neden-sonuç bağlantısı gereği fil tarafından - haklı olarak - zalimlere yakışan şekilde dersi verilmiş ve amel defteri kapatılmış. tüm kötülerin sonunun bu vakadaki gibi hakça olması temennisiyle diyelim.
şayet farkındaysanız filin olay yerine gelen diğer elemana karşı hiçbir agresif girişimi olmadı, değnekle taciz eden adama "artık yeter, buraya kadar" dercesine girişmiş.
esaret altında çalışmaya zorlanan filler, kimsenin 24 saat bile katlanamayacağı şekilde bebeklikten itibaren esir bir hayat ve daimi işkence altında zulüm görürler. bir de fillerde akrabalık aile bağları çok güçlüdür, ama insan denen vicdansız varlık pusu kurup bebek filleri çalar ve bir ömür zorbaca köleleştirir. bu filin davranışı, güney doğu asya'da filleri çeşitli amaçlarla yoğun olarak sömüren ülkelerde yaygın şekilde kullanılan ve phajaan adı verilen sistematik eziyetlere karşı verdiği bir yanıt aslında.
phajaan: filin ruhsal, mental ve duygusal açıdan çökmesine ve bu sayede itaatkârlik ve teslimiyetle kesintisiz hizmet vermesini sağlamak için geliştirilmiş işkenceli eğitim sürecidir.
geniş bilgi için link de ekliyorum: https://protectallwildlifeblog.com/…ephants-spirit/
maalesef insan öldürdüğü için öldürülecektir. abd'de zulme isyan sonucu insan öldüren filler mary ve topsy'ye yapıldığı gibi:(
antonia chigurh6 profili
-
fil saldırısı sonucu feci şekilde ölen adam
-
zonguldak'ta gözleri dağlanan köpek
büyücülükle ilgili olduğunu düşünmüyorum. son iki gündür malum şahsın düşüncesizce yaptığı yorumlardan sonra, köpeklerin ve köpeklere yemek-su verenlerin köpektapar etiketiyle yemediği linç kalmadı. sosyal medya üzerinde köpek aleyhtarı söylemler, sahada şiddetli bir eyleme dönüşüyor. sosyal mecralarda her gün hayvanları hedef gösterenler köpeğe bu işkenceyi yapanların sanaldaki izdüşümüdür. meçhul fail her kimse kişisel cehennemine yaşattığını yaşamadan gidemesin. artık yaptırım uygulansın demesin kimse de, çünkü her şey netleşti; hayvana şiddete hiçbir yaptırım olmayacak.
-
şaban teoman duralı
iyi bir felsefeciydi. programlarını her ne kadar birtakım fikir ayrılıkları olsa da vakit buldukça izlerdim. ama kendisinin bir düşünüre yakışmayacak derecede kabul edilemez söylemleri olmuştur ve ne yazık ki bunları düzeltemeden gitmiştir. taraflı siyasi görüşler bildirmesi de gereksizdi. ölen birini arkasından tenkit etmek gibi bir niyet içerisinde değilim. insan hakları, hayvan hakları ve demokrasiye dair beyan ettiği felsefe profu statüsüyle çelişen sözleri şöyledir:
"insan hakları, hayvan hakları, demokrasi vd… bunlar lüzumsuz şeyler."
ve türklüğü direkt islam diniyle bağdaştıran ve müslüman olma ön şartına bağlayan talihsiz bir söylemi daha olmuştur: "türk olmak için, müslüman olmak lazım." demiştir. bakınız
koronavirüs tedbirleri sırasında şunları söylemiştir:
“cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olmasaydı, biz şu anda çok büyük bir felakete uğramış olurduk.. koronavirüs olayları karşısında verilen mücâdele, istiklâl harbi mucizesinin tekrarıdır. " bakınız
felsefeci olmasına rağmen, düşünme etkinliğini yeterince derinleştirmeyi başaramadığını düşünüyorum.
ruhu şad olsun... -
bağcılar'da kaçak afgan dehşeti
yerli pedofili, ırz düşmanı sapıklar yetersizdi ya, bir de yabancılarını ithal ettiler. çocuğa ilişen şahsın geldiği coğrafyaların kültürel kodları gereği 10 yaş civarına çocuk değil, kadın nazarıyla bakılır. bunu koğuşa bıraksalar yemeye niyetlendiği herzeyi kendisine yedirirler. ama içeri gireceğini, herhangi bir yaptırım uygulanacağını hiç sanmıyorum.
sıklaşan afgan girişleriyle birlikte bu gibi olaylar artacak maalesef.. genel sosyal düzenin çok farklı bir sosyolojik, kültürel altyapıdan yetişmiş kişilerin yoğun akışıyla orijinal kimyasının değişmesi demek hiç kimse güvende değil demektir. öyle bir talep olmadığı halde, hatta bilhassa arap dünyasında türk nefretine rağmen ümmetin liderliğine talip olan iktidar partisi genel başkanının bilinçli politikaları sayesinde gelişen iltica dalgalarıyla milyon tane abazanın kayıtsız şartsız serbestçe şehirlere dağılmaları her şeyden önce iç güvenlik problemi oluşturur. suç makinesi binlerce afgan herifin ülkeye hücumunda nihai amaç; ülkede kaos çıkarmaktır ve bunu isteyen tertipçiler, açık kapı ilkesini benimseyen ülkemize truva atı taktiği uygulayıp mülteci kisvesi altında taşeron işgalci unsurlarını iteliyorlar. türkiye ideolojik kimliği belirsiz gericilerin çöplüğüne dönüşüyor. -
talibandan kaçan binlerce afganın türkiye'ye akını
suriyeliler dışında afgan, pakistanlı gibi yabancı unsurlar halihazırda çok fazla mevcut zaten. sınırların denetimi çok yetersiz. bu nedenle kontrolsüz giriş çıkışlarla baş edebilmek neredeyse mümkün değil. şimdi bu büyük dalgayla birlikte selefi radikallerin de girdiklerini söylemek yanlış olmaz.
aslında bunların hepsi türkiye'nin demografik değişim planı çerçevesinde yapılan kasıtlı hamleler. bu süreç yavaş, ama kararlı biçimde işletiliyor.
bu tip demografik değişimler, coğrafyamızda mevcut olmayan salgın hastalıkların yaygınlaşmasına, kültürel altyapının tahribatına, inanç sisteminin radikalleşmesine neden olacaktır. dünyada hiçbir ülkenin kabul etmediği kadar fazla mülteciyi --öyle ki sadece suriyeli nüfusu ortalama bir ab ülkesi nüfusundan fazla--serbest dolaşıma izin verip ülkeye sokmak, kaleyi içeriden yıkmaya izin vermektir. bu istiap haddini aşacak düzeyde kimlikleri belirsiz yabancıyı ülkenin dört bir yanına dağıtmanın asıl amacı; kaos ve nihayetinde iç savaş aracılığıyla toprak bütünlüğüne darbe indirmek ve ülkeyi parçalama amacına yönelik. çok karamsar bir değerlendirme oldu, ama gerçekler acıdır ne yazık ki. umarım yanılırım. -
felsefeden uzak durun imanınızı kaybedersiniz
dogmatik zihin değişime direnir; dogmayı sürükleyen, kuşaklarca aktaran ve yaşatan dogmatik sisteme bağlı diğer mensuplarının değişme ihtimali ise dogmayı her şekilde kullanan hâkim sınıfı rahatsız eder, dehşete düşürür (tabii dogma, kendisi her ne kadar katı olsa da her dünya görüşüne uyarlanabilir esnek bir terimdir). felsefe ise tüm disiplinleriyle düşünme üzerine odaklanır. biraz anlayan ve sorgulayan biri inanç sistemlerinin bağını çözecek, kapalı görüşün esaretine teslim olmayacaktır. sorgulanamayacağı kesin bir sistemin sorgulanması zincirin kırılma sürecini başlatır. toplumu alt katmanlardan itibaren dizginlemenin ve kontrol etmenin yolu din kavramının altyapısının mümkün olabildiği kadar güçlendirilmesinden geçer. bu da dini değerlerin -doğrulukları ve yanlışlıkları tartışılmaz şekilde- bireylerin zihinlerine işlenmesine bağlıdır. kırılması imkânsız iman/inanç kavramının oluşması belirleyici bir faktördür ve kurumun bekasının yegâne garantisidir. felsefe ise bilimin ve sanatın öncülüdür ve çoğunlukla bilimle, sanatla iç içe geçer. bilindiği üzere; bilimle din bağdaşmaz, çelişir. sanatın da pek çok dalı dini açıdan negatif bir tepkiyle karşılanır, hatta yasaklanır.
şimdi bu skolastik zihniyetin ele geçirmeye başladığı modern türkiye cumhuriyetinin kurucu lideri sevgili mustafa kemal atatürk'ün felsefeye bakış açısı ise şöyle:
•“felsefe, evren karşısında insanın akılcı davranışıdır. bu yüzden önemlidir. bu yüzden felsefe bilmeyen insan, edebiyatçı da politikacı da olamaz. felsefe bilmeyen bir asker, belki bir savaş kazanır, ama savaşı anlayamaz. benim felsefe ile aram ne kadar iyi ise, filozoflarla da o kadar açık! tuhaf görülecek bu sözüm ama anlatayım; bütün filozofların hastalığı her şeyi tek bir nedene bağlamaktır. kimi bütün yeryüzü bilmecelerini tanrı anahtarı açar der, kimi her şey 'monad'tır diye direnir; kimi akıl der, kimi ruh der, kimi ateş, su, toprak der, kimi de kalkar ille 'madde' diye tutunur. her birinin bir gerçek payı vardır elbette. ama 'payı' vardır. her şeyin aslı maddedir ve insanı madde kanunları yönetir, dersin; karşına bir idealist çıkar, bütün madde kanunlarını allak bullak eder! ne çıkar dinler, ne öğüt; inancının doğrultusunda yürür gider”