agdere2
profili

  • baby reindeer

    bir travmalar anlatısı. kişisel tahminimce;

    --- spoiler ---

    martha çocukken tacize uğramış bir kadın. babası tarafından. bunu da kahve içtikleri sahnede kahkahalarının ve sesinin yüksek çıkmasının nedenini merak eden donny'e verdiği cevapla işaret ediyor:

    “-babam bana chuckles buckles(kıkır fıkır) derdi, kocaman elleriyle.”
    “kocaman elleriyle”
    derken göğüslerini öne atarak söyler ve durağanlaşır kahkaha sonrası gülümsemesi silikleşir.

    tacize uğrayan kadınların savunma psikolojisinde ilgi çekmekten uzaklaşmak için kilo almaya eğilim pek çok araştırmada gözlemlenmiştir. bir nevi savunma mekanizması olarak düşünülebilen bir şeymiş bu. e martha da malum.

    ilk cinsel yaklaşımını donny'e elim sende gibi bir çocuk oyunuyla göstermesi ise fazlasıyla patolojik.

    son olarak ceza hukuku, avukatlık mesleğini seçmesi, bunu buzdolabının üzerine magnet ile tutturduğu diplomasına göre dereceyle bitirmesi de motivasyonunun kaynağı ile ilişik ipucu veriyor. kadının google'da aratınca mahkum olduğu ilk ve tek olay da işe bakın ki çocuğuna tacizden suçladığı hukuk firmasından patronunu takip etmek. adam da martha da tedbiren görevlerinden azlediliyor dava dolayısıyla. bir iş toplantısında cinsel saldırı olduğunu da iddia ediyor martha bu adamla. adama medyanın haberleştirmesindeki kollamaya bakılırsa bir şey olacağı yoktu olmamış da, ama kadın dağılmış gitmiş.

    bu ve benzer nedenlerle şıp diye anladı bence donny'in başına gelenleri bizdeki eşekten düşen anlar deyişi gibi. “kim yaraladı seni” diye sıkı sıkı sordu. kendisinden olanı tanıdı. sahnelerde kendince kolladı. özellikle kendisine ya da birine kızdığında çatır çutur vurması ise ailede görüp bildiği tek şeydi. annesi ve babasının tartıştıklarını söyledi ama nedenini hiç anlatmadı. insanların nasıl sevdiğini anlamayı yitirmesine sebep olan neydi hiç anlatmadı. ama donny'nin gözlerindeki büyüme ve yaşarmadan onun anladığını söyleyebiliriz.

    oyuncak ren geyiği, çenesinden göbeğine fermuarından açılabilen bir oyuncaktı ama ufaktı içine girilemiyordu işte, giremedi de başına gelenlerde. sadece sıkıca sarıldı. insanlara girebilseydi de belki onlara yaptıklarını yaptırmazdı. şefkate benzer tek örnekte donny'e sarıldı olabilecek her yönüyle.

    --- spoiler ---
    çekmecesi hep tuşlu telefon doluydu ama izleyiciye iphonundan gönderildi. o imla hatası da klavye azizliği değildi, yardım isteme sinyali idi.

  • karaciğer nakli ameliyatı videosu

    bugün istifa dilekçemi yazdım cerrahi branşımın anabilim dalına teslim ettim.

    sebebi tam da bu emeğin sabırın ve marifetin, iltifat minnet ve mükafat yerine haset nispet ve riyakarlık tarafından boğulmuş olmasındandır.

    adım atılmayacak bir çember alanı içinde ayakta tüm gün hareketsiz kalmayı hücre cezası sayıp insan hakları mahkemesine taşıyacak hassasiyettekiler ameliyat konsantrasyonu ile bu aktiviteyi bir hayal etsinler. hırtın biri zırt bir konudan umarsızca birbirini bıçaklar (belki gece 02:30'da) sizi 15 dakika içinde nerede ne yapıyor olduğunuz önemsiz bir şekilde hazır kıta ameliyata beklerler, lakin güç bela her mevkiden izin alarak mesaide halletmeniz gereken ikamet işlemi için 16:00'da çıkıp 16:30'da ilgili birime vardığınızda antilop sürüsü gibi dışarıdaki servislerine akan memurları görür, işleminiz için girmek istediğinizde güvenlik personeli durdurur yarın gelin diye heh o zaman anlarsınız memuriyetteki yerinizi. veya davarın biri makas atarken çektiği videosu yarım kalacak bir kaza geçirir, senin fırsat bulabilirsen günde yediğin 1 öğünlük yemekle pür dikkat diktiğin boydan boya yara yerinde kusur arar iz kalmamasını talep eder, birkaç saat sonra tamamen plasebo bir bitkisel kozmetikten kar marjı olarak voleyi vurduğunu aktaran eczacı kalfasının %300 taktığı kazığı %200'e indirmesine tüm hayır dualarını sıralar. hayır anlat derseniz anlatayım ki bu eleman son model bir suv'a binerken hekim arkadaşım 99 model bir araca kredi verilmemesinin derdi ile araç alamadı. hastane içinde çanta ile gezip yakınların yanına oturarak dert dinler gibi yaklaşan akbabalar da dava kovalayacağım diye aileleri gaza getirir, bu gerginlikler ya ensenden vurulma olarak geri döner (bkz: kamil furtun) (bkz: göksel kalaycı) ya da en basitinden ağır itham ve beddualar ile. gündüz aileni arayacak zaman bulamazsın, gece eşinle başbaşa kalamazsın sürekli yatan hastalarının sorumluluğu omuzlarında ve telefon bildirimlerindedir. bu katır gibi yük çeken yarış atı olmaya alışmış cemiyetimin kendi haklarını ancak birimizi kaybedince oluşan toplumdaki acıma duygusuyla kazanması ayrı bir akıl tutulmasıdır tekrar rahmetle analım: (bkz: rümeysa berin şen).

    arabanızın lastiğini değiştiren usta 5 dakikada sizin saatlik mesainizin misli kadar kazanır, üstüne “siz insanın biz arabanın doktoruyuz” diye nispet yapar. bunu tesisatçı, kuaför, istediğiniz sektörle örneklerim de yazı uzar.

    nitekim madem durum bu, bir benim mi hayatım değersiz, verdim istifayı hiç de işimde iyi olmayı, yeteneğimi de göstermeyi hesaba katmadan. zaten geçenlerde gözetmen olarak girdiğim sınavda dağıttığım optiklerdeki isimlerin de yarısını okuyamadım belli ki biz son nesiliz, girer bundan sonra ameliyatınıza afganlar, pakistanlılar derdinizi çözerler muhtemelen. ülkemin çocuklarının ise tamamına yakınının gayesi uzmalık değil yurtdışında çalışmak. bu gurur hepimizin. birbirine zulüm edenleri hariç tutarak, her meslektaşımın gözlerinden hocalarımın ellerinden öpüyorum saygıyla. kendilerinin fedakarlıkları ile belli bir çizgide tutulan sağlık konforunun büyük lüksünü kaybetmemek için “ama”sız “fakat”sız tam destek verenlere de teşekkürler.

    bu iş gönül işi, dualar yeter vs diyenlere de günde ortalama 14 km yapan crocslarım girsin.