umarım akran zorbalığına uğramış biri olarak o pırıl pırıl çocuklar burayı okurlar ve kaybettikleri cesaretlerini kazanmalarına bir nebze yardımcı olabilirim.
ilkokul ve ortaokulu özel okulda burslu olarak okudum, yıl sonunda yapılan sınavlarda başarılı olduğum zaman bir sonraki yıl okulumu bedava okumaya hak kazanıyordum bu yüzden geleceğimi kurabilmem için ders çalışmam gerektiğini biliyordum.
aynı zamanda kayseri gibi küçük bir yerde okulun basketbol ve satranç takımındaydım. hiçbir zaman inek olmadım aksine serseri de değildim. kızlarla da aram yoktu, ama beraber maç yaptığımız, cine 5 izlediğimiz güzel bir erkek arkadaş grubumuz da vardı. hala onlarla da görüşürüm.
8 yılın sonunda iyi sayılabilecek bir okul olan fen lisesini kazandım, uzun süre özel okulda okumuş olmak beni yormuştu. nike total 90'ın okulun resmi spor ayakkabısı olduğu, basket takımında jordan'ların lebron'ların havada uçuştuğu dönemlerde ergenliğe yeni yeni giriyordum ve bu zengin çocuklarla maddi açıdan yarışamayacağımı bildiğim için biraz daha 'zeki' olduğunu düşündüğüm çocuklarla bir arada olmak için fen lisesini tercih etmiştim.
fen liseleri yatılı okullardır, ve yatakhanelerde düzenli bir hayatımız vardır. yemek saatleri, çalışma saatleri vs olmak üzere hayatınız 4 yıl boyunca iyi bir üniversite kazanmak için adeta bir çalar saat gibi kurulmuştur. dakikalar geçer, siz derin bir uykudasınızdır ve zamanı geldiğinde saat çalmaya başlar. benim için de öyle olacağını düşünmüştüm ama öyle olmadı.
okula başladığım ilk günlerde kolejden gelmiş olmam korkunç bir dezavantaj oluşturmuştu. hem arkadaşlarım da hem hocalarım da, ailemin zengin olduğu benim 'tiki' olduğum düşüncesi uyandırmıştı. ancak alakam bile yoktu ve böyle bir şeyi ispatlamam gerektiğini bilmiyordum. 15 yaşındaydım, ergenliğin en zirve yaptığı yıllardı, okulun 3. haftasında yan sınıftan bir kızın etek altı fotoğrafları bir yavşak tarafından çekilmişti ve erkek yurduna dağıtılmıştı. bunu gördüğüm gibi insanlarla kavga etmeye başladım, asla kabul edemeyeceğim bir şeydi. 15 yaşıma kadar insanlara ve hayatlarına saygılı olmayı öğrenmiştim. başkalarının hayatlarına bu denli müdahale edip onları intihara sürükleyebilecek bir olayı kabullenememiştim.
çocuğu buldum, tuvalette sıkıştırdım, fotoğrafları sildirdim. tabiki daha kalabalık bir ekiple üzerime geldiler, disipline gittik. çocuğun ailesi, devlet okuluna 'bağış' yapan bir aile olduğu için ve okulun itibarı düşünülerek olay örtbas edildi. kimse ceza almadı. ilk defa o gün otoriteyi kötüye kullananan insanlarla tanıştım. ardından olaylar devam etti, bir kadının maruz kaldığı bu olayı savunduğum için önce erkek yurdunda adım 'yavşak' oldu ardından okuldaki kızlar tarafından 'popüler' çocuk ilan edildim. o yıllarda bu ikisi arasında çok büyük bir fark olduğunu zannediyordum ama yıllar sonra fark ettim ki niteliksiz insanlardan gelen ne bir övgü ne bir yergi arasında bir fark yokmuş.
kızlar benimle görüşmek istiyor, erkekler benimle kavga etmek istiyor, sıralara adımın yer aldığı küfürler yazılıyor, cemaatin en güçlü olduğu yıllarda öğretmenler beni sohbetlere davet edip huzuru ancak 'abi sohbetinde' bulabileceğimi söylüyordu. kafayı yemek üzereydim. bütün bunlara rağmen okul 2.si olmuştum yıl sonunda ve başarılı olmam cemaatçi öğretmenlerimin ve benden nefret eden kızlı erkekli bu grubun hiç hoşuna gitmemişti.
her şey lisenin 2.yılında daha da ağırlaştı. 16 yaşındaydım. okulun derece öğrencilerinin yer aldığı onur listesinde fotoğrafımı kapattılar, üzerine kocaman harflerle 'orospu çocucuğu' yazdılar, bunu gören müdürün yavşakça gülüşü ve 'olabilir böyle şeyler' demesi, şehrin dışında yer aldığı için otobüsle gidip geldiğimiz okulun tek otobüs durağına içinde adımın geçtiği sayısız küfürler yazılması gibi bir sürü saçma olayla bu zorbalıklar devam etti. başlarda müdüre, müdür yardımcısına gidiyordum şikayet için ama 'onlardan biri' değildim ve hiçbir zaman beni dinlemediler. hiçbir zaman da onlardan biri olmayı düşünmedim. inandığım tek doğru vicdanlı ve mutlu yaşamaktı. zamanla önce mutluluğumu sonra vicdanımı kaybettim. ama çalışmaktan ve öğrenmekten hiç vazgeçmedim. fakat pes ettiğim intihar etmeyi düşündüğüm ancak başaramadığım tek bir anım oldu. ne kadar şanslıyım ki o dönemde ailem içinde bulunduğum pisliğin farkına vardı, ve okula giderek yaşadığım sorunların çözümü için müdürle görüştüler. tabiki bir şey değişmedi, çünkü hatalı olan bendim, inançsız olan, sohbetlere gelmeyen, kızlarla konuşan, erkeklerle kavga eden! bendim. o dönem ailem beni dünyanın bu küçük insanlarda ibaret olmadığını farklı bir dünya olduğunu göstermek için beni yurt dışına eğitime gönderdi.
kolay değildi, benim daha iyi bir eğitim alıp kendime gelmem için birçok şeyden fedakarlık yapmışlardı ve beni tam 3 ay ingiltereye yaz okuluna gönderdiler. 3 ay brighton, londra, ve bournemouth'da kaldım. dünyanın ne kadar büyük, insanların ne kadar farklı olduğunu gördüm. olayların veya insanların değil fikirlerin ve çalışmanın bu hayatta ne kadar önemli olduğunun farkına vardım. döndüğümde küfürler, hakaretler devam ediyordu ama ben artık ne istediğimi biliyordum.
insanlar beni kışkırtmaya devam ediyorlardı ama ben artık hedefe odaklı çalışıyordum. yurt dışına gidecektim ve bana değer veren, insanların birbirine saygı duyduğu bir ortamda çalışacaktım. galiba en önemlisi de buydu. kendime bir hedef koymuştum ve herhangi bir 'insan' veya herhangi bir 'olay' beni bu hedefimden vazgeçiremiyordu artık.
6 yıl tıp, 5 yıl beyin cerrahisi okudum. bu dönemde benim adımı duvarlara küfürle yazanların birkaçının yakınlarının da ameliyat olmasını sağladım. hatta trafik kazası geçiren birinin babasını da ben ameliyat ettim. mezun olduğumda ister istemez kin tutuyordum ama dediğim gibi bir 'hedefim' vardı ve asla hedefimden beni şaşırtacak şeylere yönelmedim, kin tutmak da buna dahildi.
şimdi abd'nin en iyi hastanelerinden birinde beyin cerrahi olarak çalışıyorum ve bilin bakalım kayseri'nin akp milletvekili adayları, gençlik kolları vs gibi dünyanın en işe yaramaz topluluğunda kimler var? evet bildiniz! toplu olmanın verdiği gücü kullanan, paraya tapan, din kisvesi altında mürit toplayan, herhangi bir bilgi ve becerisi olmadığı halde sırf 'birilerini tanıdığı' için kendine bu hayatta bir yer edinmeye çalışan bir asalak sürüsü.
lütfen genç kardeşlerim, zorbalığa maruz kaldığınız zaman kendinize bir 'hedef' belirleyin ve hiçbir şey ama hiçbir şey sizi o hedeften şaşırtmasın.
tanım: kendine bir hedef koyup üstesinden gelebilirse hayatta her şeyi başarabilecek bir gençtir.
norosurcin2 profili
-
akran zorbalığına maruz kalan 17 yaşındaki genç
-
tus'ta derece yapanların radyoloji/cildiye seçmesi
derece yapıp rahat bir bölümde hayatının sonuna kadar maddi zevklerin peşinde koşup sorumluluk almaktan kaçıp ne ayranım ekşisin ne popom kaşınsın mantığyla hareket eden arkadaşlar ne yazık ki her meslek dalında var..
araç dışı trafik kazası geçiren bir öğretmen hanımın öğrencileriyle olmasını, 24 yaşında beyin kanaması geçirmiş ilkokul arkadaşımı, inşaatlardan düşen onlarca gariban beli kırık felç kalan insanı bugüne kadar beyin cerrahi asistanı olarak tedavi ettim. hiçbir zaman bir radyolog ya da dermatologu küçümsemedim, bu bir tercih meselesi ve insanların korkması oldukça doğal. ama denizin kenarında durarak ne güzel manzaraymış demek yerine içine girip yüzmek isteyen bir avuç insandan biri olarak asla pişman olmadım.
not: 400.000 tl lik bir tazminat davam, 2 kez verdiğim beyaz kodum - ki birinde darp edildim-, onlarca belki yüzlerce sabim cimer şikayetim var. 3 yıllık beyin cerrahi asistanı olarak 1.5 aylık beyin kanaması geçiren bir bebeği ailesinden yarı ölü alıp sağlam teslim etmenin verdiği hazzı çok az şeyin vereceğini düşünüyorum..
son olarak sevgili yazarlar, okurlar merak etmeyin idealist kvc ciler, ortopedistler, genel cerrahlar, nöroşirurjiyenler az değil.. biz bize yetiyoruz ve her şeye rağmen tus gibi aptal bir sınavdan kaç puan aldığımızdan bağımsız olarak zevkle bu zor branşlarda çalışıyoruz.