tesla'nin yeni oyuncagi.
california'nin hawthorne sehrindeki lansman guzel bir hologram gosterisinden sonra elon musk'in sahneye cikmasiyla basladi.
iste detaylar.
arac sahneye gelmeden once elon'in diger araclari gorunce karistirdigini, hangisinin hangisi oldugunu secmekte zorlandigini soylemesiyle; dis tasarimda benzersiz bir sey beklentisi haline girdi herkes ki zira gelen tesla cybertruck yaniltmayacak bir gorunuse sahip.
- 588 cm* uzunlugunda, 202 cm* genisliginde, 190 cm* yuksekliginde olup; alti kisilik oturma kapasitesine sahip.
- govdede 30 kez soguk haddelenmis paslanmaz celik yapi kullanilmis. canli yayinda govdeye uygulanan agir cekic darbelerinden sonra birakin herhangi bir gocugu, tek bir cizik dahi meydana gelmedi. bunun yaninda aracin govde kismi 9 mm'lik mermileri gecirmeyecek sekilde dizayn edilmis. sanirim burada korozyona ve ciziklere veda amaclanmis.
- aracin camlari transparan metal ve polimer katmanli kompozitten yapilmis. bu sayede gelen darbelerin kuvvetlerinin bir kismi emilebilecek. fakat etkinlik sirasinda bir demir top denemesi yapildi. testlerde normal camlarda catlama olurken; cybertruck'ta kullanilan camda herhangi bir hasar olusmadi. basta saka sandigim ama sasirtan sey ise; sahnedeki araca ayni top firlatildi ve iki camda catlarken; topun aracin icine girmemesi elon musk tarafindan "bu da bir sey" seklinde yorumladi. bunun altinda bir espiri var mi yok mu bilmiyorum ama boyle bir olayin yasanmasi ilginc geldi. iste o an. yeni bir caps doguyor.
- arac 0'dan 96 km/h'e* 2.9 saniyede cikabiliyor. porsche 911 ile yaptiklari yarista, porsche'a avans verilmesine ragmen cok rahat bir sekilde gectigi goruldu.
- surekli baska araclarla kiyaslamayi seven elon, bu sefer de ford f150 ile aralarina bir baglanti elemani koyup zit yonlere giderek; hangi aracin diger araci cekecegini test ediyor. tabi ki cybertruck, f150'nin lastiklerinden gelen tum aglama seslerine ragmen rahat bir sekilde cekip, surukleyebiliyor.
- arac hem 110v hem de 220v elektrik saglayabilecek. bu da tasinabilir bir jenerator ihtiyacini ortadan kaldiriyor.
- aracta pnomatik aletlere guc saglayabilecek sekilde dizayn edilmis bir hava kompresoru de bulunuyor.
- yaklasik 1590 kg* tasima kapasitesine sahip. ayrica 2.84 m3* distan kitlenebilir bir depolama yeri de mevcut.
- yaklasik 6350 kg* cekme kabiliyetine sahip. (her ne kosul olursa olsun)
- ayarlanabilir havali suspansiyonlar: her biri yaklasik 10 cm* iki yonde ayarlanabiliyor.
- tamamen yeni ve ozellestirilmis bir arayuze sahip 17" dokunmatik ekranla da klasik tesla ic dizayni burada da goruluyor. ayrica kamp yapmayi sevenler icin arac su sekle burunebiliyor.
rakipleri olarak degerlendirebilecegimiz; ford f-150, ram 1500 ve chevrolet silverado'dan daha hizli, daha guclu, daha tasarruflu ve daha ucuz olarak piyasaya cikiyor.
bonus: basina sizmayan bir suprizle; tesla marka atv'de tanitildi. pick-up'in arkasinda cok guzel bir sekilde yerlesmekle kalmayip; oradayken sarj da olabiliyor.
- 250 mil ($39.900), 300 mil ($49.900) ve 500 mil ($69.900) menzilli modeller seklinde piyasaya cikacak olan bu aractan siparis vermek isteyen dostlar; suradan sadece birkac tik ile verebilir.
huylu adam5 profili
-
tesla cybertruck
-
90'lı yıllardaki karate kursu furyası
beni de teget gecmis furyadir.
15 ocak 1994
6 yasinda olmaya aylar kala; “en azindan kendimizi koruyalim abi” maksadiyla kareteye yazilmistim. daha dogrusu evdekiler yazdirmisti. zira 6 yasinda kendimi korumaya calistigim tek sey ispanakti.
neyse efendim. mekan evin oralarda bir yer alti salonu. adi da silla uzakdogu sporlari merkezi. her ne kadar salon coktan kapanmis da olsa kimligimi hala sakladigim icin bilgiler taze. kimlik dedigime bakmayin, o siradan bir kimlik degil. onun bir sifati var. “utanc kimligi”. bilmeyenler icin o zamanlar ki karate kimliklerinin oneminden cok kisa bahsedeyim. on taraf bildiginiz fotografli kimlikti ama arkasi sizin karate karneniz. bir cesit gelisim cizelgesi gibiydi. mevcut kusaginizin derecesi, calismaya geldiginiz gunler vs. yazardi. neredeydim ne oldum demek icin bir kanitti adeta. onemli bir hadiseydi yani.
soguk bir cumartesi sabahi, hem kayit olmak icin hem de ilk antrenmani gerceklestirmek uzere evden hareket ettik. pederle valide de geldi haliyle. hem heyecanliyim hem de anaokulunda dovmeyi planladigim kisileri kafamda listeliyorum. kisa suren kayit islemleri sonrasi; giydirdiler beyaz kiyafetleri, aldilar beni mindere. tek basimayim. etrafta tanidik kimse yok. anneme bakiyorum gozukmuyor. baba diyorum ses yok. herkes birbirleriyle sakalasiyor. icerisi de oyle bir soguk ki olmeden morga girmis gibi hissediyorum. hazir dress code’da uygun.
herkes birbiriyle kardes gibi. biri birinin kusagini cekiyor, digeri oburun solundayken sag omzuna dokunup taklaya getiriyor. muthis egleniyorlar. ben de tek basima minderde oturuyorum. icerde bunlar yasanirken; aniden kisa boylu orta yasli biri geldi. hocaydi belli ki. kafasiyla selam verip: “beni tanimayanlar icin ben ugur karabay” dedi. icimden dedim ki “bir dahaaaaa soyleee”. ortada hicbir sey yokken birden sert emir cumleleriyle komut vermeye basladi. apar topar dizildik ip gibi. sahsimi mevcut ekiple tanistirdi. yanaklar al al “merhaba” dedim. sonra ufaktan bir seyler gostermeye basladi.
1, 2, 3 caaaat...
hoca, her yumrugunda, her tekmesinde hatta neredeyse her hareketinde heeeyt!!! huuueeyt!!! tarzi sesler cikariyordu. boyle cigerden cigerden, kalin tonlarda. ulan. bir dayandim, sakin ol huylu adam. iki dayandim, sakin ol cocuguuum. ancak en fazla 5 dakika korktugumu saklayabildim. ve kontrol disi utanc goz yaslari dusmeye basladi. hoca hueeeeyt!!! dedikce ben de kontra olarak uhuuu :((( diyordum. hoca yukseliyor, ben de yukseliyordum. artik ortam iyiden iyiye cirkinlesmeye baslamisti ki; arka camdan izleyen ev halki, agladigimi gorunce “dayak atsin diye getirdik dayak yemeden aglamaya basladi” diye diye yanima geldi.
bir dizi toplantidan sonra kaydimi alip, evin yolunu tuttuk.
iste o yuzden o kimligin adi “utanc kimligi” ve iste o yuzden kimligin arkasinda sadece tek bir sey yaziyor.
15 ocak 1994 -
ekrem imamoğlu
her yerdedir.
hava fena degil. 8 derece hafif bulutlu, buralar icin sasirtmayan bir mayis havasi. birkac saat once saat 7 gibi dunya'nin en uzun caddesi olan yonge street'den asagi guney'e dogru yuruyorum ufaktan. sonra dedim su college street'den saga doneyim de bir kensington market'e ugrayayim. o cevrenin ortami hep farklidir. ankara'nin bahcelievler'i, izmir'in karsiyaka'si, istanbul'un besiktas'i gibi. girdigin anda havadaki oksijenin kimyasi degisir, hissedersin.
neyse alana yaklastim. kafa onde gidiyorum, kulakta kulaklik. birden sol damardan daha cok kan akmaya basladi. dedim bir gundogdu acayim, gaza gele gele giderim. malum mevzular da hareketli. bu sarkiyi arada acip, kulagimi kasir gibi yapip sol yumrugu havaya kaldiriyorum. ama saniyelik yani. comandante che guevara gorse islak sopayla kovalar. o denli kotu. 30 yasinda adam, dogmadigi topraklarda kendi kendine anca bu sekilde eglenebiliyor iste. yine o minvalde abuk sabuk hareketler yaparken restorasyon yapilan bir kafe gordum. restoran da olabilir, bilmiyorum. sonra oradaki tiplere baktim, haril haril calisiyorlardi. yine icimden "kolay gelsin" demek geldi. ama su lanet ingilizcede bunu net bir sekilde anlaticak kelime olmadigindan soylene soylene pas gectim. tam kafami cevirecektim ki duvarda bir sey gozume carpti. bir duvar yazisi.
umut dolu,
gulumseten,
tuyleri diken diken eden,
10 bin km uzakta da olsa insanin icini isitan,
siyah zemin uzerine beyaz kalemle yazilmis bir yazi.
kim koydu o diregi oraya!
bu kara surecte, orada olamamanin uzuntusu ile; emek veren, mesai harcayan herkese saygi ve sevgilerimi sunuyorum. toronto'dan tum guzel yurekli dostlara selam olsun.
bu ulkede artik bir kez gundogdu, krali gelse batiramaz. -
ekşi itiraf
askerden 15 can ciger arkadasimla iletisimimizi surdurdugumuz bir tane whatsapp grubumuz var, 339.ksd adinda. *
oyle guzel bir ekip ki bu; 5 ayligina sirnak'i izmir'e cevirdi. bu sure boyunca ne carsimiz oldu ne de ayri gecirdigimiz bir dakika. birlikte korkup, birlikte heyecanlanan, ne oldugu belirsiz tek pirpirli komutanlardan birlikte azar yiyip, agzinin ayari olmayan uzun donemlerle de birlikte kavga eden bir ekip. hic unutmuyorum, sirnak'tan diyarbakir ktm'ye gittigimizde hepimiz ayni servisteydik ve o suratlari daha once hic oyle gormemistim. hele ktm'den cikisimiz, anlatilmaz. diyarbakir meydan'da, sabahin 6'sinda, yolun ortasinda herkesin birbirine sarildigi, kucakladigi, agladigi o anlar daha dun gibi aklimda. 5 ay once birbirlerini hic tanimayan bu 15 kisi, 5 ay sonunda 20 yillik arkadas kivamina gelmisti.
iste o ekibin belki de en neseli, safak atmasina en yardimci olan, surekli sakalariyla ortami neselendiren, yaptigi kebaplarla sırnak 23. jandarma sinir tumen komutanlıgı'ni kendine hayran birakan bir adanali abisi, kardesi var. 5 ay ayni ranzada altinda yattigim, guzel yurekli dostum benim. hani badi derler ya, gercekten kelimenin hakkini veren biri. bugun, haftada 100'lerce mesajin gidip geldigi, geyigin dibine vuruldugu o whatsapp grubuna soyle bir mesaj atti.
- kardeslerim
- kucuk kardesim furkan
2 dakika sonra...
- askere giderken trafik kazasinda vefat etmistir.
inanamadim. kimse inanamadi. gulusmelerin, yazismalarin eksik olmadigi grupta, saatlerce kimse bir sey yazmadi, yazamadi. herkes birbirini ariyor, olayi anlamaya calisiyordu en sonunda gercek oldugu ortaya cikti. tabi ki gercekti lan, boyle saka mi olur? ama insan konduramiyor, gene bizimkinin bir sakasidir, siyasi bir gondermedir diyor. idrak edemiyor, boyle bir sey yasandigini kabullenmek istemiyor.
sonra kendimi toparladim. aradim guzel kardesimi, abimi, canimi, cigerimi. acmadi. acaba whatsapp'ta yasanan bir sikinti mi, telefon calmadi mi ki acaba yada musait mi degil derken 10 dakika sonra bir daha aradim. bu sefer acti telefonu. ben daha hicbir sey demeden, allah razi olsun kardesim dedi. aglayan, bitik bir ses tonuyla. onun sesini oyle duydum ya, cigerimden bir parca koptu gitti. sokagin ortasinda oturdum yere, basin sagolsun kardesim var mi yapabilecegim bir sey dedim? dua et dedi, kapattik. herhangi bir dine inanmadigimi benden daha iyi bilen kardesim, benden dua etmemi istedi. elimden gelenin fazlasini yaptim. ama aslinda; tabi ki yapabilecegim bir sey yoktu. birak bir sey yapmayi, en acili gununde, belki de bana en ihtiyaci oldugu gunde yaninda dahi olamiyordum. neden?
cunku, gelecek kaygisiyla, kariyer kaygisiyla, ulkede ugradigim haksizliklardan sonra gidebildigim kadar uzaga gitmistim. simdi kendime soruyorum aslinda simdi degil bir suredir kendime sunu soruyorum: "deger mi aga?" canindan cok sevdigin kardesinin en acili gununde yaninda olamadiktan sonra, 3 gunluk dunyada, son 3 yilda, aileni sadece 1 ay gorebildigin bir hayatta kariyerinin zirvesinde olsan, tonlarca para kazansan, yine de mutlu olmayi basarabilir misin?
dag gibi adam, aglayarak senin telefonunu aciyor ve sen alti bombos bir sekilde yapabilecegim bir sey var mi diye soruyorsun.
cabalamak, yirtinmak, bir yerlere ulasmaya calismak iyi guzel hos da neden? ne icin, kimin icin kendini bu kadar paraliyorsun? sen harbiden orada ne yapiyorsun?
ailenle goruntulu konustugun sirada; babanin yuzunde yeni farkettigin kirisikliklari, annenin hareketlerindeki yavasligi ve kiz kardesinin sacindaki beyazi kafana takiyorsun. ulan su hayata bir kez geliyorsun, deger mi ailenden uzakta yasamaya, onlarla birlikte yaslanmamaya diyorsun. tamam da sen orada ne yapiyorsun?
yalniz yenilen bir pazar kahvaltisi; sana, aile bireyleriyle, babanin erkenden kalkip ekmek almaya gittigi, annenin kalkip cayi koydugu, kiz kardesin sofrayi hazirladigi seninde kalkip o hazir sofraya oturup saatlerce yaptigin o guzel pazar aile kahvaltilarini hatirlatiyor, hatirladikca uzuluyorsun. tamam da sen orada ne yapiyorsun?
ben burada ne yapiyorum? ozellikle son zamanlarda kendime en cok sordugum soru bu. ben burada napiyorum? gercekten bilmiyorum. cok guzel bir isim, guzel bir kariyerim var. yillar sonra 0'dan basladigim bir ulkede, kisa zamanda kariyer anlaminda cok iyi yerlere geldigimi dusunuyorum. ama mutlu degilim. sanirim yani. aslinda mutluyum da. aman, bilmiyorum. kafam gercekten cok karisik, bunlari buraya niye yaziyorum onu da bilmiyorum. yazmak bir sekilde rahatlatiyor insani.
buraya kadar okuyup, vaktini harcayan dostlardan ozur diliyorum. size gram bir sey katmayan, bombok bir entry oldu. size sunu soyleyebilirim, buralara kadar geldiyseniz. lutfen, bir seyleri ertelemeyin. yas kemale erdi, bu saatten sonra yapamam demeyin. hayat gercekten cok kisa. her ne hayaliniz varsa, her neyi hedefliyorsaniz; sihirli bir cubuk gelip dokunup, onu gerceklestiremez eger hogwarts'da egitim almadiysaniz. o yuzden su an hemen kalkip, bu hayaliniz dogrultusunda ilk aksiyonu alin. inanin, -belki cok klise olacak- imkansiz diye bir sey gercekten yok.
nereden basladik, nerelere geldik. kafam cok karisik, bulanik, onumu goremiyorum. cok uzgunum. dostumun yaninda olamadigim icin cok uzgunum. acisini paylasamadigim icin uzgunum. belki de budur buraya yazmamin sebebi.
konuyla ilgili ntv haber yapmis, kimi bakip gecmis kimi hic bakmamistir bile. malesef, ates dustugu yeri yakiyor.
neyse. uzgunum. saglikla kalin. -
29 ekim 2018 endonezya uçağının kaybolması
lion air'a ait boeing 737 max 8 yolcu ucaginin havalandiktan 13 dakika sonra kaybolmasi durumu.
su anlik durumla ilgili cok fazla bir bilgi yok. sadece ucak sabah 6.20'de, endonezya'nin baskenti jakarta'dan; pangkal pinang'a inmek uzere yola cikip, havalandiktan kisa bir sure sonra pilotlarla irtibatin koptugu soyleniyor. 28 aralık 2014 airasia qz8501 uçağının kaybolması olayindan sonra, ayni bolgede tekrar benzer bir durum yasanmis gibi duruyor.
umarim, bir sekilde can kaybi olmadan atlatilir.
kaynak: bbc
guncellemeler:
- ucagin bulundugu aciklandi. kalktiktan hemen sonra denize dusmus. arama ve kurtarma calismalari suruyormus.
- flightradar24 ucagin cizdigi rota goruntulerini ve detayini yayinladi.
- 2013 yilinda, ayni havayollari ile yasanan kazada ucakta bulunan 101'i yolcu, 7'si kabin gorevlisi toplam 108 kisi de kurtulmus. benzer bir sonuc duymak dilegiyle.
- yetkililer duzenlenen basin toplantisinda; ucakta, 178 yetiskin, 1 cocuk, 2 bebek, 2 pilot ve 6 kabin gorevlisi oldugunu acikladi.
- endonezya'nin afetlerden sorumlu baskani sutopo purwo nugroho'nun olay yerinden paylastigi fotograflar
- baskalari tarafindan kayda alinan video ve fotograflar
- yetkililer ucak enkazinin 30-40 metre derinlige kadar indigini, arastirmalarin surdugunu soyledi.
- pilotun, havalandiktan hemen sonra jakarta soekarno-hatta havaalanina geri donme talebinde bulundugu soyleniyor.
- lion air yaptigi aciklamada: pilot ve yardimci pilotun deneyimli olduklarini, 11.000 saatten fazla ucusta bulunduklarini soyledi.
- kabin ekibinden 3 kisi henuz egitim asamasinda ise yeri girmis kisilerden olusurken; ucakta bir tane de teknisyen bulundugu aciklandi.
- endonezya maliye bakanligindan en az 20 kisinin ucakta yer aldigi; bakanliktan tarafindan, calisanlarin rutin yolculuklardan birini gerceklestirdikleri belirtildi.
- ucakla ilgili sikintili bir uretim serisi oldugundan bahsediliyor. boeing’den elde edilen bilgilere gore; dunya capinda bu ucaktan 4700 adet satilmis.
- ucagin bazi temel, teknik detaylari.
- iyi haberi bekleyen yolcu ve kabin gorevlileri yakinlari icin kurulan yerden bir goruntu.
- henuz calismalar sonlanmamis olsa da; malesef, kurtulan biri olduguna dair herhangi bir kanita ulasilamadigi aciklandi.
- liveleak.com’da yer alan ucak icinden ve dustukten sonraki goruntuler
- ucaktakilerin yakinlarina, kurtulan olmadigi ve hastaneye gidip kimligi belirlenemeyen yolcu ve kabin gorevlilerinin kimliklerini tespitte yardimci olmalari istendi.
- malesef ucakta bulunan 189 kisinin de hayatlarini kaybettikleri aciklandi.