amabinyallah2
profili

  • 7 yaşındaki kızını sevgilisiyle duşa sokan anne

    işte bu yüzden boşanırken 6 yaşındaki kızımın velayetini ben aldım. tek başıma aslanlar gibi mücadele edip büyüttüm. şimdi de üniversitede geleceği için o mücadele ediyor. ve şunu da çok iyi biliyor ki babası her daim yanında olacak.

    edit: onlarca mesaj geldi.tek tek cevap vermekten yoruldum. aynı dertten muzdarip olan arkadaşlar nasıl başardın diye soruyorlar. öncelikle şunu söyleyeyim, zor ve yorucu bir süreç. ben avukat bile tutmadım ama komşularım, akrabalarım vs. yaşadığım evlilik hayatına şahit olanlar zaten gönüllü avukatlığımı yapmış oldular. tabii burada hakimin de (hakim kadındı) vicdanı ve öngörüsü de benim şansımdı. dava sürecinde kızım annesindeydi ve benden ayrı olması onu çok yıpratmıştı. son mahkemede kızım "ben babamın yaptığı yemekleri özledim, babamı istiyorum" diye ağlayınca hakim davayı sonlandırdı.

    yazar arkadaşların avukatları "imkansız, çocuk anneye verilir" demişler ama verilmedi işte. bu olaylar 2007 yılında oldu. o zamanlar kanunlar mı farklıydı bilmiyorum ama dediğim gibi hakimin de vicdanı önemliydi demekki. zaten o hakimin verdiği kararın bugün ne kadar doğru bir karar olduğunu annesi bile kabul etmiştir herhalde.

  • 1974 yılı yağ kuyruğu vs 2022 yılı yağ kuyruğu

    o dönem ki kuyruklara (çocuktum ama hatırlıyorum) girmiş biri olarak mutluyduk, umutluyduk en azından. çünkü büyüklerimiz bize geçici bir kriz yaşadığımızı anlatmış öğretmişlerdi.

    okullarda bile öğretmenler "az kaldı, biraz daha dişimizi sıkacağız çocuklar" diye bize neden ambargo konulduğunu, güçlü bir ülke olduğumuzu, bu dönemden daha da güçlenerek çıkacağımızı vs. anlatırlardı.

    yani milletin umudunu hep taze tuttular ki, bu inanç sayesinde ülke kimseye minnet etmeden özkaynaklarının da yardımıyla düzlüğe çıktı.

    şimdi bakın bakalım bu mevcut hükümet ile ülke insanında bir umut ışığı, bir inanmışlık kalmış mı?

    allahın sopası varmış ki, neyi kınadılar neyi eleştirdilerse kat kat daha beterini bu ülke insanına yaşattılar. üstelik özkaynaklarımızı da tümden yok edip, dışa bağımlı hale getirdiler.

    gelen mesajlara istinaden: o dönem çoğu evde televizyon bile yoktu. babam o kuyrukların olduğu zamanda evimize (nordmende) televizyon almış, sınıfımı geçtiğim için (pinokyo) bisiklet almıştı. sebze meyve boldu. fazlasını atlara, ineklere verdiğimiz salatalığı fiyatından dolayı almak için düşünmezdik. şimdi asgari ücretin dört'de birine denk gelen çeyrek altını düğünlerde rahatça takar, az mı oldu acaba diye de düşünürdük. öyle anlattığınız gibi bir kaos yoktu ülkede. insanlar kuyruklarda medeni bir şekilde bekliyor, birbirleriyle şakalaşıyordu. en azından şimdi ki gibi yağ almak için birbirlerini ezmiyordu. migros'un gezici aracı mahalleleri dolaşır, halk sıraya girer alır giderdi.

    ülkenin başındaki adam kuyruklarda bekleyen insanlarla dalga geçmez, "bunlar varlık kuyrukları" demezdi. kendisinden umutlu sözler beklerken kafalarına çay paketleri atan bir liderleri de yoktu. bir baba oğluna pantolon alamadığı için intihar etmez, bir aile faturasını ödeyemediği için toplu halde siyanür içerek canına kıymazdı. avrupa'lı rahat etsin diye ülkesine ne olduğu belli olmayan potansiyel suçlular da doldurulmazdı. daha neler neler örnek verilir de anlatacaklarım sizin anlama kapasiteniz ile orantılı olmalı.