bu kadın üzerinden hümanizm sıçan insanlara söylüyorum. neden kadın savunma evine gitmemiş diyen, polis eş dost neden uyarmamış, ailesine neden sığınmamış diyen hayatla alakalı belli ki hiçbir bok görmemişlere konuşuyorum. ulan sizler ne utanmaz insanlarsınız be.
eski oturduğum öğrenci evimin karşı binasında karısını öldüresiye döven bir adam için polisi aradığımda 'aile mevzusu olabilir, araya girsek bir türlü girmesek bir türlü' denilip yüzüme kapanan telefonu, eski sevgilisi olan kadının evini basıp yumruklayan bir adamı şikayet ettik diye, ağustos sıcağında üstümüzdeki şortlara bakıp 'bunlar da kim bilir ne boklar yemişlerdir de adam bu hale gelmiştir' diye arkamızdan konuşan insan bozması polisleri, tarabya'da sokağın ortasında bir kadını yakapaça arabaya sokmaya çalışan adamlara direnerek, karakolun çok değil 20 metre ilerisinde bağırarak yardım isteyen bir kadına' trafiğin ortasında durup arabamdan çıkarak, silahsız kadın halimle polisten daha çabuk yetişebildiğim gerçeğini mi hatırlatmalıyım? soruyorum şimdi "hangi polis?"
üç kuşak erkek akrabaları tarafından tecavüze uğrayıp, hamile kalınca aile pisliği ortaya çıkmasın diye yaşadığı dram örtbas edilen, şu allah'ın belası koskoca dünyada yalnız bırakılan ve hakkı savunulmayan küçücük kızların, sevdiği insanla sevişti diye, hatta onu bırak tecavüze uğradığı için aile şerefini kirletti diye boynuna ip bağlanarak köy ahırında intihara zorlanan güney doğulu kızların, tecavüze uğrayan kadınlar doğursun devlet bakar diyerek yaşadığı travma sonrası kürtaj hakkı dahi devlet tarafından elinden alınmaya çalışılan mağdurelerin, kırık kolu mor gözü ile 'boşanırsam beni öldürecek yalvarıyorum kurtarın' diye adliye karakol kapılarında defalarca koruma istemesine rağmen gözardı edilip 75 yerinden bıçaklanınca üçüncü sayfa haberi olan ölü annelerin, sığınma evine kaçıp, oradan çıktığı gün sırtından ekmek bıçağıyla öldürülen zavallıların memleketi ulan burası. hangi aile? hangi devlet?
çilem kadın çomarmış öyle mi? cinayet işleyip, anasını dövüp sövüp satan bir baba ile büyüyecek bir çocuğu 'babasız' bırakmışmış. daha medeni davranabilirmiş he. tabii ki her canımızı sıkanı vurmayacağız. ama devlet de bize açık açık 'kır dizini otur kadın başınla boşanmalar, kürtajlar sen ne ayaksın' diyemediği için emsal teşkil edecek bir cezayı verme lüksünü bırakana kadar direneceğiz.
karısını döven, zorla başkalarına pazarlayan bir errrrkek pezevengin yaşamı her gün öldürülen beş kadın etmeyecek mi lan? bizi insandan saymanız için illa takım giyip namusuma küfretti mi dememiz lazım. size sesimizi duyurmamız için illa sik mi takmamız lazım.
ulan tek tek yüzünüze tükürmek isterdim ama bundan da utanmayacaksınız biliyorum. nasıl olsa doğduğunuz günden itibaren utanmamak üzere yetiştirilmiş birer erkeksiniz. kahrolun inşallah ne diyeyim.
black cursed doll2 profili
-
çilem doğan
-
sokak köpeğini tecavüz ederek öldürmek
biliyorum hepiniz boş zamanlarınızda huzur evleri, yetimhane ziyaretlerinden kendinize bile vakit bulamayacak kadar şahsiyet sahibi insanlarsınız. o yüzden sokakta aç insanlar dururken hayvanların yardımına koşanları aşağılıyorsunuz. ben yine de konuyla alakalı çözümün ne olduğuna dair birkaç öneride bulunayım.
ayda iki kez düzenli olarak barınak ziyareti yapın. evinizde kullanmadığınız battaniye, eski gazete varsa azdır işe yaramaz demeyin, götürün. kışları çok soğuk oluyor, yeni doğmuş köpeklerin altına seriyoruz. bütçeniz yettiğince makarna, kuru ekmek, süt alın. çok işimize yarıyor. kuru mama yardımı yapın. rahat edemiyorsanız gidin ellerinizle dökün. barınakların şartları ne kadar iyileştirilirse, o kadar çok başıboş hayvana hizmet verebilecek hale geliyor. ve bu hayvanlar, sokaktaki yırtıcı insanlardan daha korunaklı ortamlarda yaşama şansı buluyorlar.
hiçbir şey yapamıyorsanız sokağınızda yaşayan hayvanların kısırlaştırılması için belediyelerden yardım isteyin. kapınızın önüne koyacağınız mama, su onlar için hayat kurtarıcı olabiliyor. asıl kötülüğü susarak, onları gözardı ederek yaptığınızı unutmayın. onlar dertlerini anlatamıyor, konuşamıyor. adım başı ağaç kesip avm ve iğrenç binalar diktiğiniz ve onlara yaşam alanı bırakmadığınız her an, biraz daha yardıma ve nefes alacak alana ihtiyaç duyduklarını göz önünde bulundurun.
bakın yılbaşı, sevgililer günü filan kapıda. sevdiklerinize bir malmış gibi pet shoplardan hediye niyetine hayvan satın almayın. 2 ay sonra sıkılınca kürkü var nasılsa üşümez, hayvan bu yaşar diye sokağa saldığınız o hayvanların, sokakta tecavüze uğrayıp başları kesildiğinde, 'niçin böyle oluyor' demenizi nefretle karşılıyorum. hayvan besleyenleriniz, hayvan satışı yapan pet shoplardan değil mama, çöp bile satın almasın. almasın ki hayvan ticareti yapan bu mekanlar kepenk kapatsın.
su parkları, hayvanat bahçesi gibi yerlere ne kendiniz gidin, ne çocuklarınızı götürün. esaret altında tutulan bu zavallı hayvanların sizin eğlencenize sunulmuş birer meta haline getirilmesini ne kendi gözünüzde, ne gelecek nesilin zihninde normalleştirmeyin.
siyasi görüşünüz ne olursa olsun, herhangi bir barınakta veya sokak arasında bir hayvana yönelik bir şiddet eylemi gördüğünüzde, bunu sosyal medya araçlarıyla yaymaktan çekinmeyin. sorumluluk alın. aldığınız bu sorumluluk bazen o bölgedeki şartların iyileşmesine zannettiğinizden daha büyük katkılar yapabiliyor unutmayın.
içinde yaşadığımız dünyayı kötüleştiren çok fazla insan var evet. fakat oturduğumuz yerden bu insanlara küfretmek bir şeyleri iyileştirmiyor. siz iyileştirenlerin yanında saf tutun ki üç doğru bir yanlışı götürsün. allah'ın odin'in zeus'un adını verdim artık azınlık olmaktan kustuk zira.