sir tristan6
profili

  • özlenen çocukluk dönemi dizileri

    çılgın bediş: pek bahsedilmese de türk gençlerini tarz ve yaşayış konusunda etkileyen yegane dizidir. cast, karikatürlerden fırlamış gibiydi. yonca evcimik'in otuzlarının sonunda olması dahi sırıtmıyordu. yonca evcimik, zamanının ötesinde bir vizyonla, aslında bu ülkeye alttan alttan "star" etkisi yapmış, kabız şekilde seyreden türk popüler kültürünü çok ciddi şekilde değiştirmiştir. bilenler bilir, yonca evcimik, hem müzik, hem dans alanlarındaki görsel ve işitsel sanata çok derin şekilde dokunmuştur. dizi de bunu en iyi şekilde empoze etme yoluydu. dizi, sonradan saçmalasa da, popüler kültüre çok ciddi etki eden bir diziydi.

    ikinci bahar: tutuk başlasa da, senaryo derinleştirilip, karakter gelişimine biraz odaklanılınca, ülkede infial yaratan bir dizi haline gelmişti. şener şen, türkan şoray ve bir çok önemli oyuncuyu barındıran, siyaset meydanı'na dahi konu olmuş bir diziydi. o sıralar ilginç olabilecek her şey siyaset meydanı'na konu oluyordu gerçi.

    sıdıka: klasik türk aile yapısında kendini yetiştirmiş bir ev kızının maceralarını anlatan dizi, absürd mizah da yapsa, türk televizyonunun en başarılı yapımlarındandı. acayip ince düşünülmüş espriler bir yana, yarım yarım yaran bir diziydi. "samim! lan samim!"

    tatlı hayat: medyapım'ın fark yaratan dizisiydi. abd versiyonundan apartılmış olsa da, haluk bilginer ve türkan şoray'ın zamanla oturan karakterleri diziyi harika kılmıştı. yan karakterler de ayrıca başarılıydı.

    kaygısızlar: kültigin ve hostes der susarım.

    tatlı kaçıklar: tarumar ve seksi şempanze'nin diyalogları. anlık gelen ve beklenmeyen replik ve espriler. çok iyiydi.

    ferhunde hanımlar: "aile dizisi" kavramı, galiba bu diziyle çıktı. oyuncuların devlet tiyatrosu sanatçıları olmaları ve çoğunlukla doğaçlama rol yapmaları, diziyi daha samimi hale getirmişti. tamer karadağlı'yı bu dizide toy damat olarak görebilirsiniz.

    mavi ay: alev sezer dublajlı bruce willis, cybill shephard, şehir ışıkları ve gizli romantizm.

    beverly hills 90210: dylan, brandon, kelly, brenda, donna, steve ve valerie. yükselen gençlik dizisi furyasının öncüllerinden. beverly hills'de etkileyici hayatlar yaşayıp, dramadan da geri kalmayan bir grup genç. herkes, çocukken dylan olmak isteyip, kelly'i götürmenin hayalini kurmuştur.

    full house: aile dizisi denilince ilk akla gelenlerden. giriş müziği ve tabii ki jesse dayıyla michelle'in aralarındaki o inanılmaz güzel sevgi nasıl unutulur?

    alf: bilimkurguyu olabilecek en komik şekilde ele alan dizilerdendi.

    sweet valley high: beverly hills 90210'un gölgesinde kalsa da, theme müziği, buram buram 90'lar kokmaktadır.

    sabrina: zamanında yapılmış en başarılı fantastik-komedi dizilerdendi. britney spears falan da konuk oyuncu olmuştu.

    friends: anlatmaya gerek yok, anladınız.

    power rangers: malumunuz, show tv'de gösterilen, yani mighty morphin power rangers olanı. bir gerizekalı kendini balkondan atınca rtük, dizinin en müthiş sezonunda çat diye yasaklamıştı bu diziyi. şimdiki gibi e-mail, sosyal medya hak getire; show tv, mektup yağmuruna tutulmuş, telefon hatları kilitlenmişti.

    goosebumps: power rangers'dan ya önce yayınlanırdı ya da sonra, hatırlayamıyorum. fakat bazı bölümleri, yetişkinler için bile ciddi anlamda ürkütücü (gerçekten ürkütücü) bölümlere sahip, korku-komedi dizisiydi. kuklalı bölümler en iyileridir bu arada.

    a takımı: herkes murdock hastası olsa da, ben bu diziyi mr.t ile hatırlarım.

    batman the animated series: sisli, kasvetli ve puslu gotham atmosferi ve harika yazılmış karakterler. koskoca bir nesil, eğer bugün batman'i seviyorsa, kesinlikle bu dizinin sayesindedir. dizinin emmy ödüllü olduğunu da belirteyim.

    superman the animated series: batman the animated series kadar başarılı olamasa da, pazar sabahları erken kalkmak için bir sebepti.

    freakazoid: steven spielberg'ün dahiyane zihninden çıkan bir çizgi diziydi. mizahı inanılmaz ince ve harika işlenmişti. yetişkinler için yapılmış bir çizgi dizi olduğu çok barizdi ama çocukları da güldürebilen, usta işi bir çizgi diziydi. pinky and the brain ve animaniacs ise ayrı ayrı deha ürünüdür.

    the tick: absürd mizahın şahını yapan bir başka çizgi diziydi.

    flintstones* ve jetsons*: açıklamaya gerek yok sanırım.

  • robert pattinson

    maalesef yeni batman olacağı açıklanmış oyuncumsu.

    dceu'ya en büyük zararı veren, yine warner bros oldu. en başta ben affleck'in alkol problemlerini bahane ederek, mis gibi batman olan affleck'le ters düştüler, affleck de rest çekti. sonradan matt reeves gudiğini yetkili kılarak, ayrılığı daha da körüklediler ve sonuç olarak, affleck harika şekilde uyduğu rolü bıraktı.

    jon hamm, keanu reeves, richard armitage, ryan gosling, jensen ackles, armie hammer gibi hem batman, hem de bruce wayne rolüne cuk oturacak adamları eleyip, böyle tripli bir vampiri batman gibi hayvani bir role almak, olsa olsa kabızlıktır.

    dceu kariyerimi öyle uygun gördüğüm için bitirme kararı aldım. oysa ki marvel'ın endgame sonrası duraklama devrini dceu, çok mantıklı hamlelerle kullanıp, aradaki devasa farkı belki birazcık azaltabilirdi. ama şu rezil cast seçiminden sonra, artık o ihtimali de görmüyorum. catwoman olarak da kristen stewart seçilsin, nightwing de taylor lautner olsun bari. nasılsa ergen kitle, falan.

    warner bros, marvel'ın suskunluk dönemine girdiği şu dönemde baya sağlam hamleler bekliyordum ama gerçekten senden bir bok olmaz. gel sen bu sinematik evren işinden vazgeç.

    heykel gibi bir henry cavill'ın yanına şu dallamayı koymaya utanırım lan. düşünsene ağlak ağlak baktığını. tövbest.

  • robert pattinson

    maalesef yeni batman olacağı açıklanmış oyuncumsu.

    dceu'ya en büyük zararı veren, yine warner bros oldu. en başta ben affleck'in alkol problemlerini bahane ederek, mis gibi batman olan affleck'le ters düştüler, affleck de rest çekti. sonradan matt reeves gudiğini yetkili kılarak, ayrılığı daha da körüklediler ve sonuç olarak, affleck harika şekilde uyduğu rolü bıraktı.

    jon hamm, keanu reeves, richard armitage, ryan gosling, jensen ackles, armie hammer gibi hem batman, hem de bruce wayne rolüne cuk oturacak adamları eleyip, böyle tripli bir vampiri batman gibi hayvani bir role almak, olsa olsa kabızlıktır.

    dceu kariyerimi öyle uygun gördüğüm için bitirme kararı aldım. oysa ki marvel'ın endgame sonrası duraklama devrini dceu, çok mantıklı hamlelerle kullanıp, aradaki devasa farkı belki birazcık azaltabilirdi. ama şu rezil cast seçiminden sonra, artık o ihtimali de görmüyorum. catwoman olarak da kristen stewart seçilsin, nightwing de taylor lautner olsun bari. nasılsa ergen kitle, falan.

    warner bros, marvel'ın suskunluk dönemine girdiği şu dönemde baya sağlam hamleler bekliyordum ama gerçekten senden bir bok olmaz. gel sen bu sinematik evren işinden vazgeç.

    heykel gibi bir henry cavill'ın yanına şu dallamayı koymaya utanırım lan. düşünsene ağlak ağlak baktığını. tövbest.

  • efendi erkeğin önünde sonunda kazanacak olması

    bir umutla buraya gelip, okumak istediklerini arayan efendi erkek, hiçbir cinsel organımı kazanmayacaksın, önce burda bir anlaşalım. ofansif veya değil, işin gerçeği budur sevgili kardeşim, kazanmayacaksın, "kazanmış" gibi hissettirilip, üzerine hayatının ihalesi bırakılacak, şimdiden kabullen veya uyanık olmaya başla ki sonradan ağzın yanmasın.

    çokça bahsedilmiş, gerçekten kendi önüne bakmaya devam et. özellikle iş, kariyer ve geleceğin açısından. yirmili yaşlarındayken avuçların sıvazdan harap oldu, hala arşivin bilgisayarının gizli bir klasöründe duruyor ve her seferinde aynı yöntemle deneyip, sıçtıkça kadınlara lanet ediyorsun. hatanın yarısı kadınlardaysa, diğer yarısı da sendedir, bunu açık açık söyleyeyim. bunları okumak da kesinlikle işine gelmiyor, bunun da farkındayım fakat kendini kandırıp, gerçeklerden kaçtıkça daha rezil şekillerde sıçmaya devam edeceksin, bilesin.

    yine yirmili yaşlarında o kızlar suratına bile bakmadı, seni bir çeşit hamamböceği, bir çeşit kımıl zararlısı gibi gördüler, yeri geldi taşak yaptılar, yeri geldi hesap kitlediler, yeri geldi eve, okula, hatta sevgililerinin evine servis yaptırdılar, evet bu onların huyu, onlara göre de çok normal ve tabii bir davranış, sen bunları hala hayallerde yaşayan minnoş zihnine yedirmeye çalışırken, o kızların hepsi, olabilecek en abuk subuk yerlerde, itin uğursuzun altında hayvanlar gibi inleyerek boşalıyor ve bundan da deli gibi zevk alıyorlar.

    aklın hala kesmiyor olabilir, doğrudur. en hanım hanımcık dediğin, evinin kadını, çocuklarının anası yapmak istediğin kızlara gizli kapaklı yerlerde çok ayıp şeyler yapıyorlar. "yapmaz" deme, yapar; "etmez" deme, eder. o an sadece "öyle ister" ve yapar, hiçbir şey de yapamazsın.

    okulu, askerliği bitirdin, görece iyi de bir işe girdin, ailen de biraz arka çıktı ve kendi ayaklarının üzerinde durmaya çabalıyorsun, harika. işe girdikten yaklaşık iki sene sonrasında, büyük değişimler geçirmeye başladın, para sayesinde yürüyüşün bile değişti, alım gücün sayesinde çok farklı, çok değişik bir "sen" olmaya başladın, yaşın da yavaş yavaş otuza yaklaşıyor. artık çocuk değilsin, ufaktan olgunluk belirtileri de var, dışarıda bunların olumlu dönüşlerini farkettiğin zaman için bir hoş oluyor, gayet güzel.

    bir anda, insan kaynaklarından merve'nin sana daha bir farklı baktığını, sana apartmanda selam bile vermeyen komşu kızı gizem'in her sabah ve akşam güleryüzle seninle muhabbet etmeye çalıştığını, takıldığın mekanda tanıştığın gözde'nin saçma sapan geyiğini uzatmaya çabaladığını ve aile dostları vasıtasıyla tanıştırıldığın gamze'nin seni yiyecekmiş gibi kesmeye başladığını ve seneler önce seni aşağılayarak reddeden bahar'ın facebook messenger'daki "naber??? çok değişmişsin!:)" mesajını farkettin. içten içe götün kalktı ve istanbul'u yeniden fethetmiş gibi hissettin. ulan şu erkek egosu her şeyi yaptırır insana.

    sevgili kardeşim, işini, ekmeğini eline alıp, tek başına düzenini kurmak isteyen erkeğe, toplumun, devletin, hükümetin ve halkın alerjisi vardır. yaptığın ya da yapacağın birikim ve elde edeceğin kaynağın önemli bir kısmını belirli şekilde bu düzene hibe etmek zorundasın. ayıp değil mi? neden hep kendini düşünüyorsun?

    işyerlerinde, sosyal ve gündelik yaşamda, bekar adamın neden itin götüne sokulup çıkarıldığını belki biraz öğrenmişsindir. içinde bulunduğumuz toplum, herkesten ve her bireyden payını almak ister. yok öyle sadece kendine kazanıp, kendine yaşamak. en azından bunu yaşıtın olan bir dişi bireyle paylaşman gerekiyor. çünkü bekarsan, serserisin; potansiyel sapıksın, itsin, kopuksun ve zararlı bir bireysin. senden her türlü tehlike gelebilir. yersen.

    konuyu gerektiği yere kadar dallandırdım sanırım, sadede geleyim, ikimizin de gazı çıksın, rahatlayalım. sevgili kardeşim, burada bahsedilen "önünde sonunda kazanmak" olayı, aslında merve, gizem, gözde, gamze ve bahar'ın biyolojik saatlerinin artık baya bir ilerlemiş olması ve gitgide yaşlanıp, çirkinleşmelerinden ötürü meydana geliyor. eskisi kadar taze ve güzel değiller; genç hemcinsleriyle rekabet edemiyorlar ve üzerlerindeki ilgi inanılmaz azalıyor. yirmi yaşındayken onlarca, belki de yüzlerce talibi olan bu hanım kızlar, bu dönemlerini hunharca partileyip, elin itinin, uğursuzunun altında meze olarak geçirdikten sonra, artık evlenip yavrulamak gereği duyuyorlar. çünkü bunu yapmazlarsa, onlarla ilgilenecek kimse olmayacak, ayrıca en başta aileleri olmak üzere, toplum tarafından ayıplanıp, aforoz edilecekler. bunu çok iyi biliyorlar.

    tam bu esnada da devreye sen giriyorsun sevgili efendi kardeşim. doğru dürüst seks yapamamışsın, kadına olan açlığın, kazandığın paraya rağmen bas bas bağırıyor. hep iyi olmaya, insanlara saygılı olmaya çalıştın, hatta hayatındaki çoğu önemli kararı alırken dahi vicdanına kulak verdin. büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgi dolu oldun. para da kazanıyorsun, hep o "özel kadını" bekleyip durdun. bir de bakmışsın ki o "özel kadın" aslında tam da dibindeymiş! bak sen şu işe. ne kadar da şairane. aynı romantik komedi filmlerindeki gibi. bahsettiğim tüm bu şeyleri, o kadınların hepsi it gibi biliyor ama bunu sana sezdirmiyorlar orası da apayrı başlık konusu.

    hayatının daha önceki kısmında, lisede, üniversitede ve diğer zamanlarda kadınlarla ilişkilerin nasıldı efendi kardeşim? şimdi burası da önemli. yine açık konuşacağım. hayatında, kadınlar sana daha önce saygı duymadıysa, kötü bir haberim var kardeşim: muhtemelen bundan sonra da duymayacaklar.

    bir anda "değişen" ilişkiler, kısa bir flört, "paket program halvet, ertesi sabah beni affet" modu, sahiplenme safhalarından sonra, bekaret konusunu açacaksın ama yüzüne bakmağa kıyamadığın o "özel kadına" bunları yakıştıramayacaksın. hadi yakıştırdın, "özel kadının" sana bekaretin beyinde olduğunu, hangi çağda yaşadığını sorup, öfkelenecek ve seni bırakıp gitmekle tehdit edecek. seni suçlu hissettirdi, ipleri eline aldı ve aynı anda kendini gökten düşmüş bir meleğe çevirdi. sen de sesini çıkarmadın. çıkarmak da istemedin. sonrası malum: söz, nikah, düğün (belki çocuk) ve geçimsizlikler, kavgalar, sancılı bir boşanma ve kapanış.

    sevgili efendi kardeşim, seni bir anda çok tatlı bulmaya başlayıp, seni ilgi odağı yapan o hatunlar var ya? o hatunlara yirmi yaşındaki gençliklerini ve güzelliklerini tekrar geri ver, seni yine siktir eder, yine altına girdikleri o itin, uğursuzun peşine giderler, seni temin ederim. artık ayağa düştükleri için, zamanında reddettikleri adamların kıymetini biliyormuş gibi davranmak, onlar için çocuk oyuncağı. sana öyle bir yedirirler ki ruhun bile duymaz.

    güldük, eğlendik ama ev kirasını, elektrik, su, telefon, elbiseler ve makyaj malzemesi giderlerini kim ödeyecek? tabii ki de sen ödeyeceksin efendi kardeşim? zaten o hatun bunun için geldi sana? seninle ilgilenmiyor, faturaları ödeyecek, maddi ve toplumsal ameleliği yükleyebileceği bir keriz arıyor. o da sensin efendi kardeşim.

    sevgili efendi kardeşim, üzülerek söylüyorum ama sen kadınlar için sosyal bir yükümlülüksün sadece. toplum, evliliğe ve aileye bu kadar önem verip, yüceltmeseydi tangasında bile olmazdın. o yüzden kendine çeki düzen ver, uyanık ol. devir efendilik devri değil, ağır orospu çocuklarının devri.

    ha, sen buna "kazanmak" deyip, tekrar gözlerini kapatırsın, orası senin bileceğin iş. "kazanmak" ha? hassiktir lan ordan...

    not: genel imla noktalama hataları, anlatım bozuklukları ve anlam açısından kopuk ve savruk bir entry oldu, kusura bakmayın.

    edit: "cinsel organımı" kısmına takılanlar olmuş. "hiçbir skimi kazanamayacaksın" yazmak istemediğim için bu şekilde yazdım, saygılar.

  • kadınların kibar erkeklerden tiksinmesi

    burada kadının kibar erkeklerden hoşlandığına dair güzellemelere ciddi ciddi inanan varsa gidip bir baktırsın.

    kadınların söyledikleriyle yaptıklarının birbirini tutmadığını hala öğrenemediniz mi olm? yukarıda bir arkadaş yazmış ve sonuna kadar doğru. burada bahsedilen erkek, yakışıklı ve statü sahibiyse oyş, çirkin ve statüsüz ise auv. hepsi bu kadar.

    aynı ryan gosling'in romantikliğine ve kibarlığına bayılıp, aynısını sizden görünce tiksinmeleri gibi. twitter'a loris karius yazıp, kadınlardaki ultimate abazalığa bir bakmanızı tavsiye ederim. siz hala kadınlara karşı kibarlıktan eğilip bükülmeye devam edin. hayvan gibi çifte standarta maruz kalıyorsunuz, bilin istedim.

    kadınlar kuralları zayıf adamlara koyarlar, o kuralları da güçlü erkekler için hemen bozuverirler.

    kendinize gelin artık.

  • kadıköy'deki tüm kızların çok güzel olması

    o kızları güzel yapan, kadıköy semtinin türkiye'deki en modern ve gelişmiş muhite sahip olmasındandır. özgür ve kısıtlanmayan yerdeki insanların hepsi güzeldir ya da size öyle gelir.