duş alışkanlığımız yok. türkiye'de sadece banyo yapmak var, o da haftada bir pazar gecesi. eskiden kombi, şofben yokken kazanda su kaynatılırdı, haftada bir gün tüm aile yıkanırdı falan anlıyorum da 2024'te, üstelik yaz günü, ter kokmayı asla anlamıyorum. suya erişimi olan herkes tertemiz kokmalı. maddi imkanı kısıtlı olsun ve diyelim ki kombisi yok, gazı yok, elektrik pahalı. su vardır ama di mi ya? soğuk suyla yıkan amk. sabah kalkar kalkmaz duşa at kendini ya! beş dakika sadece.
işi gücü olan, orta ve üst gelir grubunda ofiste ter kokanlara gelirsek, başlıca sebepler:
-duş almamak
-polyester kıyafetler
-kötü kokuyu, başka bir kokuyla yok edebileceğine inanmak. o deodorantı duştan çıkınca temiz bedenine süreceksin, beş gün yıkanmayıp ter kokunca ofiste çıkartıp sıkmaycaksın.
-çakma parfümler (terli polyester kıyafetin üzerine sıkılan doldurma parfümden kötü kokan çok az şey var).
-kadınlarımızın fön sevdası. fönüm bozulacak diye yıkanmıyorlar. aynı fönle bir hafta işe gelen biliyorum yaz vakti. çünkü herkesin saçı çakma sarı ve haliylrie yıkayıp çıkmaya müsait değil. insan içine çıkabilmek için bakım gerektiriyor.
-ütü takıntısı. bir daha ütülemekle uğraşmamak için aynı gömleği/elbiseyi 2 hafta boyunca 4-5 kere giymek.
-temiz hava ve klima fobisi. bu insanlar cam açtırmaz, klimadan korkar ve leş gibi terleyip kokarlar.
-son olarak türk insanının çok az koku aldığına inanıyorum. sebebini çözemedim ama koku sağırıyız biz. mesela bazen kordioru korkunç bir koku sarıyor. nefes alamıyorum. berbat, cam açalım diyorum. yooo, hiçbir şey kokmuyor diyor herkes ve bana deliymişim gibi bakıyor.
-yazın dahi ağır, yağlı, soğanlı, baharatlı, sarımsaklı yemekler tüketmek ve duş almamak, duş almamak, duş almamak.
bir de buradan tesettürlü kadınlarımıza seslenmek isterim. lütfen pamuklu kıyafetler, pardesüler, eşarplar tercih edelim.
elftk4 profili
-
türkiye'deki ter kokusunun sebebi
-
ankara soğuğunun abartılmış bir balon olması
montumun astarının elyafı donmuştu bir kere, kolumu bükünce çatırdamıştı. daha ne kadar olsun? burnumuz mu düşsün, parmağımızı mı kessinler?
ankara'da iyi bir kış geçirmemiş bir yazarın önermesi. -
arabaya binildiğinde yapılan ilk şey
genelde yandex açmak. o kadar yönsüzüm ki allah yardımcım olsun.
-
istanbul'da yaşamak
bir gun levent metrosundan cikarken gidecegim yere en yakin cikisi bilmedigim icin, "afedersiniz?" diyerek birkac kisiye sorma gafletinde bulundum.
20 kisi falan henuz "afedersiniz" dedigimde kafalarini cevirip kacarcasina uzaklasti.
yaklasik 15 kisi de soruyu dinleyip cevap vermeden suratima bakti.
onlarca kisi de duymamis gibi davrandi.
her profilden insani denedim. bir kisi bile donup cevap vermedi. istanbul'dan biraz daha tiksinmemi saglayan gunlerden biriydi. gozlerim doldu. neden boyleyiz? neden korkuyoruz bu kadar birbirimizden? neden birine ayiracak birkac saniyemiz bile yok. ciddi yardima ihtiyacim da olabilirdi. saglik sorunum olabilirdi ornegin. gerci metrobus kapisinda dusen yasli amcanin uzerine basarak binen insanlari da gordugum icin sasirmamam gerekiyordu. o gun de kenarda oturup aglamistim.
istanbul'un temposu insanligini calmis herkesin. yasamiyorlar adeta savasiyorlar. zamana karsi, digerlerine karsi... cok yazik.
tanim: yasamak degil; savastir.