sizin hiç sevdiğiniz kadın, eşininiz öldü mü ?
sevilen insanı yitirmek zor atlatılan, belki de hiç atlatılamayan travmalardan. hep geçer deniyor da geçmiyor, bir iz bırakıyor. ama zamanla alışıyor, kabulleniyorsunuz çünkü hayat devam ediyor. sonra başka kadınlarla karşı olan yaklaşımınız dikkatinizi çekiyor; volkan’a, ahmet’e nasıl yaklaşıyorsanız esra’ya gizem’e de aynı şekilde yaklaşıyorsunuz. sorunun kaynağını nedir diye düşünürken bir gün o kaynağın önünüzde durduğunu, bugüne kadar hiç saklanmamış olduğunu farkediyorsunuz.
yine birini sevip; el ele dolaşmaktan, sinemada omzunuza başını koyup film seyretmesinden, bir simiti paylaşmaktan, kedilerin sizi daha çok sevmesini kıskanmasından, güneşin doğuşunu seyretmek için plajdaki çakılların üzerine uyku tulumu serip göğsünüzde yatmasından, bir günlük bebeğinizi yatağından alıp annesinin memesine bıraktığınızda nasıl emdiğini görmekten, sevişirken gözlerindeki ışıltıyı görmekten ve bir sürü şeyi yeniden yaşayıp tekrar kaybetmekten korkuyorsunuz.
evlenmemek için nedenler mi ?
siz hiç bir kadını sevmeyi özlemenin ne demek olduğunu biliyor musunuz ?
siktiredin, umarım hiç bilmezsiniz.
tek tus okan bey3 profili
-
erkeklerin evlenmek istememe nedenleri
-
şu anda çalan şarkı
uzuuuun, çok uzuuuun yıllar önceydi; şimdiki gibi fm radyonun her frekansında bir ya da iki yayın fışkırmıyordu. iyi hatırlıyorum, yayına ilk olarak hür fm başlamıştı. ilk özel radyo olmasından dolayı herkes "efsane radyo" der ama efsane olmasının nedeni mükemmel bir programcı kadrosuna sahipti olmasıydı. iddaa ediyorum, o gün yayın yapan kadronun bir benzeri asla miktofon başına geçmedi.
(bkz: hür fm) diyeceğim ama sözlük yönetimi burayı o kadar hoyratca yönettiki başlık altında yazanların bir çoğu silinip gitti, geriye bir avuç entry kaldı.
o kadroda görev yapan cenk & erdem ikilisini 90'larda radyo dinleyen biz kadayıflar kadar şimdiki gençler hala sevilerek dinliyorlar. hür fm'li yıllarda akşam saat 10 sularında yaptıkları her programda çalarlardı, albüm yeni çıkmıştı. odama kapanır, öğrenciyken ders çalıştığım masadaki sarı ışığı açıp odanın ışığını kapatır yattığım yerden dinlerdim...
bruce dickinson bey’in rast makamındaki bestesi, bir ejderha ağlıyor gözleri yaşlı...
tears of the dragon -
ekşi itiraf
öğlen gibiydi, boş boş oturmuş müzik dinleyip dergi filan karıştırıyordum o sırada moğollar’ın “bir şey yapmalı“ parçası çalmaya başladı. kalkıp 2 saat ütü yaptım.
bazı şeyler çok yanlış anlıyorum, çoook !