cennettemiyimsozluk2
profili

  • eşi istifa eden rektörün faturayı çalışana kesmesi

    (bkz: eşini enstitüye sekreter olarak atayan rektör)ün son icraatı.

    http://www.hurriyet.com.tr/…ersonele-kesti-40481657

    ben olsam yaptığımdan utanır, köşeme çekilir, bu utanç vesilesi hadisenin unutulmasını beklerdim. ama adam, söz konusu atamayı basına sızdırma ihtimali olan 11 personeli açığa almış, üçüne de idari soruşturma açmış.

    edit:

    bu durumun benzerlerinin sürekli yaşandığı birçoğumuzun malumu olduğu gibi, geri kalanlarımız için de tahmin edilegelmekteydi.

    zaten, pamukkale üniversitesi rektörünün; "benden önce, kuruluşundan beri görev yapan tüm rektörlerin eşleri pamukkale üniversitesi'nde çalışıyordu. o zaman her şey normaldi de şimdi mi anormalleşti? o zaman etik sorun yoktu da şimdi mi problem oldu?" sözleri de biraz bunun göstergesi.

    http://www.hurriyet.com.tr/…esiyle-birlikt-40480244

    artık sayın rektörümüzün bu tepkisine, yavuz hırsız ev sahibini bastırır mı dersiniz, merd-i kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler mi dersiniz, size kalmış. ancak, ahlaki anlamda ve vardıysa eğer "değerler" anlamında çöktüğümüzün açık delaletidir.

    yalnız anlaşılan rektör hüseyin bağ bu anlamda tek değilmiş;

    (bkz: alkü rektörünün de eşini enstitü sekreteri ataması)
    http://www.memurlar.net/….html?utm_source=headlines

    unutmayalım, bal tutan parmağını yalar sözü de bu topraklarda neşet etmişti.

  • emlak balonu

    meslek icabı ekonomi ile yakından ilgiliyim. gayrimenkul piyasasına hakim değilim.
    ama sırf bu başlık altına girilen entrylerden anladığım birkaç şey var.

    birincisi; ev alanlar veya ev sahibi olanlar emlak balonu olmadığını, ev sahibi olmayanlar ise bu balonun patlayacağını savunuyor.

    bunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. balon olmadığını iddia eden adam iki satır altına ev sahibi olduğunu anlayacağımız şeyler yazıyor.

    ikincisi; gün geçtikçe balon olmadığını iddia eden yazıların sayısının, olmadığını iddia eden yazıların sayısına oranı artıyor. bu da demek oluyor ki, insanlar ev alıyor. balona binen sayısı artıyor. binen adam da, bindiği için veya artık balonun içinde olduğundan ve balonu göremediğinden olmadığını iddia etmeye başlıyor.

    gün geçtikçe balon büyüyor. patlar patlamaz orasını bilemem.

    ama bildiğim iki şey söylemek isterim;

    ortada emek yoksa, beşeri bir sermaye yoksa, parlak bir fikir yoksa, ama sonunda kazanılan milyonlar varsa; burada balon olsun veya olmasın patlayacak bir şey vardır. sistem; parlak olana değil kurnaz olana, dürüst olana değil kaypak olana, akıllı olana değil aptal olana rant sağlıyorsa, bu sistemin sürdürülebilir olduğu söylenemez. ister ekonomiye inan, ister yaratıcının varlığına ama burada ters giden bir şey olduğu kesin.

    ikincisi; hiçbir şey üretmeyen (tarım bitti, hayvacılık bitti, teknoloji zaten yoktu) sadece tüketim üzerine kurulu bir ülkenin ayakta kalması kısa vadede mümkün olsa da, uzun vadede olası değil.

    inşaat yapılmasın demek değil bu. yanlış anlaşılmasın. ama sadece inşaat üzerine kurulu bir düzen olmasın, olmamalı.

    ya hepsini geçtim, ülkenin en medyatik iş adamı inşaatçı. hiçbir şey olmasa bu bittiğimizin göstergesi.

    daron acemoğlu'nun why nations fail kitabından bir bölüm hatırlıyorum. amerika ile meksika'nın zenginlerini karşılaştırmıştı. biri carlos slim, diğeri bill gates. bu bile sistemlerin ne üzerine kurulu olduğunu anlamaya yeterli.

    son olarak, bu konu üzerine kitap yazılacak konu. ondan dolayı yazı biraz dağınık oldu, affola.