öf ne akademisyeni ya. altı üstü doktora öğrencisi, yayınsız, sunumsuz, başarısız. arkasında fetönün desteği olan her gerizekalı beyni sulanmış devlet düşmanı girdi zaten bir yere. bu da onlardan. hak etmediği kurumdaki hak etmediği pozisyonun elinden alınması gerek. in other words, götüne tekmeyi yemesi için geç bile kalındı.
kissable pussy2 profili
-
furkan bölükbaşı
-
the red pill
bu kırmızı hap tarihi ne zamana dayanıyor bilmiyorum, ama başımdan geçen bir anıyı paylaşmak isterim. sanırım 2005 senesiydi. bir konserde bir çocukla göz göze geldim. o sırada ben bir şeye gülümsüyordum, o da uzakta başka bir şeye gülümsüyordu. ikimiz de sırıtırken, göz göze geldik tesadüfen ve gülümsememiz derinleşti bir anda. sonra kafaları çevirdik.
sonra başka bir ortamda başka bir gün, pat diye yine karşılaştık. a nerden çıktı bu yine derken yine gülümsemeler, falan filan. ben çaktırmadan arkadaşıma gösteriyorum, nasıl tatlı çocuk falan değil mi diye. ki o zamanlar cidden tatlıydı.
bu arada o sıralar ben lisedeyim. bahsettiğim karşılamalar da lisenin kültür etkinliklerinde geçiyor. onla karşılaştığımız günün akşamında benim dahil olduğum etkinlik grubuyla yemek yemeye gidiyoruz. hocalar da yanımızda. bir bakıyorum, bizim çocuk da gelmiş. meğersem bir arkadaşımın ağabeyiymiş. o da bizim liseden mezun. tam karşıma oturdu. bütün gece benle ilgilendi, ve gecenin sonunda msn adreslerimizi verdik ve iletişime geçmeyi başardık.
bütün bir yaz, onla online denk gelebilmek için elimden geleni yaptım. yazlıkta internet, bilgisayar yok. haftada 2-3 internet kafeye gitmeye çalıştım. laptopu olan bir misafir geldiğinde ödünç alıp 146dan bağlandım. annemden azar işittim falan. ama bir şekilde iletişimde kaldık.
sonbaharda biz bununla buluştuk. tek aklımda kalan ter kokusu. tiyatroya gitmiştik. ve öleceğimi sandım o salonda. o gün o çocuk benim için çekiciliğini kaybetmişti. ama yine de online konuşmaya devam ettik.
çocuk çok akıllıydı. dünyanın en iyi üniversitelerinden birinde okuyordu. ama başka planları vardı. the red pill o zaman revaçta mıydı bilmiyorum. burada ilk entry 2010 yılında girildiyse 2005 civarı amerikada okuyan biri bu felsefenin ilk çıktığı zamanlara hakimdir muhtemelen. neyse efendim, bu çocuk bana ideallerini anlattı. ilişkiler konusunda çok okuduğunu, ve bildiklerini kitap ve seminerlerle insanlara anlatacağını, bir devrim yaratacağını anlatıyordu. deneyimlerini anlatıyordu, taksimde bir gecede on farklı bara gidip, onlarca kızla tanışıp, hepsini nasıl tavladığından bahsediyordu. sözüm ona bu deneyimi herkes yaşamalıymış. hayali üç sene içinde milyonlar kazanmaktı. ve adım gibi eminim ki okudukları, uyguladıkları the red pill dersleriydi.
şimdi bu çocuğun çok zeki ve çalışkan, ayrıca tipten de fena olmadığını düşünün. bir de bunun üstüne hırsı ekleyin. üç yıl içinde milyonlar kazanacağım diyordu. ama aynı zamanda leş gibi ter kokan biri. tam o sırada otobüsle inönü stadyumunun ordan taksime doğru çıkıyorduk. gülerek o milyonları kazanınca haber edersin diye dalga geçtim. tam o sırada otobüs virajı alırken, bedenim saçlarım savruluyordu ve yüzümde bihterin nihali aciz gören, ezen bakışlarının bir kopyası vardı. karşındakinin, elinde her türlü imkan varken saplantıları yüzünden kendine saçma sapan hayaller edinmesi, ve senin onun başarısızlığa sürükleneceğini bilmenden kaynaklanan. sanırım bu son görüşmemiz oldu. çünkü cidden sağlıklı bir insan profili çizmiyordu. işi gücü okulu bırakmış, böyle safsatalarla uğraşıyor. ben değil, herhangi bir kız böyle kafayı kırmış birini ciddiye almaz. one night stand için fazla pis ayrıca.
şimdi ne mi oldu. tabii ki milyonlar kazanamadı. ne iş yaptığını söylemeyeyim ama çocuklarla haşır neşir. seviyesinin kat be kat altında bir iş. bir ara tipi bozmuştu ama şu aralar yine toparlamış. en ilginci ise, geçen sene her gün demokrasi nöbetindeydi. şimdi hala her gün sabah gazetesinden erdoğan haberleri paylaşıyor. alfa olmayı geç, beta, omega bile olamayacak bir akgezen. bana kalırsa, fetocu ve gizlemeye çalışıyor. o kazandığı, burs aldığı okulları belki böyle açıklayabiliriz belki, bilemiyorum. ama şu an bana tamamen bir ucube gibi geliyor.
buradan the red pill felsefesine inanan erkeklere sesleniyorum. sadece işe yarar kısımlarını alın. karizmatik duruş, güçlü adam portresi çizmek falan hoş şeyler bunlar ama bunların sizi mekanikleştirmesine izin vermeyin. karşınızdakinin bir insan olduğunu unutmayın. yoksa bu öğrenilmiş hareketler buram buram kokuyor ve karşınızdaki insan yıllar sonra sizi aciz biri olarak hatırlıyor.