türk edebiyatında bu işin piri orhan pamuk'tur. herhangi bir romanını açın. mesela yeni hayat olabilir. romandaki karakter bir eve mi girdi. sıçtınız. 10 sayfa evi betimliyor adam. parkeler, yaşlı bir adamın yüzünü andırıyordu, duvardaki saatten çıkan ses ihtiyar bir kadının yorgun kalbinin gürültüsünden farksızdı. sehpa üzerindeki boş çay bardakları gelip geçen mutlu günlerin adeta bir yansıması gibiydi… şeklinde. her detayı her nesneyi sayfalarca betimliyor…
kalyan8 profili
-
romanı betimlemeye boğmak
-
en iyi rakı
etil alkolden yapılan rakıyı içen halkın çoğunluğu gelmiş "en iyi rakı" tartışması yapıyor. birbirimizi kandırmaya da burada rakı degüstatörü gibi gezmeye de gerek yok. bu zamanda bir şişe yüzlük rakı markette olmuş 700 lira; mekanda olmuş; 2 bin lira. oturup hangisi daha iyi diye tartışılmaz. hangisi önüne gelirse iç gitsin.
-
konak'tan alsancak'a yürümek
ege'de öğrencilik yıllarımız. bornova'dan metroya binip, konak'ta inmişiz. alsancak'a doğru yürüyoruz. aylak ve telaşsız adımlarla. gelecek kaygısı çok uzakta, deniz yanıbaşımızda. elimizdeki siyah poşetin içinde köpek öldüren şarabı ve birkaç bira. alsancak'ta kordondaki çimlere uzanıp göğü seyrederiz sonra. içeriz. içer, şarkılar mırıldanırız. güneşi batırırız bir akşam üstü. gelecek güzel günlerin hayalini kurarız. yirmi yaşındayızdır yahut yirmi bir... / şimdi geride kaldı hepsi. ne üzerimizden geçen izmir kaldı ne konak'tan, alsancak'a yürünen yolların anlamı. büyük bir anlamsızlıkla ve tükenmiş yollarla başbaşa kaldım...
-
netflix'e gelmesi istenen dizi
(bkz: mad men) o da olmadı;
(bkz: the sopranos) -
moğolistan dendiğinde zihinde oluşan ilk imge
üniversitede una isminde bir kız arkadaşım vardı. moğoldu ve ulan batorlu idi. fiat palio altımızda kendisini çokça özkanlar'a bırakırken türk, moğol tartışmaları yapardık. bizim faşist ayti için moğollar türk idi. ama una için moğollar moğoldu. cengiz han bırakın türk olmayı moğol oğlu moğoldu. onlar arabada bunu tartışırken paso sakin olun hepimiz aynı bokuz desem de beni dinlemiyorlardı.
aradan 10 yıldan fazla geçti. ayti ve una şimdi evli. ayti faşistliği una moğol rüyasını bıraktı. aşk büyük bir hastalık olan faşizmi mağlup etmişti.
biz solculara niye romantik derler ondan sonra öğrendim. olmaz denilen her şey oluyordu. bir tek bizim başımıza gelmiyordu o ayrı... -
ekşi itiraf
bir kapı vardır çalarsınız sizi içeri buyur eder. size canım der sever sayar. bir gün gelir bu kapıyı gene çalarsınız sizi gene içeri buyur eder ama eski ev sahibi yoktur. buz gibidir. soğuktur.. kalkıp gitmenizi bekler... bunu idrak edip hissediyorsanız o kapıyı bir daha çalmayın gençler...
-
3 kasım 2017 babamın dolandırılması
tanım: hemen herkesin başına gelebilecek türden bir kandırılma hikayesi.
şimdi anlatacaklarım, "bizim başımız yandı, sizinki de yanmasın" amacıyla yazılmakta. evvela olayın meydana geldiği tarihte aslında 3 değil 2 kasım ancak aradan 10 saatten fazla bir zaman geçtiği için bugünün tarihini atıp, olayın güncelliğini korumak daha mantıklı geldi. neyse gelelim dolandırılma kısmına...
peder bey, 65 yaşında. gözü açık, uyanık ve akıllı bir adam olmasına rağmen çarpılıyor. market dönüşü arabadan iniyor, apartmanın önüne geliyor, poşetleri bagajdan çıkarıp yere koyuyor. ve o esnada 25 yaşlarında esmer bir çocuk kendisine doğru yaklaşıp; "ooo, kemal amca naber ya?" diyor. afallayan babam çocuğa kim olduğunu soramadan, çocuk; "amca ben senin oğlun kalyan'ın arkadaşıyım. o'nun berberiyim. hep gelir bana traş olur" diyor. daha sonra nereden öğrendiğini bilmediğimiz ama gerçek olan bilgileri sıralıyor; "oğlun, gazeteci amca. askerden yeni geldi değil mi, kıbrıs'tan diyor" babam da şaşırarak da olsa inanıyor ve böylelikle düşeceği tufanın zemini hazırlanıyor...
çocuk babamın indirdiği poşetlere bakıp, "ver amca bunları ben yukarı çıkarırım" diyor. poşetler yukarı çıkarılıyor, dolandırıcı olan zat dairemizin önüne kadar geliyor, üstelik babam tarafından, "gel evladım bir kahve iç" diye eve kadar davet ediliyor. lakin dolandırıcı neyse ki eve girmeden mevzuya geliyor. "amca, benim oğlunuza 50 lira bir borcum var. şimdi hem kalyan'ı arayayım askerden geldi bir gözaydınlığı dileyeyim hem de söyleyeyim parasını sana vereyim" diyen dolandırıcı olacak haysiyetsiz şahsiyet beni arar gibi yapıyor ve babam da inanıyor...
çocuk babama 50 lirayı veriyor. hemen ardından, "amca ben de bir 600 lira var ama mümkünse bozdurmak istiyorum sen de var mı?" diyor. peder bey de gidiyor 6 tane 100 lirayı verip, dolandırıcı şahsiyetten 3 tane 200 lira alıyor... olay bitiyor gidiyor. ilerleyen saatlerde peder bey, ilçe merkezine çıkıp alışveriş yapacağı esnada. verdiği bütün 200 liraların sahte olduğunu öğreniyor. beni arıyor; oğlum senin şöyle, şöyle arkadaşın var mı? diyor. yok diyorum. seni aramadı mı diyor? yok diyorum... ve bingo!
dolandırıldığını anlıyor...
tabii iş, işten geçiyor. ne polisin ilgilendiği bir durum ne de telafi edebileceğimiz bir durum. tek kuşku noktası dolandıran şahsın, benim adımı bilmesi, babamın adını bilmesi. benim işimi bilmesi, askerden geldiğimi bilmesi vs...
konuyla ilgili dikkatli olmakta fayda var. özellikle şahsi bilgileri yabancılarla paylaşmak konusunda dikkatli olunmalı. bizim peder bey yeni tanıdığı hemen herkese ya da oturduğu bir parkta tanıştığı birine dahi ailesinden ya da işlerinden bahsetmeyi olağan gören bir adam olduğu için; polisin üzerinde durduğu nokta babamın konuşurken dinlenmesi veya takip edilmesi şeklinde.
siz siz olun dikkatli olun efendim..
gelen mesajlar üzerine edit: konuyla ilgili geçmiş olsun dilekleri için teşekkür ederim. çok sık sorulan soru sosyal medya hesapları. evet medya sektöründeki işim gereği çoğunu aktif bir şekilde kullanıyorum. facebook'ta 1 tane askerlik günlerine ait bir fotoğraf mevcut. twitter'da ise askerliğe dair geyikler tabii. ancak şahsın bu bilgilere buradan ulaştığını farz edelim, peki babamı nasıl tanıyor? zira bu konuda bir paylaşım vs sözkonusu değil. velhasıl aklım sırrım ermiyor. ama her ihtimalin geçerliliği var tabii. tekrar teşekkür ederim.
edit2: babama verilen 50 liranın da gelen sorular üzerine sahte olduğunu söylemek lazım. anne ve babamın sosyal medyada hesabı yok. benim hesaplarımda da aileye dair paylaşılan ne bir fotoğraf ne de başka bir şey var. gazete üzerinden adıma ya da yazılarıma ulaşmak kolay (en son askerlik sonrası bir köşe yazmıştım) velhasıl askerden geldiğim ya da gazeteci olduğum gibi bilgilere sahip olmaları kolay ama evi bulmaları, babamı tanımaları ilginç...
edit3: gelen mesajlara ve gösterilen ilgi, alakaya teşekkürü bir borç bilirim. gerçekten suser kardeşliğinin önemini anlamış bulunuyorum. bu arada dolandırıcı tespit edildi. aynı kişi 5 kişiyi daha dolandırmış. polis, şahsı aramaya başladı. -
vatanım sensin
miralay tevfik karakterinin ülkeyi ingilizlere, fransızlara ve yunan'a peşkeş çeken osmanlı'yı harika bir şekilde sembolize ettiği dizidir.