doğu toprağının kürt nüfuslu bölgelerinin karakteristik müzğindeki bu kabile ayini tınısı enteresan gerçekten. israil müziğinde de aynı hava var mesela. daha çok sanatı, yahudi ya da ibrani geleneklerine dayandırırken, bir barda sadece darbuka ve karmaşık bir arapça şarkıyla kuduran ilkelliğe yanaşmış insanlar da görebilirsiniz. suriye, ırak yine aynı. sanat müzikleri de var bu milletlerin ancak müzikal zevkten ya da genel olarak müzikal algıdan bahsediyorum. lakin türkiye ya da iran'a gidildiğinde daha disipline edilmiş bir sanat tavrıyla karşılaşıyorsunuz. mesaj atıp ırk muhabbeti yapmayın pliz. etnik-kültürel bir değerlendirme sadece.
cerveau3 profili
-
kürtçe şarkı söyleyen gençlerin engellenmesi
-
nota bilmeden enstrüman çalmak isteyen kişi
robert kolej mezunu basketbol oynayan kıvırcık eegen irisiyle, bir plazada insan kaynakları müdürü olan ve hobi için keman dersleri alan pelinsu'lar basmış başlığı.
nota bilmeden enstrüman çatır çatır çalınabilir. kemanı ağlatan, klarneti öttüten romanlar nota bilmiyor.
neymiş efendim keman tutmak daha zormuş. nota okumak kolaymış. alaylılar o kemanları çene ile tutmuyor, eline veriyor tüm ağırlığı üzgünüm. ve bir konservatuar mezunundan daha iyi çalabiliyor.
bağlama çalan neşet ertaş, aşık veysel nota mı biliyordu? -
öğretmenlerin kara kara düşünmesi
bugün 7 saat dersiniz var. ve 4 farklı şubeye giriyorsunuz. 9-10-11-12. şubeler diyelim. her birine girip o haftanın konusunu anlatıyor, yazıyor, göstererek öğretiyorsunuz. ertesi gün 7 saat dersiniz var; 9-10-11-12 aynı haftanın konusunu tekrar anlatıyor, yazıyor, göstererek öğretiyorsunuz. bir sonraki gün 7 saat dersiniz var; 9-10-11-12 aynı haftanın konusunu tekrar anlatıyor, yazıyor, göstererek öğretiyorsunuz. ondan sonraki gün 6 saat dersiniz var; 9-10-11-12 aynı haftanın konusunu tekrar anlatıyor, yazıyor, göstererek öğretiyorsunuz. cuma günü 5 saat dersiniz var; 9-10-11-12 aynı haftanın konusunu tekrar anlatıyor, yazıyor, göstererek öğretiyorsunuz. yani aynı konuları anlatıp duruyorsunuz. tekrar ve tekrar.
aralarda 10 dakika mola vaktiniz var. nöbetçi iseniz, ki haftada 1 ya da iki kez nöbetçi olursunuz; o mola vakti de olmuyor. öğrencileri sınıfa sokuyor, okul huzurunu sağlıyorsunuz. ha bu arada bahçede bir çocuk sakatlık yaşarsa size soruluyor "bu öğrenci neden düştü, düştüğünde neredeydin?" diye.
pandemi döneminde evden anlattık. aynı şekilde. bazen 1 öğrenci geldi yine anlattık. diğer öğrenciler için de "neden uzaktan eğitime katılmıyor" diye velilere ulaştık. katılım yüzdesini sınıf sınıf kontrol ettik, değerlendirdik. "aaa pandemi yalan" diyen veliyi ikna etmeye, "parasızız oğlum çalışıyor" diyen veliye kaymakamlıktan yardım çıkartmaya çalıştık. ha bir de whatsapp grubundan sizi tiye almaya çalışan öğrenciye de ( sosyal medya kanalıyla yazışmak öğretmen-öğrenci arasındaki saygı sınırını gevşetti) sınırları göstermek için ekstra çaba gösterdik. "müdür de kimmiş bana saçlarını kestir diyor" diyen erkek öğrencinin güvenini kırmadan ve durumu müdüre aksettirmeden onu ikna etmek kolay iş değil. insanları bir şeye ikna etmek çok zor ya. öğrenciye ayrı, veliye ayrı, üstüne ayrı, astına keza bir şeyleri belletmek çok zor. ben sinir sistemimi, ruhsal durumumu eğitmek için çok çaba harcıyorum.
insanlarla sürekli karşı karşıya ya da yan yana geleceği platformlarda bulunmamış insanlar rica ediyorum buradan ahkam kesmesin. buradan üfürüp, savurmak, gömmek kolay. bu yazıyı da küfrederek bitirmek istiyorum aslında ama kendime nasıl da hakim oluyorum görün istedim bebeler. siz kendinize hakim olamıyorsanız, kara kara düşünmeyin, sınıfıma gelin, ben sizi eğitirim. hadi hayırlı işler.