godot yu hacklerken1
profili

  • beyaz futbol

    ahmet çakar sağolsun; bu ekiple kültür-sanat programı bile yapsalar geldikleri nokta aşağı yukarı hep aynı oluyor.

    mesela ertem efendi, cemal süreya'dan bir dörtlük okumuş olsun:

    "oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya,
    bir dilim ekmeğin, bir iki zeytinin başınaydı doymamız.
    seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu,
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük."

    çakar: cemal süreyya bıraksın bu işleri!
    ertem: ''süreyya'' değil, ''süreya'' hocam.
    çakar: bak; bir kere arıza, adından başlıyor. bi' daha söyle bakayım, iki ''y'' ile mi yazılıyor bu, tek ''y'' ile mi?
    rasim: tek ''y'' ile yazılıyor. arkadaşıyla girdiği iddiayı kaybetmiş, bir tane y harfini atmış.

    çakar: bi' dakka beyler! benim bildiğim bir insan nesine iddiaya girer?! saçını, sakalını kesmek için iddiaya girer. bikini giymek için de iddiaya girebilir benim gibi. gülmeyin beyler! show tv'de program yaparken kuliste ağzımdan bir laf çıktı; sonra o programın sunucusu bunu canlı yayında söyledi. kanala bikini yağdı beyler! böyle çiçekli böcekli tangalar yolladılar, gittik etiler'de sosyete pazarında sattık. latife yapıyorum, kanaldaki yancı kızlara dağıttık. dünyanın en çok bikini dağıtan hayırseveri benim belki de!

    sinan: hocam ne var bunda?! adam mı öldürmüş bu insanlar?! iddiaya girmişler, kaybedince de isimlerini değiştirmişler. kimseye zarar vermemişler.
    çakar: iyi o zaman ben de sevgili apo'cuğumla iddiaya gireyim; eğer o kaybederse ismini değiştirsin, ''fenasi kerim'' yapsın!
    rasim: oooooaaa! çakar neler söylüyor ya?! altyazıyı değiştirin: ''abdülkerim, fenasi kerim mi oluyor?''
    ertem: rejiye sesleniyorum; sakın rasim'in söylediğini yazmıyorsunuz arkadaşlar, sakın!

    çakar: hayırdır beyler niye gülüyorsunuz?! bir insanın isminin fenasi kerim olması da şereftir ayrıca! bak şimdi bana bir bilgi geldi, doğruysa şayet bu cemal süreya ilk eşini dövmüş. iki kere öpeyim dese üçün boynu bükükmüş falan, bırakın bu işleri! şairin kralı benim diyorum size ya! müsaade ederseniz yazdığım şiirlerden bir tanesini okuyum:

    ''kim derdi ki bu halde olacağız diye,
    yapma zekeriya abi; etme, eyleme!
    zannetme ki o günler gelecek geri,
    artık kaybettin beni, eski bir kardeşini!

    etme bulma dünyası bu, unutma!
    artık cevap yok, bu yeter sana!
    susmam, geçmişteki bir kahvenin hatırındandır zekeriya abi,
    lal olur dilim, konuşmam bundan sonra,
    geç bunları, kapalı artık kalbim sana;
    zekeriya abi, bak dalgana!''

    abdülkerim: hocam sen şiir de mi yazıyorsun?! bravo valla, gel öpeyim! heykel de yapıyor musun?
    çakar: bak mesela bir tane daha geldi şimdi ilham:

    ''tevazudur şu dünyada en büyük erdem,
    ömrümüz geçiyor, sonbahar artık bize her dem;
    bayram geldi, yine doldu taştı e-5 ve tem,
    yeter artık, kendine gel evladım sıvacı ertem!''

    abdülkerim: çiçek abbas'tan sonra duyduğum en güzel şiirler. bunları çerçeveletip stüdyonun duvarına asalım ertem.
    sinan: ya yeter artık ya! ekran başındaki insanlar sıkıldı kardeşim şiirden, gazelden! biraz da bale konuşalım, opera konuşalım, sinema-tiyatro konuşalım!
    çakar: eyy gültepe-yahya kemal mahallesi çocuğu sinan engin, hayatında kaç defa bale gördün?! bırakın bu işleri! hepiniz bu entelektüel mafyanın oyuncağı olmuşsunuz, popülizm peşindesiniz!
    sinan: ne yapalım hocam?! biz fakir mahallede büyüdük. bizim çocukluğumuzda sokaklarda ayı oynatırlardı, sonra belediyeciler gelir ayıyı mühürlerdi!
    ertem: aslında felsefe konuşmak istiyorum da, korkuyorum valla ahmet hoca'nın bu halini gördükten sonra!

    rasim: korkma ertem, yeni türkiye'deyiz artık! istediğini konuşabilirsin. bak mesela sokrates, pazardan dönerken arkadaşıyla karşılaşmış, arkadaşı da sokrates'in elini boş görünce niye bir şey almadığını sormuş; o da ''ben pazara ne kadar çok şeye ihtiyacım olmadığını görmek için gidiyorum!'' demiş. yeni türkiye'de yok böyle şeyler, ekonomimiz büyüdü, insanlar eli kolu dolu geliyor pazardan!

    çakar: vah benim sokrates'ime bak sen ya! siz de bunu yediniz değil mi beyler?! bak ben size anlatayım. belli ki karısı buna pazardan alacaklarını söylemiş, bu da aklında tutamamış, karısına tekrar sormak için eve dönerken bu mevzu yaşanmış. bu sokrates de kendince akıllı ya, karizmayı çizdirmemek için böyle felsefi bir cevap vermiş. bu herif büyük çakalmış beyler, onu anladım! öyle az çakal da değil, tam çakalmış bu sokrates efendi!

    ertem: süremizin sonuna geldik, daha hiç sinema konuşamadık sayenizde! neyse ahmet hocam yerli film yapımcılarına söyleyecek son bir sözünüz varsa onları alalım bari.

    çakar: yerli film yapımcıları bıraksın bu işleri! bırakmazlarsa hepsinin aklını alırım! latife yapıyorum. adım ahmet. 53 yaşındayım, eski bir hakemim. teklif gelirse her rolü seve seve oynarım. aslında ne var biliyor musunuz; gündüzleri uluslararası bir şirkette ceo olarak çalışan geceleri de gay bar'larda kurbanlarını arayan seri bir sapığı canlandırmayı çok isterim. gülmeyin beyler! seri bir sapığı canlandırmak da şereftir!

    rasim: peki hocam batman'in yerli uyarlaması yeniden * * * yapılsa batman'i canlandırır mıydın?
    çakar: batman denen herife feci derecede uyuzum! bu batman efendi değil miydi; dedesi yaşındaki alfred isimli bir adama uşaklık yaptıran?! allah biliyor ya, o adamcağızın sigorta primlerini bile yatırmıyordur.
    rasim: hemen gotham sgk müdürü'ne ulaşıp öğreneyim hocam. neydi bu alfred'in sosyal güvenlik numarası?
    çakar: daha ağırını da söylüyüm mü?! batman; rahmetli anne babasından kalan mirası suçla mücadele ediyorum ayağına çarçur eden kostümlü bir soytarıdır! robin diye de bir tane yancısı var; ne işe yaradığı belli değil.
    abdülkerim: hocam tebrik ediyorum. ben de bu yaşıma kadar hep merak ederdim o robin necidir diye.

    çakar: ya düşündüm de; batman'i bizim sinan daha iyi canlandırabilir. ''fatman'' olabilir mesela. yanlış anlamayın, telif hakları bakımından söylüyorum.

    sinan: sikerim böyle programı hadi kapat abi!

    çakar: alınmıyorsun değil mi sinan? şaka yapıyoruz. alınsanız da keyfiniz bilir gerçi, ben ne güzel şiir, edebiyat konuşurken sinema konuşalım diyen sizdiniz beyler!

    abdülkerim: alınmak dedin de hocam; program kapanmadan bütün karagümrük'e selam göndermem lazım, sonra alınanlar oluyor. sizin yüzünüzden beni dövecekler valla!

    çakar: şimdi bir mesaj geldi, bu hakan ural efendi kapıdaymış. rapçi çocukları da toplayıp gelmiş, beni bekliyorlarmış. bi' gideyim bakayım dertleri neymiş! size de yazıklar olsun, kültür-sanat programı diye geldik neler konuştunuz?! hadi selam mı gönderiyorsunuz n'apıyorsunuz, bakın dalganıza!