elverboreflexivo2
profili

  • 19 mart 2023 fenerbahçe'ye verilmeyen kırmızı kart

    her şeyi geçtim; önce elini arka cebine götürdü ve pozisyon noktasına giderken oldukça kararlı görünüyordu.

    fikrini ne değiştirdi? aklına ne geldi o anda bu şahsın?

  • iyi bir insanın acımasız bir insana dönüşmesi

    kendimi bildim bileli hep iyi bir insan olmaya, paylaşımcı olmaya, duyarlı olmaya çalıştım. hiçbir zaman bu davranışlarımı günün birinde karşılık bulurum diye yapmadım. her daim önemsediğim vicdanım ve öz-saygım oldu. pek çok şeyi sineye çektim, yanlışları görmezden geldim, kötü sözleri duymazdan geldim. ama herkesin bir tahammül sınırı varmış. değişmek 'zorunda' kaldım çünkü hiçbir zaman manevi anlamda bir doyum hissedemedim karşı taraftan. en azından insanların bana kötü davranmamasını, her hareketimi eleştirmemelerini, hedeflerimi küçümsememelerini bekledim. ama olmadı. hiçbir şeyin değişmediğini fark edince ben değiştim. telefonlara bakmaz, kimseyi arayıp sormaz, yardım isteyeni reddeder oldum.

    doğal olarak, ne oldu da değiştin sorusuna çok maruz kaldım. bugüne kadar beni bu duruma getirmek için sanki özel çaba sarf eden insanları bir meydanda toplayıp ''hepsi sizin yüzünüzden oldu o..... ç.....'' söylemek isterdim. keza, bazılarına bunu yaptım bile. zamanla insan ilişkilerinin bana göre olmadığını anlayınca, ki bunu kabullenmek gerçekten bir insan için oldukça zor bir durum, kendime yöneldim. kendime daha çok yatırım yaptım. açığa çıkmamış bazı yeteneklerimi keşfettim ve bunlardan maddi gelir bile sağlar oldum.

    kitaplar en büyük dostum oldu. hayatın daha çok haksız, acı ve sinir bozucu taraflarına maruz kaldığım için karamsarlık felsefesine yöneldim. ve bu tercihim kafamdaki pek çok soruya yanıt bulmamı sağladı. çünkü eserlerini okuduğum o bilge insanlar zaten pek çok şeyi yüzyıllar öncesinden çözmüş. yapmış olduğum pek çok şeyin beyhude olduğunu fark ettim.

    ve kaçınılmaz bir şekilde, acımasız, duyarsız, ilgisiz ve umursamaz bir insana dönüştüm. bununla övünmüyorum, bunu iyi bir şeymiş gibi anlatmıyorum. ancak hayatımın bu evresinden sonra insanların bana daha çok saygı duyduğunu, benimle konuşurken sözlerine dikkat ettiklerini, başları sıkışınca ilk aradıkları kişinin artık ben olmadığımı fark ettim. bana katılır ya da katılmazsınız bilemem ama bir insan sorumluluk alanını, görüş açısını ve içindeki iyi insanı ne kadar azami seviyeye indirirse, kendi hayatını o kadar çok kazanıyor; kendini daha iyi tanıyor, hatalarıyla/doğrularıyla daha net yüzleşiyor. şu an olduğum/dönüştüğüm kişiden gayet memnunun. kimsenin tavuğuna kışt demiyorum. ne ölüme ne de ölülerine.

    ''insanlar, bağışlandıklarında arsızlaşan, bu yüzden onlara yumuşak ve sevecen davranılamayan çocuklara benzerler. bir dostun ödünç alma isteğini reddetmekle o kişiyi yitirmeyiz, ama ödünç istediği şeyi ona vermekle, onu kolayca yitirebiliriz; bunun gibi, bir dosta karşı gururlu ve onu biraz ihmal edici bir biçimde davranarak onu yitirmeyiz ama ona karşı çok fazla dostça ve kibar davranırsak, onu yitiririz çünkü bu davranışımız onu küstah ve katlanılmaz kılacaktır, bu da bir kopmaya yol açacaktır. (syf: 168)

    (bkz: parerga und paralipomena)

    "doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. işte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür." (syf: 22) (bkz: parerga und paralipomena)

    "beni sadece davetsiz bir misafir gibi kabul eden dünyayı affedebilecek miyim?"
    (syf: 77) (bkz: gözyaşları ve azizler)