iştahlandırır.
güzelce yıkanıp ağır ağır pişirilmiş, birkaç limon damlası ile hafifçe ekşiltilip bir iki kaşık ev yoğurdu ile taçlandırılmış, dumanı üstünde bir ıspanak yemeği... öfff, olsa da yesek.
not: yemekten sonra bir de çayımızı demleyip varsa kestanemizi de kavurursak ne ala, ne ala muhabbet! ne ala bir tabak yemek yoluyla muhabbet etmek, ne ala o yemeğin ve muhabbetin değerini bilmek.
turbolova9 profili
-
eve gittiğinde ıspanak yiyeceğini bilmek
-
yazarların araçlarında taşıdığı silahlar
5 litrelik saygıdeğer su bidonu.
ergenliğimin son dönemlerinde, hırçın bir birey olarak babamı yıldırmış ve aileye mahsus olan arabamızı kendi tekelime almıştım. artık benimle didişmeyi bırakan babam, arabayı maddi gücüm yettiği kadar kullanacağımı düşündüğü için, aracın yakıtı ve masraflarıyla ilgilenmiyor, herhangi bir yeri bozulduğunda hiç oralı olmuyor; "beni ilgilendirmez, ben mi biniyorum, paran varsa yaptır!" diyordu. haklıydı ve ben de bu yüzden sesimi çıkartamıyor, arabayı harçlıklarımdan artırdığım kadarıyla kullanabiliyordum.
olacak ya, bizim (benim) düldülün de derdi hiç bitmezdi. fakat bana en çok sıkıntı yaratan parçası, radyatör oldu. radyatördeki delik giderek büyüyor ve bu parça artık değişim istiyordu. fakat böyle bir masrafı o zamanki harçlığımla çıkarabilmem imkansızdı. ben de motoru yakmayayım diye, takviye amacıyla, bagajda hep 5 litrelik su bidonları muhafaza ediyordum.
bir gün, gözde bir muhitte arkadaşlarla birlikte manzaraya doğru çekip keyif yapalım dedik. burası herkesin arkadaşını, sevgilisini, ailesini alıp piknik yaptığı, trafiği bol bir mekandı.
kimimiz bagajı açıp yarım göt üstüne oturmuş, kimimiz yere uzanıp ağaca yaslanmış muhabbet ederken birden bire bizim emektardan "küt!" diye bir ses geldi ve ani bir darbenin etkisiyle ne olduğunu anlamadan bagajın içinden yere doğru kapaklandım. hemen bir üstümüzdeki cepte demlenen bir maganda sürüsüne ait olan, camları siyah filmli, vitesi boşa alınıp el freni çekilmemiş, sahibinin geri zekalılığının mağduru olan bir şahin, tatlı rampadan aşağı doğru ağır ağır hızlanarak bizim arabaya acı bir şekilde vurmuştu.
yaşanan anlık sinirin tesiriyle adamlara hesap sorup kafa tutunca arabalarından ayrı olarak adamların da hışmına uğradık. bir tanesi arkadaşlarımdan biriyle kafa tokuşturmak üzereyken, diğeri de şahin'in içine dalıp zebella gibi bir haydar çıkardı. o, haydarı çıkarınca ben de benim arabamda ne var diye düşündüm ve aklıma su bidonlarından başka bir şey gelmedi.
birinin elinde haydar, diğerinin elinde arkadaşımın boğazı vardı ve böyle bir durumda fazla sorgulama şansım olamazdı. sonuçta biz ergen, onlar da magandaydı. ve boğazı sıkılan arkadaşım, kafa tokuşturmacı magandayı iteklediği esnada ben de adamın kafasına su bidonunu fırlattım. fırlattım ama fırlatmaz olaydım; zaten sarhoş olan 1 numaralı maganda, dengesini kaybedip yere düştü ve bayıldı! ben, öldü sandım..!
adam yerden kalkmayınca hırlaşıp itişmeyi bıraktık ve hemen başına üşüştük. birbirimize küfürler ediyor olsak da kavga sonlanmış gibiydi. bu arada kavgayı fark eden etraftaki sakinlerle birlikte ortalık iyice kalabalıklaştı; sesler yükseliyor, herkes birbirine akıl veriyor, 2 numaralı maganda, 1 numaralı magandayı ayıltmak için tokatlıyor, adam kendine gelmedikçe ben de kendimi kaybediyordum.
babamın ahı tutmuştu kesin...
babam, araba, radyatör, su, su bidonu!
sonra birden yerdeki su bidonunu kapıp içindeki suyu adamın kafasına boca ettim. artık suyun veya yediği tokatların etkisiyle mi yoksa kendiliğinden mi bilmiyorum, adam ayılmıştı. hayatımda ilk defa, içimde bir magandaya sarılıp öpme isteği uyanmıştı ama biz yine küfürleşerek ayrıldık (etraftakilerin yardımlarıyla) ve ailemizin aracını uzun bir müddet dinlenmesi için garaja çektik.
o gün bugündür arabamın bagajından 5 litrelik saygıdeğer su bidonunu hiç eksik etmedim.
edit:imla. -
haşmet babaoğlu'nun nasa'yı eleştirmesi
ünlü düşünür haşmet babaoğlu'nun kara delikçileri "hadi len!" diyerek savuşturmasıdır.
-haşmet abi kara deliği gördün mü abi?
+inanmayın olm böyle şeylere!
-ama abi inanmayın diyosun da, bu fotoğraf...
+hadi leeen!
bir de arthur c.c.'yi eleştirmiş. peki arthur baba* durur mu, yapıştırmış cevabı;
"ahlakın din tarafından gasp edilmesi, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biridir." -
diyojen heykeli kaldırılsın eylemi
erbakan vakfı sinop il temsilcisinin, sinop'un girişinde bulunan sinoplu yunan düşünür diyojen heykelinin -yunan ideolojisini vurguladığı gerekçesiyle- kaldırılması için yaptığı çağ dışı eylemdir.
http://www.hurriyet.com.tr/…nan-ideolojisi-40558476
diyojen milattan önce yaşamış bir filozof. bu eylemi yapanlar ise milattan sonra 21. yüzyıl itibarı ile hala nefes alan, tanımı zor yaşam formları. fakat diyojen günümüze alınıp, bu arkadaşlar da milattan önceye yollansa hiç sırıtmayacakları çok aşikar.
ekleme ihtiyacı duyulduğu için not: sinop, diyojen'e ve kültürüne elbette sahip çıkacak ve böyle kuru gürültülere pabuç bırakmayacaktır. türkiye sinop'u nükleer ve termik santrallere karşı koyduğu duruştan, beyaz balina aydın'ı korumasından, sübyan sevicilerini defetmesinden, trafik ışığına gerek duymamasından, ülkenin en mutlu şehri seçilmesinden ve birçok güzel nedenden ötürü iyi tanır. nokulspor alanzinho ve tete'yi de almış ki futboluyla da tanıtır kendini umarım. -
gabriel garcia marquez
-
istanbul yağmurunda kaldırıma sıçan teyze
şişli etfal'deki kadınla kıyaslanamayacak, akli dengesi yerinde olmayan biridir.
-evladı şehit bir anne olabilir.
-yıllarca kocasından dayak yemiş, işkence görmüş bir kadın olabilir.
-varını yoğunu kaybetmiş biri olabilir.
-hayatta çoğumuzun haberi bile olmadığı sıkıntıları dibine kadar yaşamış olabilir.
kısacası bilemediğimiz nedenlerle ipleri kaybetmiş biridir. ama hala insandır!
çoluğu çocuğu vardır. böyle ifşa edip dalga geçmek hakkaniyetli değildir.
böyle bir durumla eğlenmek olmaz. gülmek, espriler yapmak güzeldir. fakat yetersizlik içinde olan insanlara karşı (komik olsalar da) esprilerinize ve kendinize bazen dur demeniz gerekmektedir arkadaşlar. -
engelli rampasına izin vermeyen bina sakinleri
''demokrasi her zaman doğru sonuçlar doğurmaz.''
bu vatandaşların aradığı şey haktır. demokratik bir oylamayla karar verilecek keyfi bir değişiklik değildir. adam apartmanın bahçesine bakkal açacağım dememiş. evladını daha rahat taşımak için rampa istemiş. bunun oylanacak bir yanı yok. bu konudaki hukuki düzenlemeleri bilmiyorum fakat alınan bu karar insan haklarına ve bireysel özgürlüklere aykırıdır. lütfen up'layın sevgili sözlükçüler. bu vahim olayın daha çok duyurulması gerekir.
tanım: katıksız rezalete imza atıp bok yiyen 8 tane hane sahibidir.
not: o hane sahiplerine apartmanınızın kenarından yol geçecek, her haneye bilmem kaç bin para vereceğiz ama apartman önü bir kaç yıl yıkık kalacak deseler hiç düşünmeden onay verirlerdi. çünkü bu örnekteki gibi insanlar bencildir. sadece kendilerini düşünürler. kendi çıkarları varsa ortada her türlü onay verir, çıkarları yoksa böyle sırt dönerler. -
misvak dergisinden atatürk'e eşek benzetmesi
-
4th of february 2017 we speak in english company
if we can speak, ok. but what if we can't?
that intellectuals take blood from our ass kamil.
edit: i forgot to make definition. i apology from the dictionary.
definition: the title that everyone wants to say something in english. don't fear to talk about in english fellows.
note1: thank you for your lovely messages my dear intellectual bro/sistas.
note2: we love you sourlines.
note7: vs iphone. you raped the format madafakas.*