richard harrow1
profili

  • aykut kocaman

    nasıl yarı final oynattığına bakmadan 'ama yarı final oynattı, en büyük başarımız' falan denilip övülen teknik direktör. bu adamı nasıl yarı final oynattığına bakmadan kafadan övmek futbol cahilliğidir.

    fenerbahçe tarihinin en şanslı kuralarını çekip fenerbahçe'nin çeyreği etmeyecek takımları eleyerek yarı final oynatmıştır kendisi. onu da baya zorlanarak yapabilmiştir. yarı final oynayan o müthiş aykut kocaman takımının yarı finale gelene kadar elediği takımlar bate, plzen, lazio. ki onları da zar zor eledik zaten. bate'yle ilk maç 0-0, ikinci maç 1-0. attığımız tek gol penaltı(bate 20. dakikada 10 kişi kaldı bu arada). plzen'le ilk maç 1-0, ikinci maç 1-1. az kalsın eleniyorduk. plzen ikinci maç baya baskı kurdu üzerimizde. en son lazio'yu 2-0, 1-1'le eledik. lazio deplasmanında toplam 4 şutumuz vardı, 2'si kaleyi buldu biri gol oldu. maç tamamen yıldızlar topluluğu, seyircisiz oynama cezalı lazio'nun üstünlüğüyle geçti. bu maçların hepsinin özeti internette mevcut. izleyip öyle yorum yapmalı insanlar bence fenerbahçe'nin yarı final oynaması hakkında.

    fenerbahçe'ye denk veya fenerbahçe'den daha iyi denilebilecek tek takım benfica'ydı. onlar da eledi bizi zaten. yarı finale kadar kadıköy'de oynanan lazio ve benfica maçları dışında rezil ötesi bir futbolu vardı fenerbahçe'nin. bu iki maçta da taraftarın inanılmaz desteğiyle baskı kurabildik.

    aykut kocaman'ın avrupa kupalarında ne kadar başarılı olduğu elendiği takımlardan belli oluyor daha çok. kendisi youngboys, paok, spartak moskova gibi dünya devlerine elenmeyi başarmıştır zamanında.

    yaşadığı lig şampiyonluğuna gelince. bu adamın yaşattığı şampiyonlukla ersun yanal'ın yaşattığı şampiyonluğu kıyaslamak saçmalıktır. bir kere aykut kocaman iyi yönettiği için şampiyon olmadı bu takım. fenerbahçe o sezon ligin en iyi kadrosuna sahip, en zengin takımıydı. buna rağmen fenerbahçe trabzonspor karşısında ligi zar zor averajla önde kapatabildi. bu da koşmuyor, onsuz oynamaya alışmalıyız falan diye dünyanın en gerzekçe nedenleriyle takımdan zorla gönderdiği alex'in insan üstü performansıyla oldu. 33 lig maçında 28 gol 16 asistle takımı sırtında şampiyonluğa taşıyan biri sayesinde oldu. atılan 84 golün 44'üne doğrudan katkı yapan bir yıldızın olağanüstü futboluyla oldu. fenerbahçe ligin en iyi, en güçlü takımıyla zar zor averajla şampiyon olabildi. diğer iki sezon malum zaten.

    ersun yanal şampiyonluğuna gelince. ersun yanal belki fenerbahçe tarihinin en rahat şampiyonluğunu yaşattı fenerbahçe'ye. ve bunu yaparken aykut kocaman sayesinde futbolu, hücum yapmayı, baskı kurmayı unutmuş ligin en yaşlı takımı vardı elinde. rakiplerini eze eze şampiyon oldu fenerbahçe. öyle ki maçlarda geriye düşmüş olsak bile maçı çevireceğimizden emindik. sadece biz değil rakip takım taraftarları da emindi fenerbahçe'nin maçı çevireceğinden. kaç maçı son dakikalarda kazandık. sahada 90 dakika yılmadan hücuma çıkan, koşan, basan, mücadele eden bir takım vardı. yıllardır beklediğimiz fenerbahçe ruhunu sahaya yansıtan, istediğimiz baskılı futbolu oynayan bir takım vardı. dünyanın en rahat en gevşek insanı emenike'nin bile köpek gibi mücadele ettiği bir ortam vardı fenerbahçe'de. gerektiğinde risk alıyordu takım. aykut kocaman'ın 1 gol atıp geriye çekilen, sonra maçı kazanamayan fenerbahçe'si yerine gerektiğinde maçı kazanmak için 4. forveti sahaya süren bir fenerbahçe gelmişti. aykut kocaman'ın şampiyonluğundan baya farklıydı anlayacağınız.

    herneyse. kendisi yeniden fenerbahçe teknik direktörü olacak belli ki. hücum yapamayan, pas yapmayı beceremeyen bir takımımız varken hücum özürlüsü bir teknik direktörü takımın başına geri getirmek sadece fenerbahçe yönetiminin yapabileceği türden bir şeydi zaten. artık gitsin diye dua ettiğimiz, fenerbahçe maçlarını izlerken bize sıkıntıdan baygınlık geçirten futbol dehası geri dönüyor. kendi sahamızda ligin en dandik takımlarını bile baskı altına alamadığımız hatta onlardan baskı yediğimiz günleri, bize eziyet olan deplasman maçlarını yeniden yaşayacağız çok şükür. ön liberolar-defans dörtlüsü-kaleci arasındaki bitmek bilmeyen paslaşmalarımızı, o müthiş tika-taka futbolunu özlemiştik. neyse ki dönüyor taktik deha.