serhattin4
profili

  • babayı baba yapan şey

    alttaki anıdır.

    sene 90'ların sonu, tam olarak bilmiyorum. bilgisayarın klavyesi bozulmuş. çalışmıyor nalet şey. hastayım. dışarı çıkamıyorum. 5 metre yürüsem nefesim kesiliyor, yığılıyorum olduğum yere. geçecek ama zaman lazım...

    babam emekli memur. kıt kanaat bir yaşam sürmüş. bizi de elinden geldiği kadar iyi yaşatmaya çalışmış. babamın bir bisikleti var. bianchi. o zamanların en havalı bisikleti. babamın tek ulaşım aracı. arabası da var ama bir şeyi bozuk. üç dört aydır yatıyor evin önünde hasta atlar gibi. bisikletin önünde sepeti var. sabahları markete gidiyor. öğleden sonra denize, akşama balığa. yaşadığımız yer ege'de küçücük bir kasaba. bisiklet babamın herşeyi...

    baba klavye bozuldu dedim." alırız oğlum ama şimdi ay sonu...üç beş gün sonra olmaz mı ?" dedi. en pis ergen triplerini savurdum. vurdum kapıyı çıktım indim bahçeye. o zamanlar ıcq var. bir de üniversiteyi benden bir sene önce kazanmış bir kız arkadaş. yazın istanbul'da kalmış, gelmemiş memlekete. çalışacak, kış için biraz para biriktirecek. babası taksici... geceleri, veya vakit bulduğunda bana çift cevapsız yapıyor, anlayıp bilgisayarın başına geçiyorum. konuşuyoruz 146 dan bağlanıp. gelen kol gibi faturaya bile çok ses etmiyor babam. ara sıra ben duymayayım diye kısık sesle "yine sabaha kadar oturmuş pezevenk" diyor.

    bahçede sıkılıyorum yukarı çıkıyorum. babam yok. annem "nasıl oldun oğlum?" diyor. "iyiyim bugün kusmadım " diyorum. oh iyi iyi diyor. "babam nerede?" diyorum. " bilmem ki çıktı " diyor. balkondan aşağıya bakıyorum, bianchi yok. babam çıkmış gitmiş bana uyuz olup. yorulduğumu hissedip biraz kestirmek istiyorum. uzanıyorum salondaki en serin koltuğa.

    uyandığımda gece olmuş. babam balkonda. önünde bir tabak. içinde biraz peynir, biraz kızartma. yoğurt ile kızartmanın sosu birbirine karışmış. tabağın yanında bir duble rakı. yarısı içilmiş. kültabağında iki üç izmarit... beni görüyor babam. " oğlum aldım klavyeyi, bilgisayarın önüne koydum, takarsın " diyor. "sağol baba " diyorum. annem ilaçlarımı getiriyor, içiyorum. klavyeyi takmaya üşeniyorum. yatıp sabaha kadar uyumak istiyorum. yatıyorum...

    sabah mis gibi çay kokusu ile uyanıyorum. daha erken. kahvaltı hazır. annem, babam evde. balkona çıkıp günaydın diyorum. bir iki lokma bir şey yiyip odama geçiyorum. klavye yepyeni, gıcır. mafia 1'i açıyorum, oyun oynamak iyi geliyor. sonra sokak kapısının sesini duyuyorum. babam çıkmış. fırsattan istifade bir sigara içeyim babam yokken diyorum. balkona çıkıyorum. babamı görüyorum. bizim evin sokağından usulca kayboluyor yayan olarak. bisikleti almamış diyorum, her zaman koyduğu yere çeviriyorum bakışlarımı. orada da yok bisiklet. "anne babam niye bisikletle gitmiyor ki ?" diyorum. annem kafasını çeviriyor.
    "kıçı düzleşmiş bisiklete binmekten " diyor. öyle demiş anneme. satmış birine. artık bisiklete binmeyecekmiş. "hı iyi " diyorum. odama gidiyorum, gözüm klavyeye takılıyor. klavyeye takılan gözlerim doluyor. öylece oturuyorum yatağa. sonra hüngür hüngür ağlıyorum.

    15 yıl sonra falan babama büyükçe bir kron alıyorum. önüne de bir sepet taktırıyorum. 5 saatlik yoldan sonra götürüp veriyorum. gülümsüyor,şöyle bir sağına soluna bakıyor. trek versen yine bakar orasına burasına. "selesi inceymiş ama güzel " diyor. sevmiyor ince seleyi. "yayvan sele takarım ben buna" diyor. bir iki laflıyoruz.

    akşam yemeğinde, bir ara kalkıyorum masadan. babam anneme fısıldıyor; "unutmamış pezevenk"

  • köylerdeki komik lakaplar

    tabut nuri. dedemin zamanında bunu öldü diye gömmüşler. gece mezardan sesler, gürültüler. köyün çobanı açmış mezarı bir bakmış nuri ölmemiş. beraber köye gitmişler. doktor gelmiş bakmış falan. harbiden canlı. nuri hayatına kaldığı yerden devam etmiş.

    nasıl rahat insanlarsınız arkadaş? gece gece ses gelen mezarı açmak ne? mezardan çıkıp travma yaşamadan hayatına nasıl devam edersin güle oynaya? eski insanlar çok acayipmiş.

  • babaların kıskanılan özellikleri

    lise yıllarımdayken bana o zamanlar yeni yeni ülkeye gelen levis kotu alıp, kendisinin tek ayakkabısı olan, belki 4 senedir giydiği siyah makosen ayakkabısının altındaki deliğe denk gelecek şekilde sert bir mukavva parçası yerleştirmesidir.

    geçen sene babam ziyaretime gelmişti. ayağındaki yepyeni spor ayakkabılarına bok atıp, soktum o meşhur mağazaya ve canavar gibi bir kış botu aldım kendisine. bana küçük bir servete mal oldu ama sikeyim öyle serveti. o mukavva parçasının parayla karşılığı yok çünkü...

    bir sürü canvas pantalon almıştım bir kaç vakit evvel ama giymiyor. vazgeçemedi 25 liralık waikiki pantalonlarından . benim aldıklarım adamlıkmış, her güne giyilmezmiş. canım babam.

  • moda'da kedi evi yüzünden cinayet

    düzeltme: dün gece klinik ve adli psikolog dr. alper'in kediler ve kedi evleri yüzünden tartıştığı iddia edilen komşusu tarafından moda -ağabey sokak'ta bıçaklanarak öldürüldüğü yazıldı. ancak daha sonra moda muhtarı zeynep hanım, olayın kedi evleri yüzünden olmadığını açıkladı, basında gürültü yüzünden olduğu da yazıyor. biri öyle diyor, diğeri böyle...

    hangi sebepten olursa olsun, tanrı topunun belasını versin bu vicdan yoksunu gaddar ruhların. bu ülkede cinayete kurban gitmenin en baş sebeplerinden biri hayvan beslemek, arabayı yanlış yere park etmek veya gürültü yapmak...

    edit kaynak: http://m.mynet.com/…ngeler-olduruldu-yasam-2825549/
    edit kaynak: http://www.posta.com.tr/…r-olduruldu-haberi-1256872

    edit3: olayın kedi evi kavgası olmadığı, gürültü vb sebepler yüzünden de olabileceğine dair haber
    http://www.boldhaber.com/…avgasinda-olduruldu/97126
    http://www.hurriyet.com.tr/…arak-olduruldu-40333327

    son edit : moda muhtarı, olayın kediler veya evleri yüzünden olmadığını açıklamıştır. şu durumda başlığın değiştirilmesi gerekiyor sanırım.
    https://www.facebook.com/…n/posts/10155157677164218