ben yabancı bir ülkede yaşamadığım ya da bir yabancıyla yakın arkadaşlık kurmadığım için öteki milletleri bilemeyeceğim. fakat korkarım, bu hastalık/görgüsüzlük, tıpkı bir pandemi gibi, dünyanın her yerinde hüküm sürüyor.
ben hayatım boyunca hiçbir garsonu azarlamadım. yanlış yemek getirene bile "olsun, yerim" demiş biriyim. ta liseden beri hesabın minimum %10'unu da bahşiş olarak bırakırım.
birkaç hafta önce nişantaşı'nda bir yere yemeğe gittik. ben teriyaki soslu et ile yanına bir iki şey daha söyledim. yemek aşırı tuzluydu. kaldı ki ben öyle tuz hassasiyeti olan biri de değilim. kendim de gayet tuzlu yaparım yemekleri. tabağına 80 lira verdiğim o yemeği, başkası olsa mutfağa geri yollardı. ama ben ses etmedim. yemek bitince orada çalışan genç bayan yemeği beğenip beğenmediğimi sordu, ben de "çok tuzluydu" dedim. sormasaydı asla söylemezdim. hesabı ödedim, bahşiş bıraktım, "kolay gelsin" deyip çıktım.
geçen hafta karaköy'de bir italyan restoranına gittik. garson daha başında suratsızdı. yemeği yedik, hesabı istedim, 1 saat gelmedi. sonra bir daha sesimi yükseltmeden, nazikçe hatırlattım, hesap geldi, bahşiş de bırakarak kalktım.
bunları normalde anlayışlı ve alttan alan biri olduğumu, "müşteri kaprisi" yapan biri olmadığımı anlatmak için yazdım. şimdi gelelim asıl mevzuya:
dün havuzda garsondan soda istedim. hemen yanımda da bir grup kadın var. silikonlu göğüsler/dudaklar, tangayla güneşlenmeler, benim duyabileceğim şekilde bana laf atmalar v.s. sanırım ne iş yaptıklarını söylememe gerek yok. bizim salak garson da bunlarla kakara kikiri yapıyor. zaten en sevmediğim şey bir erkeğin önüne gelenle cıvık cıvık flörtleşmesidir. yandakilerin siparişler geliyor, ben bekliyorum. sonra hatırlattım çocuğa, tamam dedi, ama gene yok. bu arada yan tarafa habire servis taşıyor. en son benim siparişi başka bir garson yanlış kişiye götürünce benim kayış koptu.
kasaya doğru gittim, ne söylediğimi tam hatırlamıyorum ama "alt tarafı çay getirip kahve götüreceksiniz, bunu da beceremiyorsanız ayağınıza bir taş bağlayıp kendizi şuradan denize atın," dediğimi hatırlıyorum. sesim de yükseldi haliyle. özür dilediler. sonra çocuk geldi siparişle birlikte özür diledi, siparişi geri yolladım.
ezcümle, bence mesleği/eğitimi/geliri ne olursa olsun herkes bir diğerine yardımcı olmalı, herkes 8 yaşındaki çocuklara bile saygı göstermeli. çünkü o çocukların bile bir kalbi/gururu var.
ama benim de var!
capitale de la douleur2 profili
-
türklerin garson kasiyer call center'ı azarlaması
-
yürümekten keyif alınan yollar
beşiktaş-ortaköy arasındaki yol, her ne kadar deniz göremediğiniz için sahil sayılmasa da, en sevdiğim yoldur.
bugün mesafe biraz daha uzadı, kabataş-bebek oldu. yalan yok ayaklarım sızlıyor şu an, ama kafam çok güzel.
yediğim waffle'ın üstündeki şekerlemeler gibi, rengarenk...