hiç acınmaması gereken insanlardır. hayır canilikten değil, tam tersine merhametten söylüyorum bunu. eğer her kendi düşene, kendi aptallıklarıyla kuyusunu kazana yardım etmeye, onlarla empati kurmaya girişeceksek halimiz duman olur. bırakın düşsünler, bırakın çöpleri, pazar artıklarını karıştırsınlar. bırakın daha kötü durumlara gelsinler ki belki böylece biraz olsun kafatasının içindeki kıvrımlı nesneyi kullanmaya başlarlar. bırakın arkadaşlar. sakın ellemeyin. çevrenizdeki açların, yardıma muhtaçların ve çığlıkların çoğalmasını dinleyin. anlayın artık olaylar içinden çıkılmaz hale gelmedikçe bir değişim söz konusu olmayacak.
bu öyle bir cehennem dengesidir ki, iyice kötü olursa insanlar artık açlık ve sefaletle kırılmaktan dolayı kaybedecek bir şeyi olmayan birinin öfkesiyle ayağa kalkar. ancak tam tersi, biraz daha refahı iyileşirse bu sefer de maslow un temel basamağını karşılayan her birey gibi otorite kavramını sorgulamaya başlar ki iki olasılık da yöneticilerin işine gelmez.
yani bu maymunları öyle bir dengede tutmaya çalışırlar ki ne daha aç kalıp saldırmaya , ne de karnı iyice doyup sorgulamaya başlasın. sürekli ardında sopa önünde ise ulaşmaya çalıştığı ekmek şeklinde güdülen hayvanlar olarak tam istedikleri kıvamda tutmaya çalışıyorlar. o yüzden eğer biraz daha kötüleşirse durumları sakın yardım etmeyin, işte o zaman esas kötülüğü yapmış olursunuz.
bırakın her şey dibe batsın. bırakın cinayet,yağma,talan, açlık,sefalet, acı,gözyaşı sarsın her yeri. travma derinleşmeden sorgulama yükselmez. bu insanlara acıdıkça onların hayvanlardan beter halde yaşamasına destek oluyorsunuz. iyilikseverlik, yardım etme, bağış yapma, askıda fatura falan sakın bulaşmayın. siz belki de saf iyi niyetinizle yardım ettikçe; o parazit gibi başkalarından geçinenler, o açlığın içinde yüzdüğü halde hala iktidara tapanlar, o sefaletin içinde üçer beşer doğuran canavarların genel refahı düşüren bayağı varoluşlarına destek oluyorsunuz. dolayısıyla kötülüğe yardım ettikçe sizin refahınız düşüyor.
ellemeyin, herkes kendi seçimlerinin sonucunu yaşasın. o aynı gemideyiz falan zırvalıklarını siktir edin, hepsi hikaye. biraz birikimi olan, boktan bir araba için binlerce lira kredi çekmeyen, çoğalmadan minimal bir yaşamda kendisini her türlü felakete şimdiden hazırlayan biri için zaten gemi batmış, okyanusta yüzmek günlük yaşamı haline gelmiş, her türden felaketi beyninde simüle etmiştir. dolayısıyla bırakın gemi batsın, çatı çöksün. esas eğlenceyi o zaman izleyin. o zaman iyi ki de bu böceklere yardım etmemişim diyeceksiniz.
mrigasira1 profili
-
istanbul'da market çöplerine saldıran kadınlar