el kaldırıyorum, benim.
siz gerçekten sabah 9 akşam 16.30 içerde olduğunuz ve dışarı çıkamadığınız bir yeri özlüyor musunuz? her derse girmek mecburi, sıkılsanız yapabileceğiniz hiçbir şey yok. cidden böyle bir ortamı özleyen var mı?
arkadaş diyorsanız evet o zamanlar birlikte takıldığımız ve halen bilfiil sürekli görüştüğüm sayılı lise arkadaşlarım var. çok da sevdiğim insanlar. onları da liseden bağımsız arkadaş olarak değerlendiriyorum ve elde liseye dair sıfır var.
he o zamanlardan neyi özlüyorsun diyen olursa, eskiden böyle okula gitmeyince anneye mesaj atan sistem yoktu. çok samimi bir arkadaşımla bazen okula girmezdik sabah, bazen de girip derslere bakıp geri çıkardık, gider kafemizde 1-2 saat kahvaltı yapıp gazeteleri okur ordan da playstation oynamaya giderdik. bitince de okul saati bitmemişse son dersler boş derdik annemize eve dönerdik. gördüğünüz gibi bunun da liseyle alakası yok.
özlediğim tek eğitim ortamı üniversitedir benim. ister dinle, ister dinleme, her şeyinden en nihayetinde sen sorumlu oluyorsun. en azından dışarı çıkmak istediğinde kapıdaki görevli hayır çıkamazsın demiyor.
özgürlük her şey olmasa bile bir çok şeydir kesinlikle. o yüzden liseye dair özlemim sıfır.
zuniga4 profili
-
mezun olduğu liseyi özlemeyen insan
-
askerlik anıları içerisinde ilk akla gelen şarkı
yatçaz kalkcaz yatçaz kalkcaz yatçaz kalkcaz hooop ordayım.
2013 yazı boyunca en az 200 kere dinlemişimdir. televizyonun radyonun açık olduğu her yerde bu şarkı çalıyordu. şimdi de ne zaman duysam direkt olarak kamuflajım ve berem gelir aklıma. bitireli 7 sene olmuş, halen bazı anılar taze. muhtemelen de hiç unutulmayacak. -
final four'da iki türk takımı olması
torbadan top çekilmiyor burada. neymiş olasılığı 1/16 olan şeymiş. bu kafayla erzurumspor ile galatasaray'ın da şampiyonluk şansları eşit oluyor.
türk basketbol tarihinin en büyük başarısıdır fenerbahçe'nin euroleague şampiyonluğu sonrası. -
aile arasında
ekşi'de film o kadar övülmüştü ki, eşimle gidelim dedik cumartesi günü hafta içinden. dün sabah tam gideceğiz, yakınlarımızdan ikisi biz gittik hiç beğenmedik, çok kötü dediler. kafamda bir soru işareti oluştu. acaba pr çalışması falan mı yapıldı dedim sözlükte, tekrar döndüm baktım, halen aşırı olumlu yorumlar gelmeye devam ediyor. ben ekşiden yana yaptım tercihimi, öğle saatlerinde akşam için aldık biletleri 5 kişi.
film başladı, başlar başlamaz daha ilk repliklerden güldürmeye başladı. konunun içine girince daha da eğlenmeye başladık. acaba ne zaman espriler komiklikler bitecek diyordum ki artık gülmekten yorulduğumu fark ettim.
yıllardır başından sonuna içinde dolu dolu espriler olan başka bir film izlediğimi hatırlamıyorum. en son herhalde gora'da bu kadar çok gülmüşümdür dedim kendi kendime. hele ki canınız sıkkınsa, gülmeye falan yer arıyorsanız hiç durmayın hiç, ilk gidebileceğiniz seansa alın bileti. şener şen'deki hayal kırıklığından sonra bu film bana ilaç gibi geldi. türkiye'de de kaliteli işler yapılabiliyormuş dedim kendi kendime.
gidin arkadaşım gidin. 7/10, 8/10 diyenlere de bakmayın. şahane bir film. gidin, gülün eğlenin.