algı operasyonu nasıl yapilir diye ders olarak okutulmasi gereken ifade.
hukuksuzluklarini mesru hale getirmek icin toplumun ortak olarak tepki gosterecegi bir konu uzerinden zihinlerde "hukuk cignenebilir" algisini yerlestirmek.
uyusturucu saticilarinin zerre umurlarinda olmadigi ortada, gercekten olsa, olan yasayı işletseler yeter, ama popülist söylemlerle algı oyunu yapmaktan baska bir bok yapacakları da yok. bunlar yeni egrmen bağış, yeni zafer çağlayan. aynı tıynette insanlar. yarın bunlar da gider, yerlerine yenileri gelir. böyle mevkilere tek yetisi sorgusuz biat olan insanlar getirmeye devam ederler, olacaği da budur.
tkzkn3 profili
-
uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırın
-
1 saat yol gidip kahvaltıya 50 lira veren tip
hepinizin aklında o istanbullu tipi canlandı değil mi?
tam da berbat bir hayat yaşayıp hayattan zevk alıyormuş gibi yapma sanatı.
bunu yapan insan gizli depresyondadır. -
dini eğitim yasaklanmalıdır
bir insanın çocuğunu istediği gibi yetiştirme hakkı, çocuğun sağlıklı bir vücuda, ve sağlıklı bir psikolojiye sahip olma hakkından üstün müdür?
bir insanın dinini yaşama hakkı çocuğun sağlıklı bir vücuda, ve sağlıklı bir psikolojiye sahip olma hakkından üstün müdür?
bireyin dinini yaşama hakkı, başka bir bireyin özgürlükleri ve haklarından üstün müdür?
7 yaşındaki bir çocuğu zihinsel olarak olgunlaşmamış olarak görüyoruz ki, ebeveynlerine onlar üzerinde mutlak hakimiyet hakkı veriyoruz. peki zihinsel olarak olgunlaşmamış bu bireye, mitolojik hikayelerin gerçek ve kesin doğrular olarak anlatılması, hayatını değişmez kurallara göre yaşaması gerektiği, bu doğruları, kuralları sorgulamasının bile yasak olduğunu söylemek, sorgularsa büyük acılar yaşayacağı düşüncesiyle korkutmak, kendi haklarını savunamayacak yaşta olan çocuk için bir psikolojik travma değil midir? travma olması bir yana, bu yapılan bireyin ilerideki yaşantısında, yapacağı en basit mantıksal çıkarımlara ket vurmak değil midir? yaşantısının başında katı kurallar, sorgulama yasakları ile yetişmiş çocuk, yetişkin olduğunda sadece dini yaşantısında değil tüm yaşantısında belli düşüncelere körü körüne bağlı olacak, bu düşüncelerin fanatiği olacak, kimi insanlara biat edecek, kendisine söylenenleri sorgulamadan içselleştirecektir.
ülkemizde, ve çoğu ülkede, çocuk sahibi olmak için bir ehliyet, yeterlilik istenmiyor. devletin verdiği eğitimin kalitesiz ve yetersiz olmasının yanı sıra, bahsettiğimiz bu bilinçsiz ailelerin verdiği eğitim, çocuğun karakterinin şekillenmesinde, okulun verdiği eğitimden daha etkili oluyor.
dinler aslında işini sağlama alıyor. aileleri çocuklarını dindar yetiştirmeleri konusunda korkutuyor ve bunun ebeveynin imanı için bir gereklilik olduğunu söylüyor, yetiştirdikleri küçük müminlere de ilk olarak sorgulamaması gerektiği bilgisi veriliyor, böylece kendisine gelecek eleştirileri daha oluşmadan bertaraf ediyor. bunu da “eksiksiz bir iman” olarak adlandırıyor.
burada başta değindiğim şu soru sorulmalı. ailelerin çocukların üzerindeki hakları nereye kadardır? bugün dini veya başka sebeplerle çocuklarına verilen tıbbi desteği onaylamayan ailelerin bu konudaki yetkisi sorgulanırken, çocuğuna hayatı boyunca taşıyacağı psikolojik yaralar veren, insanı insan yapan rasyonel düşünme yetisini sünnet eder gibi kesip atan bu ailelerin bu konudaki yetkinliği neden sorgulanmamaktadır?
günümüzde, kadın sünneti yapılmaya devam eden müslüman ülkeler var. 600 yıl önce tüm zamanlara ve tüm dünyaya yönelik ilan edilen islam aslında günümüzde kendini modernize etmek zorunda kaldı. bu yüzden toplumsal tepki ve artan farkındalık etkisiyle, islamı tam olarak yaşamaya çalışan bazı aşırı dini yönelimler hariç, günümüzde kadın sünnetini savunan pek kimse kalmamıştır.
fakat, islamda kadın sünneti vardır.
birkaç alıntı ile destekleyebiliriz.
"sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir." (ahmed b. hanbel, v/75; ebu davud edeb, 167; el-fethu'r-rabbânî, xvıı/1312)
"medine'de bir kadın (ki ismi ümmü atiyye'dir) kızları sünnet ediyordu. hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ona:
'fazla derin kesme, çünkü derin kesmemen, hem kadın için ahzâ (en ziyâde haz ve lezzet vesîlesi) hem de kocası için daha hoştur.' der."
hz. ali (ra)'den gelen bir rivayette sünnetci kadına hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in birisini yollayarak (çağırttığını) ve
"sünnet ettiğin zaman üstten hafifçe kes, fazla dipten kesme..." dediğini öğreniyoruz.
burada yapılan hadis alıntısının “sahih hadis” olarak nitelendirilen ve inkarı halinde kafir olarak adlandırılmanıza sebep verecek bir hadis olduğunu da belirtmekte fayda var.
ayrıca bu örneğin verilme sebebi, islamın eleştirisini yapmak, islamda sünnet olup olmadığını tartışmak değildir. erkek sünneti de kadın sünnetinden insan hakları ihlali olması açısından farksızdır. amaç islam’da olsun veya olmasın, dinden bağımsız olarak, birilerinin dini inanç olarak gördüğü bir eylemin kendi çocukları dahi olsa, başka bireylere zarar verecek nitelikte olmasının yanlış olduğunu göstermektir.
günümüzde kadın sünnetini savunan pek kimse olmadığı da göz önüne alınırsa, dinini yaşama hakkı olan, çocuğunu da kendi istediği gibi yetiştirme hakkı olan bu insanların, böyle bir vahşeti çocuklarına uygulamaları, hem fiziksel, hem ruhsal olarak ağır hasar bırakmaları büyük bir insan hakları ihlali, çocuk istismarıdır.
bugün psikolojik travmaların beyin üzerine etkisinin fiziksel travmalarla aynı olduğunu biliyoruz. bundan ayrı olarak, insanın düşünme yeteneğine hayat boyu ket vuran bu dini ve dogmatik eğitimin hala tartışılmaması, kutsal kisvesi altında dokunulmaz olarak durması akıl alır birşey değildir.
7 yaşındaki bir çocuk zihinsel olarak tam olgunlaşmamış olduğunu kabul etsek de, 18 yaşına kadar hukuki olarak çocuk statüsünde olan bireyin de kendi hakları vardır. bu bireyin hakları ailesi tarafından kısıtlanamaz, ailesi, ailesi olduğu için istismar etmeye hakkı varmış gibi değerlendirilmez.
bu tutum ve yanlış eğitim tarzı, bireyin, kendi başına özgür ve rasyonel olarak düşünmesine, birey olarak gelişimine engel olur. bu düşünsel gelişimini tamamlayamamış, düşünsel olarak sakat bırakılmış bireyler toplumun gelişimini de engeller.
bu şekilde çocukluk yaşantısına sahip bireylerden oluşan toplum, eleştirel düşünmenin olmazsa olmaz olduğu bilimsel alanda dibe vurur. ülkemiz de bunun iyi bir örneği.
özetle, din eğitimi 18 yaşının altında olan bireyler için, tam anlamıyla yasaklanmalıdır.
okullarda din kültürü ve “ahlak” bilgisi denilen, sure ezberletilen dersler kaldırılmalıdır.
küçük yaşlardan itibaren, gerçekle, yanlışı ayırt edemeyen çocuk bünyesine, dogmatik bilgiler yerine, gerçek ile yanlışı ayırt etmesi becerisini kazandıracak, felsefe, rasyonel ve eleştirel düşünme dersleri konulmalıdır.
okullarda verilecek din eğitimi, ilahiyat fakültelerinden çıkma, dogmatik bilgiyle yoğurulmuş öğretmenler tarafından “gerçek doğrular” olarak verilmemelidir. felsefe ve tarih öğretmenleri tarafından tarafsız bir bakış açısıyla anlatılmalıdır. sorgulama yeteneği kazanmış öğrenci, varoluş sebebi hakkında kendi kararını verebilmelidir.
ayrıca bu eğitim dinlerin tarihi gelişimlerinden bahsetmeli, din, tanrı ve yaratıcı kavramları felsefenin bakış açısıyla öğretilmelidir. yani bu derslerin müfredatının ana ekseni din ve varlık felsefesi olmalıdır. tabi bu konulardan önce, rasyonel ve eleştirel düşünme öğretilmiş olmalıdır.
medeni ve gelişmiş bir toplum olmak istiyorsak eğitim sistemimizin ve toplumumuzun üzerindeki en büyük kamburun bu olduğunun farkına varmamız gerekiyor.