veyyy3
profili

  • hollanda'nın 94 milyar euroluk tarım ihracatı

    14.yy'dan kalma aletlerle tarım yapıp, yılın 9 ayı yatıp 3 ayı çalışıp, devletten oluk oluk para emen türk çiftçilerle kıyaslanılmaya çalışılan hadise.

    mazot bedava olsun, mahsül istediğimiz fiyattan satın alınsın, inovasyon/mühendislik falan dayatılmasın.

    yoksa ayaklanırız, oy vermeyiz. köylü milletin efendisidir ayrıca. sike sike bakacaksınız vergilerinizle. biz sizin efendiniziz.

    edit: bu işin çözümü nedir diyenler oluyor, söyleyeyim:

    hükümetler popülizmi bırakıp köylüyü kendileriyle baş başa bırakacak. mahsüllere fiyat garantisi vermeyecek, mazotu 3 kuruşa vermeyecek, gümrükleri açacak. piyasadaki ithal ürün kalitesiyle ve fiyatlarıyla rekabet edemeyen köylü, sike sike tarlalarını yatırımcıya açacak. sike sike diyorum çünkü bugün 3 liralık tarlayı 300 liraya satmaya çalışanlar bunlar. çünkü alayının tuzu kuru.

    kurulan tesislerden dilerlerse verdikleri arazi karşılığı hisse alacaklar, dilerlerse sadece satacaklar. tesisler kurulacak ve kendileri dilerlerse çalışacak, dilerlerse aynı şekilde yatmaya devam edecek (nasıl olacaksa artık).

    yerli ziraat mühendislerini/yatırımcıları falan bir kenara koyun. 5 para ettiklerini sanmıyorum (diğer tüm mühendislik dalları gibi -ben de mühendisim). hollanda iklimine toprağına yatırım yapan yatırımcı türkiye'ye varını yoğunu gömer. hayalini kuramadığınız tesisleri görürsünüz çomaristanda. ihracat artar, ürün kalitesi artar, işsizlik azalır, refah artar.

    peki bu işler anadolu çomarı'nın işine gelir mi? hayır gelmez. çünkü onlar zaten 3 ay çalışıp 9 ay yatıyor, anadolu'da özel hastane konforunda tedavi görüyor. seçim zamanları da "finduumuz elümüzde kalduuu hükümet üstüfaaa" diye bağırırlar. (evet yıllardır bu görüntülerle karşılaşmıyoruz çünkü akp mevzuyu çözdü ve tomar tomar para dağıtıyor. anap ve dsp dönemleri hatırmdadır lakin.)

    aşağıda okuduğum bir kaç entryde çarpıtılmış gerçekler var. örneğin köylünün şehirliye baktığı iddia edilmiş. cevap vermeye dahi değmez lakin kendi kendine yeten kaç tane şehir var bunu araştırmak bile yeterli olacaktır. bu mantıkla istanbul tarım şehri diyebiliriz ve tüm türkiye'yi doyuruyor (ankara, izmir ve antalya ile birlikte). ayrıca traktörü inovasyon kabul edenler de gördüm, buna zaten bi şey demiyorum.

    işin özü, 3 kuruş sermayeyle yapılan iş bırakın ülkeye faryda sağlamayı kendilerine bile sağlamaz. tarımı yapacak olan "köylü" değil "yatırımcı"dır, "mühendis"tir, "mimar"dır, "finansçı"dır. eğitimin ve büyüme hedefinin olmadığı yerden gelişim beklemek de absürttür. solcu olmak köylü şark kurnazlarını savunmayı gerektirmez.

    not: aynı durum hayvancılıkta da geçerlidir. kırmızı etin nasıl bu fiyat bandında olduğunu sorguladınız mı hiç? avrupa'da tarım ürünlerinin pahalı olmasının sebebi pahalı olan ürünlerin ilgili bölgelerde yetişmeye elverişsiz olmasıdır. aynı durum türkiye'de de geçerli. ama et fiyatları her şeyi göz önüne seriyor.

  • az kişinin bildiği muhteşem web siteleri

    kendi boktan sitelerinin reklamını yapan orospu çocukları yüzünden bu başlığı takibi bıraktım. adam az kişinin bildiği muhteşem web siteleri başlığına kendi boktan kişisel web sayfasını koymuş. yani adam inanmış bu 2 kriteri sağladığına. az kişinin bildiği, hatta hiç kimsenin bilmediği bir gerçek fakat muhteşem falan değil amına koyayım. bir daha hayatımda hiç girmeyeceğim çünkü orası senin boktan ticari grafiklerini paylaştığın boktan bir web sitesi. diğeri de boktan bir blog. bu boktan sitelerin reklamını yapacağın başka bir alan bulamadın mı şark kurnazı orospu çocuğu? bi zeki sensin di mi? lütfen herkes köyüne ya, herkes köyüne.

    benim bu isyan entrymden ötürü sayfaya girip vakit kaybeden yazarlardan da özür diliyorum.

  • beşiktaş

    euro arttı, dolar arttı.

    2.30'lardan 3.10'lara gelen euro, 1.80'lerden 2.90'lara gelen dolar.

    bunlardan bahseden var mı? yok.

    borcun ne kadarı euro, ne kadarı dolar, ne kadarı tl, bunları masaya yatıran var mı? yok.

    üstüne stad yapıldı, bu değirmene su nereden geldi merak eden var mı? yok.

    financial fair-play diye bi nane türedi. demirören döneminde bu uygulama hayatta olsaydı demirören kulübü bu kadar borca sokabilir miydi? yok.

    yönetim financial fair-play ile de mücadele etti, bunlardan bahseden var mı? yok.

    ama borçlar arttı borçlar arttı. borçlar arttı, çünkü arması gerekiyordu da arttı.

    ne yaptı bu adamlar? nobre kalibresindeki adamlara yıllık 3.5 milyon euro'dan sözleşme mi imzalattı?

    ismail gibi açık seçik kazmalara 7.8 milyon dolar bonservis mi ödedi?

    kasada para kalmayınca kulübe eft yapıp borç mu yazdırdı?

    ne yaptı da hata etti, ne yaptı da borç arttı?

    eleştiriyorsunuz bari mantıklı eleştirin. eleştirmek için elinizde bir şeyler olsun.