haberi alınca olay yerinde bittim. çarpıtmalar var, bir çanta dolusu dolar falan yok ortada. şu anda kuzey ırak'a doğru sürükleniyorum.
(bkz: abi sen olayı çok yanlış anlamışsın)
dur3 profili
-
bir çanta dolusu doları zap suyu'na atmak
-
25 nisan 2016 bbc'nin pkk propagandası
çok garip bir yer oldu lan burası. ilk entry'de bir iddiada bulunuluyor, altına sıralanan entry'lerin tamamı bu iddiayı doğru kabul ederek, muhtemelen de verilen linke bakma gereği bile duymadan aynı iddiayı evirip çevirip tekrar yazıyor.
haberde açıkça "an offshoot of pkk called tak" ifadesi kullanılıyor. yani "pkk'nın bir uzantısı olan tak". cemil bayık'ın tak'ın bizimle ilişkisi yok iddiasını tırnak içinde kullanıyor. yani tak'ın pkk ile bağlantısı olmadığı iddiasını bayık'ın ifadesi olarak verirken, tak'ın pkk'nin bir uzantısı olduğu yorumu haberin orijinal metninde geçiyor.
haberdeki videoya bakarsanız da, muhabirin bayık'ı sivil ölümler nedeniyle sıkıştırdığını ve bayık'ın bu ölümlerin doğal olduğu imasını kesmeden videoda yayınladığını görürsünüz.
dar algılarınız var! bir haber okuyorsunuz, "tamam işte çözdüm, ingiltere pkk'yı destekliyormuş" sonucuna varıyorsunuz. bunu da gerçekliğini kanıtlamışsınız gibi gelip burada sunuyorsunuz ve biliyorsunuz ki bunun alıcısı var. altındaki entry'lerin bir çoğu da bunun "piyasası" olduğunu gösteriyor zaten.
pkk, bu ülkenin bir iç sorunu nedeniyle ortaya çıkmış bir terör örgütüdür. bu iç sorunun çözümü ile ilgili hiçbir adım atmadan, dünya bize karşı, herkes bizi bitirmeye çalışıyor gibi saçmasapan bir algı ve ön kabul ile bu sorunu çözemesin, aksine derinleştirirsin. pkk da, pek tabii bir şekilde, eline geçen bu fırsatı uluslararası destek bulmaya çalışarak kullanır!
edit: birşey daha. haberin içindeki bayık'la röportaj videosunda, pkk'nin türkiye, ab ve abd tarafından terör örgütü olarak tanımlandığı da belirtiliyor. evet kardeş, baya baya pkk propagandası var haberde ya. büyük oyunu bozduk bugün de çok şükür. -
ışid türkiye'de siyasi parti kursa olabilecekler
akıl almaz varsayımlarla süslenen analizler kasılmış, maksat da hdp ile ışid'in farazi bir legal kolu arasında bir analoji kurup, "bakın aslında bunlar hep terörist ki" sonucuna en kısa yoldan ulaşabilmek.
bu akıl almaz "analiz"leri yapanlar, amerika'larda doktoralar yapan kelli felli genç akademik dimağlar olunca, dehşetim daha da büyüdü. yazık...
1) kendi "fundamentalist" (köktenci) sünni islam yorumu dışındaki her sistemi tağut ilan etmiş bir örgüte "islam ve demokrasi partisi" kurdurdunuz, tebrik ediyoruz. adamlar doktrin üzerinden küçük nüanslar yaşadıkları islami grupları (nusra vs.) mürted ilan etmişler, dünya'daki tüm rejimleri tağut olarak gördüklerini ayan beyan söylüyorlar. siz de gelip adamlara siyasal parti kurduruyorsunuz, hem de adında "demokrasi" ibaresi var. neremle güleyim, şaşırdım. (bkz: aferin çok güzel düşünmüşsün) bir de "ideolojik olarak isid'le aralarında hiç bir fark yok, sadece yöntemler konusunda ufak tefek ayrılıkları var." varsayımı ile devam edilmiş. eğer ideolojik olarak ışid'le arasında hiçbir fark yoksa zaten gelip parti kurmaz adam, ya da parti kurduysa ideolojik olarak ışid'le aynı çizgide duramaz. (bkz: false analogy)
2) tabi ana varsayım tam bir fecaat olunca, gerisi de öyle oluyor. zira bozuk sütle muhallebi yapmaya kalkıp, muhallebinin lezzetli olmasını bekleyemezsin. görüntü muhallebi olur, tadı aha bu analizden aldığımız tat neyse, öyle olur.
ustalıkla, islam ve demokrasi partisi ile hdp arasındaki benzerlikler ortaya çıkarıldıktan sonra, sonuna da can alıcı soruyu iliştirivermişiz: "bu durumda islam ve demokrasi partisi'ne oy verenlere onlari destekleyenlere hangi gozle bakmamiz gerekir?"
siyaset bilimi literatürü buna benzer sorunsallarla 1970'lerde uğraştı, bir süre tartıştıktan sonra bu konudaki tartışmalar azalarak bitti. çünkü, hemen hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir sonuca ulaşıldı. neydi tartışma: democratic deficit ve democratic gap yani türkçe'ye demokratik boşluk ya da demokratik açık şeklinde çevirilebilecek kavramlar üzerinden yürütüldü bu tartışma. buna göre ana soru şu idi: demokrasinin ana unsuru demokratik kurumlar ve bu kurumlar aracılığı ile dile getirilen söylemlerdir. peki, demokratik bir düzende demokrasiyi ortadan kaldırmayı amaçlayan bir kurum ortaya çıkarsa ne yapılmalıdır?
yani basitleştireyim: kendinize demokratik diyorsunuz, o zaman her görüşe saygılı olmanız lazım, bu kurumu kapatmalı mı kapatmamalı mı?
dediğim gibi, bir süre tartışıldı ama sonra şu cevap verildi: demokratik düzen, kendisini ortadan kaldırmayı amaçlayan kurumlara ve söylemlere karşı, kendisini koruyacak hukuki mekanizmaları geliştirebilir.
yine basitleştireyim: eğer demokrasiyi kullanarak demokrasiyi ortadan kaldırmaya kalkarsan, o sistem korunma mekanizmalarını devreye geçirip, senin siyasi etkinliğine son verebilir.
işte bu bağlamda, şıppadanak diye kurduğunuz ışidçi "islam ve demokrasi partisi" demokratik düzenin kendisini koruma mekanizmalarıyla yüzleşmek durumunda kalıyor. bunda da hiçbir sorun yok! eğer demokratik düzeni ortadan kaldırma gibi bir gündemin varsa ve bunu açıklamakta hiçbir beis görmüyorsan (ki ışid'in böyle bir çabası olmayacağını varsaymak yanlış olmaz heralde), ahmet kaya'dan gelsin: içelim içelim ölümüne içelim dgm'ye düşelim yar.
e o zaman ayrılıkçıları da kapatalım dediğinizi duyar gibiyim. ayrılıkçılık radikal islamcılık/köktencilik/fundamentalism ile aynı şey değil. ayrılıkçılık özünde demokratik düzenin kendisini hedef alıp, onu ortadan kaldırmayı amaçlamadığı sürece, meşru bir siyasi söylemdir. şiddete bulaşmadığı sürece, bu şiddet bağlantısı ayan beyan ortaya çıkmadığı sürece ayrılıkçılığın siyasi söylem olarak yasaklanması zaten demokrasi dediğimiz düzenle çelişen birşeydir. bana katılmayabilirsiniz, anlarım ama naçizane görüşüm şudur: şiddete bulaşmadığı sürece bir hareketin ayrılıkçı bir söylemle legal bir parti kurmasında sakınca yoktur.
olmaz öyle şey, hangi ülke izin verir buna demeyin hiç. belçika'da seçimlerden defalarca birinci parti çıkmış olan flaman partisi açıkça ayrılıkçı bir partidir. ispanya'da ayrılıkçı söylemini saklamayan katalon ayrılıkçsı partilerin kurduğu ittifak yıllardır legal siyasi parti olarak faaliyet gösteriyor.
sonuç olarak, hiç utanmadan, sıkılmadan yalnızca siyasi söyleminizi destekleyebilmek için kurduğunuz çürük analojilerin size getirdiği tek şey, kendinizi komik duruma düşürmeniz oluyor. sen yine hdp'yi destekleme, hatta olabildiğince ağır eleştir. her partinin, her hareketin eleştiriye ihtiyacı vardır. ben oyumu verdim, en çok tartıştığım insanlar hdp'li arkadaşlar oluyor. ama kalkıp "aha süper yakaladım, bak şimdi nasıl sıkıştırıyorum hewalleri" diye girecekseniz bu tarz benzetmelere, bari üzerinde biraz daha iyi düşünün.
edit: bir arkadaş, haklı olarak hdp'yi ayrılıkçı kategorisinde değerlendirdiğimi düşünmüş. yanlış anlaşılmasın, hdp'nin ayrılıkçı bir parti olmadığını (en azından resmi söylem bazında) biliyorum. ama söylemeye çalıştığım şey, ayrılıkçılık söylemine sahip olsa bile, bu söylemin bir partiyi kategorik olarak gayrimeşru kılamayacağıdır. daha açık oldu sanırım.