çok ünlü ile tanıştım, konuştum, rakı içtim vs.
ama beni en çok etkileyen süleyman demirel olmuştur.
7-8 yaşlarımdayken adımı sorup, kafamı okşayan adam, 15-16 yaşımdayken bir daha beni gördüğünde, bana adımla hitap etmişti.
günde yüzlerce insanla diyalog kuran birisinden bahsediyorum.
(çok ünlü kısmını merak edenler olmuş: michael schumacher, catherine zeta jones, kirk douglas, mike tyson, kral fahd, bülent ersoy, arif sağ (rakı), erkan can (rakı), yavuz bingöl (rakı), hülya avşar, aşkın nur yengi ve daha onlarcası...
kapalıçarşı bir hayat okuludur)
geometri bilmeyen akademos rahibi4 profili
-
tanışılan en ünlü kişi
-
erkeklerin ömür boyu sakladıkları kablo dolu kutu
adaptörlerin üstünde rahat okunsun diye amper değerlerinin yazılı olduğu etiketler olan, tamamı milimetrik sarılmış, geçmişten bugüne herhangi bir platform için lazım olabilitesi olan her türlü jack, dönüştürücü, kablo ve ölçüm aletlerinin olduğu 2 adet büyük bisküvi kolim bu tanıma uygundur diye düşünmekteyim. bir kablo lazım olduğunda* kutunun düzenini bozmamak için yenisini satın almışlığım çok olmuştur.*
edit : başlık dirilmek için, bana "hdmi to vga adapter" in lazım olmasını bekliyormuş. -
mısırlıoğlu'na hakaret edenleri şikayet ediyoruz
tarihçi değil, shakespeare'e "şeyh pir" diyecek kadar saçmalayan bir deli, meczuptur kendisi.
atatürk ve annesine söylediği sözler ortadır.
al benden başla şikayete:
onun mezarına sıçayım.
kimse kusura bakmasın
atatürk'e dil uzatanın anasını sikey(r)im
(rahatsızlık hissedip şikayet etmeyenin de ayrıca anasını sikeyim)
edit: uyaran arkadaşlar için yazma ihtiyacı hissettim. yanlışlık olmasın. sözlerim mısırlıoğlu kimse onun için değil, kadir mısıroğlu denilen fesli deli, soysuz orospu çocuğu köpek içindir.
ohh son editle iyice rahatladım. -
geceye bir denizcilik terimi bırak
denizcilik terimleri kelime haznenizi on katına çıkaracak kitap;
ihsan oktay anar - amat
amat’ın arka kapağından…
kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti. esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden tuttuğu isrâfil’le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. kalyonun dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, “yisa, sizi gidi sütü bozuk sünepeler! yisa beraber! varda ruhsuzlar! varda! bre aman! laşka! laşka!” diye feryat ediyor ve hurçların, sandıkların ve fıçıların ambarlara usûlünce istifine nezaret ediyordu. güneşin doğmasına 7 saat kala esrarengiz adam, sürme iskeleden kalyonun çukur güvertesine çıkmak istedi. fakat eline ne kadar asılırsa asılsın eşek isrâfil yerinden bir türlü kımıldamıyordu. o karanlıkta eline son bir kez daha asılıp “gel yâ mübarek!” diye nida eyledi. bunun üzerine çocuk her nedense inat etmekten vazgeçti. ne var ki, sürme iskelenin kayganlığından dolayı düşmemek için midir, isrâfil’in kuşağına 40-50 yaşlarında, iri yapılı, sırma işlemeli siyah kaput giymiş biri yapışmıştı. işte bu adam kuşağı bırakıp küpeşteye tutundu ve güverteye ayak bastı. bunun ilâhî düzenin bozulması demek olduğunu hiç kimse bilmeyecekti.