hasso besso9
profili

  • türkiye'de kalmak için bir sebep

    türkiye'de kalmak ya da mutlaka geri dönmek için en onurlu sebebi madımak'ta yakılmak istenen aziz nesin oğluna şöyle yazmış:
    "...portekiz'e yerleşmek istiyorsun. nasıl ben, türk halkına borçluysam, sen de öyle borçlusun. seni yetiştirmek için paraları ben verdim ama, o paralar halkın parasıydı. durum böyleyken, gel türkiye’ye yerleş, demiyorum. çünkü türkiye, ne yazık ki, senin bilimsel gelişmene ve bilimsel özgürlüğe hâlâ uygun bir ülke değil. türkiye’ye yerleşme, ama türkiye’yi, türkiye halkını da unutma. şunu da söyleyeyim sana, ben sulu gırtlak hümanistler gibi, “insanları seviyorum, türk halkını seviyorum” diyenlerden de değilim. büyük çoğunluğuyla türk halkını hiç sevmiyorum. kötü, kaba, çirkin, ikiyüzlü, korkak, pis, bilgisiz insanları ne diye seveyim... hiç sevmiyorum. onların böyle olmaktaki gerekçeleri, “ama kabahat onların değil ki” sözleri, bana onları sevdirmiyor. sahteci aydınlar, politikacılar, “halk bilir, halk anlar, benim yüce halkım” diye yalan söylüyorlar. onlar da sevmiyor, ama çıkarları için seviyor görünmek zorundalar. ben bu sevmediğim türkiye halkı için bütün bir yaşamımı ortaya koydum, harcadım. sevmiyorsam, niçin? çünkü, ben o halktanım. o insanların sevilecek bir düzeye gelmeleri için, hiç abartmasız canımı bile verebilirim. insan, nasıl anababasını değiştiremezse, halkını da değiştiremez. sen de bu halkın çocuğusun, bunu hiç unutmamalısın.
    günün birinde, sen de yaşlanacaksın, emekli olacaksın. işte o zaman türkiye’ye yerleşmelisin, yine dünyayla ilişkini, bağını koparmadan..."

    evet, hepimiz bu yoksul halka borçluyuz; ya borcumuzu ödeyip gideceğiz; ya ödemek için döneceğiz...
    kalmak ya da dönmek için bundan daha önemli bir sebep olamaz...

  • ermeni kaymakam

    şu halimize bir bakın, yüzlerce yıldır osmanlıdan bu yana bu topraklarda yaşayan türk vatandaşı olan ermeni toplumundan bir kişi ilk defa kaymakam olmayı hakediyor ve bu ülkemin gündemine oturuyor.
    niye?..
    siyasette agresif bir milliyetçilik kol geziyor da ondan.
    bizim gurbetçiler 1960' lı yıllarda yurtdışına gittiler, vatandaşlık almalarının tarihi 40 yıl bile değil pek çoğu milletvekili oldu. içlerinde bakan olanları bile var. düşünün, almanya' da eyalet meclislerindeki türk kökenlilerin sayısı ise 36’ya ulaşıyor.
    fransa' da belediye başkanı olan türkler var. hollanda' da vali yardımcısı türk... almanya' da bir türk büyükşehir belediye başkanı oldu....
    hâlâ günümüzde hitler, mussolini, stalin dönemi kafasını taşıyanlar var.
    aşın artık kendinizi.
    laik, demokrat bir kafaya ve ahlaka sahip olmamanın, olamamanın sonucu ayrıştırıcılık, ötekileştirme, ikilik ve elbette ırkçılık...

  • dağ evi + hatun + internet + 1000 kitap + ps4

    hatun bir süre sonra sıkılıp bir ayıya kaçabilir.

  • eskişehir'in dünya'nın en güvenli 8. şehri olması

    sözlükte elemanın biri, "82 yaşındaki eleman da artık çekilsin ve gençlere şans versin." versin demiş. belediye başkanlığını ne sanıyorsa?
    bu iş kişi değil, kadro işidir... büyükerşen' in kafası da, iş yaptığı kadrosu gençtir. bu yüzden başarılıdır... öyle bazıları gibi kafasının içinde örümcek ağı bağlamış beyin taşımıyor adam.

  • ermeniler olsa türkiye norveç olurdu

    şimdi bu entrydeki ırkçı vaziyet, yerli ve milli kompleks kendiliğinden sırıtıyor...
    ırkçılık ermeni kelâmından... kompleks ise standartın norveç olarak işaret edilmesinden...

    norveç seviyesine gelir miydik gelemez miydik bilemem ama; tecir olayları, türk-yunan nüfus mübadelesi,6-7 eylül olaylarısonucunda türkiye' deki şehirleşmenin, şehir kültürünün, şehir mimarisinin, şehir yaşam biçiminin sekteye uğradığını; içi boş, kof, yoz, lümpen, estetikten yoksun, kültür ucubesi bir şehir ve şehirli tiplemesinin ortaya çıkmasına uygun bir ortamın oluştuğu bir gerçek...
    yalan diyenin alnını karış karış karışlarım...

  • sevgililer günü

    birbirlerine sevgili olanların sevgililer gününü kutlamak bana düşmez.
    nasıl olsa onlar birbirlerini kutlayacaklar...
    ben platonik aşıkların,
    sevgileri karşılık görmeyenlerin,
    terk edilenlerin,
    sevgide bir kenarda bırakılmışların,
    birbirlerini sevdikleri halde ayrılmak zorunda kalanların,
    sevdikleri halde eli koynunda kalanların,
    sevgileri yüzünden hüsrana uğrayanların,
    sevgilerini içlerine gömenlerin,
    sevgililerini bir türlü unutamayanların,
    sevgililere bakıp bakıp uzaklarında burnunu çekenlerin
    eşek kadar oldukları hâlde halâ aradıkları sevgiliyi bulamayanların
    sevgililer gününü kutluyorum.
    üzülmeyin be bugün de tez geçer...
    alt tarafı yılda bir gün...
    sabahına bir şey kalmaz merak etmeyin...

  • 6 şubat 2019 andımız önergesinin reddedilmesi

    sen tut hdp için "hdp eşittir pkk" de, sonra bu sözlerine "chp’nin bunlarla beraber olması zaten anlaşılır gibi değil. " de sonra iyi parti'nin "milli eğitim bakanlığı, danıştay'ın öğrenci andıyla ilgili verdiği kararın uygulanmamasına" ilişkin grup önerisine hdp ile birlikte red oyu ver... ama hdp ile işbirliği halinde olduğunu öne sürdüğün chp ise kabul oyu versin...
    "allah ayaklarına dolandırdı..." dedikleri bu olsa gerek!..

    hadi akp' nin dini siyaset söylemi ters tepince anında milliyetçi söyleme sarılmak zorunda kaldığını bir yere kadar anlarım...
    milliyetçiliğin partisinin markası halinde olan mhp' ye ne demeli...
    oylama sonuca bakar mısınız?
    milliyetçi ve mahçup çekimser....

    hadi geçmişte bahçeli' nin, "kapına ne mutlu türküm diyene yazmazsam namerdim, hafta bir ilkokul öğrencilerini kapının önüne getirtip andımızı okutmazsam namerdim..." falan sözleri unutalım...
    yahu, daha üç ay önce, "andımızın okutulması mümkün hale gelmiştir. yargı kararının uygulanmasıyla ilgili sorumluluk milli eğitim bakanlığı'ndadır. çözülme sürecinin en karanlık döneminde 'andımız' kurban seçilmişti. 'ne mutlu türküm diyene' seslenişi her yerden silinmiş ve kazınmıştı. sonuç itibariyle çok yoğun itiraz ve tepkimizi dile getirdik, andımıza sahip çıktık" demedi mi?.

    ama benim anladığım şu: otoriter bir disipline boyun eğerek; sorgulayamaz, eleştiremez, itirazsız boyun eğer bir tabanı olan partilerin bu ülkeye katıksız demokrasiyi yerleştirebileceklerini düşünmek ham hayal bunu bilesiniz...
    gençliğim eyvah!..

  • sınıfın en solcusunun şimdiki mesleği

    küfür etmeyen değil, etmemeye çalışan bir yazarım...
    ama gel de etme...
    sınıfının en solcusunun şimdiki mesleği mimarlıkmış ve ironi olarak maaşını dolarla alıyormuş, adada tüm hayatı ot, içki ve gitarmış, "batı sermayeli" otelde müdürmüş, bankacıymış, müteahhitmiş, iş kulelerinde plaza insanı olmuşmuş falan...

    siz solcuları ne sanıyorsunuz?
    uçaklarda first class uçmayacak, zengin bir kızla evlenmeyecek, boğazlarda yalılarda oturup viski neym içmeyecek, dolarla maaş almayacak , uçağa bile binmeyecek, gerekirse yürüyerek avrupayı , yüzerek okyanusu geçerek küba' ya varacak... yalılarda oturmayacak, iki göz gece konduda ikamet edecek... öyle hiçbir yerde üst düzey yönetici olmayacak, asgari ücretle çalışacan amele olacak vırt zırt he?...

    şu birilerini gözden düşürmek için bu sığlıktan, yüzeysizlikten, basitlikten ne zaman vazgeçeceksiniz a hafız?

    sınıfının en solcusunun şimdiki mesleği ne olursa olsun, nerede çalışırsa çalışsın bir yolsuzluğu, bir ahlaksızlığı, hayata karşı puştluğu, birilerine yalakalığı, trollüğü, birilerinin sırtından geçinmişliği; saçı bitmedik yetimin hakkını yemişliği var mıdır?
    sen ona bak..
    eğer böyle olmuşsa o solculuğundan değil sola ihanetindendir...

    eğer amacın sol düşünceyi eleştirmekse (elbette var eleştirilecek yanları) maçan sıkıyorsa bilimsel olarak eleştirirsin...
    ama sen de eşekler gibi biliyorsun sol bir düşüncedir, bir ahlak anlayışıdır; sömürüye, talana karşı durmaktır, emeğe saygı duymaktır, toplumun çıkarını düşünmektir, hakca paylaşımdan yanadır daha daha pek çok şeydir...

    sosyalizmin kelime anlamı toplumculuktur…
    sosyalizmin pek çok çeşidi var ve bunların tek bir tanımı yok...
    ama genel olarak "üretim araçlarının kamunun, devletin elinde olması, ekonomik etkinliklerin kâr yerine insanların gereksinimlerini karşılaması gerektiğini öne süren, değer olarak emeğe önem veren, toplumun örgütlenmesinde köklü değişiklikler amaçlayan siyasal öğretidir yani bu öğretiye uygun toplumsal düzen..." olarak tanımlanır...
    haliyle kapitalistlerin, muhafazakarların fena halde tırstığı bir görüştür. bu yüzden işte senin bu entryde amaçladığın gibi her tür yolla, ruhları satılmış işbirlikçilerle, darbecilerle yıpratılmaya, gözden düşürülmeye çalışılmaktadır...
    bu entry de bu çabalardan çocukca olan bir örnek olarak görüyorum...

    ha bu arada, 1975 yılında viski romanını yazan çetin altan' a, "solcuyum diyorsun ama viski içiyorsun" diyenlere verdiği cevap şöyle: "içerim tabi, solcular her şeyin en iyisine layıktır..."

  • türk halkının putin'e sempati duymaya başlaması

    putin bir kere maço bir lider...
    yani, "delikanlı" ve "harbi" lider...
    onun, ne ağzından köpükler saçarak konuştuğunu, ne de sululuk yaptığını gören olmuştur.
    aslında pek çok huyu türklere benziyor...
    bir kere silahlara ilgisi var ve iyi kullanıyor.
    islama karşı ilgisi ve sevgisi çok. öyle ki bir ara onun müslümanlığı seçtiği haberleri medyamızda uçuşmuştu.

    adam son derece sağlıklı ve dinç görünüyor.
    çok iyi motorsiklet kullanıyor ve hızı seviyor.
    döğüşmeyi çok iyi biliyor, teke tek döğüşte karşısındaki öyle uzun boyluymuş, kasımpalıymış, ağzı bozukmuş dinlemez "pat" diye anında indirir aşağıya... çünkü kendisi karatede 2.seviye siyah kuşağa sahip... yalan değil judonun kitabını bile yazmış...
    yaz kış yüzen biri... kar, buz demez dalar sulara... üstelik dalgıç...
    avlanmayı seviyor. hatta kendisinin uyuşturucu iğneyle vurduğu bir sibirya kaplanına, bir kutup ayısına gps cihazı takarken görüntülenmiştir.
    rusya'daki yaban ve vahşi hayata aktif olacak kadar ilgi duyuyor. hayvanları seviyor.
    ve -sıkı durun- mükemmel bir at binicisi... bırakın bazı liderler gibi sümsük sütçü bir attan attan düşüp sonra bütün atlardan tırsmasını; bir rodeocu kadar atlara hakim.
    gençlerle takılmayı seviyor. bildiğin herhangi bir mahalle arasında bir kahveye oturup tantanasız, patırtısız, kimse onu; o kimseyi rahatsız etmeden bir yandan birasını yudumlarken, bir yandan kahvenin tv ekranından maç izliyor.

    evde oturduğu çek yatı kredi kartına 9 taksitle istikbal mobilyadan aldığını sanırsınız...
    sade bir yaşam tercihi var... öyle ki adamın günlük yaşam alanını görseniz, "vay lan meğer rusya ne kadar fıkaraymış" diye düşünür...
    ama adam allah var bazı liderler gibi görgüsüz değil... özgüveni sağlam. öyle ki karşısındakinin sinirini bozacak kadar sağlam hem de...

    bütün bunların dışında ortadoğu'daki abd şımarıklığına ve yüzsüzlüğüne kızıp, abd ve avanesine, "burnumun ucunda kafanıza göre takılmanız yetti artık... başlarım bop'unuza... dağılın lan!.." diye tekme tokat girişmesi karşısında türk halkının sevgisine mazhar olmuştur...
    hatta bazı kesimler ona olan sevgilerini içlerine gömerek siyaset gereği istemeye istemeye ondan nefret eder görünmek zorunda kalmışlardır...

    bu durumda, algı operasyon uzmanlarının ona olan sevgi ve sempatinin artması üzerine nasıl bir itibar kaybettirme kampanyası başlatacaklar, ne zaman ve nasıl uygulamaya koyacaklar merakla beklemekteyiz...