teorik derslere bir kere gittim. baktım hoca test kitabından zaten cevabı olan soruları çözüyor, aga dedim ben daha da gelmem.
iş direksiyon kısmına gelince de nasılsa şoförlüğüm var diyip ( hayatımda 3 kez 5er dk direksiyona geçmişim ) yine gitmek istemedim.swh en az bir kez gelmek zorundasın dediler.
eski tip bir hocaya denk geldim. adam 55-60 yaşında bir emekli öğretmen. soktu beni bodoslama trafiğin ortasına kullan diyor. zar zor hallettim derken bu sefer de dedi ki gir şuradan çık dağa doğru. hocam dedim ne işimiz var orada ? sen çık karışma dedi.
önce dağ yolunda toprakta yokuşta kalkış ( araç da broadway bu arada ), sonra virajlı boş bir yolda ileri geri manevralar derken çek sağa dur dedi. şimdi in aşağı sol arka lastiği sök, stepneyi takacaksın. ben lastiğe bakıyorum, lastik bana. stepne ne, nerede olur, nasıl değişir hiç fikrim yok.
adam en ince ayrıntısına kadar uygulamalı anlattı. stepneyi o taktı, sonrasında orijinal lastiği ben. baban sana hiç mi bir şey öğretmedi oğlum dedi. öğretmedi hocam dedim.
aradan 21 yıl geçti. california'da stanford üniversitesinin kampüsünde, dağ yolunda gece saat 2 de hayatımda ilk kez lastiğim patladı.
21 sene sonra, o kraldan öğrendiklerimle 15 dk da lastiği değiştirip yoluma koyuldum.
yaşıyorsan ömrün uzun, vefat ettiysen ruhun şad olsun kral.
degrius2 profili
-
sürücü kursunda akılda kalanlar
-
babanın evladından para istemesi
sırf aileme yük olmamak için 9 yaşımdan beri yazları ve 15 tatillerde, lise 2 den bu yana da tam zamanlı çalışıyorum. üniversiteyi kazandığımda üniversite kaydımı yaptırmadan önce gittiğim şehirde önce iş bulup sonra kaydımı yaptırdım. ne üniversite hayatından bir şey anladım ne yüksek lisanstan. sırf kardeşim böyle hissetmesin diye, kardeşim aynı üniversiteyi kazanınca babamı aradım. bu çocuk buraya gelince ilk sene işe falan girmeyecek öğrenciliğin tadını çıkaracak masraflarını da paramın yettiği kadar ben yetmediği yerde sen karşılayacaksın dedim. nitekim öyle de oldu. ne zaman kardeşim işe girip babam kazancımın iki kişilik olduğunu farketti işte o zaman ilk kredi talebi geldi. sonra tam 10 yıl boyunca hep kredinin son ayında babamın başka bir ihtiyacı oldu ve kredinin yenisi çekildi. paşa paşa ödedim. 20-30 yaş arasında kazandığım parayı şu an kazanamıyorum. o 10 senede iş arkadaşlarım evlerini arabalarını aldılar. ben mi? kredi ödedim. sonrasında öğrendim ki annemle değil başka kadınlarla yenilen yemeklerin, çıkılan tatillerin kredileriymiş bunlar. nitekim boşandılar. babam yine her fırsatta para istedi. küçük kardeşimin telefon faturası benim otomatik ödememde olduğundan kardeşime her sene yeni bir telefon aldı hediye alması gerektiğinde. nasılsa o değil, fatura üzerinden ben ödüyordum. dedem babamdan tek kuruş para istememiştir. adam yataklara düşüp eve yatılı bir hemşire alınması gerektiğinde 4 kardeş bir hemşire parasını bölüştüler. babam onu bile bana kitlemeye kalktı. ( kalan mirası tek başına hiç etti o ayrı ) tatil için kendi arabasını beğenmeyip benimkini aldı, 10 günlük tatilden dönüp üzerine 2 hafta geçince arabayı istediğimde aslında bu bende kalsa daha iyi ama diye diye zorla getirdi. en sonunda dedim ki yeter. artık görüşmemize gerek yok. o gün bu gündür kafam rahat. kısacası; başka ailelerin dinamiklerini bilmeden akıl vermeyin. yazın başına benim babam adam gibi adamdır. o yüzden onu istemek zorunda bırakırsam, farketmezsem o benim ayıbımdır. onu anlarım. ama akıl vermeyin kardeşim. ne ben sizin neyi nasıl yaşadığınızı biliyorum. ne de siz benim.