5 tl.
birkaç yıl önce annemin beni cuma namazına gönderebilmek için teklif ettiği tutardır.
miktarı kabul edip internet cafe'ye giderek,gta vice city de tank indirip katliama yol açmıştım.
sonrasında namaz çıkışı bir abinin yanına giderek,hocanın verdiği vaaz hakkında bilgi alıp gidip anneme anlatmıştım.
ödül olarak 5 tl daha verip internet cafe'ye yollamıştı.
(bkz: cehennem yolcuları)
elmadrigal004 profili
-
yazarların aldıkları rüşvet tutarları
-
çirkin olmasına rağmen gülebilen kadın
(bkz: the bomb has been planted)
-
babaların kızlarına taktığı lakaplar
-
sözlük yazarlarının rumuzlarının hikayeleri
antakya da soğuk,sisli bir kış gecesi.tarih 24 ocak 2008.lise son sınıfım,devlet yurdunda kalıyorum.malum gariban adamız elimizde 2 misli iddaa kupon,cepte tek dal sigaramız.eğer her şey yolunda giderse 25 ocak sabahına 24 lira ile uyanacağım.gecenin ilk saatlerin de 2 ingiliz ve 1 alman kupa maçım başlayacak.etüt de bile maçlarda aklım.vakit geçirmek için karikatürler çiziyor,olduk olmadık şeylerin hayalini kuruyorum.etüt bitti zili çalar çalmaz odamın bulunduğu koridora attığımı hatırlıyorum kendimi.koştum.odama girdim.defter ve kalemi kıyafet dolabımın üzerine fırlattım.odanın güney penceresine bakan kısmında bitkin bir şekilde yaşamı sorgulayan paslanmış kalorifer peteğini gözüme kestirdim.kenarda duran masadan bir sandalye çekerek yanına sokuldum.sevgisiyle,sıcaklığıyla kucakladı beni,annem gibiydi.bir süre sessizce bekledik.artık vakit gelmişti.maç kadroları girilmiş,sahadan forumunda hareketlilik başlamış.
cebimde duran samsung e 250 marka cep telefonumu çıkardım.kızağını sanatsal,kıvrak bir parmak hareketiyle yukarı doğru kaydırdım.ve beklemeye başladım.
10,25,40,65,83,90+4..
2 saatlik bir sürenin ardında her şey yolunda ilerlemiş,kuponum bir rönesans dönemi heykeli gibi tüm haşmetiyle gözler önündeydi.4 de 3 ü tamamdı artık.geriye tek maç kalmıştı,villarrreal-barcelona..
oysa hiç yapmazdım böyle bir şey ama o gün yapmıştım.sebebini bilmediğim bir cesaret örneği göstererek maç sonucu için beraberlik seçeneğini göze almıştım.pişmanlık yavaşça boy göstermeye başlamış olsa da artık yapacak bir sey kalmamıştı.bekleyecektim..
öyle de oldu,bekledim.saat de çoktan 22 nin sonlarına yaklaşmıştı zaten.küçük bir umut kıvılcımı ve kaloriferin gösterdiği anne şefkati ile birlikte vücudum ısınmaya başlamıştı.ve artık zamanı geldi,saat 23..
bir anda ayağa fırladım.koridordan alabildigine hızlı adımlarla merdivene doğru ilerledim.basamakları 4 er 5 er atladım,serengeti düzlüklerinde oradan oraya koşturan ceylanlar gibi.sebebi son anda maçın kanal a tarafından canlı yayınlanacağını öğrenmemdi.
zemin kata inerek televizyonun bulunduğu salondan içeri girdim.salon buz gibiydi,kimsecikler yoktu haliyle.kim benim kadar aptaldı ki?
ön sıradan bir koltuğa oturup kavradığım kumanda ile kanal a yı aramaya başladım.bulduğumda maçın henüz 9. dakikası oynanıyordu ve seyre daldım.
20,34,48,67,79,88..
zaman öylesine yavaş ilerliyordu ki,özel göreliliğin ne demek olduğunu artık daha iyi anlıyordum.tv nin sesini kıstım ve dayanamayıp gözlerimi kapadım..
açtığımda kamera xavi'nin surat ifadesi üzerindeydi ve herhangi bir mutluluk belirtisi yoktu.tanrım,olabilir miydi?
evet.3 saniye sonra spikerin dudaklarından şu ifadeler süzülecekti.
''evet sevgili seyirciler,el madrigal de maç 0-0 sona eriyor''
evet,yanlış duymadınız.
el madrigal de maç 0-0 sona eriyor..
benim hikayem de budur işte.belki o 24 liranın taşıdığı hayati değerden belki de başka bir sebepten bilemiyorum.ama öylesine önemli ve güzeldi ki,hala unutamıyorum..
edit:imla