davyjones1
profili

  • babanın ölmesi

    üçüncü yıl...

    bir akşam öncesinde arayıp, o bitkin ve kısık sesiyle "gel, burada kal" dedi. annemi ve ablamı arayıp, hemen yanına gittim. elini tuttum. bir yıldır palyatif tedavi gördüğünü bilmiyordum. son zamanlarında öğrenmiştim. kemoterapi seanslarında birlikteydik. evet, sorunlarımız vardı. olsun, olur böyle şeyler, önemi yoktu. arabada, yanımda o'nun için aldığım yeni hastahane kıyafetleri vardı. eskileri artık bol geliyordu. erimişti o koskoca adam. biraz daha durduktan sonra annem ve ablam geldiler. onlara malzemeleri bıraktığımı, ertesi gün sabah erkenden geleceğimi söyledim.

    ertesi gün yanına vardım. bizimkileri eve gönderdim. onlar da dinlensin diye. durumu nasıldı? ne konuştuk? konuşabildik mi ki? hatırlayamıyorum bile. tek hatırladığım elini tuttuğumdu. öğleden sonra ağrıları arttı, bilinci kaybolmaya başladı. doktor "artık hazır olmanız lazım" dedi. bizimkileri aradım. geldiler. o arada düzensiz solumaya başladı. ağrılarını dindirmek için sıklıkla morfin verdiler. elimi sıkıyordu. bi ara başını yastığından kaldırıp gözlerimin içine baktı.

    son nefesini verdi...

    son nefesini eli elimdeyken verdi. yanındaydım. yalnız bırakmadım. öylece kalakaldım. üzülmesin diye gözyaşlarımı içime akıtıp, birlikte saatlerce muhabbet ettik. tek konuşan bendim oysaki. bir kaç saat sonra cenaze işleriyle ilgilenenler geldiler. üzerindeki, o'na yeni aldığım giysileri çıkarttılar. işlemleri hallettiler ve babamı, ertesi sabah almak üzere morga teslim ettik.

    babasız ilk gece...

    dayanamadım. hastahaneye gittim. yalnızdı. yalnız kalmasın. morgdan almamıza daha üç, belki de dört saat var. her nefes göğüste ayrı bir baskı.

    babasız ilk sabah...

    bak güneş doğdu. hayatımda ilk defa güneşin doğuşunu hissettim. bu, görmek, bilmek gibi değil. güneş doğuyor. o ışıklar... o renkler... o ısı... o his... sabah rüzgârının tendeki o ağırlığı. oluyormuş gerçekten. dünya gerçekten de dönüyormuş. nefes alıyormuşsun... ve inanır mısın? nefes verebiliyormuşsun da. hayat işte. sadece varsın. aldık babamı morgdan. o artık bana emanetti, toprağına kavuşturana kadar. cenaze işlemleri, yıkama ve namaz. kim vardı ki orada? kalabalıktı... ama yüzleri belli değildi. hiç birisini hatırlamıyorum.

    sonra havaalanı, uçuş, memlekete varış, oradan köye yolculuk. annesini zaten sevmem. buna rağmen o'nun evine götürülmesini kabul ettim. oğluyla vedalaşsın ama emanetime saygılı davransın. oradan da aile mezarlığına. öncesinde cenaze namazı. sonra defin.

    toprağa teslim ettiğimiz anda hissettiğim hafiflik... görevimi yerine getirmiştim. yolculuğu esnasında rahattı. annesi hariç, kimse de rahatsız etmedi. bir de sevmediği insanları ortamdan s!ktir etmenin rahatlığı.

    görevimi yerine getirmiştim...

    üç gün uyumamışım. olur böyle şeyler. bunlar daha ne ki? bak güneş yine yeniden doğdu. biz var olduk. hayat ise devam etti...

    yazarın dediği gibi (#3281475), "o sonsuz güven duygusunu veren adam" artık kendinsin.

    tartışmıştık, kavga etmiştik. sorunlarımız vardı. alkolikti. sorunlarımız derken, sanırım tek sorunumuz bu idi. benim için varlığı ile yokluğu birdi. buna rağmen çalışkandı, her zaman lâfının eri idi. yalan söylemezdi. ne olursa, ne olacaksa olsun, yalan söylemezdi, yalan söyleyenden de nefret ederdi. adildi. haksızlığa gelemezdi. son zamanlarında alkolü de bırakmıştı. o müthiş değişiklik. zaten güleryüzlü olduğunu biliyordum da... böylesi şakacı ve eğlenceli olduğunu da bize gösterdi ya... inanılmaz.

    böyle bir adam geçti dünyamdan... tüm çelişkileri ile...

    hem yazdım...
    hem ağladım...
    seni andım...