bu temelde kadınlar için bir stratejidir ve projekte ederek erkekleri utandırmaya çalışırlar.
beyaz yaka bir işte çalıştığınızı düşünün ve akşam bir partidesiniz diyelim. bu durumda 35 yaşında bir erkek orada gözde erkektir. nasıl kapatamamışlar, demek ki elde tutması zor bir erkek diye düşünülür. kadınların kapatmaya çalıştığı çapkındır. her açıdan mükemmel orana sahiptir. oysaki bir kadın için; "acaba neden yalnız diye düşünülür." boşanmış bir kadınsa ve çocuğu varsa yine durumu bir nebze daha iyidir çünkü cinsel stratejisini gerçekleştirmiştir. başaramamışsa "neden evlenmemiş" diye bakılır. kendisini güçlü kadın olarak lanse etmeye çalışsa da değildir, bunu hem kendi hem de çevresi gayet iyi biliyordur. teknik olarak en güzel olduğu çağını harcamıştır ve eş seçiminde başarısız olmuştur.
karanlikruya11 profili
-
35 yaşına geldiği halde hiç evlenmemiş ezik erkek
-
depresyona giren erkeklerin yaptığı şey
erkekler çeşitli nedenlerle depresyona girebilir. ilk zamanlar zihin kendini kapatmak istese de sonrasında kendini ispat etmek ister. özellikle de bu, bir ayrılıksa tek amacı o kadına kendini tekrardan ispat etmektir.
bunun temeli erkeğin yaratma güdüsüdür. ayrılık erkeği başarısız yapmıştır ve başka türlü kendini ispatlama, en basitinden kendi bedeninden bir bebek yapma şansı yoktur, horney buna rahim kıskançlığı derdi. bu yüzden inşa etmeye çalışır. kendini kendine ispatlamaya, tekrarda saygı görmeye çalışır. esas problem bunu tek bir kadından beklemesidir. geçmişte yazmıştık:
(bkz: ayrılık acısı geçer mi/#116076787)
o kadına kendine ispat etmeye çalışması evet iyi bir başlangıçtır ama bu hedef ileride değişmelidir. yeteri kadar geliştiğinde o kadına karşı bir şey hissetmediğini fark etmesi gerekir çünkü seviye atlamıştır, beklentileri ve hayalleri değişmiştir. sonuçta hala kendini o kadına beğendirmeye çalışıyorsa aslında gelişmediğini rahatlıkla belirtebiliriz. şu podcastte temellendirerek anlatmıştık.
böyle dönemler yalnızlık içinde geçer. kadınlar bile kokunuzu alır ve duruşunuzdan, verdiğiniz sinyalden ötürü size yaklaşmaz. hatta bununla ilgili çalışmalar bile mevcut. kadınlarla iletişimin %93'ü kapalıdır. %7'si sözlü sağlanır. işte bu dönemde direkt kötü durumunuzu sinyallemiş olursunuz.
emin olun ki başarılı birçok erkek bu aşamada gelişmiştir. çoğu şarkı, şiir bu aşamada bestelenmiş ya da yazılmıştır. daha doğrusu enerjisini yönlendirmeyi başaran erkekler tarafından ortaya konmuştur.
benzer dönemler geçirdim, hatta hayatta sıfırlanmak diye de anlattım. geçmiş hatırladıklarınızla inşa edilir. belki o dönem kötü hissediyor olabilirsiniz fakat emin olun her gün hayatınız için ufak bir şey yaptığınızda, en azından iyi geçirmeye çalıştığınızda, bir şeyler inşa ettiğinizde geçmişi iyi hatırlarsınız çünkü sonunda bir ödüle ulaşmış olursunuz çünkü erkek ancak yaratırsa güçlü ve huzurlu olabilir, bunu başaramazsa yerinde sayar ve geçmişi atlatamaz.
sizi kurtarsın diye birilerini beklemeyin, o kişi asla gelmeyecek. siz kadın gibi doğuştan bir değer değilsiniz. güzelliğiniz ve doğurganlığınızla karşı cinsi etkileme şansınız yok. örneğin barın bir köşesinde oturup kendi başınıza poz kestiğinizde hiçbir kadın yanınıza gelip de "oo ne kadar seksi ve yalnız bir erkek, sizinle tanışabilir miyiz?" demeyecek. emin olun yaratmıyorsanız, başarısızsanız, kendinizi inşa etmediyseniz gübre kadar değeriniz olmayacak. -
yalnız insanlar nasıl kafayı yemiyor
yalnız olmayı öğrenemeyen insan sosyalleşemez. kendine katlanamayan insan başkalarına bağımlı olur ve onlardan devamlı onay bekler.
onaylanmak, bir yerde özgüvenin de kaynağıdır fakat bunu iyi bildiğiniz işi yapmanız sonucu sağlamanız gerekir. olayı onay almak için yardıma, iyi davranmaya dönüştürürseniz bu sevgi açlığınız olduğunu gösterir.
(bkz: özgüven/@karanlikruya)
eğer sevgi açlığınız varsa insanlara çok değer verir ve onları olduğundan değerli hissettirirsiniz, çoğu insan için bu tehlikelidir çünkü böylei hissederlerse yaptıkları duygusal yatırımı sizden çekerler, sizi kullanırlar. ayrıca sevgi açlığı olmadığınız biri gibi davranmanıza, daha fazla beğeni (onay) almak için abuk fotolar ve olmayan hikayeler paylaşan, yalan söyleyen sahte birine dönüşmenize neden olur.
beyin bunları normalleştirir ve bir süreden sonra yalnız başınıza ya da onay almadan normal hissedemez hale gelirsiniz. sonu ise terk edilme, bol bol kazık yeme ve daha büyük özgüven kaybıdır.
özetle yalnız kalmayı öğrenerek öncelikle bu bağımlılıklarınızdan kurtulmuş olursunuz. kendi başınıza bir şeyi yaparak mutlu olan bireylerde dopamin kontrollü salgılanır. sert çıkışlar veya inişler hayatınızda olmaz. bu da sizi sağlıklı düşünen bir birey yapar. bunu başaramayan kişilerse hep negatif hisseder ve birine ihtiyaç duyar. işte bunu tersine çevirmenin yoludur yalnızlık. öncelikle kendine katlanabilmeyi öğrenmeli ve bundan keyif almalısınız ki sonrasında başkalarıyla bütünleşebilin. -
bekar kızların ömür boyu babasından maaş alması
benim hiçbir itirazım yok fakat bunun çifte standart olduğunu ve eşitlik eşitlik diye çıldıran feministlerin umursamadığını hatırlatırım. tek tek okuyun hasetlik, hatta kimler neler götürüyor!!'+! diye safsata yaratıp erkeklerden intikam alan feminist ideoloji çıktılarını görürsünüz. bazıları da "iğrenç eril zihniyetten böylece etkilenmezler" diye zırvalayabiliyor. yapılan bir diğer hata ise bütün kızların otomatik iyi niyetli olduğunun kabul edilmesi. insanlar cinsiyetten bağımsız iyi niyetli değildir.
özetle konu: kızlar almasın değil. konu: "erkekler neden almıyor?"
tamam pozitif ayrımcılığa da varım. o zaman eşitlik savunmayacaksınız. çünkü çelişiyor.
erkekler neden almıyor mesela? bunun için savaş veren yok. çünkü eşitliğin işinize yarayan tarafı önemli, yoksa diğer cinsin hangi haklara sahip olup olmadığı gram umurunuzda değil.
demek ki erkeklere bazı roller yüklüyoruz ve çalışmak zorunda bırakıyoruz. yani işlerine gelince maskülenlik toksiktir, gelmeyince erkek adam çalışır, babasından 25 yaşından sonra maaş almaz, oluyor. ne garipki en çok mavi yaka işte çalışan ve ölen de yine erkekler. -
barda 5 liraya bira içilen günler
2.5 tl demişler bir üzüldüm şimdi.
o 2,5 milyondu, şöyle ki bir bira= 2.500.000 tl.
yer: caravan rock cafe.
bakın şu alttakiyle ben duruma göre 3-4 50'lik bira içer bir de kalan parayla eve dönerdim, üstüne de bir ton para kalırdı, acaba ertesi gün de çıksam mı diye düşünürdüm:
4bira+yol
ne garipki türkiye'de alıştığınız standardı bile daha iyi koşullarda yaşadığınızı düşündüğünüzde bile yavaş yavaş kaybediyorsunuz. kısaca açıklayayım:
o dönem öğrenci adama haftasonuna harçlık, burs, kredi vs. 20 milyon mutlaka kalırdı ve o parayla "krallar" gibi takılınırdı... 2 heavy-metal bar gezilirdi. biralar ucuzdu, fazla gelince öylece bırakırdık kenara. harcanan miktar o kadar uygunduki bira ısmarlarmak sıradandı.
2014 civarı bir kırılma oldu... vergi üstüne vergi. iş güç sahibi olduk, beyaz yakayız sözde ama aynı miktar içtiğimde tutarsız bir miktar gidiyor ama parayı harcadığım için değil, öğrenciyken sahip olduğum basit standardın bile bu ülkede kaybedilebileceğini gördüğüm için üzülüyorum. -
ekşi itiraf
türkiye'ye dayanamamaya başladım. 1 süredir post-doc için hayalim olan norveç'e gitmeye iyice göz diktim. en önemli kriterim olan demokratik hak ve özgürlükler bu ülkede... üstelik soğuk. yalnız karar verme sürecinde düşündüğüm 2. konu "heavy metal bar" var mı ve nerede? oldu. en başta yoktur dedim, sonuçta düzenli memleket. sonrasında fark ettim ki black metali ile ünlü bir yerde olmamasi imkansız ve araştırmalar başladı.
"rock in" diye bir bar varmış mesela. ilk gideceğim yer olabilir. pantera, judas priest gibi tribute cover gruplarının olması müthiş hisettirdi. o barların bulunduğu bölgeye yakın ev bakmak lazım diye hayal kuruyorum filan şu an. şu fotoğrafı gördüm, oha caravan rock bar dedim. öyle yakın geldi. provalar esnasında bar boşken çekilmiş:
bar içi
bir süredir baya baya norveç de yaşıyorum. oturdum bu grupların hangisi iyi diye youtube'da videolarını izlemeye başladım. bar fotoğraflarından kızları kesiyorum filan. * google map'den sokakları dolaşıyorum. baya yerleştim şu an oraya. biri sorsa oslo'u tarif edebilirim.
ülke değiştirme kriterlerimden ilkinin demokrasi seviyesi ikincisinin gece hayatı olduğuna karar verdim. tarihi özelliklerini pek umursamıyorum, o kadar sığırım.
şaka bir yana neden diye de sordum kendime... cevap basitti.
türkiye'de resmen izole bir hayat yaşıyorum. iletişim halinde olduğum insanlar belli bir entelektüel seviyeye sahip, mesela eskiden beyoğlunda kendime göre bir müzik çevrem vardı ki şurada anlattım ama o da kalmadı.
(bkz: beyoğlu/@karanlikruya)
artık bu da yok ve bu izole yaşamdan adım attığım anda hiç bir şekilde anlaşamayacağım, aşırı muhafazakar, kendi beceremediği işi sana da yaptırmayan, sorgulamayan kan emici insanlardan sıkıldım. en azından bana yakın insanların olduğu bir çevrede beni seven bir insanla güvenle yaşamak istediğime karar vermiş durumdayım. -
ayrılıktan 9 gün sonra sevgili bulan eski sevgili
3-6 aylık yas süresini yaşamaya bile cesareti olmayan ezik biriymiş. biriyle geleceğinizin olup olmayacağını o kişinin yaptığı jestler değil, kötü zamanlardaki hataları, aldığı kararlar gösterir. o kararı nasıl alıyor? ne düşünüyor? kısa vadeli mi yoksa uzun vadeli mi düşünüyor? bu karar için de size zarar veren bir şey var mı? bencil mi? üzüntüyle başa çıkabiliyor mu? işte burada çıkamadığını görüyoruz.
kötü liderler zor koşullar altında iyi karar alırlar, çünkü rasyonel yaklaşırlar, soğuk kanlıdırlar, sinirlerini kontrol ederler ve bu onlara savaşları kazandırır. ilişkiler de böyledir. altta açıklamıştım. bir çalışmada hayvanlara stres altında karar vermeleri isteniyor ve hayvanlar yanlış kararlar alıyorlar, çünkü limbik sistemleri tarafından yönetiliyorlar.
(bkz: insanı aptallaştıran şeyler/@karanlikruya)
kısacası böyle kişilerin gözünü öyle bir hırs bürümüş ki, intikam, acı çektirme ve acıdan kaçınma her şey birbirine karışmış. geri dönüşleri kapatmış.
böyle biriyle hayatınızı zaten sürdüremezsiniz. ani karar alan, stoik olmayan, yaptıklarının sonucunu düşünmeyen insanlar beynin frontal lob bölgesini az kullanıyor demektir. bu tutarlı olmadıklarınızı zevk merkezleriyle yönetildiğini gösterir. bu biraz da genetiktir ve kaliteli bir ilişki yaşamak zordur.
çok düşünmeyin. iyi olmuş iyi. daha karakterli insaları hakediyorsunuz, siz de karaktersiz olabilirsiniz belki ama 9 günle sizden daha karaktersiz olduğunu kanıtlamış.
(bkz: ask acisi/#103665101) -
şu anda çalan şarkı
gecenin asaletine uygun:
the cure - disintegration
i leave you with photographs, pictures of trickery
stains on the carpet and stains on the scenery
songs about happiness murmured in dreams
when we both of us knew how the ending would be -
evleniyorum diye mesaj atan eski sevgili
1 ocak 2017, sabah 6:00. evlenmekten döndüğüm, 5 senemi geçirdiğim, ondan sonra kimse olmayacak diye düşündüğüm ve bana devamlı ağlayarak sana aşığım, benim ruh eşimsin diyen eski kız arkadaşım, ayrıldıktan 2 ay sonra sarhoş bir ses tonuyla "sevgilim var artık biliyor musun?" diye aramıştı mesela.
hayat böyle bir şey işte diyeceğim ama aslında mesele insanlar. bazen gerçekten böyle saçma şeyler yaşayabiliyorsunuz. mesele nasıl başa çıktığınız. (bu arada sonra özür diledi bu davranışı için ama benim için fark etmedi.)
o an üstüme kettle ile su dök gerçekten daha az canım yanardı. şimdi ise düşününce komik geliyor. arada eski anılarım diye arkadaşlarıma anlatıyorum. o günden sonra duyduğum ya da gördüğüm hiç bir şey canımı sıkmadı. genelde komik geldi. aslında bu olay bile trajikomikti.
düşünüyorum da gerçekten ben bunu düşmanıma yapmazdım. o yüzden hep derim. "ayrıldığınız kadın, sizin en azılı düşmanınızdır. acımayın." sonraki hiç bir kadına bana zarar vermek istediğinde acımadım, hep kazandım.
ne oluyor? sonra kötü bir şey yaşadığınızda ben neler gördüm oluyorsunuz. pek umurunuzda olmuyor, çoğunlukla da o şansı vermiyorsunuz. gerçi ben yine hakedene bir şans veriyorum. ama sadece "bir şans". her kadının bir hata şansı var.*
fon: nilipek - sabah -
4 temmuz 2018 büyük alkol boykotu
-"akp sizin neyinizi engellemiş hıh? özgürlüklerin partisi, türbanı bile serbest bıraktı" diyenleri bekliyoruz. hey canım benim be. yürü, ayrıl da gel.
akp asla yasak koymaz ama öyle uygulamalar getirir ki mecbur kalırsın. gelir alkole akıl almaz, mantık dışı zamlar koyar. alamazsın. tüketim kısılır. resmen aydınlık kesime ceza kesiyor. şu an alkole zam değil, zama alkol gelmiş durumda.
ne yapacaksın enflasyonu koyduğun abuk sabuk vergilerle mi engelleyeceksin? bunlar ekonomi de bilmiyor. ülke içinde dönen parayla (vergi, inşaat vs) ülkede dolar düşmez, enflasyon düşmez! ali'nin parası veli'e geçiyor, toplam para hala aynı. senin jonny'nin parasını ülkeye sokman, yatırım yaptırman, üretime geçmen lazım ki ihracat yapıp tl miktarını artırabilesin. ciddi ciddi ekonomi101 dersi vermek lazım bunlara. çünkü ekonomi bilgileri a101'in ötesin geçmiyor.
gereğinin 5 katından fazla imam hatip lisesi açar, insanlar yine tercih etmez, o da sınavda aynı lise tipinden en fazla 3 tane seçeceksiniz zorunluluğunu koyar, gider 1 tane imam hatipi zorunluluktan seçersiniz.
taksimde sokaktaki masaları toplatır, güzel yerleri kapatır, olur olmaz barlara ceza keser, gece hayatını bitirip, arap doldurur. dükkanlar kepenk kapar.
hakikatten ülke cehenneme dönüyor. paramızın yarısı vergi diye har vurulup harman savruluyor. -
8 haziran 2015 hacı babaannemin gözyaşları
(bkz: yah hehe)
(bkz: 8 haziran 2015 köyümdeki camilerin ahıra dönüşmesi)
halen fakir edebiyatı, halen dinsizlik edebiyatı. bir bitemediniz.
(bkz: aktroll)
türkiye 13 sene sonra gerçek demokratik bir sabaha uyandı ve bu gerçeği hiçbirşey değiştiremeyecek.