wsywcwswt4
profili

  • 20 ocak 2022 gülşen'in yaptığı açıklama

    gülşen'in son zamanlarda sahnede giydiği kıyafetler sebebiyle gördüğü baskıya karşı instagram hikayelerinde yaptığı açıklamadır. o kadar güzel, o kadar akıcı, o kadar mantıklı yazmış ki, başlığı hak ettiğini düşündüm. keşke fikirlerini böyle korkmadan ifade edebilen, duruşunu böyle bozmadan ilerleyebilen sanatçılar daha çok olsa.

    edit: instagram'a post olarak da koydu: https://www.instagram.com/…3q/?utm_medium=copy_link

    açıklama:

    “ama… hadi şimdi bu bağlacı başka cümleler içinde de kullanıp pekiştirelim.

    bu kıyafet plajda giyilir ama sahnede giyilmez. bu kıyafeti sesi olmayan şarkılarıyla gündeme gelemeyen giyer ama sanatkar olan giymez. bu kıyafeti yabancılar giyer ama burası türkiye. giyemez. hadi giydi, ama o dansı edemez. evliliği yolunda değilse, aldatılıyorsa, boşanıyorsa ve yeni bir erkek peşindeyse giyer ama her şeyi yolunda giden bir evliliği varsa giymez. şu ana kadar tamamdı ama bu sefer limiti aştı.

    şimdi tüm o “ama”larınızın sonrasındaki cümlelerinize cevaben;

    ben bir kadın bedeninde dünyaya gelmiş bir insanım. ismim gülşen. 26 yıldır tek başıma ayaklarımın üzerinde duruyor ve arı gibi çalışıyorum. hiç kimseye muhtaç değilim. pop müziğe değer ve yenilik katabilmek adına sayısız şarkı yazdım. tabii bu uzun yolculukta hiçbir şey bana altın tabakta sunulmadı. düştüğüm, kalktığım, mücadelesini verdiğim çok da yaralandığım oldu elbet. ama bugün geldiğim noktada ve her zaman ihtiyacım olan gücü hep kendi içimde buldum. taştan duvardan olmadığımı, sadece bir insan olduğumu hep hatırlattım kendime.

    mesleki hayatım boyunca hep zamanın ruhunu okumaya inandım. müziğimin, bedenimin, zihnimin, kelimelerimin hep özgür ve bağımsız kalabilmesine gayret ettim. var olanla yetinmeyip yenilenmeye, değişime açık kalmanın mesleğimi en doğru biçimde icra edebilmek için en önemli unsur olduğunu hep bildim. meğer, insan performansına gösterdiği özeni giyimine de gösterince sanatkarlığı yok oluyormuş. vazgeçmem istenen şey daha az göze batmak ya da daha çok onay görmek için kendimi, bedenimi, vizyonumu yok etmem mi? yoksa asla inanmadığım belirli yaftalara ya da yargılara itaat etmem mi?

    ben de bu satırları tam da o yüzden yazıyorum. kıyafet üzerinden farklı farklı ''ama''larla sırf beni ya da sizden olmayanları nasıl alaşağı ederiz diye düşünerek çıktığınız bu yolda aslında kendi ayaklarınıza, hemcinslerinizin ve evlatlarınızın ayaklarına takmaya çalıştığınız prangaların farkında mısınız? bir gün gelip kadını ya da kendinden olmayanı yok saymaya, baskılamaya ve gerektiğinde yok etmeye hevesli bu ataerkil sistemin sizin gibi düşünenlerden de aldığı güçle gelip sizi de boğabileceğini hatta boğmakta olduğunu görmüyor musunuz?

    evet, ben bir anne-babanın kızı, evet bir erkeğin eşi, ve bir yavrunun annesiyim. babasının kızı, bir erkeğin karısı, bir çocuğun annesi olmaktan öte; ben aklı ve düşünme yeteneği olan özgür iradeye sahip bir insanım. bu sıfatlardan fazlasıyım. hiçbir sıfatın kölesi değilim. kimseye ait değilim. ben kendimim. kendime aitim.

    düşünsenize; sınırlarını başkalarının belirlediği bir yaşam nasıl sürdürülebilir olabilirdi? herkesin sınırları birbirinden böylesine farklıyken. bu size de korkutucu gelmiyor mu? bana bugün sınırı aştı deme yanılgısına düşenler, kendi sınırlarını daha da daraltan birileri çıkıp ahkam kestiğinde beni ve bugün neler söylediğimi hatırlamayacaklar mı? evlatlarımız tecavüze uğrayıp öldürüldüğünde o zehir dolu ''ama''larla aynı kaynaktan çıkan ''üzerinde ne vardı?'' sorusu hangimizin nefesini daraltmadı? bu zihniyetteki soruların aslında soru değil yargı olduğunu hepimiz maalesef ki biliyoruz. bu sorular gibi tıpkı eşim ozan'a yüzlerce kez sorulan; ''gülşen'in kıyafetlerine karışıyor musunuz?' eşinizin kıyafetleri çok eleştiriliyor siz ne düşünüyorsunuz?'' soruları da aynı zehirli kaynağa hizmet ediyor görmüyor musunuz?

    kadınlara "anne olma, eş olma'' erkeklere ''erkek olma, hükmetme zorunluluğunda olma, aksi taktirde eksik olacağı” üzerinden uygulanan tüm tahakkümün nasıl bir cehennem olduğunu ve bu tahakkümün en sonunda erk'lik taşımayanın ya da onun yasalarına uymayanın yaşamdan silinmesini meşrulaştırmaya hizmet etmekte olduğunu ne olur görelim artık hep birlikte. bir insanın yaşam hakkı, yaşam tercihleri bir başkası tarafından belirlenemez. bir cins ya da insan bir diğerinden üstün olamaz.

    'eş'im dediğiniz kişilerle gerçekten eş misiniz? düşünün. bir hayatı bir arada geçirmeye, bir arada ilerlemeye, yürümeye, el ele, yan yana söz verdiğimiz eşlerimiz bizim eşimizdir. bizi hayata çağıran anne babamızdır bize karşı sorumluluğu olanlar; kendimizi gerçekleştirmemizde bize kendimiz olmamızı sağlayarak yardımcı olması gerekenler. masum evlatlarımızdır en başta kendi yalanlarımızdan, kötülüklerimizden, cehaletimizden korumamız gerekenler ki kendileri bir bütün olarak geldikleri bu dünyada tüm şahanelikleriyle özgürce ve mutlulukla var olabilsinler.

    çocuklarımıza ve kendimize öğretmemiz gereken en önemli şeyin kimseye zarar vermeden, yalan söylemeden, hiçbir canlının yaşama hakkını çalmadan, kırmadan, incitmeden yaşamak olduğuna.. yaşamın, yaşamanın ve kendi kıymetlerini bilerek, sadece kendi hayallerinin, yeteneklerinin ve emeklerinin peşinde olmalarınınsa; bu hayatta mutluluğun ve huzurun tek anahtarı olduğuna inanıyorum. benim meselem hiçbir zaman ne giydi ne giymedi, yakıştı yakışmadı çerçevesinde kıyafetim üzerinden yapılan eleştiriler değil, hiçbir zaman da olmadı. çünkü bu son derece göreceli ve her kişiye göre değişebilen zevklerle milyonlarca farklı şekilde yorumlanabilir. yorumlanmalıdır da. benim asıl meselem; yakışık alıp almaması ile ilgili yaptığınız tüm yorumlar, bir kadının nasıl giyinmesi gerektiğine dair kestiğiniz tüm ahkamlar.

    bana kıyafetim, yaşım, anneliğim, cinsiyetim, eşliğim, ya da sanatkarlığım üzerinden kurulmaya çalışılan tüm baskılar gibi, eğer çeşitli baskıların içine hapsedilmiş nefessiz, umutsuz, çaresiz bırakılmaya çalışılmış tek bir kişi dahi var ise okuyup nefes bulsun, küçük sandığı dünyada aslında yalnız olmadığını, kabul gördüğünü ve çok sevildiğini bilsin istedim. çünkü yaşam bu zihniyetler kadar küçük değil. yaşam kocaman ve yaşamak çok güzel.

    gülşen”

  • lgbt misin lan sen diyerek yol kesmek

    kayseri'de yaşanan homofobik saldırı. sorumlusu yalnızca videoda görülen failler değildir. "lgbti, yok böyle bir şey" diyen erdoğan'dır, "lgbt sapkınları" diyen soylu'dur ve homofobiyi bir politika olarak güden tüm siyasetçilerdir. buyrun, vatandaşların sırf varoluşlarından dolayı sokak ortasında dövülebildiği bir ülke olduk, tepe tepe kullanırsınız. homofobik saldırılar yaşanan, gece 12'de müzik kesilen, alkollü içki satışına bin türlü engel getirilen bir ülkeye siz biraz zor turist getirirsiniz. türkiye, hem müslüman hem de seküler ve batılı imajını son 15 yılda yerle bir etti. şimdi elimizde kalan biraz kuzey kore, biraz iran, biraz çin, biraz rusya. yazık bu ülkeye.

  • 26 haziran 2021 istanbul onur yürüyüşü

    sözlükteki homofobikleri göstermiş yürüyüştür. "onur" kavramı bir tek heteroseksüellere ait olmalıydı oysa, değil mi? siz sünnet düğünleri yapacak, evlenecek, konvoylar geçirtecek, cümle aleme evlendiğinizi duyuracak, çocuk yapınca partiler vereceksiniz, ama eşcinseller tüm ilişkilerini yatak odalarında, evlerinde, gizli saklı yaşayacaklar. oldu. katlanacaksınız, alışacaksınız, bu insanlar burada ve sizinle eşit şartlarda yaşayacak. erdoğan'ın türkiyesinde islamcı baskının en karşı olduğu şeylerden biri eşcinsel hareket, sizin de öyle. ne çok ortak noktanız var, değil mi? sorsak muhalifim dersiniz. taksim'de şu an polis tarafından insan haklarına, anayasa'ya ve demokrasiye aykırı şekilde saldırıya uğramasına rağmen vazgeçmeyen ve direnen herkese selam olsun. bu homofobikler yenilecek, siz kazanacaksınız. onur haftanız kutlu olsun!

  • 29 ekim 2020 göç idaresi'nin skandal tweet'i

    fransa'da art arda yaşanan islamcı terör saldırıları sonrası radikal islami fikirleri yaydığı gerekçesiyle derneği kapatılan idriss sihamedi, türkiye'den sığınma talep edeceğini duyurmuştu. bunun üzerine göç idaresi resmi twitter hesabından kendisine bir cevap vermiş ve özetle bilgilerinizi yollarsanız talebiniz işleme alınacaktır demiş.

    ilgili tweet: https://twitter.com/…tatus/1321743984209911808?s=21

    ülkede yeterince yokmuş gibi bir de avrupa'dan her an kafa kesme potansiyeli taşıyan radikalleri ithal etmeye başladık, bravo.