blowtje1
profili

  • 6 şubat 2023 k. maraş depreminin yeni görüntüleri

    deprem bölgesinde yaşayan biri olarak ben hala depremden sonra o acıyı yaşayan yüzbinlerce kişinin birleşip ayaklanmamasına, ortalığı yakıp yıkmamasına şaşırıyorum. kaybedecek ne kaldı ki? niye bu kadar hımbılız, uykudan bir türlü uyanamıyoruz? nedir bu tepkisizlik?
    cahil bırakma politikaları, zihinlere işlemiş on binlerce yıllık kader anlayışı, din vs. bunları elbette biliyorum; ama yaşanan acıyı da biliyorum. bu acının sorumlusu depremin büyüklüğü değil. devlet, bir kabus gibi vatandaşın üzerine çökmüşken ve özellikle bu kadar büyük bir felaket yaşanmışken bebeğini, eşini, ailesini, bütün hayatını kaybeden insanlar nasıl oluyor da ortalığı yakıp yıkmıyor, sorumlulardan hesap sormuyor ben anlamıyorum.

    ne yazık ki doğup büyüdüğüm ülke (devlet ve halk el ele) standart bir günüyle bile vatandaşının akıl sağlığını bozuyor. türkiye'de en az 50 milyon insanın standart bir günü bile bir distopya, bir cehennem. hadi standart bir güne: fakirliğe, her şeyin en kalitesizini, en ucuzunu almaya, asla kaliteli bir yatakta yatmamaya, halk otobüsüne, tacize, asgari ücrete, yaşamdan keyif almanın ne demek olduğunu bile bilmemeye... alıştık; ama hepimiz 6 şubat depremlerini yaşamadık mı? buna da mı ses yok, buna da mı ses çıkarmıyoruz?
    tembel, hımbıl, tepkisiz, ezik ve korkağız. bunu, depremi deprem bölgesinde yaşayan biri olarak söylüyorum. biri sokakta tokat atsa en korkak insan bile bir tepki verir. ne oluyor birader der. nasıl oluyor da hayatımızın her zerresine çökenlerden, yaşarken cehennemi yaşatanlardan hesap sormuyoruz? çoluk, çocuk 150 binden fazla insan öldü. sırf ölenlerin 1. derece yakınları yarım milyon kişi yapar.

    ormandaki hayvana bile dokunsan tepki verir. bu ülkenin neredeyse tamamı tepkisiz ve korkak. hani insan hayvan ayrımı yapılır ya. doğru, insan olarak potansiyelimiz çok yüksek. gerçekten de kendimizi hayvanlardan ayıracak büyük işler yaptık; ama bu potansiyel belli ki negatif yönde de işliyor. hayvandan beter duruma da düşebiliyoruz. yazık. hiç arabesk biri değilimdir; ama gerçekten yaşamak nedir bilmeden, sadece hayatta kalarak geçip giden ömürlerimize yazık. siyasetçiler, ünlüler, büyük para sahipleri yaşarken ve üzerimize bir enkaz gibi çökerek yatlar, katlar alırken; seyahatler edip pahalı saatler takarken biz anca hayvanlar gibi ucu ucuna hayatta kalıyoruz. bunu hiç solcu bir yerden söylemiyorum. solcu veya sağcı değilim. 7 yaşından beri sol-sağ işlerini çocukça bulurum. ben gerçekleri söylüyorum ve bu gerçekler karşısında asla ama asla tepkisizliğimizi ve korkaklığımızı aşamamamızdan bahsediyorum.
    yazının başında değindim. bunun nedenlerini oturup sakin sakin anlatmak basit; ama o döngüye girdiğinde senin de akıl sağlığın bozuluyor. kabullenip, tembelleşip hımbıllaşıyorsun. birilerinin sana aslında her gün ve özellikle 6 şubat'ta cehennemi canlı canlı yaşatması karşısında bu tepkisizlik, bu korkaklık kabul edilebilecek bir şey değil aklın alabileceği bir şey değil. bu söylediklerimi sadece, 40 yıl para biriktirip ancak alabildiği tek bir daireyle birlikte bütün eşyalarını kaybeden, enkaz altında canlı canlı gömülü halde saatlerce cehennemi yaşayıp bir de üstüne selasının okunduğunu duyan, enkazdan 5 yaşındaki çocuğunun sadece sol bacağına ulaşabilen, çok sevdiği eşini, kafası a4 kağıdı gibi dümdüz olmuş bir şekilde bulan ve hayatı boyunca o görüntüyle "yaşayacak" olan yani depremi yaşamış olan bizlere değil bütün ülkeye söylüyorum. hepimiz aynı boktan döngünün içindeyiz ve bu boktan döngüyü kırmaya ne kişisel olarak ne de toplumsal olarak cesaretimiz var.
    küçük bir azınlık gerçekten yaşarken biz ancak ucu ucuna hayatta kalarak ömrümüzü tamamlayacağız. tabii bu gece saat 3 sularında bir deprem olup da daha fazla para kazanmak için malzemeden çalan adam ve buna izin veren devlet yüzünden ölmezsek.

    ne kebap ne döner ne de kapadokya, bizi en iyi anlatan şey korkaklığımız.

    uzun yıllar önce bir yazar mıydı, ünlü biri miydi kim olduğunu hatırlamıyorum; ama kurduğu bir cümleyi net olarak hatırlıyorum:

    türkler (türk, kürt, arap vs. hepsi) korkaktır. başına gelen her şey de korkaklığından geliyor, demişti. açıkçası o zaman okkalı bir hassiktir çekmiştim bu cümleyi okuduğumda. ne yazık ki doğruymuş, yıllar içinde anladım.

    deprem görüntülerinin altına duygusal müzikler verip milleti ağlatmayı amaçlayanları, şov amaçlı saçını başını dağıtıp kamera karşısına geçenleri değil saniye adlı youtuber'ın bu kısa videosunu seyredebilirsiniz. kanalını takip etmiyorum, diğer videolarını bilmem; ama depremle ilgili bu videosu on üzerinden on.
    izleyenler de tekrar izlemeli bence. çünkü tam sırası.

    ve bir şeyi düşün. düşündüysen tekrar düşün:

    niye bu kadar korkağız? nasıl oluyor da tepkisiz kalabiliyoruz?