3yasindanbericakoyumben5
profili

  • tatilya'ya gitmiş efsane nesil

    ah gençlik ah. tatilya'nın ülkede nasıl bir çığır açtığını bilmeyen nesil için osuruk gelebilir ama 90'lı yıllar için kendisi devrim niteliğindeydi. vr gözlük gibi, nintendo wi gibi bir şey. zaten kumarhane olayı olmasa böyle bir yatırım yapılmazdı da. kumarhaneler kapanınca sadece oyun cenneti olarak kaldı ve bence iyi bile sürdü saltanatı. hikayesini zaten azıcık araştırınca bulursunuz.

    ilk yıllarından beri okul gezileriyle defalarca gitmiş bir abiniz olarak az biraz kelam etmek isterim. önce reklamları döndü bunun. o hollywood filmlerinde gördüğümüz oyuncaklar! aman allahım, 90'lar çocukları için cennet gibiydi.

    ilk zamanlar yaka kartı basarlardı girişte üstünde adınız ve "ben bir tatilya vatandaşıyım" yazan. hala saklarım o kartı mesela, kenarda durur. kendine has camsız bir otobüsü vardı mesela. ancak o zaman şehrin çok dışında ve uzak olduğu için kullanmadılar sanırım.

    giriş için metrelerce kuyruk olurdu. ilk seferler geç gidince saatlerce kapıda beklerdi insanlar. sonra uyanıp karga kahvaltısını yapmadan düşerdik yollara ki kuyruğa kalmayalım. yamulmuyorsam bir ara bileklik de takıyorlardı şu tatil köylerindekilerden.

    geniş kapıdan girince tren karşılardı sizi ve gök kubbesi. 3 katlıydı diye kalmış aklımda. favori oyuncaklar tren, alabora, su kaydırağı... ancak ben bugün gizli, popüler olmayan oyuncaklardan bahsetmek istiyorum.

    mesela ağzından su atan balık ve kurbağa vardı en alt katta (masal ağacının yanında), şimdi her avm'de gördüğünüz müzik ile senkronize su atan zımbırtı. rahmetli babam aynısını fuarda yapmıştı ve türkiye'de ilkti (tatilyadaki ithaldi çünkü). oradan bile pay biçebilirsiniz ne kadar öncü bir yer olduğuna.

    herkes su kaydırağından bahsetmiş ama fotoğraf olayından bahsetmemiş. su kaydırağının 2. şelalesinden kayarken fotoğrafınızı çeker çıkış tünelinde satarlardı. pahalıydı diye aklımda kalmış. su kaydırağında o suya el girmezse olmazdı ayrıca. içine bindiğiniz plastik kütük şeklinde taşıtlar akardı. şelalenin en tepesinde mağara gibi bir yerden geçerken tutunup iki kütük aynı anda atladığımızı ve çarpıştığımızı ardından da azarı yediğimizi hatırlıyorum mesela.

    tren katının yanında jetonlu oyuncaklar vardı. kazanana ödül verilen hani. gshock saat yıllarca hepimizin hayallerini süslemişti. ayrıca atariler de vardı. tabii jeton alıp oynanırdı.

    mesela 5d sinema ilk defa tatilya'da vardı. 2 kısa film vardı biri tren yolculuğu, diğerini hatırlayamadım. koltuk kemerini sökünce duruyordu (hep bir efsane olarak dilden dile gelince denemiş ve 3. dakikada şutlamış bir süserin itirafları). filme göre koltuk hareket ediyordu işte.

    korku tüneli vardı bir de sanki ama çok fotoğraf yok aklımda. karanlık labirent vardı mesela. bildiğin çocuk labirenti ama mor ışık ile parlıyordu dekorlar. bir de hareketli yokuşlar vardı sanki içinde. ileri geri hareket ederken sen de tırmanmaya çalışıyordun.

    üst katta bir restaurant vardı. mikrodalgada pizza satıyorlardı. bir iki defa yemiştik sanki. sanırım bir de patlamış mısır satıyorlardı. o taraflar çok net değil.

    alaborada mesela dolaplar vardı. anahtarını kaybetmiş eve dönüş yolunda bulmuştum. zar zor ikna etmiştik dolabın benim olduğuna da yedek anahtarla açmışlardı. alabora ne zaman ters dursa yere illaki para vs. dökülürdü. "kemeri kopan ve ölen çocuk hikayesi" dillerden dile aktarılırdı. google olmaması ne enteresanmış gerçekten.

    ilk yıllarda feci kalabalık olurdu. tüm gün sıra bekleyip 1 - 2 kere ancak binebilirdiniz bu popüler oyuncaklara. ilerleyen yıllarda boşalınca sınırsız binme hakkınız var gibiydi. bir de sanki bir zamanlar sınırlı binme hakkı vardı gibi kalmış aklımda da emin değilim. düşününce o gün doğan çocuklar bugün yuva kuruyor, unutmak normal. sonlara doğru tek ziyaretçisi olduğumuz zamanlar aklımda. düşünsenize 4, 5 otobüs çocuk ve tüm tatilya sizin. 20 - 30 sefer binerdik oyuncaklara. tabii bolluk çabuk sıkmıştı. az olan kıymetli oluyordu çünkü.

    arada bilgi yarışmaları düzenlenirdi (okul ayarlardı aslında). aptal uydu kanallarında yayınlanırdı falan. bir ikisine katılmışlığım da vardır. filmler çekilmişti. dizilerin falan bir bölümü illaki çekilirdi. aklımda kalan "problem çocuk" filminin yerli versiyonu olan cafer burada çekilmişti sanırım. bir de her hafta yayınlanan bir yarışma programı vardı tatilya'da çekilen. hatta niyeyse aklımda ırz düşmanı murat (hani şu yeğenini götüren) sunmuştu diye hatırlıyorum.

    bol bol hediyelik falan satıldığı aklımda kalmış yine. böyle ekstralara giremezdik tabii biz. masal ağacını 1 kere dinlediğimi hatırlamam. ağacın gövdesinde dönerek gelen bir kafa hikaye anlatır sonra içeri kaçardı yine.

    öncesi ve sonrası kritikleri günlerce sürerdi okulda. dedikodunun ve yalanın bini bi' para tabii.

    yani yargılamayın insanları gençler. teknoloji ve gelişmişlikle belki şimdi her köşe başında bulabileceğiniz şeyler ilk defa bu topraklara gelmişti. bize güzel hatıralar bıraktığı için galiba satıldığını öğrendiğimde kocaman yaşıma rağmen içim burulmuştu. giden bir oyun parkından çok yaşanmışlıklar, hatıralardı.

    güle güle tatilya

  • burak haktanır

    nedendir sanat camiasında "solcu ve devletle problemli" olan herkes allanıp pullanır? sahnede övülen şahıs alenen terörist yalanlarına şakşak tutmuş, türk silahlı kuvvetlerine karşı kara propaganda yapmıştır. yani devlete karşı gelip tutuklanan her solcu masum mu? bunu ayıramayacak, eril olmayan biri yok mu aralarında?

    açıp baksan, hepsi bugün cumhuriyeti kutlar meydanlarda, twitterda, instagramda. atatürklü, arkada 10. yıl marşlı postlar atarlar. ancak atatürk'ün mirası, yıllarca dincisinden fetöcüsüne herkesin girmek için götünü yırttığı oluşuma karşı en alçak iftirayı atanlarla bir arada durmaktan da beis görmezler.

    kendisini tanımam, etmem. ama göte göt demiş bir şahıs

  • aşk 101

    ben ömrümde bu kadar kötü final görmedim. abartmıyorum, hababam sınıfı 3.5 finali bile bundan daha tutarlıydı. ben 1.5 yıl bunu mu bekledim ulan! sıçmışsınız dizinin içine resmen

    --- spoiler ---

    - ilk sezon sonunda ışık neden eda'ya sarılıp "eksiğim" diyordu ağlayarak? madem ölmemişti sinan ne eksiği, ananı mı özledin, babanı mı?

    - avukatın koğuşta ne işi vardı? hadi görüşme odası falan diyelim, mahkumla görüşmesinde mi mektubunu okuyordu?

    - osman neden vapurdaydı madem yatı vardı

    - hepsini geçtim, orası yalı, yalı. yalının altından bok çıksa satılır amına koyayım. zaten yalıyı neden anne ve babası paylaşıyor ayrı konu. aile yadigarı belli (hatta kadının babası kaldığına göre kadının ailesinden) boşanmış bir çift neden satıp parayı paylaşıyor? ya nasıl satılmıyor istanbul'da yalı oğlum?

    - 99 yılında öss soruları çalınmıştı, pas geçilmiş. ayrıca yine o yıl öss vardı. yani bir puan alıyordun, puanın geliyordu, sonra tercih yapıp kazanıp kazanmadığın yayınlanıyordu. nereden anlıyor bu arkadaşlar kazanıp kazanılmadığını? hepsini geçtim kerem'in babası nereden anlıyor gazeteye bakıp ilk 100'e girdiğini? şey mi diyorlar "benim çocuk 28473. olmuş tamam istediği yere girebiliyor?

    - sen okulu öyle yakıp yıkacaksın, sonra bir şey olmayacak, öyle mi? adamın götünden kan alırlardı kamil lan!

    - gece gündüz parkta bira içip, kaset dinleyip (o da sınava 1 ay kala falan) öss kazanacaksın, hatta ilk 100'e gireceksin falan... ütopik ötesi

    - bir okul müdürü iftira atacak, koskoca milli eğitim müdürü işinden atılacak araştırılmadan, edilmeden.

    - tek mantıklı son neden sinan'a mektup göndermediği oldu. hani evliler sonuçta falan

    --- spoiler ---

    yani neresinden tutsak elde kaldı final. ters köşe yapacağız diye bilim kurguya döndürmüşsünüz canım gençlik dizisini. keşke göktaşı falan düşmüş deseydiniz, daha inandırıcı olurdu.

    editto: imla

  • osman büyükşen'in sesi oluyoruz

    işin özeti şu cümlede

    "aileme müge anlı'mı izliyorsunuz, izlemeyin diyordum şimdi buradayım"

    çaresizlik böyle bir şey işte. 3 kuruş para için anneni, babanı vurmuşlar. sen okumuşsun, azim etmiş doktor olmuşsun ama lanet olası anadolu bataklığından kurtulamamışsın.

    inşallah katiller ve planlayıcılar bulunur da içindeki ateş biraz olsun söner

  • özel halk şoförlüğü yapan birinin açıklaması

    ne çabuk unuttunuz "başkanım biz bunlara hizmet etmeyiz" diyenleri. hani camide. hiç şaşırmam. insanlar vicdansız vicdansız. tutturmuşlar bir "dava", sorsan ne alt yapısı var, ne tarihi var. bunun adı bildiğin organize suç örgütlüğü be. ekrem başkan böylelerinin kesinlikle ama kesinlikle gözünün yaşına bakmamalı, siktiri çekmeli. ancak çok önemli olan şey de kuru ile yaşı ayırmak. bazılarının olayı fırsata çevirmesini engellemeli.

    bu hayatta en nefret ettiğim insandır işini yapmayan, manipüle eden adam