greta thunberg.
-2003'te doğdu.
-11 yaşındayken depresyona girdi, yemeyi ve içmeyi bıraktı. yapılan kontroller sonucunda kendisine asperger sendromu, obsesif kompülsif bozukluk ve seçici konuşmazlık teşhisleri koyuldu. asperger sendromu başta olmak üzere kendisine koyulan teşhisleri bir zayıflık olarak değil süper güçleri olarak lanse etti. konuşma şekliyle, jest ve mimikleriyle dalga geçmeye çalışanlara karşı güçlü duruşundan taviz vermedi.
-asperger sendromu üzerinden gelen eleştirilerle ilgili olarak "eğer senden nefret edenler farklılıkların ve görünüşün üzerinden saldırıyorlarsa, bu durum ellerinde başka bir şey olmadığı anlamına gelir. böylece anlarsın ki sen kazanıyorsun. bende asperger sendromu var, yani bazen kabul görmüş normlardan biraz farklı olabiliyorum. ve doğru koşullar altında farklı olmak bir süper güçtür." dedi. bu hastalıklar nedeniyle sosyal problemler yaşayan birçok kişiye rol model oldu.
-8 yaşından itibaren iklim değişikliğine kafa yormaya, bu konuyla ilgili çok az şey yapılmasının nedenlerini sorgulamaya başladı. önce ailesiyle karbon ayak izlerini azaltmaları, otomobil ve diğer araçları kullanmayı bırakmaları, et yemeyi terk etmeleri için mücadele etti.
-2018 yılında başlayan ve yaklaşık 150 ülkeye yayılan fridays for future okul grevlerini organize etti. böylece bugüne kadar çocuklar tarafından yapılan en büyük eylemi organize eden kişilerden biri oldu. kendisi gibi kararlı arkadaşlarıyla bu süreçte çok aktif rol aldı.
-yalnızca insanlığın değil, birçok canlı türünün ve belki de dünyanın geleceği için en önemli konulardan biri olan iklim değişikliği ile ilgili farkındalığı dünya çapında büyük ölçüde artırdı. aşağı yukarı her gün kendisi, arkadaşları ve başlattıkları hareket hakkında dünyanın en önemli basın yayın kuruluşları tarafından haberler yapıldı.
-isveç haricindeki birçok gösteriye de bizzat katıldı. devam edeceği açıklanan bu eylemler kapsamında 2500'den fazla yeni gösteri planlandı. yakın zamanda başlayan bu gösterilere eşzamanlı olarak milyonlarca insanın katılacağı açıklandı.
-dünyanın en büyük organizasyonlarında iklim krizi hakkında konuşmalar yaptı. "bende seçici konuşmazlık sendromu var, sadece gerekli olduğunda konuşuyorum. bu da o zamanlardan birisi" açıklamasında bulundu. insanları örgütlenmeye, güç sahiplerini eyleme geçmeye zorladı. onmilyonlarca üyesi olan büyük kurumların bu harekete desteğini sağladı.
-tüm dünyada en çok konuşulan ve dikkate alınan isimler arasında sayıldı. times dergisi kendisini geleceğin en büyük liderleri arasında gösterdi.
-dünyaya yön veren birçok siyasetçi ve iş insanı kendisiyle görüştü. obama kendisini "dünyayı değiştiriyorsun, seni burada ağırladığımız için çok heyecanlıyız" diyerek karşıladı, fikirlerini dinleyip yanında yer aldı. alexandria ocasio-cortez dahil olmak üzere birçok güçlü figür kendisiyle görüştü, desteklerini açıkladı.
-ekşi sözlükte kendisi için "rüyalarımı çaldınız diyen isveçli kız" başlığı açıldı. "isveç mi sen bi de türkiye'yi gör höhöhöhöh" tipi ucuz yerelleştirme mizahlarına konu edildi. büyük bir kesim tarafından ismi hala duyulmadığı gibi, şakası yapılırken bile öğrenilmedi. anlattığı şeylere hiç kafa yorulmamıştı, yine yorulmadı.
-küresel çağrılarına karşı ekşi sözlükte "sen önce kendi ülkene bak, geçiniz bunları" diye eski kafalı cevaplar verildi. "ulusal yapılar global sorunlara çözüm üretemiyor, bu dünya düzeni değişmeli" diyen insanlara doğdukları ülke üzerinden vurabileceğini zannedenler kendisini söyledikleri üzerinden değil; doğduğu ülke, konuşma şekli, hastalıkları üzerinden eleştirmeye çalıştı. her tür safsatanın hedefi oldu.
-ekşi sözlükte konuşması üzerinden asperger sendromuyla dalga geçildi, vizyonsuz ve çapsız esprilerin konusu oldu.
-dünyanın en çok okunan gazetelerinde, en çok izlenen televizyonlarında, en çok tıklanan sosyal medya mecralarında her gün haber olduğu halde ismini ve eylemlerini bilmeyen ekşisözlükçülerin büyük resmi görmesiyle birlikte itici, yapmacık ve samimiyetsiz bulunarak bir kenara atıldı, o her şeyin bilgisine doğuştan sahip olan yüce insanlara yaranamadı.
ve tüm çabasının bir çöp olduğu sonunda ekşi sözlük tarafından ortaya döküldü.
iyi denemeydi fakat o da başaramadı, ekşi sözlükçülerin seviyesine ulaşamadı. onun da ipliği burada pazara çıkarıldı.
sıradaki!
dave872 profili
-
rüyalarımı çaldınız diyen isveçli kız
-
blutv
ait olduğu sermaye grubundan pek hoşlanmadığımı bir kenara koyarak sadece blutv için konuşuyorum.
bu platformu netflix ile kıyaslamak blutv'ye çok büyük haksızlık. ayda 1 milyar dolar ciro yapan netflix'le ne uygulama altyapısıyla, ne de içerikleriyle mücadele etmesi mümkün değil tabii ki. sadece bunlara bakan birini hiçbir zaman tatmin edemeyecekler. (bugün tam yeni bölüm zamanı sistemin çökmesinin kabul edilebilir açıklaması olamaz bu arada, tüm bunlara rağmen.)
peki, ben müşteri olarak netflix'e yakın paraları ödeyip neden blutv'ye üye olayım? blutv ekibinin de cevap yaratmaya çalıştıkları temel soru budur diye tahmin ediyorum. çözümü de behzat ç, masum, bozkır gibi yerli yapım kaliteli işlerle netflix'in henüz dokunamadığı köşelerde konumlanmakta görmüş gibi duruyorlar. belki ileride değişir ama netflix'in türkiye yapımı ilk dizisiyle masum ya da bozkır'ı kıyaslarsanız hedef kitlelerinin hiç de aynı olmadığını görürsünüz. dolayısıyla kendi kitlesine hitap edecek, düşük bütçeli ama bütçesine kıyasla kaliteli yapımlar üzerine bir strateji inşa etmek bence de mantıklı. bunu yaparken de "herkes netflix hesabını iptal edip blutv'ye akın etsin, bir gelen bir daha gitmesin" beklentisine girdiklerini sanmıyorum zaten.
örneğin ben zamanında masum için üye olmuş, bitince üyeliğimi dondurmuştum. sonra bozkır'ı merak ettim, bitince yine dondurdum. şimdi de behzat ç için yeniden üyeliğimi aktif hale getirdim. bu süre zarfında netflix'im hep vardı. blutv'yi yerli ve kaliteli içerikleri desteklemek, bu tür dizilerin yenilerini izleyebilmek adına aktif hale getirdim sadece.
behzat ç'yi de sırf sizi mutlu etmek, insanların yüzünü güldürmek için yeniden çekmiyorlar tabii ki. böyle bir talep olduğunu görerek bu işe giriyorlar. dolayısıyla, behzat ç yeniden çekildiği için mutluysanız, benzer diğer işlerin de yapılmasını veya ekranlara dönmesini istiyorsanız dizi süresince abone olun ki bu mesajınız yerine ulaşsın. (maddi durumu kötü olanları ya da ilgili grubu makul nedenlerle protesto edenleri ayırıyorum tabii.) hem behzat ç için abone olmuşken masum ve bozkır gibi kaliteli bir iki dizi daha izlersiniz, 20 liranız da boşa gitmez.
belki bu mesajınız blutv'ye ulaşır, belki potansiyeli gören netflix buralara el atar, belki de yeni platformlar doğar böylece. ancak bu sistemde talebin her şey olduğunu unutmayın. beğendiğiniz şeylere talep ne kadar fazla olursa sizin beğenilerinize uygun o kadar çok şey üretilir, sistem böyle.
en kötü ihtimalle, desteklenmesini ve var olmasını istediğiniz yerli yapımlara doğrudan destek olmuş olursunuz. sermaye grubuna değil, doğrudan o sanatçılara.