uctunctashasbahceningulu2
profili

  • tarkan

    iki seçenek var, ya inanılmaz izole bir dünyada yaşıyor, etrafında onu menfi yönde tenkit edecek müzik aklına güvenilir insan yok, sosyal medyada her yaptığı işe, her çıkardığı tekliye sorgusuz sualsiz methiyeler düzen akilane düşünmekten aciz fan tayfayı dikkate alıyor ve sahiden iyi işler yaptığını düşünüyor

    ya da fiziki satış işi bittiğinden şarkıların tamamen sosyal medyadan alıp yürüyecek olmasından ötürü, tiktokta, youtube'da, instagramda bu sirkülasyonu sağlayacak, 15-24 arası ergen tayfaya göre şerbet veriyor.

    her alanda olduğu gibi müzikte de nitelikli olanın yorucu addedildiği bir çağda olduğumuz için yeni jenerasyonun müzikalite gibi bi derdi yok, dile dolansın, kolay anlaşılır olsun yeter. gerçi tarkan'ın da ezelden beri öyle aman aman yüksek bir sanat yaptığı söylenemez. neticede başat eseri yakalarsam muck muck olan birinden bahsediyoruz. bugünlere müthiş bir pr ile geldiği aşikar ama bilhassa ölürüm sana ve devamında karma albümü ile piyasa şartlarının ve çağdaşlarının üzerinde müzikler ürettiğini de söylemek gerek. daha doğrusu ürettirildiğini.

    2010'da çıkardığı albüm, hatta dudu da dahil olmak üzere müzikalitesinde ciddi gerileme var. söz yazmayı zaten bilmiyor, eskiden sezen aksu iş birliğiyle yazardı, nispeten olurdu, şimdi tarkan'ı büyük söz yazarı ilan eden bi gizli örgüt var, herif millete söz yazmaya filan başladı. bi şarkıda 25 tane deyim kullanıp tdk'dan ödül alınca büyük söz yazarı olunmuyor maalesef.

    mesela müzikal ahenk için bazı notalara denk gelen bazı hecelerdeki sesli harfler kimi zaman yuvarlak, kimi zaman ince olmalıdır, bu tamamen şarkı kompozisyon tekniği ile alakalı, örneğin sezen aksu nun böyle bir eğitimi olmasa da bu ayrımı güftelerinde çok iyi yapıyor, tarkan ın bunu hiç yapamadığı gibi. misalen uşşağın karşılığı olan sibemol 2 ye denk gelen hecedeki sesli harfin yuvarlak olması makbuldür, zira söz konusu makamdaki rezonans yuvarlak sesli harflerde çok daha iyi yayılır ve yerine oturur, çoğu sahne sanatçısı bu gibi makamsal seslere denk gelen i ı gibi harfleri gayriihtiyari a o gibi okurlar.

    tarkan tam bir prozodi katilidir, hatta belki de ülke sınırları içinde en kötü prozodiyle güfte üreten adamdır, bir mezura 2 hece sığdırmaya çalışan, 2 mezuru tek hece ile tamamlamaya çalışan bi adamın ya sözel zekası yoktur, ya müzikal duyumu kısıtlıdır, ya da özensizdir. 6 senede önündeki notasyonla örtüşecek kelime bulamıyorsan, sana verilen megastar payesini hak etmiyorsun demektir.

    kendi sözlerini kendi yazma hevesindeki artış da müziğini çok düşürdü. eskiden de kendi yazdığı sözler ahenkten yoksundu ama hem biz çocuktuk pek takılmıyorduk, hem iyi müzikalite üstünü örtüyordu.

    majör üzeri minör kontrpuanlar vardı, inanılmaz yerlere döşenmiş sürpriz transpozisyonlar geliyordu coşuyordun (bıkmadıııım, yılmadııııım) gibi rast arızalı transpozeyi karciğar makamında bağlıyordu mest oluyordun, bak çocukken bu kavramları bilmediğim halde mest oluyordum çünkü iyi müzikti. solo mantığı vardı, ilyas tetik'in inci tanem solosu unutulabilir mi, levent altındağ ın dön bebeğim yan flüdü, delikanlı çağlarımda adeta solistlik dersi vermişti, amerikan country ve klasik türk müziği ile blend edilmiş bir hançere ile okuyordu, yandım yandım daki efsane ahmet koç bağlama solosu... kuzu kuzu'nu abd menşeli senfonik yaylıları, çetin akdeniz'in bağlamayı renk saz yapışı, müzikal kaygının varlığı alenen ortada olan işler. solo mantığı var, intro ve ara nağme anlayışı var, hatta karma albümünde şarkılar bi türlü bitmiyordu, finallere dahi partisyon yazılmış çoğu fade out bitiyordu. belli bir orkestrasyon disiplini, mesaisi olduğunu hissediyordun. kuantum şeysi banyoda bulunan melodilere salondaki pc'den apar topar bornozla kayıt yapılmış gibi.

    ikimizin yerine'nin bütün altyapısı hazırlandıktan sonra bülent altınbaş, nam-ı diğer "kirpi", son olarak klarnet pasajlarını çalmak için stüdyoya giriyor, şarkının altyapısını dinleyip notaya bakmadan tamamen hissettiği gibi çalıyor, sonrasında ne oluyor biliyor musunuz, şarkının bütün altyapısı baştan sona değiştirilip kirpi abimizin klarnet partisyonlarına göre kompoze ediliyor. bütün yaylılar, ritimler klarnete uyarak yeniden kaydediliyor. böyle müzikli işler dönüyordu, ama tarkan efendi nasılsa megastarım, her yaz konser milyoneri olacağım zaten garanti deyip, 3310 monofonik çağrı sesi kıvamında melodiler ilkokul müsameresi kıvamında sözler yazmayı yeğledi. şu sözlükte 15 gün mühlet versen bu herifin 6 senede yazdıklarının misliyle edebisini karalayabilecek yazar, onu 5'e 10' a katlayacak istidatta ama şansı yaver gitmemiş müzisyen vardır. 15 yıldır ortada megastarlık bi şey yok.

  • zümrüt apartmanı

    sozlukte hulya avsar basligina baksaniz, bu kadin hakkinda olumlu tek bir gorus bulamazsiniz muhtemelen. cunku eksi sozluk elit entelijansiyasini temsil eder guya. ama farkinda degilsiniz ki hepiniz birer hulya avsarsiniz. onun kadar sığ, onun kadar bayağı, onun kadar populist ve ana akim.

    yillar once kendisi antalya altin portakal film festivalinde juri baskani???ydi ve cagatay tosun'un ensest bir hikaye anlatan derin dusunce filmi için; boyle film mi olur, yaziklar olsun minvalli aciklamalar yapmisti. sabahtan beri sizin linc entrylerinizi okudugumda duydugum tiksintinin bir benzerini onun o bayağı tepkisinde de duymustum.

    bu adam haysiyetsizmis. ne yapmis bu adam, romaninda pedofili bi karakter kurgulamis. bu bir roman, didaktik, akil balig olmamis sabilere okullarda okutulan, ogretici bir eser değil, tamamen hayal dunyasinda yaratılmış bir karakter ve okuyucunun kendi gonul rizasiyla bizzat gayret gostererek vasil olabilecegi niş bir edebi urun. bu yazarin, bu eserdeki karakter olduğu düşüncesi ve bu dusunceden hareketle uygulanan manasiz linç insanı cidden hayata ve yasama şevkine dair umutsuzluğa sürüklüyor.

    sanatçılar eserlerinde bugüne dek var olmuş, bugun var olan, ileride var olabilecek veyahut hicbir zaman var olmayacak olan karakterler yaratabilirler, bu karakterler, insanoğlunun yaşam pratiginde gelişmiş olan ahlaki değerlerine uyumlu olmak zorunda degil. burada bir pedofili karakter çizilmiş, hayatta var olan bir karakter, aşağılık da olsa, hasta da olsa, sapık da olsa bu karakter hayatta var ve hayatta olan ve dedigim gibi olmayan her karakter bir sanat eserinde de var olabilir.

    dostoyevski baltali, kafa kesen bir katil degildir, ama boyle bir karakter yaratmıştır, kemal sunal kızını daha 1 yaşındayken köy meydanında satmamıştır ama kibar feyzo filminde onun canlandırdığı karakter bunu yapmaya çalışmış, başaramayınca da; " para da etmisin orospi" demiştir, park chan-wook, oldboy filminde baba kızı oynayan iki oyuncuyu ayni yataga sokmuş seviştirmiştir ama bu yonetmen gercek hayatta kiziyla filan sevismemistir, ken kesey, guguk kuşu'nda mcmurhpy 'yi bir cocukla iliskiye girmis biri olarak tasvir eder, hatta eserin devaminda mcmurhpy'yi hepimiz severiz, onu kotu bir adam olarak gormeyiz, size gore milos forman ve jack nicholson subyanci olmali.

    bu yazarın kabahati size göre bir steinback, bir bukowski olmamak sanırım, ilkeleriniz, prensipleriniz kişilere göre esneklik mi kazanıyor, bu eser nobel almis bir eser olsaydı nazarinizda makul bir eser mi olacaktı?

    bu yazar, penisinizi bebeklerin ağzına sokun mu diyor tobe tobe, ben disleri olmayan bebeklere penisimi emdiririm ve bu eserimde bu deneyimlerimi paylasacağım mi diyor? bir karakter var orada, belli ki sapık ruhlu, aşağılık bir adam kurgulamış, birinci tekil şahıs ağzından anlatmasından, kahramanın bizzat kendisi oldugu sonucuna mi varıyorsunuz, dünya klasiklerinin büyük çoğunluğu birinci ağızdan yazılmıştır, gerçekten sizleri anlamak güç, bu sığ ve bayağı reflekslerinizi gordukce kendimi inanılmaz yalnız hissediyor ve kafamı duvarlara vurmak istiyorum. bu adam aşağılık bir insan olabilir, ama bu satirlari yazdığı için değil, mesela birinden borç alıp parasi oldugu halde geri vermediği icin, bu adam kotu bir yazar da olabilir, ama bu durum, eserinde pedofili bir karakter yaratma hakkıni elinden almaz, siz ne derseniz deyin, yüzlerce kişi olsanız da nazarimda tek tornadan çıkma tek bir kişisiniz, hepiniz hülya avsarsiniz.

    bir daha da linç basliklariniza girmem, hakikaten insanin moralini bozuyorsunuz.