bakikubbehosbirseda3
profili

  • evlenmek için 142 gram altın isteyen nişanlı

    bu başlık aklıma, çok yakın zamanda bu konuda yaşadığım ve beni hayretler içinde bırakan bir olayı getirdi. çalıştığım fabrikada, benim çocukların giymedikleri spor ayakkabılarını, ''ben öyle rahat ayakkabılar alamam bakikubbe hanım, alsam da vitrine koyar izlerim ancak'' diyerek isteyen, yılardır bu ''rahat ayakkabı'' alamayan ama rahat ayakkabının tadına da bi şekilde benim vesilemle bakmış adamcağıza karşı öyle bir yükümlülük hissetmeye başlamıştım ki evde getirecek, çocukların giymediği ayakkabı olmayınca, yakın zamanda yeter ki rahat etsin diye skechers bir spor ayakkabı almıştım. (helali hoş olsun bu arada, konumuz bu değil)

    neyse efenim, geçenlerde ben mutfakta yemek yerken hemen kapının önündeki bankta öğle arası yapan bu personel ve birkaç personel daha sohbet ediyor. bizimki anlatıyor;

    -250 gr altın istediler. 120 gr'lık set almıştı zaten hanım, set takacağız. ben, hanım ve oğlanlar da birer burma bilezik takacağız vs. vs. dakikalarca evlendireceği oğlu için alacaklarını, aldıklarını ve karşı tarafın istediklerini saydı da saydı.

    len dedim içimden, ''senin oğlanlar gelse ve anne evleniyoruz dese şu rahat ayakkabı alsa vitrinine koyup sevecek adamın, yapabildiği şeyin yarısını yapamazken sendeki bu artislik kime? sen kim köpek de gidip 1 kg altını bi çırpıda alabilen adama ayakkabı filan alıyorsun?''

    yani diyeceğim şu ki benim gibi, annesinin mutfak için aldığı çeyizlere dahi hiç bakmayıp, mutfağa dizildiğinde gören ve yeter ki evleneyim de ne olursa olsun kafasında leylalar ilerde de ağman bugün varsa bugün yiyelim, yiyemediklerimizi kendilerininkini yemeyenlere paye edelime evriliyor ama başka bi güruh daha var ve onlar gr'larca altın istiyor ve istedikleri bu altını da bir yakınının düğüne takacağı altın için günlerce plan yapan bizlerin evrildiği yeni modelin üzülerek baktığı adamlar tık diye alıveriyor.

    142 gr makul bence bu arada.

  • yaşlanma belirtileri

    dün, gençlik yıllarından beri tanıdığım, çok uzun yıllardır hayatımda olan bir arkadaş grubuyla görüştüm. bu arkadaşların neredeyse tamamında fark ettiğim; telefonlarında bir şey okumak ya da telefonlarına bi şey yazmak istediklerinde hasıl olan yakın gözlüğü takma ihtiyacı, o gruptakiler dolayısıyla da akranları olarak benim adıma bir yaşlanma belirtisiydi ve hüzün vericiydi. yakın gözlüğüne ihtiyaç duymayan ama belli ki çok yakında duyacak benim için çok yakında yakın gözlüğü takacak olmam dışında yıllar içinde uzayıp giden yaşlanma belirtileri listeme gelince;

    iletişim kurmayı seven, karşımdakinin duygularını çok önemseyen biri olarak artık insanlarla uzun uzun konuşmaktan, kendimi ifade etmeye çalışmaktan ve onların aslında beni çok kıran, her neyse o şeyi yapma motivasyonlarını vs. dinlemeye olan isteğimle yaşım arasında ters orantı var. şimdilerde insanlarla konuşmak, onları uzun uzun dinlemek isteğim çokça azaldı.

    evde kalmayı hep severdim zaten de bu sevgi hastalıklı bir noktaya ulaşmış bir durumda; iş dışındaki zamanlarda ev dışında geçirdiğim süre bildiğin canımı acıtır oldu. evde, mümkünse de yalnız kalayım. kitap okuyayım, dizi, film bi şeyler izleyeyim, müzik dinleyeyim. bazen bu ritüellerden deli gibi sıkılsam, bu monotonluktan dolayı kendimi çok mutsuz ve yalnız hissetsem de bu monotonluğun dışına çıktığımda hissettiğim mutsuzluğun daha fazla olması.

    ''bakikubbe teyze'' diye ilk seslenildiği o günden bugüne kadar benim için yaşlılığın belirtileri arasındaki yerini hep koruyacak, top 5'de olması gereken şey, birilerinin teyzesi olmak oldu ama bi şey değişti. eskiden küçük çocuklar teyze diyordu şimdilerde kocaman herifler olan oğullarımla birlikte kocaman heriflerin ve kızların teyzesi oldum ve bu aşşırı can sıkıcı.

    geçmişe dair bitmek tükenmek bilmeyen iç hesaplaşmalar, keşkeler ve pişmanlıklar her ne kadar üzerinde düşünülmek istenmese de her geçen yıl bir önceki yıldan daha da fazlalaştı.

    yaşla birlikte artan bi şey de bebekler, yaşlılar ve hayvanlara duyduğum sevgi oldu. bebeklerin boyunlarındaki o eşşiz kokuyu hiç bıkmadan koklayabiliyorum, yeter ki koklanacak bi bebek buluvereyim. hani eli yüzü nurlu denilen cinsten, yaşlı gördüğümde de boyunlarından koklamak değil ama durdurup sevesim geliyor, evet.

    hiç öyle aynaya baktığımda hissettiğim şeylerden bahsetmeyeceğim zira her geçen yıl bir önceki yıldan daha mutlu ediyor beni aynada gördüğüm kadın ama eklenen şimdilik mutsuz etmese de “yaşlanıyorum lan!” dediğim çokça zaman oluyor yüzümde fark ettiğim çizgilerle birlikte.

    eş, dost, akraba ne der, ne düşünürün artık eski önemini her geçen gün biraz daha kaybettiği gibi bu gruptan görüşülen insan sayısı da her geçen yıl biraz daha azaldı bende. bunun yaşlanmakla ilgisi var mı bilmiyorum lakin bende yaş ile arasında bi korelasyon olunca yazmadan edemedim.

    gerçek dost diye adlandırılabilecek insan sayısındaki azalma yine artan yaşımla arasında ters olan bir orantı bulunan şeylerden biri de. üstelik dost sayısı azaldığı gibi yeni insanları hayata almak konusunda isteksizlik de bi o kadar artıyor. enerjisi olmuyor insanın yeni insanlara bi şey anlatmak ve dahi onları dinlemek için dolayısıyla da yalnızlık yaşlandıkça artan bi şey.

    edindiği tecrübeler, yediği kazıklar neticesinde artık insanlara duyulan güvenin neredeyse yok olması var bi de; güvenemiyor insan yaş aldıkça.güven duygusu yaşla birlikte en çok azalan şey olabilir.

    evet, geleceğe dair maddi kaygılar yaşla birlikte artsa da maddi şeyler önemini kaybediyor. her gün kıyafete göre seçilip takılan marka çantalar, saatler yerini tüm yıl aynısı takılan, en rahat edilene; topuklu ayakkabılarsa yerini spor ayakkabılara bırakıyor. aylarca mağaza gezmeden ve dahi bi şey de almadan elindekilerle idare edebiliyor insan.

    beklentiler asgariye iniyor yaş ilerledikçe ve en önemlisi de kadın erkek ilişkisinde beklenen, aranan, özlenen en önemli şeyler huzur ve paylaşabilmek oluyor.

    inşallah toparlarsam tünelin ucu beni de korkutuyor evet ama buralar çok da kötü değil gençler, belirti diye saydıklarımdan anlayacağınız üzere. çok da şaapmayın.

  • iki insan arasındaki en uzun mesafe

    iki insan arasındaki en uzak mesafe midir bilmiyorum ama iki insan arasındaki mesafeler içinden en zor olan, aynı evin içinde birbirinden olabildiğince uzağa savrulmuş olmalarıdır. aynı yatakta yatıp birbirinden km’lerce uzakta hissetmek çok can yakıcıdır zira..