şeytanın sağdan yaklaşıp başka diyarlara götürdüğü dinci müslümanların yaptığı bir şeydir. hadislerde geçen gırtlak müslümanlarıdır. ne demek istediğimi açayım.
şeytanın ya da nefsin soldan gelmesi kişiyi hataya götürmek için basit bir denemedir. mesela siz balkonda takılırken 'acaba atlasam ölür müyüm?' düşüncesi soldan gelir ve genelde kimse atlamaz. ya da elinizde bir bıçak evde karpuz doğrarken insanın aklına gelen saçma sapan şunu şimdi fırlatsam düşüncesi genelde sonuçsuz kalır. bunlar şeytanın soldan gelmesidir.
bir de şeytanın sağdan gelmesi vardır. şeytan bu zayıf insanlara yaptıkları şeyi allah için yaptıklarını söyler ve ikna eder. bu cahil kitle okumadığı için, dinin sağını solunu bilmediği için kanar. çünkü bu tiplere sorsanız, secdeye vardığınızda söylediğiniz arapça kelamın manası nedir bilmez. ee bilader senin o secde ne kadar kabul olur?
kültür müslümanı ile gerçek müslüman bir olur mu? gırtlaktan geçen bir arapça lafın anlamını bilmezsen secdeye vardığında allah'ın huzurunda olduğunu nasıl idrak edeceksin? edemezsin.
nasıl bu kadar eminsin, kalbini yarıp baktın mı sorusuna gerek yok. adamların camide yan gelip yatması bile efsane yanlış. çünkü kültür müslümanlarına göre zaten camide yatılmaz. bunlar camide yan gelip yatıyor. bu arada aslında camide yatılabilir. yurtdışında görürsünüz. araplar ya da afrikalılar yatar. ama onlar keyfi yatar. normalde sahabeler ibadet ile meşgul olup yorgun düşünce uyurlarmış. onlara bu bakımdan uyumak bile sevap oluyor. hatta sahabeler işi abartıp ailelerini ihmal edince, hz. ömer zorla milleti evine göndermek zorunda kalmış ve camide uyuma meselesi sadece keyfi hale gelmiş. her ne ise konu bu değil.
bir de bu tipler normalde cemaati eleştirirken, dini siyasete alet etmekle suçlar. fekat kendileri yapınca hava hoş. niye? çünkü bu insanlar sakat. problemli? vicdan yoksunu. bencil. başkasını bir gram düşünmezler.
umarım allah bir an önce kanser haline gelen bu tiplerden islamı ve hakiki müslümanları ve gayri müslimleri kurtarır. çünkü bu tipler ve destekledikleri dünyayı cehenneme çevirmiş durumda.
sidonli antipatros2 profili
-
camide evet pozu veren insanlar
-
digitürk'ün alenen yaptığı akıl almaz sahtekarlık
herkesin malumu olan durumdur.
her şey 2013 yılında digitürk bağlatmamla başladı. amacım sadece futbol maçları izlemekti. lakin bağlatırken bile akıllara zarar bir mağduriyet yaşamıştım. burada sesimi duyurup tüm süreci anlattığımda bana yardımcı olup sorunumu çözmüşlerdi. daha sonra ise hayatıma amerika’da devam etme kararı alıp amerika’ya yerleştim. ligtv üyeliğimi istanbul’dan balıkesir’e aldım. çünkü bir yıllık ücretini peşin ödemiştim. 1 ocak 2014’de gittiğim amerika’dan nisan ayında işlerim vesilesiyle 3 aylığına geri döndüm. digitürk üyeliğimiz 2014 ağustos ayında bitecekti ve yanlış hatırlamıyorsam mayıs ya da haziran ayında digitürk’ü arayarak hattımı kapatmalarını istedim. tamam dediler. en az 50 kere bakın herhangi bir fatura gelmeyecek değil mi kapatacaksınız diye sordum. bana merak etmemem gerektiğini dediler ve kapattılar.
ve ben temmuz ayında tekrar amerika’ya döndüm. digitürk’ten kurtulmuştum. inanılmaz mutluydum. ta ki 3 ay öncesine kadar. evet 3 ay önce istanbul’daki kardeşimden bana bir telefon geldi. ‘’abi digitürk faturanı ödememişsin ve eve haciz gelecekmiş.’’ aile efradı ile konuştum. bir yanlışlık olduğuna kanaat getirdik. babam gitti ve görüştü bir bayi ile. baktılar ve üzerime açılmış hattın gümüşhane’de bir yer olduğunu gördüler. babama ‘’isim benzerliği, hata olmuş, sizin ödemenize gerek yok.’’ demişler. bizde rahatladık. bu rahatlığımız çok sürmedi. 3 ay sonra tekrar kapımızı çaldılar. haciz tehdidi ile. bu kez olayı kendim çözmekte kararlıydım. benim adıma konuşan kardeşimi aradan çıkarıp buradan kendilerine ulaşmaya çalıştım.
önce twitter’dan yazdım. durumu izah ettim oralı olmadılar. sonra bir kaç gün sonra tekrar twitter’dan sitem ettim. mesaj ile numaranızı yazın dediler. amerika’dayım lütfen beni arayın dedim. watsapp, facetime ya da viber falan oradan arayım eğer çok yazacaksa falan diye de ekledim. sağolsunlar direkt hattan aradılar. telefondaki kişi bir kadındı. adını hatırlamıyorum. kendisine benim amerika’da olduğumu, ailemin balıkesir’de olduğunu ve gümüşhane ile hiç bir bağım olmamasına rağmen tc kimlik numarama bağlı bir digitürk üyeliğinin gümüşhane’de olduğunu ve birikmiş borç olduğunu söyledim ve bu durumdan nasıl kurtulacağımı sordum. bana borcu ödemek istemiyorsam imza sirkülemi, bir dilekçe ve nüfus cüzdanımın fotokopisini taratıp digiturk@destek.com.tr ye göndermemi söylediler. hattı kapatmak içinse basit bir dilekçe ve nüfus cüzdanımın fotokopisini taratıp gene aynı mail adresine atmamı söylediler. amerika’da olduğumu ve burada noter denen bir şey olmadığını, alacağım imza belgesinin işe yarayıp yaramayacağını sordum ve yaramayacağını söylediler. iyi de dedim yardımcı olun. ısrarla yapacakları bir şey olmadığını söylediler ve başka bir müşteri temsilcisine aktarılmak istendiğimi söyledim. beni murat denen bir sosyal medya birimindeki insanlıktan nasibini almamış, karşısındaki kişiyi asabiyet manyağı yapan bir densize bağladılar. bu murat en başta ukalaca davrandı. kendisiyle yaşadığımı dialog hemen hemen şöyle oldu.
ben: merhaba. ben amerika’da yaşıyorum. neden gümüşhane’de digitürk kullanayım.
murat: ben sizin amerika’dan arayıp aramadığınızı nerden bilicem?
ben: lan dingil hangi numarayı aradığına bakarsan görürsün. artı 1 ile başlayan bir tr numarası var mı?
murat: doğrudur.
ben: bak kardeşim. ben 2014 mayıs ya da haziran’da kapattım. sonra siz açmışsınız. bana sormadan.
murat: hayır. siz kapatmışsınız. sonra biz sizi arayıp ikna etmişiz.
ben: beni kimse aramadı. kayıtları dinleyin bu durumu çözün. lütfen hattımı kapatın.
murat: telefonda kapatma işlemi gerçekleştirmiyoruz.
ben: iyi de demin sen bana evet 2014 mayıs’ta arayıp kapatmışsınız, sonra sizi geri arayıp gümüşhane için ikna etmişiz dedin.
murat: ben öyle bişe demedim.
ben: lan nası demedin. yok artık ya.
murat: demedim.
ben: bilader bir çözüm öner.
murat: siz dilekçe yazın ve destek@digiturk.com.tr ye gonderin kapatalım. sonra digitürk kutusunu gönderin.
ben: tamam ama ben o kutu gümüşhane’nin neresinde bilmiyorum ki.
murat: yapacak bir şey yok o zaman kutu parasını da ödeyeceksiniz.
ben: hay sokayım ya. neyse lütfen bundan sonra amerika numaramı arayın. kardeşimi değil. aa bu arada senle biz 2 yıl önce konuşmuştuk hatırladın mı?
murat: evet hatırladım.
ben: ben sana murat koyayım da tur at demiştim. ahahah. hatırlıyon mu?
murat burada ağlamaklı oldu ve telefonu kapattı. sonra ben akşam eve gittim dilekçemi yazdım. dilekçemde amerika numaramı aramamı söyledim. sonra bana mail geldi. mailde dilekçemi aldıklarını ama beni arayıp ulaşamadıklarını söylediler. çünkü türkiye’de artık kullanmadığım numaramı aramışlar. sonra kendilerini geri aradım. sonuç değişmedi. az önce gene kardeşimi aramışlar ve eve hacze gideceklerini söylüyorlar.
resmen yazmaktan sıkıldım. özetini buraya yazayım.
1- 2014 nisan ayında arayarak kapattığım digitürk’ü benim tc kimlik numaramı kullanarak gümüşhane’de aynı isimli bir kişi için açmışlar. tc kimlik numarası benim ama ne adres, ne doğum yeri, ne doğum tarihi ne de anne kızlık soyadı tutmuyor.
2- 2014 yılında telefonla arayarak kapatabildiğim digitürk, bana dilekçe yazarak kapatabileceğimi söylüyor.
3- beni kapattıktan sonra arayarak ikna ettilerini söylüyorlar, bunun araştırılmasını talep ettiğimde ise böyle bir şey yapamayacaklarını söylüyorlar.
3- bana digitürk sosyal medya’dan murat gerekli evraklarır destek@digiturk.com.tr ye atarak kapatma işlemi gerçekleştirebileceğimi söylüyor ama diğer müşteri temsilcileri bu işlemin sadece fax ile olabileceğini söylüyor.
4- dilekçede beni amerika’daki şu numaramdan arayın lütfen dememe rağmen, benim kullanmadığım numaramı arayıp, size ulaşamadık o yüzden kapatamıyoruz diyorlar.
5- twitterdaki müşteri hizmetleri çok nadir kafasına göre cevap veriyor, ya da vermiyor.
özetle allahını seven bir hayır sahibi yok mudur yardım edecek?