ben çocuk doğurmadan önce o parti senin bu konser benim, gece yarısı sinema seansları filan laylay gezen bi insandım. şimdi kızım 3 yaşında bunları hala yapıyorum.
etrafıma bakıyorum da cidden ortadoğu'da çocuk yetiştirmeye çok farklı bakılıyor. hamileler kendilerini camdan yapılmış sanıyor, ay ben yürüyemem, aşırı organik ve bilmemne olmayan narları yiyemem hayatım, hirasu'ya taşlı takımlar yaptırdım, doğmamış oğlum hikmetcan'a 2000 dollara oyuncak mercedes araba aldıklar havada uçuşuyor. çocukların yüzlerine cupcake örtülüyor ama fotoları illaki paylaşılıyor, evlerden çıkılmıyor, kimseye fotoğraf çektirilmiyor. ya gerizekalı arkadaşım, koskoca cambridge düşesi doğum yapıp bebesini kucağına alıp basına fotoğraf verirken kim senin kastamonu nüfusuna kayıtlı piremsesini takar? kendini bu kadar önemsemek, bu bi tek ben doğurdum ve dünyayı kurtaracak kişiyi doğurdum tribi nedir? bu haleti ruhiye içinde o çocuk da, bu tiplerin hayatı da, evlilikleri de ziyan oluyor haliyle. zinhar çocuk çocukluğunu yaşayamıyor, taşlı takımları içinde evlerde bazen de avm'lerde bebek arabalarının içinde kızarmış yanaklarıyla ziyan oluyor çocuklar.
ben hiç bi zaman ah ben acilen üremek istiyorum diyen biri olmadım açıkçası. yaşım 30'u geçmişti,yavaştan hormonlar da ee hadi demeye başlamıştı gayet isteyerek doğurdum kızımı. hatta bana saçmalama sen çocuk bakamazsın senden anne olmaz diyen kaç yıllık arkadaşıma rest çektim. lan suriyeliler 9 tane yapıyor bari bizim gibiler doğurup büyütelim de neslimiz iyice kurumasın. hamilelik boyunca çalıştım, evde iş de yaptım,spor da yaptım, gezdim tozdum da. doğumhaneye bile yürüyerek indim, doğumdan sonra da eve geldiğimizde kotumu giyip salonda oturdum annemlerle, fırfırlı yataklarda yatmak yerine. ya benim anneannem güğüm taşırken karnım ağrırdı ebe gelene kadar doğururdum zaten diyen kadın. hiç uyku eğitimi vermemiş. ben çocuklarımı yataklarına yatırır işimi yapmaya giderdim onlar da uyurdu napsınlar derdi. sizin bu havanız kime?
aynı kafayla doğurdum ben,aynı kafayla da büyütüyorum. 4 günlükten itibaren ocak doğumlu olmasına rağmen hep sokakta, hayatın içinde büyüdü. spora gittim, o da geldi beni seyretti pusetinden, arkadaşlarımla buluştum, o da geldi ekmeğini kemirdi. ben kitabımı okurken ona da kendi kitabını verdim. 1 yaşındayken annemle babama bıraktım eşimle tatile gittim pulları da dökülmedi açıkçası, ben anneannemle çok kaldım zira. 1,5 yaşında eşime bırakıp arkadaşımla berlin'e gittim. eşimle haftada en az 1 kere arkadaşlarımızla çıkarız birbirimize bırakıp ve asla diğerini arayıp da darlamayız. kafasını dağıtsın,takılsın, ne zaman geliyosun diye bile sormayız. ben çalışıyorum da. kızımı 2 yaşında okula başlattım zaten. ben kendim de 2 yaşında başladım çok da faydasını gördüm. o okula gidiyor, ben işime,akşam buluşuyoruz ve evimizin piremsesi filan değil, 3. üyesi sadece. o da bizim gibi yemeğini yiyor, vakit geçiriyor normal bi hayat yaşıyor. onun için değil onunla yaşıyoruz.
siz de yapın bak. valla zor değil. hayatınızı kaydıran sizsiniz aslında.
bırakın bazen arkadaşınızla, bazen annenizle babanızla kalsın. esir etmeyin kendinizi.
haftasonu da lütfen avm'ye tıkmayın ormana götürün şu çocukları. çamura otursunlar, ceplerine taş doldursunlar. bişi olmaz yıkarsınız geçer.
inner silence2 profili
-
çocuk sahibi olunca hayatın kaydığı gerçeği
-
sinemada film izleme adabı
sanıyorum ki kalmamıştır. sinemada bişeyler yemeye gerçekten karşıyım, insanın dikkati dağılıyor ortalık çorap kokuyor filan resmen. dün annemin yarasını izlemeye gittim ve o kadar acıkmıştım ki film başlamadan yemek için taco (bildiğin doritos) aldım. salonda 3-5 kişi vardı zaten. yalnı bu taco nun yanına koydukları salsa sos o kadar keskin kokuyordu ki gittim tekrar siz bu sosu alın en iyisi insanlara kokmasın şimdi dedim ve geri verdim. adamlar resmen anlamadılar beni. ilk defa böyle bişi oluyo da dediler. yok dedim ben rahatsızlık vermek istemiyorum, yemesem de olur.
sonra film başladı. sağ yanımızda oturan orta yaşın epey üzerinde bir çift vardı. film boyunca yüksek sesle konuştular ve sonlara doğru iyice abartıp telefondan video filan izleyip gülmeye başladılar. sol yanımızda oturan çiftse ikinci yarıda patlamış mısır alıp döke saça ve adeta bir kaya çiğnermişcesine sesler çıkararak yemekten asla çekinmediler.
işte ben de aç kaldım kimse rahatsız olmasın diye filan. filmden de hiçbişey anlamadım. bi türlü konsantre olamadım. eskiden sadece gece yarısı seansına giderdim az kişi oluyor diye sanırım o sisteme geri dönmek gerek.