gelecek gibi duruyor zira bölgeye çok sayıda ambulans sevk edilmiş.

    allah korusun ama şehit haberleri gelecek gibi duruyor...

    ülkeye bak arkadaş; suriye sınırı'nda suriye'den gelen mermiler öldürüyor, doğu'sunda pkk patlatıyor, metropollerinde canlı bombalar patlıyor.

    hükümet paralel yapı avında.

  • 36. hayatında hiç kadın görmemiş adam

    dünyanın en şanslı insanı.

  • 37. japon'un yaptığı köprüyü mercedes'le geçmek

  • 38. kadın turistlerin etrafını çeviren köpek balıkları

    kadın turistin yüzünün gözükmesi ama onu röntgenleyenlerin yüzünün mozaiklenmesi de haberin veriliş şeklindeki ayrı bir tuhaflık.

  • 39. 22 nisan 2016 strasbourg galatasaray maçı

    allah'ın izniyle galatasarayımız'ın çocuğu koyacağı maçtır, kimsenin şüphesi olmasın.

    not: fenerbahçe.

    (bkz: avrupa avrupa duy sesimizi bu gelen türkler'in ayak sesleri)

  • 40. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: cübbeli ahmet hocadan inciler

    1."dayanamıyorum illa gıybet yapacam diyorsan ananı babanı gıybet et de bari sevaplar yabancıya gitmesin.

    2. "hayvan kesen dini aklım almıyor diyor. e, yediğin etler babanın tarlasında mı yetişiyor?"

    3. "her secdeye bir köşk her köşkün 60 bin kapısı var -ee hoca ne yapcaz bu kadar köşkü? fazla gelirse bana verirsiniz"

    4. "ateşli hatun istiyorsanız cehenneme gidin " (my favorite) **

    5. "mandalara israf olmuyor da bana mı israf oluyor" (yüzme havuzu yaptırmak israftır diyen bir hocaya cevabı)

    6. "ya adama diyorum ki neden namaz kılmıyorsun? diyor ki; daha düşünmüyorum. anaaa! sanki adama evlenme teklifi ettik"

    7. "ne kadar çok salavat o kadar çok huri"

    8. "orucu uykuda geçiren, sevabını rüyasında alır"

    9. "cennete gitmek bedava, asıl cehenneme gitmek parayla yahu! kumar oynasanpara lazım, içki içmek istesenpara lazım, zinaya paralazım; namaz için sendenpara isteyen mi var?"

    10. "teknoloji o kadar gelişti ki adam her şeyin yolunu buluyor. caminin yolunu bulamıyor"

    11. "bana; arkandayız hocam, arkandayız hocam, diyorlar. eee mübarek, biri de önümüze siper olsun ya"

    12. "adam tutturdu sen mehdi misin diye? ya benden mehdi olur mu? şekerim tavan, her yerim dökülüyor. benden mehdi olursa, vay ümmetin haline"

    13. "aşure de yemeseniz, hicri yılbaşı'ndan haberiniz olamayacak"

    14. "sürekli yüzüne salatalık maskesi yapan kadın sabah namazını kılmadığın için alamadığın nuru hıyardan alamazsın"

    15. "gençken işim var, yaşlanınca çişim var"

    edit: imana gelin amk

    edit: trende girmisiz beyler tebrikler

    yazar: yuruyen helikopter

  • 41. yerde yatan filistinliyi infaz eden israil askeri

    ingilizler tarafından esir alınmış osmanlı askerlerini ayağındaki yırtık çarık, cebindeki üç beş kuruş harçlık için karınlarını deşerek öldüren hainleri öldürerek ilahi adaletin tecellisine vesile olan asker.

    edit: gelen mesajlar üzere söylemek farz oldu. bunlar benim tarih kitaplarından okuduklarım değil arap yarımadasında ingilizlere esir düşüp önce filistine oradan mısıra götürülerek senelerce orada tutulan ancak cumhuriyet kurulduktan sonra ülkeye dönebilen döndüğünde şeklini şemalını insanların zor tanıyabildiği dedem tarafından babama onun tarafından da bana anlatılmıştır. dedesinin günahı falan diyene de doğuş reisin "babadan oğula nesil bunlar" adlı çalışmasını tavsiye ederim.

    bu arapların müslüman olduğu için dost ve bize yakın olduklarını düşünene adamlar özellikle filistinliler için söyleyeyim fkö 80 öncesi türkiye'de ki sol tandanslı teröristleri bizzat eğitmiştir. detay için faik bulutun kitaplarına başvurabilirsiniz. seksen sonrası içinde kendi içindeki kürtlere her türlü zulmü soykırımı yapan bu gavatlardan, ırak ve suriye, pkk ya koşulsuz destek vermedi mi ? al sana ilahi adalet. bu söylediklerimi israil savunucusu gibi algılayanlar olabilir. inşallah ölen her filistinli, bir de israilli götürür öbür tarafa.

  • 42. kocaman tabağa yarım kaşık yemek koyan restoran

    sanatı endüstriyel meta haline getirdik tıpkıbasım kitap yazdık replika film çevirdik madem şimdi de olağan tüketim malzemesini 'sanat' yapıp elitliği buradan kasalım. aferin iyi halt yedik, çok güzel oldu böyle. oğlum güldürmeyin beni, kahvaltı ediyorum boğazımda kalıyo ya.
    'tarif'i alınıp aynısı dünyanın her yerinde yapılabilen şeyden sanat mı olur allasen. dali'yi hayal ediyorum şef şapkası takmış otuz gram turkuaz boyaya, üç bardak su diye anlatıyor çırakları not alıyor falan.

    'chef'miş.
    sizin elitizminizi, üç kuruşluk 'ucuz' zevkinizi, mideye hitap eden on beş dakikalık 'sanat'ınızı sevsinler. sen daha dizaynla sanat ayrımsaması yapama bir de millete söv. fonksiyonel metanın, temel ihtiyacın sanat olduğu nerede görülmüşse -son iki üç saçma onyıldan evvel-?
    tanınmış mimarlar bile yüzyıllardır özeleştiride tevazuda, biz sanat değil tasarım yapıyoruz, yer yer de zanaat diyor; yaşadığınız mekanı hem fonksiyonel hem estetik yapmaya çalışıyoruz işte diyor; şu 'mutfak'çı tayfadaki özgüvene bak sen.

    önce çomar sonra şopar şimdi de davaro dediğiniz halkı bir mutfağa alıp kesmediğiniz kalmış, evet tamam en harika damak zevki senin, en incelikli sen tüketiyorsun, bravo al bu da 'biğonz' madalyan, ince işçiliklisinden.

    siz o köydeki dudak büzdüğünüz tarhanaya yufkaya kurban olun lan.
    ayar oluyorum oğlum size, bir bu tipler bir de şu ukala barista tayfası.
    he evet lattenin üzerine resim yaptın; koloniyalizm kurbanı üç beş güney amerika, sömürülmüş asya ve afrika ülkesinin kahvesini birbirinden doğru ayırt edebiliyorsun, harikasın bravo sana.
    tek kültürünüz, dininiz imanınız yediğiniz içtiğiniz olur, yemek fotoğrafı çekmek başlıca hobinizdir sonra sağda solda insanların 'materyalist'liğinden dem vurur 'çıkarcı' diye ağlarsınız o da ayrı sevimli.
    e bu adamın kafasına 15 liralık süslü pasta-kahveleri, 30 liraya 90 gr süslü etleri sokan, dekorasyon üzerinden gösterişinle aklını çelen sen, tüketim toplumu dediğinin önden giden tekeri sen.

    şurada iki lokma zıkkımlanıp kalkıcaz, fransızca italyanca isimleri okumaktan damağımız büzüşüyor, menüde fiyata da değil telaffuzu en kolay olana bakıyoruz artık.
    gitmeyin şunların lokantasına kardeşim gitmeyin lan işte, mesela cihangirde yol kenarına masa iskemle atmış pilavcı mert abi var, kuru da yapıyor yanına, bir de güzel müzik açıyor oradan, misler gibi de doyuyorsunuz. kasıntı kasıntı bakışlara ve ''oğlum pilov değil' 'pilaf pilaf'' dediğine de rastlanmadı.

    size terminoloji de lazımdır şimdi bak bu iyi yenilebilir sanat hatta şu: yenilenebilir sanat

  • 43. izmir-istanbul yolunu kullanmak için 117 tl ödemek

    zaten o otoyol ve köprülerin yapılması için vergi veriyoruz amk!!
    daha hala köprü geçiş neyin kafasıdır??
    hala ucuzmuş , pahalıymış diyenler var..
    bedava olmalı bedavaaa!!!
    ne meraklı millet varmış para vermeye!!

  • 44. sözlük yazarlarının en nefret ettiği marka

    (bkz: turkcell)

  • 45. sözlük yazarlarının en uzun cumaya gitmeme süresi

    (bkz: 32. yıl)

  • 46. open source ekmek

    kullanışlı ve gevrek bir arayüz olsun bana yeter diyen son kullanıcı için bir şey anlam ifade etmemektedir.

  • 47. diyanet işleri'nin mezhepçiliği eleştirmesi

    eleştiri adı altında sünnîlik propagandası yaparak mezhepçiliğin dibine vurmasıdır.

  • 48. yurtdışında yaşamak

    direk şöyle bir hayat hayal edin.

    istanbul'da asgari ücretle çalışıyorsunuz.

    bir cafede garsonsunuz. çalıştığınız işyerine gelen müşteriler sorunsuzca ve güleryüzle halinizi hatrınızı sorarak siparişlerini veriyorlar. yok yok 1-2 tanesi değil. hemen hemen hepsi. herkes güler yüzlü. herkes mutlu.

    bir mağazada kasiyersiniz. 32'sinde menopoza girmiş gibi gergin bir abla gelip, bana müdürünü çağır demiyor. müdürünüz gelince de sizi azarlamıyor. yaptığınız işlem doğru olduğu halde sizi, müşteri önünde ezmiyor müdürünüz.

    asgari ücretle yaşıyorsunuz ama yaşadığınız semt şehir merkezine çok uzak değil. en fazla 30dk içinde merkezdesiniz. yaşadığınız semtte varoş ve tehlikeli bir semt değil. ve şehrin diğer ucuna ola ki bir işiniz düştü. metro ve metrobüs o kadar düzgün ki, maltepe'den atatürk havalanına 1 saat 10 dakkada gidiyorsunuz akşam iş çıkışı saati.

    bu ay para biriktirdiniz. araba alacaksınız. 600 tl'ye 8 yaşında bir nissan micra mı alacaksınız? yoksa 800 tl'ye peugeuot 206 mı? bu ayki sorununuz bu.

    cep telefonu yenileyeceksiniz. iphone 6 plus istiyorsunuz. 600 tl de o tutuyor. iphone sevmiyorsanız da, samsung s7 450tl. htc one 250 tl. asus zenfone huawei filan iş gören süper akıllı telefonlar 200 tl.

    zaten cep telefonu operatörünüze aylık 2 gb 4g internet , sınırsız mesajlaşma, sınırsız avea arama, 1000 dk digerlerini arama için 12 tl ödüyorsunuz.

    çoştunuz bilgisayarı da yenileyeceksiniz. macbook 800 tl. hadi o pahalı geldi. iş gorur yeni model sıfır laptop 300tl. 400tl.

    milletin youtube videolarını gorup 4k filan olaylarından gaza geldiniz. ve az biraz tasarruf ettiniz, go pro black edition 400 tl. asgari ucretin 3te1 i işte.

    canınız eğlence mi çekti? . şehrin göbeğinde, taksimde 50lik bira3 tl. 6 tl ye sinema. öyle kenar sinema, barlar, publar değil. gayet güzide yerler. boğaz manzaralı cluba gittinse de bira 6tl. ama bu sefer maruz görürsün ki 33lük. olsun votka vişne iç sende. 7 liraya.

    işinden sıkıldın mı? başka bir iş mi arıyorsun? korkmana gerek yok. buradaki işi bir daha bulamam diye çekinme. her yerde iş dolu. sen yeter ki çalışmak iste. işsizlik diye bir şey yok. olur da sana denk geldi. mobbing mi var? git başka yerde çalış. olacağını sanmam ama patronun saygısızlık mı etti? hemen bas istifayı. yarın başka iş bulabil. patron maaşını değil 1kr eksik, 1 saat geç yatırmıyor.

    demokratik hakkını aramak mı istedin? polis ile münakaşaya girmeden, söyleyeceğini söyleyebiliyorsun. sonra efendice çekip gidiyorsun. muhatabın belli. limitleri aşarsan da mahkemede usulünce yargılanıyorsun. cezanı çekiyorsun. vurulmak, dövülmek, gaz filan yok. seni ekip aracına düzgünce alıyorlar.

    trafikte ekip mi çevirdi? polis kimliğin yoksa sana 7 gün mühlet veriyor. gidip kimliğini gösteriyorsun sonra.

    alkol muayenesinden mi kaçtın? alkollü muamelesi görüyorsun. tv kameralarına komik görüntüler vermiyorsun.

    yalnız mısın? sevgili mi bulmak istedin? senin gibi bir çok insan var. ve kimse kasıntı değil. düşün istanbul'da kızlar teklif ediyor. ikili sohbete girip devamını getirebilmek bir toplum tabusu değil. gergin başlangıçlar yok. düşün. öyle bişi.

    konsere, tiyatroya, maça mı gideceksin? elini çabuk tut. 1-2 ay öncesinden tüm aktivitelerin biletleri satılmış. derbi boş tribünlere oynanmıyor. düşün. maç içersinde feci sert iki rakip maç sonu öpüşüp tebrikleşiyor.

    senin takımın 3 0 yenik durumda iken 89. dakikada skoru 3-1 yapıyorlar. stadın halen yüzde 90 ı dolu. ve golü alkışlıyorlar. çıkanlar da maç sonu sıkışıklığına kalmayalım diye erken çıkmak isteyenler. zaten maç bitince yenilen takım bile tribünleri dolaşıyor

    yine düşün maçtan sonra asan kesen spor programları yok. yerine güzel güzel futbol konuşan, magandalığı özendirmeyen programlar var.

    düşün istanbul'un her yanı engelli yolları. bedensel engellilere hayatı daha da kolaylaştırmışlar. tüm sosyal etkinliklerde engellilere en önde yer ayrılmış. özel araçlarla oralara taşımışlar. refakatçisi olmasına gerek dahi olmadan izleyebiliyor etkinliği. allah göstermeye bir kaza yaptın, sen engelli oldun. hayatın kaymıyor. sana ev veriyorlar. araba veriyorlar. sosyal imkanlar var. hayata küsmüyorsun. yeniden tutunacak dal veriyorlar.

    düşün istanbul'un her noktasına bisiklet noktaları koymuşlar. isteyen kiralıyor. zaten trafikte bir sürü bisikletli. oradan oraya vızır vızır gidiyor.

    düşün eve erzak almaya çıktın. 30 tl ye evde tek başına sana 1 hafta yetebilecek kadar yiyecek içecek stoğunu yaptın. tamam hadi biraz abartın 40 olsun. 50 olsun. tamam hadi 8 li teneke kola da aldın 52 lira olsun.

    uzatabilirim ama uzatmıyım.

    yurtdışı böyle bir şey işte. o düşündüğün şeyler başka yerlerde gerçek. görmeyen bilmeyen yok zannediyor. varmış ya le

  • 49. norveçli bakanın denize düşmüş mülteci deneyi

    basima bir sey gelmeyecekse oruc tutma aktivitesine benzettigim hede.

  • 50. bugünkü bilgi ile 2000 yıl önce yaşamak

    adam gitmiş (bkz: the three body problem) kitabında okuduğu askerlere bayrak tutturma yöntemini buraya kendi düşünmüş gibi yazmış, 1 ton da favori almış.
    bu devirde hırsızlık prim yapıyor vesselam.